dünyanın yedi harikası
 felsefe dünyası
 ünlü ressamlar ve resimleri
 icatlar ve keşifler
 Namık Kemal hürriyet kasidesi
 Mevlana ve Mesnevi
Şiir perisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Şiir perisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

FUZULİ-EL ÇEK İLACIMDAN TABİP

devamını okuyunuz... >>

ABDÜLHAK HAMİT TARHAN- SAHRA

Makber




Eyvah ne yer ne yar kaldı
Gönlüm dolu ah u zar kaldı
Şimdi buradaydı gitti elden
Gitti ebede gelip ezelden
Ben gittim o haksar kaldı
Bir köşede tarumar kaldı
Baki o enisi dilden eyvah
Beyrutta bir mezar kaldı

Bildir bana nerde nerde Ya Rab
Kim attı beni bu derde YA Rab
Nerde arayayım o dil rübayı
Kimden sorayım bi-nevayı
Derler ki unut o aşnayı
Gitti tutarak reh-i bekayı

Sığsın mı hayale bu hakikat
Görsün mü gözüm bu macerayı?
Sür'atle nasıl da değişti halim
Almaz bunu havsalam hayalim.

Çık Fatıma! lahteden kıyam et
Yanımdaki haline devam et
Ketn etme bu razı şöyle bir söz
Ben isterim ah öyle bir söz
Güller gibi meyl-i ibtisam et
Dağı dile çare bul meram et
Bir tatlı bakışla bir gülüşle
Eyyamı hayatımı temam et

Makber mi nedir şu gördüğüm yer
Ya böyle reva mı ey cay-ı dilber
devamını okuyunuz... >>

YAHYA KEMAL BAYATLI- SESSİZ GEMİ ŞİİRİ

Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.

Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.

Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.

Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu.
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.

Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler.

Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden.
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden
devamını okuyunuz... >>

CAHİT SITKI TARANCI-OTUZ BEŞ YAŞ ŞİİRİ

Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.

Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.

Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.

Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?

Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.
devamını okuyunuz... >>

ORHAN VELİ KANIK.İSTANBUL'U DİNLİYORUM

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Başımda eski alemlerin sarhoşluğu
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı;
Dinmiş lodosların uğultusu içinde
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan;
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Birşey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum;
Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum;
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul'u dinliyorum.
devamını okuyunuz... >>

FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL-ÇOBAN ÇEŞMESİ

Derinden derine ırmaklar ağlar,
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi,
Ey suyun sesinden anlıyan bağlar,
Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi.

"Göynünü Şirin'in aşkı sarınca
Yol almış hayatın ufuklarınca,
O hızla dağları Ferhat yarınca
Başlamış akmağa çoban çeşmesi..."

O zaman başından aşkındı derdi,
Mermeri oyardı, taşı delerdi.
Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi.
Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi.

Vefasız Aslı'ya yol gösteren bu,
Kerem'in sazına cevap veren bu,
Kuruyan gözlere yaş gönderen bu...
Sızmadı toprağa çoban çeşmesi.

Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda,
Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda,
Ateşten kızaran bir gül ararda,
Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi,

Ne şair yaş döker ne aşık ağlar,
Tarihe karıştı eski sevdalar.
Beyhude seslenir, beyhude cağlar,
Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi...
devamını okuyunuz... >>

NECİP FAZIL KISAKÜREK - KALDIRIMLAR

KALDIRIMLAR

I

Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.

Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.

Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim; 
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi...

II

Başını bir gayeye satmış bir kahraman gibi,
Etinle, kemiğinle, sokakların malısın!
Kurulup şiltesine bir tahtaravan gibi,
Sonsuz mesafelerin üstünden aşmalısın!
Fahişe yataklardan kaçtığın günden beri,
Erimiş ruhlarınız bir derdin potasında.
Senin gölgeni içmiş, onun gözbebekleri;
Onun taşı erimiş, senin kafatasında.

İkinizin de ne eş, ne arkadaşınız var;
Sükût gibi münzevî, çığlık gibi hürsünüz.
Dünyada taşınacak bir kuru başınız var;
Onu da, hangi diyar olsa götürürsünüz.

Yağız atlı süvari, koştur, atını, koştur!
Sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları.
Ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur...
Ne senin anladığın kadar, kaldırımları...

III

Bir esmer kadındır ki, kaldırımlarda gece,
Vecd içinde başı dik, hayalini sürükler.
Simsiyah gözlerine, bir ân, gözüm değince,
Yolumu bekleyen genç, haydi düş peşime der.

Ondan bir temas gibi rüzgâr beni bürür de,
Tutmak, tutmak isterim, onu göğsüme alıp.
Bir türlü yetişemem, fecre kadar yürür de,
Heyhat, o bir ince ruh, bense etten bir kalıp.

Arkamdan bir kahkaha duysam yaralanırım;
Onu bir başkasına râm oluyor sanırım,
Görsem pencerelerde soyunan bir karaltı.

Varsın, bugün bir acı duymasın gözyaşımdan;
Bana rahat bir döşek serince yerin altı,
Bilirim, kalkmayacak, bir yâr gibi başımdan...

devamını okuyunuz... >>

KİTABE-İ SENG-İ MEZAR

Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Nasırdan çektiği kadar;
Hatta çirkin yaratıldığından bile
O kadar müteessir değildi;
Kundurası vurmadığı zamanlarda
Anmazdı ama Allah'ın adını,
Günahkâr da sayılmazdı.
Yazık oldu Süleyman Efendi’ye.

Mesele falan değildi öyle,
To be or not to be kendisi için;
Bir akşam uyudu;
Uyanmayıverdi.
Aldılar, götürdüler.
Yıkandı, namazı kılındı, gömüldü.
Duysalar öldüğünü alacaklılar
Haklarını helal ederler elbet.
Alacağına gelince...
Alacağı yoktu zaten rahmetlinin.

Tüfeğini depoya koydular,
Esvabını başkasına verdiler.
Artık ne torbasında ekmek kırıntısı,
Ne matarasında dudaklarının izi;
Öyle bir ruzigar ki,
Kendi gitti,
İsmi bile kalmadı yadigâr.
Yalnız şu beyit kaldı,
Kahve ocağında, el yazısıyla:
"Ölüm Allah'ın emri,
"Ayrılık olmasaydı."

ORHAN VELİ KANIK



 "mezar taşındaki yazı" anlamına gelen BİR orhan veli kanik şiiri. birinci bölümde garip akımının her türlü izi görülmektedir. sıradan insan sonunda şiirde yer edinmiştir. orhan veli bu amaç için süleyman efendi'yi şiirine konu etmiştir. ikinci bölümde ise sıradan bir insanın ölümünü çok güzel tasvir etmiştir. üçüncü bölümde ise ölümün de ne kadar geçici olduğunu insanın ne kadar çabuk unutulduğundan bahsetmiştir. "garip akımı nedir" diye soru soran güruha bu şiiri okutmak yeterlidir.
devamını okuyunuz... >>

BEHÇET NECATİGİL

KAPLAR DENİZİN YÜZÜNÜ

Kaplar denizin yüzünü
Unutulmuş uykularda
Şimdi değişmiş kayıp
Şimdi bir başka uzak.

Kopmuşsanız yıllar yılı sürmüş bir yaşamadan
Kapanmışsa o sayfa
İçinizde bir ezik, garipsi türkü
Şimdi artık yoksa.

Daralan gecede
Boş yere aramak sevinci
Beraberken acı yan
Ayrılınca neden böyle çekici?

Neden ilk yağmurlarda sonbahar
İlk soğuklara ürperti
Hatırlanır savrulan yapraklarda
Vardı.

Ben şimdi başını alıp giden
Mavi bulutun muyum,
Sislerdeki evin önünden geçsem
Camlarda bulur muyum?

Behçet Necatigil
devamını okuyunuz... >>

BEYİTLER

Beyitler
Sana senden gelir bir işte 'dâd' lâzımsa
Zaferden ümidin kes gayriden imdad lâzımsa.

Yüksel ki yerin bu yer değildir;
Dünyaya gelmek hüner değildir.

Bize gayret yaraşır, merhamet Allah'ındır.
Hükmü ati ne fakirin, ne de şeyhin şahındır
 
Namık Kemal
devamını okuyunuz... >>

MURABBA - NAMIK KEMAL

Murabba
Sıdk ile terledim her emeli her hevesi
Kıralım hail ise azmimize ten kafesi
İnledikçe eleminden vatanın her nefesi
Gelin imdada diyor bak budur Allah sesi
Bize gayret yakışır merhamet Allahın'dır
Hükm-i ati ne fakirin ne şahinşahındır
Dinle feryadını kim terceme -i ahındır
İnledikçe ne diyor bak vatanın her nefesi
Mavh eder kendini bülbül bile hürriyet içün
Çekilirmi bu bela alem-i pür mihnet içün
Din içün devlet içün can çekişen millet içün
Azme hail mi olurmuş bu çürük ten kafesi
Memleket bitti yine bitmedi hala sen ben
Bize bu hal ile bizden büyük olmaz düşman
Dest-i adadayız Allah içün ey ehl-i vatan
Yetişir terk edelim gayri heva vü hevesi
 
Namık Kemal
devamını okuyunuz... >>

VALEYLA -NAMIK KEMAL

Vaveyla
1

feminin rengi aksedip tenine
yeni açmış güle misal olmuş
in’itafiyle, bak! ne al olmuş,! ..
serv-i simin sefalı gerdenine
o letafetle ol nihal-i revan
giriyor göz yumunca rü’yama
benziyor, aynı, kendi hülyama
bu tasavvur dokundu sevdama
ah böyle gezer mi hiç canan? ..
gül değil, arkasında kanlı kefen
sen misin, sen misin garip vatan! ..
nefta
2
bu güzellikte hiç bu çağında
yakışır mıydı boynuna o kefen? ..
cisminin her mesamı yare iken
tuttun evladını kucağında
sen gider isen bizi kalır sanma
şühedan oldu mevt ile handan
sağ kalanlar durur mu hiçbir giryan?
tende yaştan ziyadedir al kan
söyleyen söylesin sen aldanma!
sen gidersin bütün helak oluruz
koynuna can atar da hak oluruz...
nefta
3
git vatan! ka’bede siyaha bürün
bir kolun ravza-i nebi’ye uzat
birini kerbela’da meşhede at
kainata o hey’etinle görün!
o temaşaya hak da aşık olur
göze bir alem eyliyor izhar
ki cihandan büyük letafeti olur:
aç vatan! göğsünü ilahına aç!
şühedanı çıkar da ortaya saç!


nefta
4
de ki yâ râb bu hüseyn’indir
su mubârek habîb-i zî-şânın
su kefensiz yatan şehîdânın
kimi bedr-in kimi hüneyn’indir
tazelensin mi kanlı yâreleri
mey dökülsün mü kabr-i eshâba
yakışır mı sanem bu mihrâba
haç mı konsun bedel şu mîzâba
dininin kalmasın mı bir eseri
âdem evlâdı bir takım cânî
senden alsın mı sâr-ı şeytânî
 
Namık Kemal
devamını okuyunuz... >>

HÜRRİYET KASİDESİ

 1.Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selametten
    Çekildik izzet ü ikbal ile bab-ı hükûmetten
 2.Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten
    Mürüvvet-mend olan mazluma el çekmez ianetten
 3.Hakir olduysa millet şanına noksan gelir sanma
    Yere düşmekle cevher sakıt olmaz kadr ü kıymetten
 4.Vücudun kim hamir-i mâyesi hâk-i vatandandır
    Ne gam rah-ı vatanda hak olursa cevr ü mihnetten
 5.Muini zalimin dünyada erbab-ı denaettir
    Köpektir zevk alan sayyad-ı bi-insafa hizmetten
 6.Hemen bir feyz-i baki terk eder bir zevk-i faniye
    Hayatın kadrini âli bilenler hüsn-i şöhretten
 7.Nedendir halkta tul-i hayata bunca rağbetler
    Nedir insana bilmem menfaat hıfz-ı emanetten
 8.Cihanda kendini her ferdden alçak görür ol kim
    Utanmaz kendi nefsinden de ar eyler melametten
 9.Felekten intikam almak demektir ehl-i idrake
    Edip tezyid-i gayret müstefid olmak nedametten
10.Durup ahkam-ı nusret ittihad-ı kalb-i millette
    Çıkar asar-ı rahmet ihtilaf-ı rey-i ümmetten
11.Eder tedvir-i alem bir mekînin kuvve-i azmi
    Cihan titrer sebat-ı pay-ı erbab-ı metanetten
12.Kaza her feyzini her lutfunu bir vakt için saklar
    Fütur etme sakın milletteki za'f u betaetten
13.Değildir şîr-i der-zencire töhmet acz-i akdamı
    Felekte baht utansın bi-nasib- erbab-ı himmetten
14.Ziya dûr ise evc-i rif'atinden iztırâridir
    Hicâb etsin tabiat yerde kalmış kabiliyetten
15.Biz ol nesl-i kerîm-i dûde-i Osmaniyânız kim
    Muhammerdir serâpâ mâyemiz hûn-ı hamiyetten
16.Biz ol âl-i himem erbâb-ı cidd ü içtihâdız kim
    Cihangirâne bir devlet çıkardık bir aşiretten
17.Biz ol ulvi-nihâdânız ki meydân-ı hamiyette
    Bize hâk-i mezar ehven gelir hâk-i mezelletten
18.Ne gam pür âteş-i hevl olsa da gavgâ-yı hürriyet
    Kaçar mı merd olan bir can için meydân-ı gayretten
19.Kemend-i can-güdâz-ı ejder-i kahr olsa cellâdın
    Müreccahtır yine bin kerre zencîr-i esâretten
20.Felek her türlü esbâb-ı cefasın toplasın gelsin
    Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azîmetten
21.Anılsın mesleğimde çektiğim cevr ü meşakkatler
    Ki ednâ zevki aladır vezâretten sadâretten
22.Vatan bir bî-vefâ nâzende-i tannâza dönmüş kim
    Ayırmaz sâdıkân-ı aşkını âlâm-ı gurbetten
23.Müberrâyım recâ vü havfden indimde âlidir
    Vazifem menfaatten hakkım agrâz-ı hükümetten
24.Civânmerdân-ı milletle hazer gavgâdan ye bidâd
    Erir şemşîr-i zulmün âteş-i hûn-i hamiyetten
25.Ne mümkün zulm ile bidâd ile imhâ-yı hürriyet
    Çalış idrâki kaldır muktedirsen âdemiyetten
26.Gönülde cevher-i elmâsa benzer cevher-i gayret
    Ezilmez şiddet-i tazyikten te'sir-i sıkletten
27.Ne efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet
    Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten
28.Senindir şimdi cezb-i kalbe kudret setr-i hüsn etme
    Cemâlin ta ebed dûr olmasın enzâr-ı ümmetten
29.Ne yâr-ı cân imişsin ah ey ümmid-i istikbâl
    Cihanı sensin azad eyleyen bin ye's ü mihnetten
30.Senindir devr-i devlet hükmünü dünyaya infâz et
    Hüdâ ikbâlini hıfzeylesin hür türlü âfetten
31.Kilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nâzende sahrâlar
    Uyan ey yâreli şîr-i jeyân bu hâb-ı gafletten


 NAMIK KEMAL
devamını okuyunuz... >>

Özdemir Asaf

Kalmak Türküsü


Daha gidilecek yerlerimiz var


Şu sohbetini dinler gideriz


Coştukça şarkılar, türküler, sazlar


Rakı mı, şarap mı, içer gideriz


Geçse de umudun baharı yazı


Gözlerde kalıyor yaşanmış izi


Kimseler kınamaz burada bizi


Ne varsa hesabı öder gideriz


Söyleyecek sözü olan anlatsın


İsterse içine yalan da katsın


Yeter ki kendinden, bizden söz etsin


Yalanı doğruyu sezer gideriz


Neler gördük neler bu güne kadar


Daha gidilecek yerlerimiz var


Bizi buralarda unutamazlar


Kalacak bir türkü söyler gideriz


Sevgiye var olduk sevdik sevildik


Kavgalara girdik öldük dirildik


Bir anlam fırını icinde piştik


Anlamlı güzeli sever gideriz.

 
                                  Özdemir Asaf







Seni Saklayacağım


Seni saklayacağım inan


Yazdıklarımda, çizdiklerimde,


Şarkılarımda, sözlerimde.


Sen kalacaksın kimse bilmeyecek


Ve kimseler görmiyecek seni,


Yaşayacaksın gözlerimde.


Sen göreceksin, duyacaksın


Parıldayan bir sevi sıcaklığı,


Uyuyacak, uyanacaksın.


Bakacaksın, benzemiyor


Gelen günler geçenlere,


Dalacaksın.


Bir seviyi anlamak


Bir yaşam harcamaktır,


Harcayacaksın.


Seni yaşayacağım, anlatılmaz,


Yaşayacağım gözlerimde;


Gözlerimde saklayacağım.


Bir gün, tam anlatmaya...


Bakacaksın,


Gözlerimi kapayacağım...


Anlayacaksın.



                      Özdemir Asaf














Hoşçakal





siyah beyaz tuşlarında piyanomun


seni çalıyorum şimdi


çaldıkça çoğalıyorsun odada


sen arttıkça ben kayboluyorum


seni doğuruyorum geceye


adını koyuyorum aya bakarak


her şey sen oluyor her yer sen


ben ölüyorum


sesini duyuyorum rüyalarımda


gözlerimi kamaştırıyor ışığın


rüzgar sen gibi dokunuyor bana


ben doğuyorum


duymak istediklerimi söylemiyorsun hiç


dokunmuyorsun bana


sen gibi bir şimşek çakıyor


tam kalbime düşüyor yıldırımı


ben gidiyorum



                        Özdemir Asaf




http://www.siirdefteri.com/
devamını okuyunuz... >>

Atilla İlhan

DİYALEKTİK GAZEL

büyük bir şaşaadır ölüm
ebruli nurlarla gelir
öyle bir yanardağdır ki öfkesi
mutantan destur'larla gelir

karşıtıyla yüklüdür herşey
mutlak çözümlerden vazgeç
tartışılmaz mükemmellikler
ne gizli kusurlarla gelir

sen sen ol korkma karanlıktan
dik ışık çekirdeklerini
çünkü en berrak sular bile
en yağlı çamurlarla gelir

nasıl doğmakla başlarsa ölüm
ölmekle başlar öyle hayat
bil ki dünyayı sarsan sıçramalar
birikmiş şuurlarla gelir

Yazar : ATTİLA İLHAN




HARP KALDIRIMINDA AŞK

sen şimdi yanımda yepyeni bir türkü gibisin
hiç görmediğim yıldızlar gözlerine doğmuş
bir büyüklük duygusu dağlar gibi yüreğinde
ah biz mutluluğu böyle aranıp duracak mıyız
yağmur hep böyle yağacak mı hatıralara
eksik olan bir şey var sana bana dair
belki bir rüzgar belki rüzgardan da hafif
ama kalbimiz yine uzak bir deniz gibi boş
heybetli gurupların belirdiği saatlerde
sen şimdi yanımda yepyeni bir türkü gibisin
acaba nasıl öğrenmişim nasıl farkında olmadan
her şey nasıl olup geçmiş nasıl barut yağmış
nasıl güneş vurmuş zehirlenmiş şehrin üstüne
şimdi hangi kıyılarda gemiler demir alıyor
güney rüzgarlarına açıp yelkenlerini
belki bir italyan kızı tüfeğine dayanmış
senin gibi barışı tasarlıyor dağlarda
mahzun esirler harp şarkıları kadar mahzun
gizlice talim ediyor hürriyet adımlarını
sen şimdi yanımda yepyeni bir türkü gibisin
ah şu harp bitse rüzgar gibi bir nefes alabilsek
kimseler kimseler çıkmasa yolumuzun üstüne
yağmur yağsın varsın ıslansın saçlarımız
yalnız duyulmaz olsun göğsümüzdeki darlık
dilimizdeki kilit kolumuzdaki zincir
ömrümüz meçhullerden meçhullere akıyor
saatler bizim değil kitaplar bizim değil
bizim değil yaşamak bizim değil hiçbir şey
kendi dünyamızda yabancılar gibiyiz
ya çok erken ya çok geç doğmadık mı sevgilim
buna rağmen mutluluğa inanıyoruz


Yazar : ATTİLA İLHAN


MEVSİMİDİR

mevsimidir
müphem bir meltem yoklar dal uçlarını
gizlice ürperir yaseminler
körfezde deniz dalgın
bilinmez hangi aşktan arta kalmış
vahim bir yalnızlığı dinler
mevsimidir
artık erken kararır sular
her biri bir bulut ardına sinmiş yıldızların
korular terk edilmiş
ağaçlar duman duman
yalılar tenha
kanlıca ilk yağmurla serinler
mevsimidir
nedense ölmeye heveslenir insan
uzaya
bir avuç yıldız tozu gibi savrulmaya
rayından çıkmıştır yaşamak
bir eskimişlik duygusu nereye baksan
gücü yetmez kimsenin kimseyi kurtarmaya
çünkü ne güzeller
zehir zemberek güzeldir artık
ne zehir zemberek çirkindir
yeni çirkinler


Yazar : ATTİLA İLHAN



SEVMEK İÇİN GEÇ ÖLMEK İÇİN ERKEN

akşamın acı su karanlığı içinden
soğuk kadife teması yalnızlığın
şuh bir kahkaha balkonun birinden
gizli işareti midir bir başlangıcın
sevmek için geç ölmek için erken
başbaşa çay elele yürümek derken
boğaz vapurları mı iskele sancak
telefonda kaybolmak sesini beklerken
insan insanı yeniler doğrudur ancak
sevmek için geç ölmek için erken
içimdeki gökkuşağı besbelli neden
bulutların içinden kuşlar yağıyor
bir şiire başlarsın birini bitirmeden
hiç kimse gözlerine inanamıyor
sevmek için geç ölmek için erken
sevmek sevildiğini bile farketmeden
yaklaştıkça ölüm soğuk bir yağmur gibi
sevmek zehir zemberek ve yürekten
gecikerek de olsa vuruşur gibi
sevmek için geç ölmek için erken

Yazar : ATTİLA İLHAN
devamını okuyunuz... >>

cemal safi

 Tek hece

Var mı beni içinizde tanıyan?
Yaşanmadan çözülmeyen sır benim.
Kalmasa da şöhretimi duymayan,
Kimliğimi tarif etmek zor benim...

Bülbül benim lisanımla ötüştü.
Bir gül için can evinden tutuştu.
Yüreğine Toroslar'dan çığ düştü.
Yangınımı söndürmedi kar benim...

Niceler sultandı, kraldı, şahtı.
Benimle değişti talihi bahtı,
Yerle bir eylerim tac ile tahtı,
Akıl almaz hünerlerim var benim...

Kamil iken cahil ettim alimi,
Vahşi iken yahşi ettim zalimi,
Yavuz iken zebun ettim Selim'i,
Her oyunu bozan gizli zor benim...

Yeryüzünde ben ürettim veremi.
Lokman Hekim bulamadı çaremi.
Aslı için kül eyledim Kerem'i.
İbrahim'in atıldığı kor benim...

Sebep bazı Leyla, bazı Şirin'di.
Hatrım için yüce dağlar delindi.
Bilek gücüm Ferhat ile bilindi.
Kuvvet benim, kudret benim, fer benim...

İlahimle Mevlana'yı döndürdüm.
Yunus'umla öfkeleri dindirdim.
Günahımla çok ocaklar söndürdüm.
Mevla'danım, hayır benim, şer benim...

Kimsesizim hısmım da yok, hasmım da
Görünmezim cismim de yok, resmim de
Dil üzmezim, tek hece var ismimde
Barınağım gönül denen yer benim

Benim için yaratıldı Muhammed
Benim için yağdırıldı o rahmet
Evliyanın sözündeki muhabbet
Embiyanın yüzündeki nur benim
                          
                             CEMAL SAFİ




AYSUDA

Senden aşkı öğrenmeye talibim
Okut beni talebenim Aysuda
Kalp hastanım sensin benim tabibim
Acil'deki sıra benım Aysuda

O ne öfke o nasıl kaş çatıştır
Dilersen döv hiddetini yatıştır
Canevini aşkım ile tutuştur
Yakılacak çıra benim Aysuda

Siyah inci yarışırken benimle
Beyaz gülün rekabeti teninle
Nasıl şensem bahtiyarsam seninle
Sensiz bahtı kara benim Aysuda

Gözlerindir mor menekşe toplanan
Dudakların alevlerle kaplanan
Bakışınla yüreğime saplanan
Hançer sensin yara benim Aysuda

Olmaz olsun sarayımız köşkümüz
Dünya değer bizim meyli meşkimiz
Sultan Reşat lirasıysa aşkımız
Yazı sensin tura benim Aysuda

Sevdalının kaybettiği aklıdır
Divanedir ne söylese haklıdır
Defineler viranede saklıdır
Ara beni harabenim Aysuda

Yazar : CEMAL SAFİ


ALIŞAMADIM

Sen geçtin yine ben sınıfta kaldım;
Bir türlü yanına ulaşamadım.
Sevda sınavından teşekkür aldım;
İhanet dersine çalışamadım...

Gözlerim kapansa uykusuzluktan,
Korkarım hocama saygısızlıktan,
Bir örnek istedi duygusuzluktan;
Seni diyecektim konuşamadım...

Vefasız olmayı bilmedim diye,
Adını kalbimden silmedim diye,
Okuldan atıldım gülmedim diye;
Tebessüm etmeye alışamadım...


 Yazar : CEMAL SAFİ



BİLSEYDİM

Meydan mı verirdim bu ayrılığa?
Bilseydim bu kadar zor olduğunu.
Bilseydim dünyanın böyle karanlık,
Bilseydim bu kadar dar olduğunu.

Dilimden sıçrayan bir kıvılcımın
Bilseydim bir anda kor olduğunu.
Bilseydim şu anki gönül acımın
Senin yokluğundan var oldugunu.

Boyun mu bükmezdim sitem etmene,
Bilseydim sükutun kar oldugunu.
Sebep mi olurdum dargin gitmene,
Bilseydim küsünce sır oldugunu.

Bilseydim yüzümün dört mevsimi güz,
İçimin ağlayan nar oldugunu.
Bilseydim odamın dört duvarı buz,
Sensiz yatağimin kar oldugunu.

Fırsat mı tanırdım bu dargınlığa
Bilseydim bu kadar zor olduğunu.
Bilseydim zindandan daha karanlık,
Bilseydim hücreden dar olduğunu...

Yazar :
CEMAL SAFİ


KARA GÖZLÜM

Ben bin kere dedim, sen bir kez niye
Sevdim diyemedin be kara gözlüm?
Madem riyakarım bu ağıt niye ?
Akan gözyaşlarım ne kara gözlüm?...

Niçin yaktın bilmem bu bağrı neden?
Kalbimde dinmeyen bu ağrı neden?
Söyle! Nedir beni böyle kahreden?
Bir bildiğin varsa de kara gözlüm...

Gidende gelende duranda bile
İçimde çırpınıp vuranda bile
Sen varsın Mukaddes Kur'an da bile !
Elif,be,te,se ve kara gözlüm....

Henüz rastlamadım halden bilene
Perişan halime gülen gülene
Oysa çektirdiğin bütün çilene
Bir çift gözün bedel be kara gözlüm...

Murada ersede nadir bazısı
Karadır aşığın alınyazısı
Sanki garip gönlüm ana kuzusu
Ardından seslenir meee... kara gözlüm..

Her akşam,her gece, her seherde sen
Havamda, suyumda, her değerde sen !
Ben Mecnuna döndüm,ne dersen de sen !
Adımın baş harfi Ce! kara gözlüm....

 Yazar : CEMAL SAFİ
devamını okuyunuz... >>

Rubailer

RÜBAİLER

Ey bütün bir evrenin
En seçkin yaratığı olan sen!
Sen ki;
İki gözümden ve canımdan
Daha da azizsin.
Ey güzel kimse!
Candan aziz birşey yoktur.
Sen bana;
Candan da yüz kere daha azizsin.

***
Ey hoca!
Yalnız bir dileğimizi yerine getir.
Konuşma. Kes sesini.
Allah'la aramıza girme.
Biz doğru yoldayız.
Yalnız sen,
Bu yolu eğri görüyorsun.
Git... Gözlerini tedavi ettir.
Ya da rahat bırak bizi.

***
Kalk gel!
Hatırımız için gel.
dileğimizce bir zorumuzu hallet.
Bir testi şarap getir.
Ki, vücudumuzun toprağından
Testi yapılmadan önce
Kana kana testiden içelim.

***
Ben öldüğümde;
Beni şarap ile yıkayınız.
Telkin yerine;
Şarap dökünüz mezarıma.
Kadehleri ve şarabı öven
Şiirler okuyunuz baş ucumda.
Eğer, kıyamette
Beni bulmak isterseniz;
Meyhane kapısının
Toprağından koklayınız beni.

***
Şarap içmediğin için,
Sarhoşlara sövme.
Eğer Allah tövbe verirse,
Ben sadece
Şarap içmemek için tövbe ederim.
Sen;
Şarap içmemekle övünüyorsun.
Ancak;
Öyle ayıp işler ediyorsun ki,
Şarap onların yanında
Yüz kere zemzemle yıkanmıştır.

***
O kadar çok,
O kadar çok şarap içeyim ki;
Beni gömdüklerinde
Şarap kokusu gelsin mezarımdan
Ziyaretime gelen çakırkeyf dostlar,
Yıkılasıya içmiş gibi olsunlar.

***
Şarap, şarkılar, çalgıcılar ve ben
Bu harap köşede beraberiz
Rehin etmişiz canımızı şarap için.
Rehin etmişiz gönlümüzü, elbisemizi.
Vazgeçmişiz rahmet umudundan,
Azap korkusundan...
Ve kurtulmuşuz
Yel, toprak, ateş, su korkusundan.

***
Bu gün,
Benim gençlik nöbetimdir,
Aşk şarabı içerim.
Zira benim mutluluğum bundandır.
Acıdır diye kötülemeyiniz,
O, hoştur.
Onun acılığı,
Benim saflığımdandır.

***
Ey gönül!
Madem ki, senin nasibin
Daima kanamak ve
Her gün başka durumda olmaktır,
Ve ey can!
Sonuçta bir gün çıkıp gideceksen,
Bu bedende
Ne diye geldin?

***
Bizim dergahımızda
Sahte para geçmez.
Süpürge bizim darphanemizi
Temiz süpürmüştür.
Meyhaneden bir efendi dedi ki;
"Şarap içmeye bak.
Zira senin dalacağın
Sonsuz uyku anında
Nice asırlar gelip geçecek."

***
Boyun eğeceksin,
Doğa kanunları önünde.
İşe yaramaz başka bir şey...
İnsanların önünde,
Gösteriş ve riyadan başka
Bir şey fayda etmez...
Kül ettim aklın düşünebildiği her şeyi.
Lakin;
Doğa'nın emirlerine çaresiz kaldım.

***
Eğer, bir yabancı
Sana vefakarlık ederse
Onu akrabadan kabul et.
Eğer; akraban sana
Vefasızlık ederse
Onu düşman kabul et.
Eğer, zehir sana
Şifa verirse panzehir say.
Eğer bal seni hasta ederse
Arı soktu kabul et.

***
Hiçbir yürek yoktur ki;
Senin ayrılığınla kanlar içinde olmasın.
İyi gören hiçbir kimse yoktur ki;
Sana gönül vermiş olmasın.
Senin yüreğinde,
Hiçbir kimsenin düşüncesi olmadığı halde,
Hiçbir kimse yoktur ki;
Senin sevdan ile meşgul
Ve
Yanıp tutuşmuş olmasın.

***
Sen lalenin Nevruz'da yaptığı gibi
Fırsatın olursa eğer
Lale yanaklı bir dilberle
Beraber ol.
Kadehi eline al,
Sevinç ile şarap iç.
Zira hayat;
Bir rüzgar darbesi gibi
Mavi göğün altında
Seni altına alıp
Eziverir ansızın.

***
Ey Hayyam!
İşlediğin günaha
Bu kadar hüzne gerek var mı?
Gam çekmekten ne umarsın?
Günah işlemeyene
Tanrı bağışlaması olmaz.
Tanrı bağışlaması
Günah için gelmiştir.
Bir şey yok
Üzülecek, korkacak.

***
Canan!
Ömrümüzün sonunda
Vefasız bir aleme ulaşacağız.
Nelere sahip olursak olalım,
Çok şeyler arayacağız bıraktığımız.
Senin yüzün gibi Ay'ı
Nereden bulacağım?
Doğru söylüyorum,
Senin boyun gibi
Servi de yoktur alemde.

***
Uyuyordum.
Rüyamda bir bilgin dedi ki:
"Uyku kime ışık saçtı?
Kimin sevinç gönlünü açtı?
Ölüme benzeyen bir işi yapma.
Şarap iç.
Zira toprağın altında
Uyumaya çok vaktin olacak."

***
Şarap kasesini benim elime koy.
Zira;
Gönlümde hararet var.
Ve bu ömür akıp kaçıp gidiyor.
Kalk!
Talih ve mutluluk
Rüya gibi bir sırdır.
Kalk!
Gençlik ateşi
Su gibi akıp gidiyor.

***
Ne cehennemi hak ettim,
Ne cennete layığım.
Benim toprağımı ne ile yoğurduğunu
Allah bilir.
Fakir, kafir, çirkin, fahişe gibiyim.
Ne dinim var ne dünyam.
Ne de;
Cennet umudum var.

***
Benim şarap içmem
Keyiften değildir.
Ara bozmak,
Din ve terbiyeyi
terk etmek için de değildir.
İsterim ki,
Arada bir nefes alayım.
Şarap içmem;
İşte bu sebepledir.

***
Ey candan azizim!
Madem ki;
Bu cihan seni kederlendiriyor.
Madem ki; temiz ruhun
Bir gün ansızın teninden ayrılacak,
Senin toprağında
Çimenler yükselmeden evvel,
Gönlünün arzusunca eğlen.
Bir çemenzarda otur.

***
Eğer;
Akıl gözünü açarak bakarsan,
En çok emniyette saydığın kimseyi
Kendine düşman görürsün.
Bu zamanda, özellikle
Az dostun olsun.
zaman ehliyle,
Uzaktan sohbet iyidir.

***
Gözünü aç!
Birgün canından ayrılacaksın.
Hüdanın,
Esrar perdesinin arkasına gideceksin.
Aşk şarabı iç ki;
Nereden geldiğini bilmeyesin.
Sarhoş ve neş'eli ol ki,
Nereye gideceğini bilmeyesin.

***
Ben şarap içerim
Muhalifler soldan sağdan;
"İçme!
Şarap dinin düşmanıdır" derler.
Madem ki;
Şarabın din düşmanı olduğunu öğrendim,
Vallahi içerim, billahi içerim
Helaldir düşmanın kanını içmek.

***
Hayal sermayesi eksik olan
her gönül çaresizdir.
her gün;
Pişmanlığın ve acımanın
Kardeşidir, arkadaşıdır.
Endişelerden kurtulmuş,
Sevinçli bir gönülden başka
Dünyada ne varsa
Hepsi üzüntü sebebidir.

***
Allah benim yaradılış ruhumu yoğururken
Amelimin ne olacağını biliyordu.
Bana yakışmayan günahları,
Ben onun ilmi, onun rızası ile işliyorum.
O halde kıyamet günü
Beni cehennemde yakmasının
Mantıklı sebebi acaba nedir?

***
Ömür geçtikten sonra
Acı olmuş, tatlı olmuş
Ne önemi var.
Can, dudağa geldiğinde
Nişabur'da olmuşsun, Belh'te olmuşsun
ne farkı var.
muhabbet şarabı iç.
Çünkü;
Benden ve senden sonra ay,
hilalden dolunaya,
Dolunaydan hilale
inip çıkıp duracak.

***
Madem ki;
Cihanın bütün hallerinden haberdarsınız.
Ey gafiller!
Dünyanın işvesine aldanmayınız.
Ve aziz ömrünüzü
Heder etmeyiniz.
Haydi! Vakit kaybetmeksizin
Muhabbet şarabı içiniz.

***
Muazzez arkadaşlarım.
Bana gıdayı şaraptan yapınız.
Bu kehribar gibi olan yüzümü,
Yakut gibi yapınız.
Öldüğüm zaman beni
Şarap ile yıkayınız.
Mümkünse tabutumun tahtasını
Asma ağacından yapınız.

***
Allah bize
Cennetinde şarap vaat etti.
İş bu merkezde iken
Bu dünyada şarabı
Nasıl yasak eder, haram eder?
Bir gün, sinir halinde bir arap,
Hamza'nın dişi devesine
nişan almış ve vurmuş.
Bizim peygamberimiz şarabı
O araba yasak etmiş.

***
Evvela;
Benim rızam olmaksızın
Dünyaya getirildim.
Hayatta;
Hayretimden başka bir şeyim artmadı.
Sonra yine elimde olmadan
Bu dünyadan göçeceğim.
Gelmekten, kalmaktan, göçmekten
Maksat ne?
Hala anlamış değilim.

ÖMER HAYYAM

http://www.siirperisi.com/
devamını okuyunuz... >>