dünyanın yedi harikası
 felsefe dünyası
 ünlü ressamlar ve resimleri
 icatlar ve keşifler
 Namık Kemal hürriyet kasidesi
 Mevlana ve Mesnevi
Düşünce denizi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Düşünce denizi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

seni bilmek

Senden başka bir sevgi koyarsam yerine ıstırap oluyor düştüğüm şey peşine sen misin dünyaya özenip de kendini unutan ahmak sen misin bildiğini sandığın şeyden emin olan..herşey yüzüme vuruyor gibi yokluğumu..ve her kapı sana açılıyor söylüyor bakacak başka hiçbir yüz olmadığını..kime diyorum işte kime kime bu naz niyaz ...kimsin ki sen nesin ne kadarsın...ne olmaya çabalıyorsun..senin çabaların mı götürecek seni umduğun yere..yoksa ardından esen rüzgar mı yol aldırıyor gemine..kanatlanıp uçmak istersin..yelken açıp göçmek istersin..daha ayakların değmemişken toprağa kandın kırılır yelkenin yırtılır da düşüneceğini mi bilmezsin..
elhamdülillah...yine getirdin beni kendimle yüz yüze..özendim..imrendim..hırslandım..aldandım dünyanın süsüne..dileğimden muradımdan saptırma benii..biliyorsun bilmediğimden fazlasını.HER ŞEYİ.sensin muradım ya ilahi..neyleyim çek üzerimden dünyanın ellerini..senin ellerin gerek bana..senin nazarın.. senin muradın..dileyemem senden gayri ilahi..dileyemem gönlüme senden başka hiçbir sevgiyi...aldanırım yar..ağlanırım sonra..gidecek bir yer bulamam bilirsin..kendimden emin değilim kendime bile sığınamam ben..mahçup etme..utandırma beni..kendi kendimle bırakma beni..şeytana kanıp yenik düşmek istemiyorum nefsime..zayıfım ilahi güçsüzüm şaşkınım..bu yüzen bilmekten korkarım halimi..tek güvendiğim sensin..sadece sen...konuşup duruyorlar içimde..süsleyip püslüyorlar gelin gibi nefse uyan herşeyi..susturmak kolay değil bazen..koparıp almak istercesine unutturmak için seni...izin verme ilahi...sustur içimde senin dışındaki her sesi..beni benimle bırakma..unutmak ölmek olur o vakit...böyle ölmek istemiyorum ilahi..sana kavuşmadan ölmek istemiyorum..kokuyorum ilahi..aşkından bahşet ki başka hiçbirşeyi görmesin gözüm ve başka hiçbirşeyi işitmesim kulağım..gaflet içinde bırakma..herşeyi sen öğrettin..tüm bildiklerimi unutup sadece seni bilmeyi diliyorum..AMİN..
devamını okuyunuz... >>

sen öğrettin

sen biricik ve yegane dost..sen merhametlilerin merhametlisi ve yüceler yücesi affedici..öylesine güzelsin ki tarifi mümkün değil..seni senden dinlemek..seni sadece ve sadece seninle sevmek..sana sen diyebilmek hala bir ben olduğumu düşündürse de..yaşattıkların sen ve ben in ötesindeki varlığının delilidir..
inanıyorum ki bu güne kadar kim için ne hakkında konuşmuş olursam olayım beni affettin..ama bana da kendinle birlikte affetmeyi öğrettin hatta bunu yaşattın ve yaşatmaktasın..bu dünya gözüyle herşeye rağmen nasıl sevebileceğimi öğrettin ve o sevginin ve değerinde özünde değişmeyeceğini..sana yeterince şükretmem mümkün değil..duyduğum gördüğüm ve bildiğim şeylere rağmen beni rahmetinle kucaklayıp sevginle sarmaladın.bu nasıl ifade edilir nasıl anlatılır ki..yaşatan sensin en iyi sen bilirsin halimi..
evet..dediğim gibi ya da hissettiğim gibi ters giden birşeyler var ya da aslında olması gerektiği gibi olduğu halde bizim anlayamadığımız..inanıyorum ki sen asla kullarına zulmedici değilsin..kullarının çabalarını ve iyi niyetlerini karşılıksız bırakmazsın.bizlerin dua ve dileklerine icabet edensin..kullarına olan sevginle her daim koruyan ve gözetensin..
bilmem bir süredir dediğim gibi..sadece kendimden korkuyorum..çünkü kendime tek zararı yine kendim veriyorum..kendi düşüncelerimin davranışlarımın bedelini ödüyorum ve bu ceza kendi kendime ettiğim bir zulüm bu senden değil..çünkü eğer öyle olmasaydı buna dayanamazdım..evet senden yana bir korkum var..o da sana kavuşamadan ölmek.
devamını okuyunuz... >>

sen inan yeter



bugün sadece seninleyim...ne yiyeceğimi ne içeceğimi ve ne söyleyeceğimi düşünmeden..belki ilk defa adına yalnızlık denilen şeyin içindeyim ama yalnızlık değil bu çünkü sen yanımdasın benden daha fazla benimlesin belki de tek yabancı benim burada ya da yalnız olan bedenim sadece ...bunu sen mi istedin ..neye inanayım söyle..herşeyin sahte oldu şu dünya da tek gerçek sensin..herşeyi benim gözümde mutlak kılan da..gözümden gönlüme uzanan mesafe kadar ömrüm peki ben neresindeyim ne kadar farkındayım yakınlığının kendimi de herşeyle birlikte silip atabilsem aradan ve yalnızca sen kalsan  sen olsan ..dünyanın teferruatı içinde kaybolmuş bir hazinesin sen..o teferruat hayatım olmasın sana ayna olsun yoluma ışık olsun kılavuzum olsun..hayatım sensin..ama korkutuyorlar beni hem de seninle ..sanki unutuyorlar bu düzen nizam ve plan senin bu inşaa senin..dilediğin yere dilediğini koyarsın..yıkamaz kimse sen dilemedikçe..kimse bana çirkin olduğunu söyleyemez hiçbir şeyin.cemalinle uyandım.. celalinde bile cemalini görerek yaşamayı seçiyorum başka türlüsünü bilmek istemiyorum..o aynalara bakmak istemiyorum..sen yoksun çünkü..sen neredeysen ben oradayım..ve hep orada kalmak istiyorum..mahçup olmak ve mahçup etmek istemiyorum kimseyi ve seni..ben diye birşey olmasın sadece sen ol ve ben sende olayım küllerimden doğayım..varlıkta bile sadece senin varlığına muhtacım ..sadece senin varlığına müptela ...
yapamıyorum işte yapamıyorum..benden başka türlü tecelli etmiyor işte..şikayetim yok yok..ne ele ne dile düşürme beni ailemi ...sadece kendinle muhatap eyle ki şaşırtmasın söylenenler beni..
kimin için kötü birşey istedim ki kötü bulayım..kötü mü baktım ki aynada kötü göreyim..senin gözlerinden bakmak gibi hayat
ve isterim ki gönlünde son bulsun..eğer oraya varamayacaksam ne anlamı var nefes almanın..nefes almak anmak değil mi seni..evet değil mi..evet rabbim sensin teksin başkası yok demek değil mi..aldığım nefesin hakkını vermeyeceksem hele de bile bile gerçeği en büyük azap beni bulmayacak mı..ne olur bana varlık içinde yokluk yaşatma..ne varsa senden gayrı al benden ..senden gayrısı da yoktur ya..bilirsin işte..aklımdır aramıza mesafeler koyan..bütün mesafeler kalksın aradan..özlüyorum seni kendimi her unutttuğumda sen oluyorsam suç mu..kendi kendine konuşmak küsmek barışmak tartışıp uzlaşmak..el şıkışmak ve yaşamaya çalışmak.. ama biliyorum o da bir gün hatasını görüp anlayacak beni bizi bir yapmak istediğimi zaten aynı olduğumuzu.. farklılığı yaratan şeyin ikilik olduğunu..az kaldı belki de çok az o da artık inanmaya başladı bana ..yaşamak zor değil aslında yaşamayı bilene..senin nasıl kolay olduğunu da anlattın bize ..bana güven inan bana sarıl bana teslim ol demedin mi..çok şükür sana inandım bağlandım..gayrından başka destek aramadım..ne para ne mal ne can ..tek varlığım desteğim umudum herşeyim sensin..tek alışverişim seninle..sana verdiğim gibi senden beklerim..herşey senin güzel yüzün ve rızan için..ne yapayım gördüm sen yoksan inkar vardı isyan  ve koca bir hiç..halden en iyi anlayan hali yaşatansa..halimi kimbilir kim anlardı senden başka..SENİ SEVİYORUM..kimse inanmasa da ıspatı yine sensin ..yeter ki sen inan bana..
devamını okuyunuz... >>

sana sığınıyorum

Her geçen gün tükenen arzularımın farkındayım..neden olduğunu bilmiyorum.tek bildiğim her ne oluyorsa sebebi sensin.herşeyi daha farklı anlamda idrak edişimin yine yeni bir noktasındayım..ne için uğraşıyorum.ve hep amacım ne noktasındayım.amacım niyetim dileğim sevdiğim herşeyim sensin allahım.bana yaşattığın tüm güzel duygular için sana şükürler olsun..hayat ilk defa gerçek anlamının dışında gözümde bu kadar basit kaldı..yaşamak sanki bir amaç değil gerçeğe ulaşmak için bir araç tadında nerdeyse.ama ne varki hala insan olabilmenin handikapı içindeyim..yanlışlarımın acizliğimin yalnızlığımın ve hiçliğimin farkındalığında olduğum zamanların arttığı bir süreç içinde debeleniyorum..bu nedir ki diyeceksin tabi ki hiç birşey..gerçekten bir hiç olduğumu idrak edebilsyedim...
büyük bir hasretlik içinde ve açlık içerisinde varlığım..tatminsiz..bazı şeyler yetmiyor..hayat göründüğünce ve olduğunca yetmiyor..çünkü hayatın gerçeği sonsuzluğun ifadesi..gerçekten varolmak gerçekten yaşıyor olmak...ne zaman..nasıl..
biliyorum ve inanıyorum ki hep yanımdasın..yanlış..zaten olan sensin ben senin yakınında hissediyorum..y ada olmayı diliyorum..bu bir rüya olmalı ama hiç bitmesini istemediğim bir rüya..çünkü öyle bir huzur öyle bir şevk ve sevgi kattın ki içime koptum kendimden..kendimi savunacak tarafım kalmadı..sana sığınıyorum..
devamını okuyunuz... >>

Tanrı'dan istek

Tanrıdan gururumu yok etmesini istedim. Tanrı "Hayır. Gurur benim yok edebileceğim bir şey değil, senin bırakabileceğin bir şeydir." dedi.

Tanrıdan sakat çocuğumu iyileştirmesini istedim. Tanrı "Hayır. Onun
ruhu sağlam, vücut o kadar önemli değil, o geçici bir şeydir." dedi.

Tanrıdan bana sabır vermesini istedim. Tanrı "Hayır. Sabır büyük acılar
çekilerek öğrenilebilecek bir şeydir. Sabır verilmez, hak edilir." dedi.

Tanrıdan beni mutlu etmesini istedim. Tanrı, "Hayır. Ben sadece
nimetlerimi sunarım, mutlu olmak sana bağlı." dedi.

Tanrıdan beni çektiğim acılardan kurtarmasını istedim. Tanrı "Hayır.
Çektiğin acılar günlük kaygılarının önemsizliğini anlamanı, onlardan
uzaklaşmanı ve bana daha çok yaklaşmanı sağlar." dedi.

Tanrıdan ruhumu olgunlaştırmasını istedim. Tanrı "Hayır. Kendi kendine olgunlaşmalısın, ama meyvelerini alman için yardım edeceğimden emin olabilirsin." dedi.

Tanrıdan hayatı sevmemi sağlayacak her şeyi istedim. Tanrı, "Hayır.Ben sana hayatı vereceğim, böylece hayata dair her şeye sahip olabilirsin." dedi.

Tanrıdan, tanrıya duyduğum sevgiyi, başkalarına da duyabilmeyi istedim.

Tanrı şöyle dedi: "Ohhh! Nihayet doğru bir şey istedin."Ruhu
olgunlaşmamış bir kul tanrıya hep "ver bana..." ile biten dualareder,
olgunlaşmış bir ruh ise "vermemi sağla..." diye bitirir dualarını...

Steve Goodier'ın "Bir Dakika Hayatınızı Değiştirebilir" adlı kitabından
alınmıştır.
devamını okuyunuz... >>

farkındalık

Anlamam gereken birşey var insanları olduğu gibi kabul etmek ama gerçekten bilmek değil amaç içine sindirerek.kimin ne yaptığının değil kendimizin ne yaptığının önemi büyük.katlanabilirlik dayanıklılık metanet cesaret ve inanç.hangisine sahibim.amacım görevim ne hala ne olduğumun zerre kadar farkında değilim.küçük tesellilerle kendimi avutacak değilim.herşeye rağmen bir kum tanesi kadar bile değilim..neye ne kadar çabaladığım tartışılır.sahip olduklarımın değerinin ne kadar farkındayım.ve onları korumak için ne yapabiliyorum.hayatı ne derece ciddiye almalıyım ve hangi nokta da hiçe saymalıyım.hayatı yaşananları yorumlamak kendimizin olmadığını farkettiğimizde fazlaca saçma ve anlamsız geliyor o vakit düşünürsek konuşacak çokta birşey kalmıyor.yapılması gereken yaşatılan herşeyi açık yüreklilikle ve cesaretle v e olgunlukla kabullenip taşımak.mağazalar vitrinler hayatı renklendiren ticari yanılsamalar kimi zaman fazlasıyla gözümüzü kamaştırıyor hatta onlarsız hiç de mutlu olamadığımız hissine kapılıyoruz.dizginlerimizi bu gösterişin içine bıraktık mı nasıl kurtulacağımızı bile düşünecek aklımız kalmıyor.oysa hepsi koca bir yalan gibi kalıverdiğinde kendimizin de bu çarkın içinde bir hayal ve koca bir yalan olduğumuz gerçeği ortaya çıkıyor.o zaman gerçek apaçık kendini göstermeye başlıyor ve insan ben ne ile uğraşıyorum bunların benim için önemi ne diye sormaya başlıyor..işte dünyanın küçücük kaldığı ve sizin ise görünmeyecek kadar kaybolduğunuz bir an..
her an her yerde yiyip içerken konuşurken ve hatta uyurken nerede olursak olalım aklımı gönlümüzü kemiren sorular ve düşüncelerle dolu zamanlar.her anın ve her şeyin muhasebesini yapmaya iten o içgüdü.insanı kendinden soğutan ve insanı daraltan o kendi varlığı..ben ne yapıyorum ki dedirten ilhamlar ve deneyimler..bir an gelir ne oturan ne yiyen ne konuşan siz olmuyorsunuz..üzerinizde o ilahi dokunuşu ve etkiyi hissettiğinizde yaşayanın bile siz olmadığınızı idrak edip koskoca bir boşluğa dalıyorsunuz.bir düşünce ve duygu fırtınası içinde konuşacak mecaliniz bile kalmıyor çünkü olanlar insana konuşacak şey bırakmıyor..o ne büyük bir hayrettir..pencereden dışarı baktığında gördüğün o hareket o hava o yaşamsallık insana tek bir nefes tek bir hayat ve tek mutlak gerçeği hissettiriyor...o an şunu düşünüyorsun bir an o nefes kesiliverse yani o hava çekiliverse işte mutlak ve ilahi güç işte tek hayat ve tek varlık..hakikat bu..fiziksel bir acı duymadan yaşıyor olmanın mucizesi sarıyor heryanımı.şükretmenin bile yetmeyeceği bu lutfu hissedince..tüm bu olanlar acizliğimi ve çaresizliğimi birkez daha gözümün önüne seriyor ve benim boynumu ve gönlümü eğiyor..her çaresizlik beni kendimden uzak ederken aslında yine kendime içimdekine yaklaştırıyor..onun rızası olmadan yaşamanın imkansızlığını düşünüyorum..onun sevgisi olmasa ne olurdu diye düşünüyorum..bana ait olduğunu düşündüğüm ve başkalarına duyduğum sevginin bile onun sevgisine aracı olduğunu görüyorum..ne sevenim ne de sevilen..çünkü hem seven hem de sevilen kendisi..o hepimizin aradığı sevginin ve sevgilinin ta kendisi..O Kİ BİZİ YARDAN BİZE HAYAT VEREN VE TÜM KAİNATI KUŞATAN VE BİZE KENDİNİ ARATAN..
devamını okuyunuz... >>

derdim var diyemez oldum



DERDİM VAR DİYEMEZ OLDUM.gördüm ki benden daha dertlisi var.neden şükretmeli niçin yaşatmaktasın bana..herkes için tüm derdi olanlar için senden onlara niyaz ediyorum kolaylık sabır ve evlerine huzur gönüllerine felah ver.sen ki can sen ki canan parmaklarımın ucunda gözümü her kapadığımda kirpiğimde takılı duran yaşım..içimi sızlatan beni gönüller diyarına salan..dinleyen anlatan yarim..gözbebeğimin içindeki suretim benim olmayan herşeyin sahibi kainatın tek amiri.mülk sensin nefes senin can senin.ne dertelencek yüzümüz ne diyecek sözümüz ne bize ait günümüz var..bunu bilmek kolayda yaşamak ve anlamak zor.ömrümce bana cenneti verdin ömrümce içime sevgini derdin her sözümü tövbe ile affettin.allahım sen mucizelerle bendekini bana gösterdin.halen her an ve her gün şaşmaktayım olanlara.her anının mucizesi ve sırrı içinde saklı ve aşikar oluyor nasip ettiğin gönüle..bana gözlerinden bakmayı bana senin gibi duymayı ve herşeyi sevdiğince sevmeyi nasip et.her anımı ve her günümü sırların ve mucizelerinle donat şaşırayım utanayım bir dem daha kendimden kendime akayım..yoksa bu zaman alıp yutacak gibi sanki varmış gibi..sanki dünya ellerimde dönüyorcasına yaşamak kahredecek gönlümü.aslıma çevir her dem yüzümü yüzünün olduğu yere sürsem yüzünü rüyalardan uyanıp gerçeğe bakabilsem ve oh bu bir rüya imiş diyebilsem
ve gün batımına uyansam.her bir sır gibi peşimde nefesin ama hep bir adım önümde beni bekleyen kaderim.hayatta böyle işte dinleyince birilerini hep bir adım geride kalıyor yaşadıklarım.kimse de yanlış göremem kimse üzülsün istemem..anlatama diyemem bırak kendini uçurumdan aşağı orada seni bekleyen var tutacak seni.aslında uçurum da yok ya da uçurum kendinsin ve zaten aşağılardasın düşecek yerin bile yok..şaşıyorum işte utanıyorum yokluğumun içinde ve sinemde sevginle kendimden kaçarcasına koşmayı istiyorum..oradasın işte tahminimden bile yakın belki de.yıldızlar gibi sanki uzansam tutuvercekmişim gibi avuçlarımın içinde.ağlıyorum hem öylesi yakın hem bi okadar uzaksın diye.kendimi gördükçe ve okudukça herşeyi kitabından nerdeyim ne yapıyorum ne istiyorum ben diyorum..ve yine şaşkınlıkla..hasretin gam keder sevinç mutluluk gözyası sitem utanç her ne var ise his alemimde karmakarışık dolaşıyorsun bedenimde.bu kadar mı zor allahım bu kadar kör olabilmek...korkunç ve dehşet veriyor kendim kendime..sorular geçen dakikalar saniyeler hatta saliseler içinde milyonlarca sırla dolu hepsi hep o bir an içinde..ve ben de kendimi saklı tutan o bir an içinde kendimi arıyorum.kızıyorum bazen birine bişeyler kızdığım tek şey kendim oluyorum aslında.kendime tahammülsüzlüğüm kendine kızgınlığım ve utancımın yarattığı bir handikap bu...
devamını okuyunuz... >>

ey dost!

merhaba ey dost!
bu şekilde size suallerimi, düşüncelerimi,anlamaya çalıştıklarımı ve bilmek istediklerimi iletmek istedim uygun görürseniz.her ne kadar sizin beni benden daha fazla bildiğinize inansam da karşınızda iken veya bir şekilde bunları size aktarma ve söyleme ihtiyacı içinde oluyorum.karşınızda iken bu mümkün olmuyor.bir kainatın içinde insan ne ise sizin karşınızda olmak da benim için öyle oluyor.sanki nutkum tutuluyor.konuşmayı unutuyorum hatta düşünemiyorum bile..sadece karşınızda nasıl bir edep ile nasıl bir hal ile durmam gerketiğini düşünmek ve kendimi nizama sokmak noktasında kalıyorum.bu sebeple de muhabbetinizden ve kaynağınızdan istifade etmekten büyük ölçüde eksik kalıyorum.bu bir nasipszilik mi yoksa isteksizliğin ve uzaklığın doğurduğu bir kayıp mı o da ayrı bir soru oluyor.netice de sizden bize ulaşan her kelimenin bize birşeyler işaret ettiği,bize bir ihsan bir lutuf olduğu bir gerçek.bu sebeple söyledikleriniz biz farkında olmasak da çok çok önemli.peki ama biz nasıl bundan bu denli gafil oluyoruz.çünkü hep herşey düşünce boyutunda takılı kalıyor ve ötesine geçemediği içinde bizdeki yerini bulmuyor sanki..soruyoruz kendimize ne kadar tefekkür ettik. söylenenleri bize yaşatılanları..zaman zaman kitap okuyoruz,tasavvuf kanallarını izliyoruz, kuran okuyoruz,kendi aramızda sobet ediyoruz.diyebiliyoruz ki bunlar da bir yol bir işaret.ama bizden nasıl zuhur edecek..çünkü öyle ki herkesin vasıtası ve bu yolda gidişi ve duruşu farklı.tüm bu öğrendiklerimizden kendi adımıza bir yol bulmak gayretiyle kendi kendimize birbirimizle istişareler yaptık.şu 5 duyu organımızla bize ulaşan ne varsa hepsi bir ayetti ve bir teklifti..bunu öğrenmiştik.peki biz bu ayetlerin kaçını anlayabilmiştik ..hangi davede icabet edebilmiştik..daha doğrusu edebilmiş miydik..kısacası sadece bunları bildik..ama aslını anlamak,idrak etmek ve yaşamak noktasında bir sorun vardı.düşün düşün düşün nereye kadar...bu böyleymiş!..şu şöyleymiş!bak hiç bunu bilmiyorduk..bak aslında neymiş diyorduk ama..bu hayretlerimiz okuduğumuz ve düşüncelerimizde sınırlı kaldığı için de etkisi uzun sürmüyor..işte bu nokta da tıkandık.eğer allahın izniyle birşeyleri bilmek nasip olduysa bildikleriyle de amel etmeye çalışmalıydı insan..tabi bu arada bize tüm bunların bize birşekilde tesir ettiği ve edeceği bir gerçek olmalıydı..çünkü hiçbir şey boşa veya tesedüfi olamazdı.öyleyse bizim bu konuda iyi tasarruf etmemiz ve bundan kendi adımıza istifade etmemiz gerkemez miydi.ama tabi ki yine sizin himmetiniz ve yüce allahın izniyle..işte herşeyin başında bir istek olması meselesi hasıl oluyordu..
bunu biz yapamazdık allah sonsuz ilim ve hikmet sahibi ise biz ancak bunu ondan talep edebilirdik bizim tek başımıza bir talebimiz ve gerçekleştirme güzcümüz olabilir miydi..
biz aslında bize sunulan davete icabet etmemişmiydik ..kendi adıma söylemem gerekirse bu tamamen bilinçli değildi benim için.ama şunu da sormuştum sonradan. gerçekten ben farkında olmadan istemiş dilemişmiyidim rabbimi..çocukluğumdan bugüne hayatımı düşündüm..kendime sorduğum soruları..allaha olan inacımı ..korkularımı..ve dedim ki sanki birşeyler varmış benim farklında olmadığım ve bu da beni bir şekilde kaynağa davet edene ulaştırdı..bu çok ama çok güzel bir şeydi..bu benim hayatımca aradığım ve istediğim şeymiş aslında..o dost olmasaydı siz olmasaydınız ne olurdu halim diye düşündüm..ben yaradılış amacımı bilmeden ve o sırra ermeden mi ölecektim..verdiğiniz ve öğrettiğiniz herşeye ,o sonsuz sevgiye,rabbime şükürler olsun..ne halde olursam olayım..inşallah ben bu yol üzereyim ve öyle kalayım diye düşünürüm..
o günden bugüne öyle bir güzel anlatıldıki bize o öyle güzel öyle güzeldi ki oraya varmayı ona kavuşmayı istememek mümkün değildi..bir şekilde gitmeliydik o güzelin yanına o güzeli görmeye..o güzel öyle bir surete bürünmüştü ki..kimbilir o süretin ardında ne güzellikleri vardı ve zuhur etmekteydi.biz ki bu büründüğümüz örtülerden sıyrılıp o dağın arkasındaki o gizli cenneti
o muhteşem hazineyi görmekten hep mahrum ve aciz bırakmıştık kendimizi.çünkü bir türlü afetlerinden kurtulamadığımız bir nefsizmiz vardı..nasıl birşyedi bu nefis..nasıl bu kadar yapışmıştı ve perdelemişti bizi..nasıl unutabilmiştik geldiğimiz yeri ve verdiğimiz sözü..nefsimiz terbiye ve tezkiye etmeliydik..ama bunun içinde nefsmizi iyi bilmeliydik ki onula mücadele edelim ve onu terbiye edebilelim..insan bir anda düşününce ve bu konuda kendine bakınca sanki bu afetleri çok azmış gibi geliyor..kolaymış gibi görünüyor.bazen öyle bir noktaya kadar geliyoruz ki sanki herşey tamam.. ve bir imtihan..bitmediğini anlıyorsun..kaybetmişsindir bu imtihanı..o ne acı ve ne ızdırap verici bir duygudur allahım..bizleri affet..
herşey iyi bir insan olamakla bitiyor muydu..oysa biz kendimie göre iyi bir insandık ve iyi olmaya çabalıyorduk..namazını kılmaya, orucunu tutmaya,zikrini çekmeye,sadakasını ve zekatını vermeye çalışan insanları seven kusurları örtmeye çalışan iyilik etmeye gayret eden ,öfkesine hakim olmaya çalışan,affetmeyi öğrenen, gönül almayı isteyen ve allah rızası için çaba gösteren birileriydik ya da öyle olduğumuzu sandık nefsimizce ama galiba daha bilmediğimiz ve yapamadığımız daha önemli şeyler vardı..bu kadarı bizi gerçeğe hakikate rabbimize götürebilecek miydi.oysa tüm bunları yapan milyonlarca insan vardı..bu yeterli olsaydı tüm bu insanlar gerçek mana da hakikate varabilmeliydiler.ama yüce kuran da pek azı iman edecekler diye buyruluyor ve yüce allah ben dilediğimi doğru yola ulaştırırım diyor..yüce kuran sırlarla dolu..bir hidayet rehberi,öğüt ve ibret verici bir klavuz..rabbimin kendisine ulaşmak isteyenlere gönderdiği bir mucize o hakikate açılan kapı..yolun ta kendisi..dosdoğru yol..bu yüzden o yolda dosdoğru olmak gerek..işte şeytanın vesveseleri ve nefsin istekleri bizi dosdoğru olmak konusunda yanıltmaya çaılışıyor.yollarımız üzerinde oturup bize tuzaklar kuruyor..kandırmak için uğraşıyor..gözümüz bir an için yoldan şaşsa uçuruma düşmemek mümkün değil..allah korusun..bu nokta da rehberimiz sizsiniz..çünkü siz daha önce o yollardan geçtiniz o tuzakların neler olduğunu nasıl olduğunu biliyorsunuz. nasıl dosdoğru kalacağımızı ancak sizden öğrenebiliriz..düşmemek ve şaşmamak için..çok şey söylüyorsunuz elbette ama biz zavallılar ne kadarını anlıyoruz ki..
birşekilde bizim seviyemizden anlatın bize..söylenenler orada kalmasın hayat bulsun can olsun nefes olsun ...
biz sizin izinizden gidersek doğruyu buluruz..çünkü hala ne görüyor ne duyuyor ne de hissediyoruz..birşeyler var elbet ama bunlar yeterli olmuyor.eksiğimz kusurumuz yanlışımız pek çok..mümkün olduğunca kendimizi bilmeye bulmaya tamamlamaya ihtiyacamız var..kör topal nereye varabiliriz ki..dayanağımız sizsiniz..gayretimizi artırın..
insan kendini nefsini nasıl bilir..o kendim dediğim benmiyim ki..o kendim dediğim birilerinin adımın altına kayıtladığı manalar.kocamın eşiyim..anne ve babamın çocuğu..çocuklarımın annesi,birilerinin komşusu,arkadaşı,..peki ama ben kimim..ben hangisiyim..ya da hiçbirimiyim..ya da hepsinin toplamımıyım..ama yine de beni ben yapan birşeyler olmalı..kim nederse desin o benim işte ben diyebildiğim kendim olmalı.kendimin bile bilmediği bir sürü kendim var gibi.onca yıl sonra hala bu sorunun cevabı net değil işte..BEN KİMİM..evet ben allaha kul olmaya çalışan bir kulum..ben bir müridim..ona giden yolun yolcusuyum..ben dediğim varlık ondan bir cüz ve onun esmasının bir tecellisi..o hangi cüz ve hangi esma..ben dediğim varlığım hangisine hizmet ediyor..bu düzen ve işleyiş içinde insan vücudunda olduğu gibi her varlığın ve zerrenin bir görevi var..eğer ben görevimi ve neye hizmet ettiğimi bilmezsem bunun bir anlamı olur mu benim için..tam bu nokta da mı ne olduğum ortaya çıkıyor bunu bilmek istiyorum..ne olduğumu bilmeye ihtiyacım var.her varlığın bir merkezi bir çekirdeği bir toplanma merkezi..bu anlamda yüzey de kalmak özümü görmeme engel değil mi.işte o odak noktaya varmak ve oradan yola çıkıp etki almak ve göstermek gerekmez mi..
kişinin olgunlaşması için ateşe ihtiyacı olduğunu ve bunun içinde o ateşi aramak ve bulmak gerktiğini söylediniz.yine bu nokta da insanın kendini ve nefsini bilmesi gerçeği karşımıza çıkmıyor mu..insanın birşeyi arayabilmesi için önce ne aradığını bilmesi lazım...yanacağım ve pişeceğim ateş..bu çok soyut kalıyor..beni ne yakar diye mi düşünmeliyim..doğru cevabı bulmak içi doğru soru sormam gerekmez mi..aslında o ateş belli ve adı da AŞK değil mi..o ateşi yakacak bir unsur olmalı..elektrik düğmesine basmazsak ampul yanmaz ve aydınlatmaz..ayrıca mumun aydınlığı da kendi kadardır..neden ampul varken mumla aydınlansın insan.ya güneş o herşeyi aydınlatıyor.demek ki o aydınlatacak olan düğmenin yerini bulmak gerek.bu benim kendi evimse gözü kapalı bulurum yerini..ama bilmediğim bir yerse bulmam çok zor olur..ama bunun cevabı yine ben de..içimde..kendimi ne olduğumu bilmem de yatmıyor mu..
bazen kendimden öyle eminim ki..bu böyle diyorumm..böyle olmalı..bak herşey ne harika ne güzel..ama sonra bir söz bir olay..hooop yine başa dönüyorumm..ben hiçbirşey öğrenmemişim..aslında bu kadarı yeterli değilmiş..ne kadar safım..ne kadar akılsızım..ne cahilim diye dövünüyorum..tabi ki bu normal..ilmin sonu yok.elbette hiçbir yetmeyecek..çünkü o her an yeni bir şan da..benim kızdığım..kendimden emin olmayışımla yüz yüze kalmam.hani sen şöyleydin hani böyleydin..hani bu senin için doğruydu..böyle olmalıydı..ne oldu şimdi...hani şu adı var olan bunu neresinde bul bakalım..yok..yok..yok...adı var kendi yok..
kusura bakmayın.aslında tek bir soru da odaklanan durumumu çok fazla uzattım..bütün sorular ve cevaplar nefsimi bilmek ve kendimi bulmak noktasında..çok fazla aceleci olmamak konusunda kuran da uyarılar var.ama insan sevdiğine ve sevmeyi dilediği o güzele koşmak ve kavuşmak istiyor..dualar dilekler hep bu yönde..size rehberliğinize çok ihtiyacımız var..o güzel gözlerinizle bakmaya..sizin sevginizle sevmeye ve hissetmeye ihtiyacımız var..tek bir gün boşa geçmemeli bu büyük bir
israf olmaz mı..yarınımızı bilmiyoruz bu sebeple bugünümüzün ve her anımızın kıymetini bilmeliyiz..bu konu da da yardımcımız sizsiniz.kendi kendine sordun kendi kendine cevapladın demeyin. bunlar benim için bir cevap değil..bunlar kendi gücüm nispetinde anlayabildiklerim..bu nedenle sizden işin aslını yine bize gücümüz nispetin de anlatmanızı diliyorum..
her zor gibi görünen şeyin bir de kolay tarafı olmalı diye düşünüyoruz..belki amacımız doğrultusunda o kolay tarafı yakalayabilirsek herşey daha net ve anlaşılır olabilir.adım atmak ilerlemek mümkün olabilir..belki anahtar bizde ama gerçeğe açılan kapı sizsiniz.eğer o kapıyı açacak anahtarı bulamazsak ve siz kapıyı açmazsanız halimiz nice olur..tıkandık kaldık..kitap yüklü eşek olmak istemiyoruz..puzzle'ın parçaları mevcut olsa bile onu doğru yerlere oturtup ne olduğunu ortaya çıkarmamız lazım değil mi..yoksa hiçbir anlamı olmayacak mı bize nasip edilen ilmin..
ey dost! aynı şeylerle karşınıza çıkıyorum belki..ne olur ama ne olur cevapsız bırakmayın.eğer öyle ise tıkandığım noktadan çıkıp sıçaramamı sağlayın..ben sizi rahatsız etmek istemediğimden telefon açıp bunları anlatamıyorum zaten o anda konuşmak bile çok zor oluyor benim için. buraya gelmeniz konusunda da ısrarcı olmamam gerketiğini anladım.en azından bu yolla bana bir el uzatın.size gerçekten layık olmak ve mahçup etmek istemiyorum..bu yüzden de kendimi yiyip duruyorum..ama sizden de uzak kalamam bir bitki güneş ve su olmadan yaşayamaz.siz yakınsız ama ben değilim..bir gün o yakınlığa ulaşmayı diliyorum.eksik kalsam da dileğim nasip edilenlerin hakkını vermek için..Sizin dualarınız ve ALLAH'IN İZNİYLE...
devamını okuyunuz... >>

son nokta

Son nokta...buraya kadarmış.Gerçek dostun çağrısı bu..başka dost yok dedirten,kendim bile bana düşman iken,kime nasıl güveneyim nasıl inanayım,dost dedikleri şey bu dünyaya ait değilmiş.Gerçekten bu en büyük yalan ,en büyük günah imiş.Sus dilim, sus ki dostunun seslenişini duy.Ağla deli gönlüm, kendi ettiğine ağla,unuttuğuna unuttuklarına ağla,bak gör ne haldesin..sen aşağıların aşağısı yerdesin..her adım her söz seni yokluğuna götürdü hepsi sana kıyametini biçti..şimdi gururlandığın neyin kaldı..sana seni hatırlatan gözyaşların kaldı..tapındığın değerlerinmiş..şimdi hiçbiri yok yanında..hadi anlat da seni bir anlayan seni bir dinleyen olsun .hadi şimdi gideceğin bir yer olsun.kainattın sen on sekiz bin alemin sırlandığı yerdin sen..dünya bile ağır geldi..oysa sen dünyada dünya alemde bir nokta idi.
devamını okuyunuz... >>

DAVET

DAVET
Artık hiçbirşey eskisi gibi değil..aksini düşünmeyi öyle çok isterdim ki..bugüne kadar içimde tutup inadına savunduğum aşk son nefesini vermek üzere..o iyileşmeyi bekleyen hasta gibi yaşadı içimde.o hep belkilerle umut içinde tüketti ömrünü.dayan dedim hep yine eskisi gibi olacak herşey..umduğun beklediğin gibi..olmuyor dedi ne yaparsan yap olmuyor..ben ait olduğum yere dönüyorum artık sonsuzluktaki yerimi almanın zamanı geldi.ben senin için buradaydım..sana aşkın ne olduğunu göstermek..unuttuğun şeyi hatırlatmak ve aslını araman için..senin ihtiyacın olduğu için burdaydım ve gerçekten beni aradığın için..ama bak artık sen de inamıyorsun ve artık ihtiyacında kalmadı bana..çünkü benim sana burada gösterebileceğim ve yaşatabileceğim ancak bukadar.kabul et bu kadarı sana yetmedi. çünkü anladın ki bundan daha fazlasına ihtiyacın var.dedi ki sen olmazsan anlamı olmaz hiçbirşeyin dedi ki herşey sadece seninle anlamlı bana anlam veren ve değerli kılan da yalnızca sendin.. ama burada saedec bir göz ve bir kulak ederiz.yani hiçbirşey gördüğün duyduğun gittiğin ve tuttuğun gbi değil.bir yarımbir bütün etmez.ikiş elin tutabileceğini bir el yüklenemez..bunu anlatabilmek çok zor.. ama demek istediğim o diğer ele uzanmak gerek..
şimdi herşeyi unutup yeniden başlamak ister misin önce bunn cevabını ver.eğer evet dersen benimle gel..seni o çok istediğin aşkın ölümsüzleştiği yere götüreyim.orada ne sen var ne ben ne başka birşey..orada hiçlik var yani aşk..görmeye duymaya düşünmeye ve konuşmaya ihtiyacın olmadığı tek yer orası.sadece hayal edebilidğin gibi..düşünmene gerek kalmayacak çünkü düşünmeni gerketirecek bir nedene ihtiyacın olmayacak..
peki nasıl yapacağım dedim.unutarak dedi..ama nasıl unutacağım dedim..unuttuğunu unutarak dedi..hem hatırladığını sandığın onca şey unuttuğunu düşündüğün şeyler değil mi.insan unuttuğu kadar özler senin yaptığında bu değil mi.inan bana gerçekten özlediğine inanıyorsan arkanı dönüp gidemeyeceğin hiçbirşey olmayacak.. zeten senin olmayan birşeyi bıraktığın için üzülmemen gerketiğini de biliyorsun.
aşk deyip te özlediğin şey vuslatın ta kendisidir.aslında hiç bilmediğin ve senin olmayan şeyleri unutmak mı zor yoksa kendini unutmak mı..
bu bir davetmi dedim evet dedi defalarca çağrıldığın ama bir türlü gitmeye cesaret edemediğin bir davet.biliyorsun aslında benim buradaki görevim bitti..dön dediler dönemem diyemezdim.şimdi sana da benim le gelip gelmeyeceğini soruyorlar.eğer gelmezsen bırakamadığın ve unutamadığını düşündüğün şeyler yüzünden yoklup gideceksin.
devamını okuyunuz... >>

CANLARIM BENİM..

Yüzlerce kapı açtım, yüzlerce yol gittim, yüzlerce gün ve gece geçti ömrümden.Şimdi biliyorum her açtığım kapı, her gittiğim yol ve her geçen gün beni size yaklaştırmış.Sonunda öyle bir zamanda, öyle bir yolun sonunda ve öyle bir kapının önüne gelmişim ki, geri dönmek imkansız ve size ulaşmak kaçınılmaz olmuş.O ilk adımı attığımda ve o sevgiyi tattığımda daha fazlası olamaz diyordum.Öyle bir yerdi ki o karanlık yüzü görmezdi bir tek yer dışında..Orası gözyaşlarımın acılarımın hüzünlerimin ve sizi haketmemin gerektirdiği bir mabed olmuştu adeta.İsyanlarım, korkularım, yalnızlığım ve kırık bir yürekle beklediğim o gün geldiğinde artık o karanlığa bir kilit vurdum. sandım.çünkü senin yüzünü gördükten ve senin sıcaklığını duyduktan sonra hiçbir yer bana karanlık gelmeycekti ve ben artık üzüşmeycektim.önceden kendi etrafımda dönüp Dururken aslında senin etrafında dönmekte olduğumunda farkına vardım.işte herşeyi değiştiren bu oldu.Önceleri bocaladım,şaşkındım çoğu zaman ne yapacağımı bilemedim ama sen ve sevgin, bana ne yapacağımı ve nasıl olması gereketiğini öğrettin..Kimi zaman telafi edebilidğim, kimi zaman telafisi olmadığına inandığım hatalarım oldu.Herbiri için defalarca af diledim,günlerce ağladım,değişemediğime ve seni haketmediğime inanıp yok olmak istedim.Çünkü sen hayatta herşeyin ama herşeyin en iyisine ve güzeline layıktın.Üşüdüğün geceler oldu ,ağladığın günler, hatta aç kaldığın düşüp canını acıttığın zamanlar ,küçük yüreğinle benimle paylaşıp kurmak istediğin oyunlar.Sana yetmeyeceğimi sandım.Tüm yaşadıklarının olmasına engel olamıyordum bir türlü,ağlamana dayanamıyordum.Hasta olmana,ateşlenmene,çaresiz olmana,konuşamadığın için derdine anlayamamaya dayanamıyordum.Seni öyle çok seviyordum ki, yapamadıklarıma pişmanlık duymadığım bir an olmadı.Hep daha iyisi ve daha fazlası olmalı derken büsbütün kırdım ve üzdüm seni.Ama her defasında bana gülümsediğini ,koşup yanıma geldiğini sarıldığını ve anne deyişini duydukça ne olursa olsun beni hep seveceğini ve sana olan sevgimi gördükçe, seni üzdüğüm herşey için beni affedeceğini anladım.Çünkü sen benim evladım ben de senin annendim.Bu bağı koparmak mümkün olabilirmiydi..
bir gün bağışladım kendimi çünkü sen öğretmiştin bana bağışlamayı ,çünkü her defasında benden önce sen bağışalmıştın beni.Herşeye rağmen sevmeyi,herşeye rağmen yaşamayı, unutmayı ve özlemeyi..Yaşamak uğruna feda edebileceğin bir can varsa yaşamakmış.. ve ben annen, bana vaad edilen yaşamı uğruna feda edebilecek kadar çok seviyorum seni.Çünkü sen etrafında dönülen o güneş gibi sıcak ve cansın bebeğim..
Sonra hiç ummadığım bir zamanda kardeşin geldi dünyaya.İstememiştim başta ve senin gözyaşlarını, acılarını ve seni istemeden üzdüğüm zamanların sebebini ona bağladım aylarca.Sanki sen başkaydı,seni ben dilemiştim ama kardeşini rabbim -her iki dileyişte onundur ama- siz büyüdünüz ben büyüdüm.Siz ağladınız ben ağladım.Siz üzüldünüz ben üzüldüm.Her geçen gün siz birbiriniz büyütürken ben de sizinle büyüdüm.Şimdi ikinizde benim canım ve yaşama sebebimsiniz.Umutlarım ,hayallerim ve varlığımın anlamısınız.İnanın bir gün niyet ettiğim ama yapamadığım,ne kadar istesemde bulamadığım ve Allahın izniyle yaşayacağımız o güzel hayatı sunacağım size..
devamını okuyunuz... >>

beklediğim gün

BEKLEDİĞİM GÜN

O sabah heyecanla uyandım.ne düşüneceğimi bilemiyordum..koşarak bir gazete bayine gittim.korkuyordum ama içimde bir ümit vardı bu defa olacaktı.ösym numaramı buldum ve gazetenin sayfalarında numaramın olduğu kısmı bulmaya çaılştım..allahım kalbim yerinden çıkacak gibiydi.ve evet buldum orada numaram yazılıydı sonra hemen karşındaki koda baktım bu kazandığım bölümün koduydu.gıda teknolojisi yazıyordu..uludağ üniversitesi gıda teknolojisi bölümünü kzanamıştım..ne diyeceğimi ne yapcağımı bilemz haldeydim..annem babam ablam kardeşim anneannem ve dedem hepimiz aynı evde yaşıyoruz..annem sonuçlara bakarken yanımdayıd sarıldık birbirimize o da çok sevinmişti.. sonra ablamı uyandırdım..anneannemin ve dedimn yanına koştuım aynı heycanla boyunlaraına sarıldım ve kazanmışım işte kazandım diyordum..herkes çok sevinmişti sevinmesine ama önce babmın dile getirdiği bir sorun vardı.şehir dışında okumak..benim umrumdamıydı sanki birşekilde orada okuyacaktım..o günden sonra bu konu üzerine konuşup durdular.ne olacak nasıl olacak..yurttamı kalmalıyım yoksa ailmden biriyle birlikte mi.özellikle babam çok istemese de annemle birlikte gitmeye kara verdik.yani onula birlikte gidecek ve orada bir ev tutup iki orada birlikte yaşayacaktık.

bir çözüm bulacaklarına emindim..çünkü ben inatçı biriydim dediğim dedik derler ya..yani biraz da şımaraık..evet öyleydim..çünkü ben tam da anneanmnemim emeklliğine denk gelmişim.yani o emekli olduğunda doğmuşum..ablam iki yaşına kadar anem ve babmla birlikte babaanmelrin yanında kula da yaşamış..sonra izmire annneannemlarin yanına yerleşmişler.zaten hemen sonrasında ben dünyaya gelmişim anneannem bana hep annemden daha yakındı.çünkü bir dediğimi iki etmemiş ne dersem yapmış.allah ömür versin hala öyledir ya..annem ya da babam kızdığında ya da bir istediğimi yapmadığında hemen onun yanına kaçardım..ağlardım sızlardım o da kıyamaz ne istersem yapardı..o günden sonrahep istediğini almış biri olarak ne zaman bir şeye canım sıkılsa bağırır çağırır dövünür yapacağımdan geri kalmazdım..babam bu yüzden çılgın kızım derdi bana.aslında bana göre kolaya alışmış olduğum için kendine güveni olan bir değildim ..yani bu güven bana değil karşımdakineydi..yani nasıl olsa biri bana istediğimi verir misali..bu halimin bana bir gün ne kadar zarar vereceğini düşünemezdim..

üniversiteyi kazanmış olmamın dışında beni çok mutlu eden bir sebep daha vardı.iki yıl önce kampta tanıştığım ve hatta kamp sonrasında..
kız kardeşiyle mektuplaştığım kişi..aslında amacım kardeşiyle bu kamp arkadaşlığını devam ettirmekten çok onunla ilgili birşeyler duymak ve onunla aramdaki mesafeyi koparmamaktı...o sıralar o askerdeydi ama yakın bir zaman izne geleceğini biliyordum .onun benimle ilgili olan düşüncelerini tam olarak bilmesem de en azından bunu öğrenme şansım olduğu için memnundum.zaten bursa da onun ailesinden başka tanıdığım kimse de yoktu

hemen kızkardeşi sineme telefon açtım..durumu bildirdim.benim bursayı kazandığımı başka tanıdığımız kimse olmadığı içinde onlar da kalmamızın uygun olup olamayacağını.o olabileceğini ve buna çok sevindiğini söylese de annem annesiyle bizzat görüşüp bir sakınca olup olmadığını sordu ve onlar da kabul ettti.

kayıt günü yaklaşıyordu.bir an önce gidip kayıt işlemlerini halletmeli ve nerede kalacağımıza karar vermeliydik..tabi ki bir ev tutacaktık bütçemize uygun..annemle birlikte yola çıktık..yo boyunca orada neler yapabileceğimizi konuştuk..nelerle karşılaşacağımızı ikimizde bilmiyorduk. bu sebeple o da benim kadar heyecanlıydı.bu gidiş benim olduğu kadar annem içinde hayatının dönüm noktası olacaktı..

annem yanımda kosurken ben onu düşünüyordum neler olabileceği umrumda değildi ..zaten ne olabilirdi ki hem üniversiteyi kazanmıştım hem de hoşlandığım erkeğin evine gidiyordum..onun bulunduğu şehre..(aslında kendimi aradığım şehre)

bursa otogarına vardığımızda akşam olamk üzereydi..herşey her yer yabacıydı ve bir okadar kalabalık..hemen telefona sarıldım..daha ozaman cep telefonları yok tabi ankesörlü telefondan aradım..sinem çıktı telefona ona otogarda olduğumuzu nerede buluşacağımızı sordum..orada mı bekleyecektik yoksa onun önereceği başka bir yerde mi..ikincisi oldu.bize ulu camıinin önündeki kafede buluşacağımızı ve gideceğimiz güzargahtaki dolmuş hattının adını da vererek bizi orada bekleyeceğini söyledi.baktık ki bursa da ki dolmuşlar bizim izmirdeki dolmuşar gibi değil bunlar taksi dolmuşlar..bizim dolmuş dediğimiz o mavi renkte olanlara onlar minibüs diyorlarmış.minibüslerin şehir merkezine girmeleri yasakmış sadece bu bindiğimiz taksi dolmuşlar o güzargahta çaılşıyorlar..çok tuhaf bir şehir ..herşey izmirdekinden çok farklı galiba diye düşündüm o zaman..aklımda kalan o ilk görüntü şehrin kalabalığı gürültüsü ve karmaşasıydı..şehir merkezine doğru ilerledikçe manzara farklılaşmaya başladı biraz nerdeyse her köşe başında bir cami ve aynı zamanda osmanlıdan kalma eski bir mimari vardı bazı mekanlarda..ulucamii nin oraya vardığımızda içimi sıcacık bir duygu kapladı..ne olduğunu bilmediğim birşey ..bu üniversiteyi kazanmanın yada onu görecek olmanın verdiği bir haz gibi gelse de sebebini çok daha sonra anlayacaktım..

cafenin önüne vardığımızda ayşegül bizi bekiyordu ve cafede çalışan diğer abisi melih.sinem birbimize sarıldık kucaklaştık..melihle toklaşıp selamlaştık..daha sonra bulunduğumuz yere 1o dk uzaklıktaki evlerinin yolunu tuttuk evleri namazgahtaydı..yürüken bir yandan da etrafıma baktım
bursa kalbalığına ve karmaşasına rağmen güzel bir şehirdi.(şimdi bu şehri sevmem için çok daha önemli bir sebebim var artık)
tabi şehrin güzelliğini ve farklılığını düşünürken aklımdan çıkmayan başka birşey daha vardı..hakan. evet adı hakan..şimdi evde olmayacaktı ama ya onunla karşılaştığımzı gün ne yapacaktım..peki ya o ne hissedecekti..kamptan sonraki ve tabiki askere giitkten sonraki bu süreçte ne ler değişmişti onda..o da benim hissettiklerimi hissediyor muydu..o da beni görceği için heyecan duyuyor muydu..bu kadar kısa bir sürede sevgili bulamazdı..kampta olduğumuz sürede ondan böyle birşey duymamıştım ya da öyle bir şey olduğunu hissetirecek birşey..olabilir mydi..belki benimle hiç paylaşmadığı biri vardı hayatında.paylaşırdı diyorum çünkü biz onunla kampta bir sevgili değildik bir arkadaş gibiydik. aradabir kaçamak bakışlar şakalaşmalar ve kampın diskodsunda ettiğimiz danslar dışında..aslında onda beni farklı düşündürecek bir tavır olmadı çok fazla..ben o süreçte ona hissettiklerim yüzünden bazı şeyleri daha farklı algılamışta olabilirim..ama yine de bunun tamamen tek taraflı kalmadığına emindim..hem öyle bile olsa bu duyguyu içimde taşımanın kime ne zararı vardı..sanki onu değilde bu duyguyu yaşamak önemliydi benim için..

evleri yokuş yukarıya çıkan yolun üzerineki bir binanın 5. katında bulunan bir apartman dairesiydi..tabiki o evde yoktu ..ama iki gün sonra geleceğini öğrendiğimde ne kadar sevindiğimi anlatamam..bu arada sinem abisine olan duygularımdan habersiz..dediğim gibi biz görünüşte abisiyle sadece arkadaşız..

ailesi çok sıcak ve samimi bir şekilde karşıladı bizi.ama yine annesi hakkında pek iyi şeyler düşündüğümü söyleyemem..ismini unuttuğum bu hanım (o an ki duygularım onun ismini hafızamda tutmak istememiş olmalı) onların üvey annesiydi..ama onlar ona yine de anne diyorlardı.hanımefendiyi(ismini unutsam da kadın tabirini hoş bulmadığım için kullanmadım) tanıyınca anladım ki başka türlüsü mümkün değildi..bu 3 kardeş annelerini küçük yaşta hastalık yüzünden kaybetmişlerdi..almanya da doğmuş hepsi daha sonra türkiyeye kesin dönüş yapmışlar..ve anlayacığınız gibi 3 tane küçük çocuğu olan bir babanın yapacağı tek şey onlara ve kendine sahip çıkacak bir kadınla yeniden evlenmekti.
hanımefendi esmer uzun boylu iri kıyım ve otoriter biriydi..baba da yapı olarak bir okadar zayıf çelimsiz ve edilgen bir insan..yani neresinden bakarsanız bakın oluru yok gibi görüyor ama olmuş işte ne denir ki mecburiyet ya da daha doğrusu kader olsa gerek..aslında babaları salih amca çok efendi aklı başında çocuklarını seven avrupa kültürü almış bir beyefendiydi.o zamanlar onun böyle bir hanımla nasıl evli olduğunu ve aynı yatağı paylaşabildiğini düşünüp durdum..tabi hakanı düşünmediğim o kısacık anlarda..

mert nasıl biri mi..anlatayım..annesini bilmem ama sanırım daha çok babasına benziyordu.çok yakışıklı değildi..ama sempatik ve karizmatikti., çapkındı.çok düzgün bir fiziği vardı çok dik ve kendinden emin bir duruşu ve yürüyüşü vardı..kişiliği hakkında çok fazla şey bilmiyordum ama hislerim hep onun iyi bir insan olduğunu söylüyordu..çünkü o güne kadar yanlış bir davranışını yada sözünü görmemiştim.(aslında bundan daha fazlasını da bilmek şansına mı desem ya da fırsatına mı sahip olamadım bir daha..)

dediğim gibi evleri bir apartmanın en üst katıydı balkonu caddeye bakıyordu..ama orada kaldığım sürece o evde beni rahatsız eden ve sıkan bir hava vardı.soğuktu,karanlık, ve bunalımlıydı adeta.aile içinde sıradan bir düzen bir uyum var gibi gözükse de herkesin yüzünde bir gölge bir huzursuzluk bir endişe var gibiydi.bana göre böyle bir anneyle belirli şartlar altında yaşamak pek de kolay değildi.

sinem yani kız kardeşi nasıl anlatsam..cici biz kızdı hoştu..mertle ilk bakışta kardeş oldukları belli oluyordu ama abileri melih farklıyıdı..zaten garip bir tipti..itici ve insanı güven duygusundan uzak tutan..hala gerçekte nasıl bir insan olduğunu bilmiyorum ama ayşegül ve hakandan dah farklıydı zaten o derece samimi değildik ama o zamanlar bana hissettirdikleri buydu..


geleli iki gün olmuştu ..daha bursayı gezme fırsatımız olmamıştı..sadece evlerinin civarındaki birkaç yer..yani sadece alışveriş yapmak için gittiğimiz birkaç yer o kadar..zaten annesi öyle tek başımıza gezip tozmamıza izin verecek bir değildi.ama daha sonrasında ailesiyle birlikte piknik yapmaya falan gittik..teleferiğe çıktık..o zamanlar camileri ve türbeleri gezmek bana pek cazip gelmiyordu..(oysa şimdi bursa deyince aklıma neredeyse başka birşey gelmiyor) ertesi gün hakan dağıtım iznine geldi..bir sonraki görev yerini duyunca inanamadım..izmir menemen di..allahım ben onun için buraya geldiğime sevinirken o benim yaşadığım şehre askere gidiyordu..

kapıdan girdiği anda kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu..ateş basmıştı heryerimi..ne diyeceğime dair onlarca şey geçti aklımdan..nasıl davranmlaıydım..sıcak samimi..yoksa mesafeli mi..onun ne düşündüğünden emin olabilseydim bu kadar zor olmayacaktı..kapıdan girdiği anda gördüğüm yüzünü ve bir de ayağından çıkardığı postalların evin içini saran kokusunu..ne önemi vardı ki bu da onun kokusuydu..içeri girdiğinde ayakta onu bekliyordum zaten..selam verdi..yanıma geldi toklaştık..postallarının kokusu gibi o an bedenini saran kokuyuda usulca içime çektim.. ..hoşgeldin dedim ...birbirimize halimizi hatırımızı sorduk..iyi görünüyordu..sadece biraz zayıflamıştı sanki..evet bu benim uzun zamandır beklediğim andı..gideceği güne kadar hep bir ümitle bekledim her hareketini,bakışını ve sözünü bana dair hislerini ele verir mi diye dikkatle incledim.oysa o hep askerlik anılarndan ve bir de nalan (bu ismin bir alternatif olması kaçınılmazmış gibi) adında bir kızı düşündüğünden bahsediyordu..ne diyebilirim hayal kırıklığına uğramıştım.yıkılmıştım..galiba hiçbirşey benim düşündüğüm gibi değildi onun için..

o nalanı anlatırken ben sabırla ve içim kan ağlayarak onu dinliyordum.onun bahsettiği kız benden daha mı güzeldi..ne farkımız vardı..ben de olmayan ne vardı onda..neden bana sürekli askerde onu düşündüğünden ve hisstettiklerinden bahsediyordu..benim ona olan duygularımı sezdi de inat olsun diye mi söylüyordu tüm bunları..kahretsin tüm bunları duymak için mi izmir dışındaki tercihlerimin dışına sadece bursayı yazmıştım..
anladım ki o çok farklı düşünmüş herşeyi yani sıradan basit bir arkadaşlık gibi..öyle görünüyordu ki benim için de sadece bu duyguları içimde taşıyor olmak yeterli ve anlamlı olmayacaktı artık.peki am o kampta olanlar..birlikte yüzmüştük..birlikte eğlenmiştik,şaklaşmıştık,çok defa göz göze gelmiştik ve dans etmiştik..hatta onu içip içip sızdığı diskodan alkolkomasına girmeye ramak kala kurtarmıştım..ve ertesi sabah gördüğümde bana teşekkür etmiş ve hayatını bana borçlu olduğunu ve bunu hiç unutmayacağını söylemişti..ve bunları söylerken bana bakışı..hepsi yalan mıydı yani..bu yaşananlar kısa bir yaz aşkı hikayesimiydi..

bir hafta sonra beni koskocaman bir boşluğun içinde bırakıp gitti..düşündüğüm tek şey şu oldu peki ben şimdi ne yapacağım..bir rüyaydı uyandım..ama bursada olduğum bir gerçek..eğer onun için değilse ne işim vardı benim burada..kahrolası şehrin ne anlamı kalcaktı şimdi..

onun gidişinin arkasından okula kayıt işlemleri ve kalabileceğimiz kiralık bir ev aramakla geçirdik..ev bulma meselesi bizim için sprun olmuştu çünkü fiyatlar bizim bütçemizin karşılayamaycağı kadar yüksekti..uzun uğraşlardan sonra şirin bir mahallede tek katlı ve tek odalı müstakil bir ev bulduk..yaşadığım evden sonra burası bana virane gibi gelmişti başka şansımız yoktu..ama en iyi tarafı okuluma yakın olmasıydı..

o günden sonra mertlerin evinden ayrıldık ve bir süre sonra da üvey annelerinin artık çok eskide kalan ve bu sebeple burada anlaymaya gerek duymadığım bir takım olmusuz düşünce ve davranışaları ve bir takım yalnış anlaşılmalar yüzünden aramıza bir mesafe koymak durumunda kaldı annem ..herşey için minnettardı onlara ama daha fazlası her iki taraf içinde iyi olmazdı..bu durum ileride mert ilgili olan hislerim adına koruduğum ümidimi kırmama neden olacak olsa da anneme karşı çıkmadım..çünkü son derce haklıydı bana göre..o günden sonra mertin ailesiyle yollarımız ayrıldı..iki yıl boyunca mektuplaştığım ve mertle aramda bir köprü olmasının ötesinde bir değerde tutuğum sinem bile bir kez olsun arayıp sormadı..ama ona da kızamazdım çünkü üvey annesinin nasıl bir insan olduğunu zaten biliyordum..ne yapabilirdi ki..
kiraladığımız evin epeyce bir temizliğe ihtiyacı vardı tabi kullanacağımız bir kaç eşyaya..çünkü sadece valizimizi, alıp gelmiştik buraya.önce evi kabaca bir temizledik ardından boyasını badanasını yaptık..daha sonra bizim için gerekli birkaç eşya almak için civardaki esnafı dolşatık..tabi öyle yeni mobilyalar beyaz eşya falan değil..bir somya bir yatak yere bir halı bir masa ısınabilmek için bir soba...birkaç mutfak eşyası falan..yani lüks denilebilecek ya da acil ihtiyaç dışında başka bir şey almadık..daha doğrusu alamadık..hı..unutuyorum daha sonrasında taksitle 37 ekran bir televizyon aldık bir de küçük bir kasetçalar..işte hepsi bu..

ne bileyim mertti okuldu yeni bir şehir falan derken neyle karşı karşıya olduğumuzu bundan sonra bizi nelerin beklediğini bile düşünmemiştim..ama arada bir keşke yalnız başıma gelip bir yurtta kalsaydım..belki sonra okuldan edindiğim bir kaç arkadaşla bir ev tutabilirdim..hem ozaman yalnız başıma olurdum diye düşündüğüm olmuştu..ama bir yandan daha o güne kadar hiç ailesinin yanından ayrılmamış hatta şehir içinde bir yere gitmesi gerketiğinde bile kendisine çizilerek anlatılmasını bekleyen bir kız için annesiyle olmak belki çok daha iyi bir fikirdi..

bir hafta sonra okul başladı..ama beklemediğimiz birşey oldu.. öğrendim ki artık evi tuttuğumuz bölgedeki kampüste öğrenim göremeyecektim.. çünkü bizim bölümün dersleri görükle deki kampüsn en ücra köşesinde bulunan binada verilecekti..bizim okulun hemen aşağısında mühendislik ve iibf binası vardı..o günden sonra aşagıya her indiğimde içimi sızlatan ve beni imrendiren diğer bölüm binalarına hep buruk bir yürekle baktım..ne bilyim sanki onlar ayrı bir dünyadandı öyle gözüküyor ki bizden daha da akıllıydılar..ne de olsa onlar fakülte öğrencisiydi biz ise yüksekokul..o iki yıl boyunca hep neden bende onlardan biri değilim dedim..(daha sonralarda bu düşünceler beni ikinci bir üniversite okuma arzusuna itecekti..mühedislik olmayacağı kesindi ya da tıp..ama iibf olabilirdi..)

oklumuzun binası yeni olsada çevresinde bir fakülte izlenimi verbilecek hiç bir ayrıntı yoktu...okulmuz iki katlı her katında boylu boyunca uzanan bir koridor ,üst kattaki koridorun sonunda bizim bölüme ait bir laboratuar alt katta diğer bölümlere ait atölyeler vardı..derslikler ise üst katta yeralıyordu..binanın çevresi taş ve toprak yığınından ibaretti..hatta bizim binanın yan tarafında çocuklarıyla yaşayan bir aile vardı ve birde binamızın önünde toprağı eşeleyip duran tavuk ve hindileri.. düşünüyorum da galiba bizim okulumuz diğerlerinden daha farklı daha renkli ve eğlenceliydi..şimdi o manzarayı düşününce,çocuk gibi hindilerin ve tavukların peşinde koşmamızı dersin ortasında ötüşen hindilerin sınıfı gülme krizine sokmasını..annenin çocuklarına seslenişini..yüzümde beliren tebessümün aslında içimde biryerlerde o güne ait saklı tuttuğum memnuniyetin ve mutluluğun bir işareti olduğunu gösteriyor..

oklulda ilk tanıştığım ve dikkatimi ilk çeken kişi selmaydı..elinde bir kitap..kulağında wolkmen..altında bluecean ve üzerinde göbeğini açıkta bırakan bir bluz..gözünde rayban gözlükler..daha çok rock müzik dinlerdi..en çok da haluk leventi..ilk bakışta bana çok garip gelmişti o hali..başka bir havası vardı sanki aramızda uçurumlar vardı..onunla arkadaş olabilir miyim acaba dedim..kendime baktım ona göre daha sıradan duruyordum.ben hanis muhnis orta halli bir ailenin küçük şımarık ev kızı gibi o ise elit kesimin özgür ve şımarık burjuva kızı..ayrıca rock müziği de sevmezdim..arkadaş olmamızı gerketirecek başka sebepler yokmuş gibi..oysa hiç te düşündüğüm gibi olmadı..daha sonrasında mesut aykut ve diğerleriyle bir bir tanıştık kaynaştık.ama ilk yıl selma ,mesut,aykut ve ben hep birlikte gezip tozduk..yiyip içtik.. eğlendik..

mesut ve selma bursa da yaşıyorlardı aykut ise istanbul dan gelmişti..okuldan ilk kaçış deneyimimi onlarla yaşamıştım..ama her defasında dalga geçerlerdi benimle..çünkü o güne kadar hiç okulu asmadığımı ve eğer annem duyarsa ne kadar çok kızacağını ve üzüleceğini söylemiştim bir defasında onlara..bunu bildikleri için her defasında 'bak annen kızar ha..!'diyerek dalga geçerlerdi..kızmazdım onlara aksine hep birlikte bu durumuma gülüp geçerdik.. okul dışında fırsat buldukça birlikte sinemaya konsere giderdik..bursayı gezer ve arada bir de kültürparkın içindeki bir cafede oturup okey oynardık..

tabi herzaman sadece üçümüz 4 müz olmuyorduk bazen sınıftan birkaç arkadaşımız daha olurdu bizimle ..kimi öyel kimi böyle..çok ama çok güzel dünler geçirdik birlikte..böyle bir oratmın içinde ufak tefek yakınlaşmalar duygu kıpırtılarıda kaçınılmazdı tabii ki..bunu söylerken merti düşünüp düşünmediğimi soruyorsanız..evet tabiki düşünüyordum..onunla ve askerlikten sonrasıyla ilgili kurduğum hayaller ve duyduğum beklentiler bir süre hiç bitmedi..hatta askerliğinin bittiğini öğrendikten sonraki zamanda her an onunla karşılaşabilir miyiz umudunu taşıdım içimde..ama gönlüm o zaman her yeni sevgiye açtı ve açıktı..umudumun örselendiği anlarda içimdeki boşluğu dolduracak,duygularımı tazeleyecek başka bir sevgiye ihtiyacım da vardı..nedense hep platonik olmuştu benim sevgilerim..kendi içimde sesiz sakin naif ve zararsız..kendim dışında kimseye zararı olmayan bir sevgi..

mesut..nasıl anlatsam benim için diğerlerinden daha özeldi..ne arkadaşça ne de aşkça...sıcak,samimi,içten,dostane...onu her düşündüğümde bana anımsattığı şey güvendi...o zamanlar içimde duygusal boşluğun yarattığı hezeyanlarla baş etmeye çalışırken aramızdaki arkadaşlığa farklı anlamlar yüklemeye çalıştım belki ama olmadı.. o hep ikisinin arasında bir yerde kaldı..sonra aslında onun beni farklı bir hisle sevmesini
istemediğimi farkettim..mesutu o haliyle düşünürken istediğimden çok daha yakındı bana ve aslında onu benim gözümde özel kılan şey de buydu.bir adım ötesi bu büyüyü bozabilirdi..öyle olmadı..ben onu hep en anlamlı olduğu yerde sakladım..

zaman içinde sınıf içi diyaloglar,paylaşımlar ve sohbetler sıklaşıp yabancılaşma ortadan kalkınca , görüş ve dolayısıyla gönül alnına giren farklı hedeflere yönelimler başladı..tabi dolayısıyla bizim dörlü de diğer kutuplar gibi bir süre sonra dağıldı..tamamen kopmamıştık ama eskisi gibi de değildi.zaten mesut ta part time bir iş bulup çaılşamaya başlamıştı.artık dersler dışında biribrimiz göremez olmuştuk.hatta bir süre işi yüzünden ortalıklarda görünmez olsa da o ben de hep göründüğü gibi kaldı. artık ben de nasibime düşeni bulmalıydım..yani sonradan çok geç tanıdığım için üzüldüğüm 3 harika insanla arkadaş olmuştum..bir birimizin burnunun dibindeyken bile zamanı gelmediği için farkedilememiş üç güzel yürek. artık halil,ufuk,melltem ve ben, yeni bir 4 lü olarak kalan yılımızı birlikte geçirecektik.


devamını okuyunuz... >>

başka yolu yok..

(zuhuratının şiddetindendir varolanın yokluğu....)
 Yenilgiye hazırım desem de içimde hala bir direnç var kendime ait..bunu yine sen biliyorsun..bir de ben..kendimi kandırmaktan yorulduğum halde inanıdına çabalıyor benliğim..hep nereye kadar diyorum.bırak inat etmeyi de teslim ol bitsin..ama olmuyor yetmiyor..daha çok hırpalanmalıyım..yaralanmalıyım değil mi..güçsüzce ayaklarının dibine düşüp pes diyene kadar..ama o ana kadar o kadar düşüp kalkıyor ki insan yerinden..bir umut işte..inadına..güçsüzlüğüne boyun eğmek ağırına gidiyor her nedense..oysa bir gün bir bakıyor ki karşısındakine sadece bir hayal..o güne kadar hep hayaliyle savaşmış..herşey kapı duvar..insan bir hayalle ya da bir gölgeyle savaşabilir mi hiç..aslında ne yenen var ne yenilen o zaten ezeli ve ebedi hükmen galiptir... belki şuan gülümsüyorsun bana..annenin bebeğinden beklediği küçük bir adım gibi..kimbilir..düşe kalka öğrendi bebeği ayakta durmayı..artık yürüyecek adım adım ve sonra koşacak..koşacak...marifetmiş gibi koşacak emeklediği ve adımladığı yerleri şimdi...büyümek için sabırsızlanarak.. zamana gücü yetermiş gibi...insan hep zamanın arkasında prangalarla gitmekteyken idama bilmeden... yarınlarını düşleyecek hep bugünü unutarak..ve aslında kendini unutarak.. şimdi sana çok şey istememiştim desem..koca bir yalan olur değil mi..diyeceksin ki kendin için istedin..çocuğunun başarısını bile kendin için istedin..orada burada övündün durdun..övündüğün sen miydin yoksa oğlun mu desen..vereceğim cevabı da biliyorsun..haklısın her zaman ki gibi..buna bir itirazım yok..şükür ki hatalarıma gözüm kapalı değil..ama her nedense kabullenmek ağır..yenileceğimi bile bile savaşmaya zorladın hep..çünkü ancak böyle anlayabilirdi insan ne kadar güçsüz olduğunu..ben dediğim yerde sille tokat dövmektesin beni..belki bunu anladım..öyleyse daha neyi düşünüyorum...bir şansım olduğunu mu..bu imkansız.. beni bu kadar çok sevdiğini bilmiyordum...affet...zaten insanda kendisini sevdiği için sevmez mi kendini sevenleri..yenildiğimin farkındayım ama direniyorum işte amansızca..bitkisel hayata girmiş insan gibi.. beyni ölmüş ama bedeni hala hayata direniyor..sırf hayatta olmak için hayatta..oysa nefes alıp vermek değildir ki hayat..hayat harekettir..özgürlüktür..ölümsüzlüktür.... tamam istedim ama olmadığını gördüm..yeniğim ve acizim..hükmün gerçek oldu..sen ihata edemediğim varlığınla aldın beni içine ve ben bir an için yok oldum..öldüm..durmalımıyım artık sence..susmalımıyım..kolay olmasa da kendimi haklı çıkaracak nedenlerim yok..bunlar bir hataydı..sen gücünü göstermeseydin ben nereden bilecektim ki..buna gerek kalmasaydı demek bile hata şu durumda..böyle gerekliydi böyle oldu..herkes farklı şekilde öğreniyor bildiği gerçeği işte.. sanıyorum bu sana uzanan yollardan birinin sonu sadece..ama yeni bir yolunda başlangıcı olmalı..çünkü insan gitmek istiyorsa duramaz..durmamalı..defalarca aynı yoldan geçse bile..bir gün en doğrusunu bulup ulaşcaktır gideceği yere.. birileri hayatımdan çıkıyor yavaş yavaş..o çaldığım kapılar artık kapanıyor bir bir..paranın yok ettiği beklentilerin tükenmeye başladığı nokta da sarılmıştım onların başarılarına ve umutlarına..az da olsa kendime bir pay çıkarmıştım..avunmuştum övünmüştüm...buna izin vermeyeceğini bile bile ..kendimi dizginleyemedim..hoştu..güzeldi..gurur vericiydi..bu sebeple yıkıcı oldu ya..kendimi susturmaya çalıştım hep..ne önemi var ki dedim başarının ..onun varlığı sağlığı önemli..ama sonra dedim ki neden başarılı olmasın ki..bu onun adına çok çok daha güzel değil mii..bunu istemenin bunu beklemenin nesi yanlış..düşündüm ki asıl beklentinin kendisi yanlış..elini öpmek isterken bileğini büküyorum hep bilmeden.. daha ne diyebilirim sen ol dersen olur ol...demez isen olur zor....NASIL BİLİYORSAN ÖYLE NASIL DİLİYORSAN ÖYLE İŞTE..başka yolu YOK..!!!!
devamını okuyunuz... >>

HER ŞEY YETERİNCE OLSUN DOSTLAR..

BAZEN ÇOK YAKININIZDA VE ÇOK İYİ TANIDIĞINIZI VE BİLDİĞİNİZİ SANDIĞINIZ HER ŞEY VE HERKES YABANCILAŞIR YA BİR ANDA..İNANMAK ZORDUR..BU YÜZDEN ÖYLE OLMADIĞINA DAİR SEBEPLER ARARSINIZ..VE TÜM KANITLARLA KARŞILAR SİZİ GERÇEKLER VE ZAMAN..AMA YİNE DE ONU ANDIRAN ŞEYLERİ ONA BENZEYEN ŞEYLERİ ARAYARAK SİZE O OLDUĞUNA İNANDIRACAK HER ŞEYLE KANDIRISINIZ KENDİNİZİ..ASLINDA TÜM ÇABAMIZ ONUN BİR YABANCI OLMADIĞINA KENDİMİZİ İNANDIRMAKTAN ÇOK KENDİMİZİN BU DURUMU KABULLENEMEYECEK KADAR ÇARESİZ OLMADIĞIMIZI KANITLAMAKTIR KİM BİLİR..
AMA ORTADA BİR GERÇEK VAR..HİÇ KİMSEDEN KENDİMİZ GİBİ OLMASINI YA DA MÜKEMMEL OLMASINI BEKLEYEMEYİZ..BEKLİYORSAK DA YALNIZ OLMAYI GÖZE ALMIŞ OLMAMIZ GEREKİR..ÇÜNKÜ HERKES KENDİNE BAHŞEDİLMİŞ ÖZELLİKLERİ İLE TEK VE ÖZELDİR.DOLAYISI İLE TIPATIP BENZERİNİ ARAMAK YA DA ONDAN KENDİ GİBİ OLMASINI BEKLEMEK BENCİLLİKTİR,İMKANSIZDIR.
NE ZAMAN BARDAĞIN BOŞ TARAFI İLE BAŞLASAM YAZMAYA BİR SUSUZLUK İÇİNDE BULUYORUM KENDİMİ SUYA YAZIYORUM HER ŞEYİ..ÇÜNKÜ DOĞRUSU BU BEN DE UNUTUYORUM ÇOĞU ZAMAN YAZDIĞIM ŞEYLERİ YAŞAMAYI..AMA O BİLDİĞİ İÇİN NE İSTEDİĞİMİ YAŞATMIYOR( VE YAZDIRMIYOR) BANA FAYDASI OLMAYACAK HİÇ BİR ŞEYİ..
SADECE VE SADECE SEYREDİYORUM ÇEŞİDİN BOL OLDUĞU ŞU ALEMİ:)) BAK GÜLÜMSETİYOR BİR ŞEKİLDE İNSANI..O HER HALİYLE GÜZEL ASLINDA YETER Kİ BAKMASINI BİLELİM.
BİR CAN İÇİN BİR KAN OLALIM, BİR IŞIK OLALIM,BİR DAL OLALIM,BİR EL OLALIM GEREKTİĞİNDE..BİR ŞEKİLDE KENDİMİZDEN TAŞALIM YA DA YENİDEN DOĞALIM HER MEVSİM YENİDEN AÇAN ÇİÇEKLER GİBİ..
PAYLAŞMAK TABİATIN ÖZÜNDE VAR..BİR BAK ,DAL DAL AĞAÇLARA..DAMLARA, AHIRLARA,AĞILLARA..OTLAKLARA,ÇİMENLERE,ÇAYIRLARA..TOPRAĞA ,ARIYA,BULUTLARA,YAĞMURA....HANGİSİNİN ŞİKAYETİ OLMUŞ BUNDAN ?
O ZAMAN BİR SUÇLU VAR SA ÇOK DA UZAKTA SAYILMAZ ÖYLE DEĞİL Mİ?EKSİK OLAN BİR ŞEY VAR MI DİYE SORUYORUM KEFEYE NELERİ KOYACAĞIMZI VE HESABI İYİ BİLİYORSAK..YOK ..OLMAMALI..OLAMAZ...ÇÜNKÜ BİR EKSİK OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORSAK MUTLAKA KARŞILIĞINDA BİR FAZLALIK VARDIR Kİ BU DENGEYİ BOZAR..O ZAMAN EŞİTLİĞİ SAĞLAMAK VE HAFİFLEMEK İÇİN GEREKSİZ HER ŞEYİ ÇIKARALIM HAYATIMIZDAN..YETERİNCE SEVELİM..YETERİNCE BİLELİM..HEP YETİNCE DOSTLAR...''HELVA TAVINDA GEREK Kİ TADINDA YİYEK ..'' DEĞİL Mİ AMA.:))
devamını okuyunuz... >>

MUCİZE..

BAZEN NASIL BİR ALEMİN İÇİNDE OLDUĞUNUZU DÜŞÜNDÜĞÜNÜZ OLUR MU..HANİ KİMİ ZAMAN HER ŞEY ÖYLE GÜZELDİR Kİ TARİF EDEMEZSİNİZ O AN YAŞAMANIN TADINI..AMA BAZEN DE ÖYLE ÇİRKİN SEVİMSİZ ACI VE ÇEKİLMEZDİR  YAŞAMAK..TİKSİNDİRCİ UTANÇ VERİCİDİR..KANATIR SENİ LİME LİME EDER PARÇALAR YÜREĞİNİ..AYNI ALEMİN GÖRÜNTÜSÜ VE HİSSİ DEĞİL Mİ TARİF EDİLEN BU İKİ GERÇEK..YA DA HANGİSİ DAHA GERÇEK..BU DA BİZİM KİM OLDUĞUMUZUN VE NASIL YAŞADIĞIMIZIN CEVABI OLMALI..
EN KÖTÜSÜ DE NEDİR BİLİR MİSİNİZ..KAÇAMAMAK..EVET..YANİ HER ŞEYİ ARDINDA BIRAKIP, MÜMKÜN OLSA UNUTUP, ARKANA BİLE DÖNMEDEN ..KAÇMAK İSTEYİPTE KAÇAMAMAK.BELKİ DE KAÇIYORUZ AMA YENİ BİR BİLİNMEZİN PEŞİNDEN KOŞMAK İÇİN ..YİNE AYNI ÇELİŞKİLERİN,KUŞKULARIN VE ACILARIN PEŞİNDEN İNADINA..ÖYLE OLMADIĞINA İNANDIRMAK İSTERKEN ASLINDA EN ÇOK DA KENDİMİZDEN KAÇIYOR OLMUYOR MUYUZ..NEDEN HER ŞEYİN KÖTÜ OLABİLECEĞİNE İNANMAK KOLAY DA İYİ OLDUĞUNA DAİR İNANCIMIZ HEP ZAYIF VE YETERSİZ..SÜREKLİ BİZİ OLUMSUZLUĞA İTEN BİR BİLİNÇALTININ ESİRİYİZ.DOLAYISIYLA YALNIZLIĞIN VE İLAÇLARIN..
BİR BAKALIM NE EKİYORUZ DÜŞÜNCELERİMİZLE BİLİNCİMİZE..HANİ BİZE İLK ÖĞRETİLEN BİR ATASÖZÜYDÜ BUNUN ANLAMI:''NE EKERSEN ONU BİÇERSİN''.VE BU BUNUNLA SADECE TOPRAĞI KASTETMEDİKLERİNİ DE ÖĞRENMİŞTİK..YA DA ASLINDA O TOPRAĞIN NE OLABİLECEĞİNİ.. BİZE YILLAR ÖNCESİNDEN ÖĞRETİLMİŞ  BİR GERÇEK AMA HALA DEĞİŞMEYEN BİR İNSANOĞLU..NEDEN GÜL YERİNE DİKEN..GÜLÜN KOKUSU VE GÜZELLİĞİ DEĞİLMİDİR DİKENİ  ONDA ANLAMLI KILAN..YOKSA TEK BAŞINA BİR DİKEN NE KADAR GÜZEL VE ANLAMLI OLURDU Kİ..HEM BİZ DİKENİ EN ÇOK GÜLÜN YANINDA OLDUĞU İÇİN SEVMEDİK Mİ..CANIMIZI YAKSA DA KANATSA DA ELİMİZİ,  GÜLÜN DEĞERİ BİZİM İÇİN HİÇ DEĞİŞMEDİ..
İŞTE HAYATTA DİKENLİ BİR GÜL GİBİ...BAZEN CANIMIZI YAKACAK AMA HEP KOKUSU VE GÜZELİĞİYLE BU ACIYI UNUTTURACAK ..VE  BİZ ONA'' DİKEN'' DEĞİL'' GÜL ''DİYECEĞİZ MUTLAKA VE MUTLAKA..
MUCİZELERE İNANIR MISINIZ? MUCİZE ARAYANLARDAN YA DA MUCİZEYE İNANMAYANLARDANSANIZ..BİR HASTANE KORİDORUNDA OLDUĞUNUZU..YA DA SOĞUK BİR KIŞ GECESİ DIŞARIDA KALDIĞINIZI..YA DA EN ÇOK KAÇ GÜN AÇ VE SUSUZ KALDIĞINIZI DÜŞÜNÜN.ÖYLEYSE;PERDEYİ ÇEKİP DIŞARIYA BİR BAKIN..GECEYSE  YILDIZLARA ..GÜNDÜZ İSE SOKAĞA..AĞAÇLARA KUŞLARA..YA DA EN GÜZELİ, SEVDİĞİNİZE..SONRA DİNLEYİN HEPSİNİ..RÜZGARI..KUŞLARI..İNSANLARI..SEVDİKLERİNİZİ..ŞİMDİ DOKUNUN VE HİSSEDİN HEPSİNİ..NE GÜZEL GÖREBİLMEK,DUYABİLMEK VE HİSSEDEBİLMEK..ÖYLE DEĞİL Mİ?
HATIRLAYIN KANTER İÇİNDE GERÇEK OLMASINDAN KORKARAK UYANDIĞINIZ O RÜYALARI..TÜM BUNLAR BİR MUCİZE DEĞİL DE NEDİR?  SİZE AİT GÜZELLİKLER BU KADAR YAKINKEN NEDEN HEP UZAKTA OLANLARA BU SEVDA..BIRAKALIM HER ŞEY YERİNDE KALSIN
BİZ HAYATI OLDUĞU GİBİ GÖRELİM-Kİ ZATEN O ÇİRKİN DEĞİLDİR- VE HER ŞEYİ İLE SEVELİM-Kİ O BİZİ HER KÖTÜLÜĞÜMÜZE RAĞMEN SEVER-..BİZ SAHİP OLDUKLARIMIZIN KIYMETİNİ BİLELİM -Kİ MUCİZELER HİÇ BİTMESİN-..AZ ÖNCE SAYDIKLARIMI HATIRLAYIN VE ÖYLEYSE NELERE SAHİP OLDUĞUMUZU ASLA UNUTMAYALIM!!!!
devamını okuyunuz... >>

Önce kendini sevmeli insan..

Hani demiştik ya zamanın içinde farketmeden kaybediyordu insan kendini ve bir an gelip aramaya ve dolayısıyla sorgulamaya başlıyordu içinde gizlenen gerçeği.Bu öylesine zor bir süreçtir ki neye inanacağımızı şaşırırız belki de.Çünkü unutmuşuzdur artık pek çok şeyi,en çok da düşünmeyi.Evet belki kabul etmek zor ama bir çoğumuz gerçek anlamda bunu yapmıyoruz yada yapamıyoruz. Öylesine bir sistem içerisindeyiz ki bize neler olduğunun yada neye uğradığımızın farkında bile değiliz .Bu sebeple kendimizi ve gerçekleri arayış noktasında düşünmekten çok uzak kaldığımıza inanıyorum.Artık düşünmekten çok tüketmekten haz alır hale mi geldik acaba.Herşeyi ama herşeyi kendimizle birlikte tüketme noktasındayız sanki.Bir çoğumuz mutlu değiliz, bir türlü aradığımızı bulamıyoruz bulduğumuz şeylerin geçici bir heves olduğunu anlamak da çok zor olmuyor, sürekli bitmeyen bir kısır döngü içerisinde ömrümüzü tüketiyoruz adeta.Bir türlü'' ben ''demekten kurtulup'' biz ''olamıyoruz.bildiğimiz onca güzel değer o'' biz'' diyebildiğimiz ve ''bir'' olabildiğimiz yerde anlamını bulmuyor mu? peki neydi hayata ve varlığımıza anlam katan o değerler tevazu,hoşgörü,dostluk,yardımlaşma,paylaşma,samimiyet,güven,sadakat .. vs..vs ve tabi ki inanç..Bunlar bizim insan olduğumuzun delili ,bizi tüm varlıklardan farklı ve anlamlı kılan hakikatler değil mi? belki tüm varlığınızla bir can gibi, emanet gibi ,bir evlat gibi büyütüp koruyorsunuzdur içinizdeki tüm bu güzellikleri.Tüm olumsuzluklara ve yaşanan haksızlıklara rağmen hep doğruluktan yana, iyinin ve iyiliğin savunucusu ve koruyucusu olarak...
Bırakalım artık biz zamanın içinde değil zaman bizim içimizde akıp gitsin.Mutsuzluğumuza sebep ne varsa bırakalım akıp gitsin zamanın içinden..Affedelim herşeyi hatta unuttuğumuz için kendimizi bile.Bir gün sonraya, hatta bir an sonraya bıraktığımız ne varsa alalım geriye, veresiyesi olmaz hayatın, velhasıl telafisi de.Şimdimiz varken geleceğe kalmayalım.Hiçbirşeyi içimize atıpta yük etmeyelim.Ayrıca yüklendiğimiz şeylerin kaçı kendimize ait ki bir düşünelim .Bugünün hesabı bu güne aittir yarını olmaz.Biz bile baki değilken neden sorunları ölümsüzleştiriyoruz içimizde. Kim ne derse desin aldırmayalım.Bizi bizden daha iyi kim bilir.Bizi bizden daha çok kim sevebilir.Önce kendini sevmeli insan, çünkü kendini severse ,kendini sever gibi sevmeye başlar herşeyi . Birilerine ayırdığımız vakit kadar kendimize de ayıralım ve dinleyelim onu hatta konuşalım içten içe, belki dinlemediğimiz ve duymadığımız anlarda neler kaçırdığımızı da anlatır.Bize ''ben'' dediğimiz şeyin içindeki ''biz ''i ve ötesinde de hep ''bir''olduğumuzu anımsatır ve sonrasında yaşamanın nasıl bir haz ve bir mutluluk olduğunu da....



                                                                                                                        B. B .
 
devamını okuyunuz... >>

Zamanın içinde kaybettiğin kendini bulmak..!!

Sanki otuzundan sonra zamanın nasıl geçtiğini anlamıyor insan.Bunu eskiler söylerdi de inanmazdım. Daha doğrusu buna bir anlam vermezdim.Niye daha önce zaman daha mı yavaş ilerliyordu ? tabi ki hayır. Öyle ki yirmili yaşların verdiği dinamik yapı ve henüz farkına varamadığımız sorumluluk bilinciyle ,günlük ve sıradan kaygılar o zamanın içinde( doğruluğunu kabul etmesek de) aslında doldurulmayacak bir yer kaplar.Çünkü aslında hep fazladan bir zamanımız vardır kendimize ait. Biz bilincinden önceki süreçtir o..Benim hayatım, benim ideallerim, benim beklentilerim dediğimiz dönemdir.Yani o zamanlar ve o anlar bizimdir bize aittir.Öyleyken bile özgür olmadığımızı hissederiz kendimize ait bir zamanın olmadığını, kısıtlandığımızı.Hep anne ve babamıza karşı olan sorumluluklarımız altnda ezildiğimizi ve hesap vermek durumunda olduğumuzu.Sanki bizim bir varlığımız ve irademiz yokmuş gibi.. Oysa sonradan vermek zorunda kalacağınız hesapların yanında o dönemin hesabı öylesine basit kalır ki .Neyse gün geçtikçe yavaş yavaş iş ciddiye biner.O güne kadar farkına varmadığımız ,kaçındığımız hep başkalarına yüklediğimiz sorumlulukları üstlenme vakti gelir.Biz istemesek de biri ya da birileri bunu bize hatırlatır.Yani artık büyüdüğümüzü.Bu kendi kendimize yetmeyi öğrenme vaktinin geldiği anlamına gelir .Çalışıp kendi ayaklarımız üzerinde durmamızın zamanı gelmiştir.Kısacası artık kuşun yuvadan uçma vaktidir.Hatta bir işin sorumluluğu yanında bir ailenin sorumluluğunu da almak gerekir.Şimdi ne istediğimizin bir önemi yoktur.Bizden ne beklendiğidir önemli olan.Artık kimse sana neye ihtiyacın olduğunu sormaz ya da ne halde olduğunu ..öyle bile olsa bu senin maddi ve manevi anlamda toplumsal ve ailevi vazifelerini yerine getirmene asla engel olamaz olmamalıdır.O hızla içine itildiğimiz öyle bir dünyadır ki telaş ve acemiliklerle ne olduğunu anlamadan zaman geçip gidiverir.Sonra öyle bir an gelir ki sorarız kendi kendimize .''Ben kimim ?neredeyim?.''durur bir düşünürüz olanı biteni geçen onca zamanı bulunduğumuz ahvali..Belki bu defa da şunu sorarız; ''Olmak istediğim halde ve olmak istediğim yerde miyim? ''..sorgulamaya devam ederiz ondan sonra; ''Bunu ben mi istedim yoksa buna mecbur mu kaldım?. Bu aslında benim kedime yaptığım ya da bana yapılmış bir hakszılık değil mi?'' diye.Bize biçilmiş rolü üstlenirken kendimizden ve kendimizi bilmekten uzak, birilerinin bize öngördüğü bir hayatı yaşamak..peki ya zamanın içinde kaybettiğin kendini bulmak...!!


                                                                                                                                     B. B.
devamını okuyunuz... >>

işte hayat felsefesi

Tanrıdan gururumu yok etmesini istedim. Tanrı "Hayır. Gurur benim yok edebileceğim bir şey değil, senin bırakabileceğin bir şeydir." dedi.

Tanrıdan sakat çocuğumu iyileştirmesini istedim. Tanrı "Hayır. Onun
ruhu sağlam, vücut o kadar önemli değil, o geçici bir şeydir." dedi.

Tanrıdan bana sabır vermesini istedim. Tanrı "Hayır. Sabır büyük acılar
çekilerek öğrenilebilecek bir şeydir. Sabır verilmez, hak edilir." dedi.

Tanrıdan beni mutlu etmesini istedim. Tanrı, "Hayır. Ben sadece
nimetlerimi sunarım, mutlu olmak sana bağlı." dedi.

Tanrıdan beni çektiğim acılardan kurtarmasını istedim. Tanrı "Hayır.
Çektiğin acılar günlük kaygılarının önemsizliğini anlamanı, onlardan
uzaklaşmanı ve bana daha çok yaklaşmanı sağlar." dedi.

Tanrıdan ruhumu olgunlaştırmasını istedim. Tanrı "Hayır. Kendi kendine olgunlaşmalısın, ama meyvelerini alman için yardım edeceğimden emin olabilirsin." dedi.

Tanrıdan hayatı sevmemi sağlayacak her şeyi istedim. Tanrı, "Hayır.Ben sana hayatı vereceğim, böylece hayata dair her şeye sahip olabilirsin." dedi.

Tanrıdan, tanrıya duyduğum sevgiyi, başkalarına da duyabilmeyi istedim.

Tanrı şöyle dedi: "Ohhh! Nihayet doğru bir şey istedin."Ruhu
olgunlaşmamış bir kul tanrıya hep "ver bana..." ile biten dualareder,
olgunlaşmış bir ruh ise "vermemi sağla..." diye bitirir dualarını...
Steve Goodier'ın "Bir Dakika Hayatınızı Değiştirebilir" adlı kitabından
alınmıştır.
devamını okuyunuz... >>