İtalyan Edebiyatı
İtalyan Edebiyatı, İtalyan yazarlarca İtalyanca yazılmış edebiyat yapıtlarını kapsar. İtalya’nın siyasal birliğini 19. yüzyıla kadar kuramaması ve Katolik Kilisesi’nin etkisiyle, yazılı metinlerde uzun süre Latince kullanılmış ve yerel bir dilin yaygınlaşması öbür Avrupa ülkelerine göre daha geç başlamıştır. 12. ve 14. yüzyıllar arasında İtalya’da Fransızca düzyazı ve koşukla yazılmış romanslar okunmuş ve klasik metinlerden uyarlamalar yapılmıştır. Böylece 13. yüzyılda bir Fransız-İtalyan edebiyatı gelişmiştir. İtalyanlar Fransız öykülerini çoğu zaman uyarlayarak ve bunlara çeşitli eklemeler yaparak kaleme almışlardır. Bu edebiyatta Fransızca kullanılmakla birlikte, yazarlar yapıtlarına yer yer kendi lehçelerinin özelliklerini de katmışlardır.
Aynı dönemde Fransa’daki Provence yöresinde yazılan lirik şiirler İtalya’da da yaygınlaştı. 1208-1250 arasında Sicilya’yı yöneten Kutsal Roma-Germen İmparatoru II. Friedrich’in sarayında, Sicilya Okulu olarak adlandırılan bir grup şair Provence şiir biçimleri ve konularını örnek alarak yerel dilde şiirler yazdı. II. Friedrich’in ölümünden sonra kültürel merkez Toskana oldu. Burada Guittone d’Arezzo ve onu izleyen şairler Sicilya Okulu tarzı şiirler yazdılar. Daha içten bir dille aşk şiirleri yazan ve Dolce Stil Nuovo (Tatlı Yeni Üslup) şairleri olarak adlandırılan yeni bir grup oluştu. Bolognalı Guido Guinizelli’nin başlattığı bu yeni akımın öbür önemli temsilcileri arasında Guido Cavalcanti, Dante Alighieri ve Cino da Pistoia sayılabilir. Bu şairler İtalyan edebiyat dilinin gelişimini başlattılar. Öte yandan, Rustico di Filippo ve Cecco Angiolieri gibi bazı şairler de aynı dönemde bu ciddi aşk şiiri geleneğinin tam karşıtı olan ve aşk konusunu komik ve kaba bir dille işleyen şiirler yazdılar.
İtalyan edebiyatının oluşmasında en büyük pay Dante’nindir. Dante, yalnız İtalyan edebiyatının değil, dünya edebiyatının da önemli şairlerdendir. Hümanizmin oluşmasında Dante’nin katkısı göz ardı edilemez. Hümanizm İtalya’dan öteki toplumlara yayılmıştır.
Hümanizmden sonra bir başka önemli hareket olan Rönesans da İtalya’da ortaya çıkmıştır. Aydınlanma çağı, yeniçağ olarak da kabul edilen Rönesans, Avrupa’da düşünce, sanat ve bilim alanında önemli değişiklikler yapmıştır.
Daha sonra İtalyan edebiyatı, hareketliliğini Fransız edebiyatına bırakır. denemeleriyle Montaigne, şiirleriyle Ronsard, ilk roman denemeleriyle Rabelais, Fransız edebiyatının Batı edebiyatında etkin bir rol üstleneceğini haber verir gibidir. Özellikle Fransa’daki edebiyat toplulukları, 17. yüzyıldan itibaren sanat akımlarının ortaya çıkmasında etkin bir rol oynamıştır.
Assisili Aziz Francesco’nun ölçülü düzyazıyla Umbria lehçesinde kaleme aldığı Cantico di frate sole, İtalyan şiirinin en eski örneklerinden biridir. Bu yüzyılda din, felsefe, hukuk, siyaset ve bilim konulu metinlerde hâlâ Latince kullanılmakla birlikte, yerel dille yazılmış düzyazı edebiyatı da başlamıştı.
DANTE
“Rönesans“ı hazırlayan sanatçıların başında gelir. İtalya’nın önde gelen aşk şairlerinden biri olarak üne kavuşmuştur. Sonraları yoğun felsefe çalışmalarına başlar; felsefi konularda şiirler yazmayı sürdürür. Otuz beş yaşına kadar, günah-sevap kaygısı taşımadan yaşamış, otuz beş yaşındayken Papa’nın herkese yaptığı “Kiliseye dön!” çağrısına uymuş ve mistik bir yaşama dönmüştür. Bundan sonra, ona asıl ününü kazandıran “İlahi Komedya“yı yazmıştır.
Eserleri: İlahi Komedya: Teolojik ve felsefi konulan içerir. destan tarzında yazıldığından yapay destan olarak kabul edilir. sanatçının Cehennem, Araf ve Cennete yaptığı hayali bir seyahatin öyküsüdür.
BOCCACİO (1313 – 1375)
Dünya edebiyatında ilk öykü sayılan “Decameron” adlı yapıtı kaleme almıştır. Sürekli okumuş, Akdeniz kültürlerini incelemiş; astronomi, hukuk, edebiyatla ilgilenmiştir. Konuşma diliyle oluşturulan edebiyatı, antikçağ ve klasik eserlerin düzeyine yükseltmiştir. Ömrünün son yıllarında Latin klasiklerini incelemiş ve filoloji çalışmalarında bulunmuştur. Rönesans hümanizminin temelini atan sanatçılardandır.
Eserleri: Decameron: öykü. 1348′de Avrupa’da büyük bir veba salgını olur. Salgından kurtulan gençlerin tanık olduğu olaylardan etkilenen sanatçı, bu yapıtında salgın günlerinin Floransa’sını ele alır. Yapıt, biçimsel yönleriyle “Ortaçağ” temalarına bağlı kalsa da, hümanizmanın tohumlarını taşıyan bir kültürün habercisidir.
İtalyan Edebiyatı Genel
Rönesans Döneminde İtalyan Edebiyatı: Rönesans’ın ilk önemli temsilcilerinden biri Dante (1265-1321)’dir. Yazı dilini halkın diliyle oluşturmuş olan Dante, İtalyan edebiyatının kurucusu sayılır. Rönesans’ın ilk temsilcilerinden biri de lirik şiirin en büyük ozanlarından olan Petrarca (1304-1374) dır. Dante gibi o da Laura adlı bir kadına âşık olmuş ve hemen hemen tüm şiirlerinden bu kadının aşkını terennüm etmiştir. halkın konuşma diliyle Laura’nın aşkı için yazılmış şiirleri Canzoniere (Türküler) adı altında toplanmıştır.Bunların çoğu sone tarzındadır.
Boccacio (1313-1375), küçük hikâye tarzının önde gelen bir yazarı olarak tanınmıştır. Hikâyelerinde dinî konular yerine insanın sorunlarına, insanların türlü durumlarına: tutku, öfke, sevinç, kötülük gibi değişik boyutlarına yer vermiştir. Başlıca eseri Decameron (On Gün) adını taşır. Bu kitabında veba hastalığından kaçıp sığındıkları evde on kişinin anlatmış olduğu yüz hikâye yer alır.
Bunlardan başka destan türünde Ariosto (1474-1533) ve Tasso (1544-1595) iki önemli isimdir. Bunlar konularını Ortaçağdan almış olmalarına rağmen işleyiş, şekil ve teknik bakımından klâsik kurallara bağlı kalmış, Yunan ve Lâtin edebiyatlarını örnek almışlardır. Ariosto’nın Çılgın Orlondo, Tasso’nun Kutarılmış Kudüs adlı destanları ünlüdür.
Ayrıca iktidarın korunması konusunu işlediği Prens adlı eseriyle Macchiavelli(1469-1527) adlı siyaset yazarını da anmak gerekir.
Klâsik Dönemde İtalyan Edebiyatı: XVII. yüzyılda girdiği gerileme döneminin ardından, İtalyan edebiyatında 18. yüzyılda klâsisizmin etkileri kendini gösterir. Klâsisizme bağlı ürün veren üç önemli sanatçı vardır: Goldoni (1707-1793) komedya, Alfieri (1749-1803) tragedya, Parini (1729-1799) ise yergi türünde yazmışlardır.
Romantik Dönemde İtalyan Edebiyatı: Güldürüde Carlo Goldoni(1707-1793) romanda Alessandro Manzoni(1785-1873),anı türünde Silvio Pellico (1788-1854) ve şiirde Giacoma Leopardi (1798-1837) başlıca romantik sanatçılardandır. Manzoni, şiir ve oyun türlerinde de ürün vermekle birlikte en önemli eseri bir romandır: Nişanlılar. Leopardi ise hüznü, acıyı, doğa sevgisini anlatan karamsar şiirleriyle tanınır.
20. Yüzyıl İtalyan Edebiyatı: Fillippo Marinetti (1876) Avrupa ülkelerinde de etkisi görülen fütürizm akımının kurucusudur. Fütürizm akımına göre, modern zamanların makine ve onun hız sistemine bağlı kalarak çağın ve geleceğin hızlı ve dinamik yaşanması gerekir. Makine çağının hız ve dinamizmi fütürizmin itici gücü olmuştur. Şiirde mısraların düzenlenişi ve müzikal yapısı fabrika işleyişini, sistemini ve makine seslerini çağrıştırmalıdır.
20. yüzyıl İtalyan edebiyatının öncülerinden sayılan Alberto Morario, yapıtlarında genel olarak orta sınıfı işlediğini görürüz. Bu sınıfın içinde bulunduğu ahlâk çöküntüsünü, kişinin bencilliği yüzünden yalnız kalışını anlatır.
devamını okuyunuz... >>
İtalyan Edebiyatı, İtalyan yazarlarca İtalyanca yazılmış edebiyat yapıtlarını kapsar. İtalya’nın siyasal birliğini 19. yüzyıla kadar kuramaması ve Katolik Kilisesi’nin etkisiyle, yazılı metinlerde uzun süre Latince kullanılmış ve yerel bir dilin yaygınlaşması öbür Avrupa ülkelerine göre daha geç başlamıştır. 12. ve 14. yüzyıllar arasında İtalya’da Fransızca düzyazı ve koşukla yazılmış romanslar okunmuş ve klasik metinlerden uyarlamalar yapılmıştır. Böylece 13. yüzyılda bir Fransız-İtalyan edebiyatı gelişmiştir. İtalyanlar Fransız öykülerini çoğu zaman uyarlayarak ve bunlara çeşitli eklemeler yaparak kaleme almışlardır. Bu edebiyatta Fransızca kullanılmakla birlikte, yazarlar yapıtlarına yer yer kendi lehçelerinin özelliklerini de katmışlardır.
Aynı dönemde Fransa’daki Provence yöresinde yazılan lirik şiirler İtalya’da da yaygınlaştı. 1208-1250 arasında Sicilya’yı yöneten Kutsal Roma-Germen İmparatoru II. Friedrich’in sarayında, Sicilya Okulu olarak adlandırılan bir grup şair Provence şiir biçimleri ve konularını örnek alarak yerel dilde şiirler yazdı. II. Friedrich’in ölümünden sonra kültürel merkez Toskana oldu. Burada Guittone d’Arezzo ve onu izleyen şairler Sicilya Okulu tarzı şiirler yazdılar. Daha içten bir dille aşk şiirleri yazan ve Dolce Stil Nuovo (Tatlı Yeni Üslup) şairleri olarak adlandırılan yeni bir grup oluştu. Bolognalı Guido Guinizelli’nin başlattığı bu yeni akımın öbür önemli temsilcileri arasında Guido Cavalcanti, Dante Alighieri ve Cino da Pistoia sayılabilir. Bu şairler İtalyan edebiyat dilinin gelişimini başlattılar. Öte yandan, Rustico di Filippo ve Cecco Angiolieri gibi bazı şairler de aynı dönemde bu ciddi aşk şiiri geleneğinin tam karşıtı olan ve aşk konusunu komik ve kaba bir dille işleyen şiirler yazdılar.
İtalyan edebiyatının oluşmasında en büyük pay Dante’nindir. Dante, yalnız İtalyan edebiyatının değil, dünya edebiyatının da önemli şairlerdendir. Hümanizmin oluşmasında Dante’nin katkısı göz ardı edilemez. Hümanizm İtalya’dan öteki toplumlara yayılmıştır.
Hümanizmden sonra bir başka önemli hareket olan Rönesans da İtalya’da ortaya çıkmıştır. Aydınlanma çağı, yeniçağ olarak da kabul edilen Rönesans, Avrupa’da düşünce, sanat ve bilim alanında önemli değişiklikler yapmıştır.
Daha sonra İtalyan edebiyatı, hareketliliğini Fransız edebiyatına bırakır. denemeleriyle Montaigne, şiirleriyle Ronsard, ilk roman denemeleriyle Rabelais, Fransız edebiyatının Batı edebiyatında etkin bir rol üstleneceğini haber verir gibidir. Özellikle Fransa’daki edebiyat toplulukları, 17. yüzyıldan itibaren sanat akımlarının ortaya çıkmasında etkin bir rol oynamıştır.
Assisili Aziz Francesco’nun ölçülü düzyazıyla Umbria lehçesinde kaleme aldığı Cantico di frate sole, İtalyan şiirinin en eski örneklerinden biridir. Bu yüzyılda din, felsefe, hukuk, siyaset ve bilim konulu metinlerde hâlâ Latince kullanılmakla birlikte, yerel dille yazılmış düzyazı edebiyatı da başlamıştı.
DANTE
“Rönesans“ı hazırlayan sanatçıların başında gelir. İtalya’nın önde gelen aşk şairlerinden biri olarak üne kavuşmuştur. Sonraları yoğun felsefe çalışmalarına başlar; felsefi konularda şiirler yazmayı sürdürür. Otuz beş yaşına kadar, günah-sevap kaygısı taşımadan yaşamış, otuz beş yaşındayken Papa’nın herkese yaptığı “Kiliseye dön!” çağrısına uymuş ve mistik bir yaşama dönmüştür. Bundan sonra, ona asıl ününü kazandıran “İlahi Komedya“yı yazmıştır.
Eserleri: İlahi Komedya: Teolojik ve felsefi konulan içerir. destan tarzında yazıldığından yapay destan olarak kabul edilir. sanatçının Cehennem, Araf ve Cennete yaptığı hayali bir seyahatin öyküsüdür.
BOCCACİO (1313 – 1375)
Dünya edebiyatında ilk öykü sayılan “Decameron” adlı yapıtı kaleme almıştır. Sürekli okumuş, Akdeniz kültürlerini incelemiş; astronomi, hukuk, edebiyatla ilgilenmiştir. Konuşma diliyle oluşturulan edebiyatı, antikçağ ve klasik eserlerin düzeyine yükseltmiştir. Ömrünün son yıllarında Latin klasiklerini incelemiş ve filoloji çalışmalarında bulunmuştur. Rönesans hümanizminin temelini atan sanatçılardandır.
Eserleri: Decameron: öykü. 1348′de Avrupa’da büyük bir veba salgını olur. Salgından kurtulan gençlerin tanık olduğu olaylardan etkilenen sanatçı, bu yapıtında salgın günlerinin Floransa’sını ele alır. Yapıt, biçimsel yönleriyle “Ortaçağ” temalarına bağlı kalsa da, hümanizmanın tohumlarını taşıyan bir kültürün habercisidir.
İtalyan Edebiyatı Genel
Rönesans Döneminde İtalyan Edebiyatı: Rönesans’ın ilk önemli temsilcilerinden biri Dante (1265-1321)’dir. Yazı dilini halkın diliyle oluşturmuş olan Dante, İtalyan edebiyatının kurucusu sayılır. Rönesans’ın ilk temsilcilerinden biri de lirik şiirin en büyük ozanlarından olan Petrarca (1304-1374) dır. Dante gibi o da Laura adlı bir kadına âşık olmuş ve hemen hemen tüm şiirlerinden bu kadının aşkını terennüm etmiştir. halkın konuşma diliyle Laura’nın aşkı için yazılmış şiirleri Canzoniere (Türküler) adı altında toplanmıştır.Bunların çoğu sone tarzındadır.
Boccacio (1313-1375), küçük hikâye tarzının önde gelen bir yazarı olarak tanınmıştır. Hikâyelerinde dinî konular yerine insanın sorunlarına, insanların türlü durumlarına: tutku, öfke, sevinç, kötülük gibi değişik boyutlarına yer vermiştir. Başlıca eseri Decameron (On Gün) adını taşır. Bu kitabında veba hastalığından kaçıp sığındıkları evde on kişinin anlatmış olduğu yüz hikâye yer alır.
Bunlardan başka destan türünde Ariosto (1474-1533) ve Tasso (1544-1595) iki önemli isimdir. Bunlar konularını Ortaçağdan almış olmalarına rağmen işleyiş, şekil ve teknik bakımından klâsik kurallara bağlı kalmış, Yunan ve Lâtin edebiyatlarını örnek almışlardır. Ariosto’nın Çılgın Orlondo, Tasso’nun Kutarılmış Kudüs adlı destanları ünlüdür.
Ayrıca iktidarın korunması konusunu işlediği Prens adlı eseriyle Macchiavelli(1469-1527) adlı siyaset yazarını da anmak gerekir.
Klâsik Dönemde İtalyan Edebiyatı: XVII. yüzyılda girdiği gerileme döneminin ardından, İtalyan edebiyatında 18. yüzyılda klâsisizmin etkileri kendini gösterir. Klâsisizme bağlı ürün veren üç önemli sanatçı vardır: Goldoni (1707-1793) komedya, Alfieri (1749-1803) tragedya, Parini (1729-1799) ise yergi türünde yazmışlardır.
Romantik Dönemde İtalyan Edebiyatı: Güldürüde Carlo Goldoni(1707-1793) romanda Alessandro Manzoni(1785-1873),anı türünde Silvio Pellico (1788-1854) ve şiirde Giacoma Leopardi (1798-1837) başlıca romantik sanatçılardandır. Manzoni, şiir ve oyun türlerinde de ürün vermekle birlikte en önemli eseri bir romandır: Nişanlılar. Leopardi ise hüznü, acıyı, doğa sevgisini anlatan karamsar şiirleriyle tanınır.
20. Yüzyıl İtalyan Edebiyatı: Fillippo Marinetti (1876) Avrupa ülkelerinde de etkisi görülen fütürizm akımının kurucusudur. Fütürizm akımına göre, modern zamanların makine ve onun hız sistemine bağlı kalarak çağın ve geleceğin hızlı ve dinamik yaşanması gerekir. Makine çağının hız ve dinamizmi fütürizmin itici gücü olmuştur. Şiirde mısraların düzenlenişi ve müzikal yapısı fabrika işleyişini, sistemini ve makine seslerini çağrıştırmalıdır.
20. yüzyıl İtalyan edebiyatının öncülerinden sayılan Alberto Morario, yapıtlarında genel olarak orta sınıfı işlediğini görürüz. Bu sınıfın içinde bulunduğu ahlâk çöküntüsünü, kişinin bencilliği yüzünden yalnız kalışını anlatır.