dünyanın yedi harikası
 felsefe dünyası
 ünlü ressamlar ve resimleri
 icatlar ve keşifler
 Namık Kemal hürriyet kasidesi
 Mevlana ve Mesnevi
Edebiyat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Edebiyat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Edebiyat sanatçıları şifreleme



(ŞAŞNAZ)TANZİMAT I.DÖNEM

ŞİNASİ
AHMET MİTHAT EFENDİ
ŞEMSETİN SAMİ
NAMIK KEMAL
AHMET VEFİK PAŞA
ZİYA PAŞA


(SoRuN ADaM)TANZİMAT II.DÖNEM

SAMİPAŞAZADE SEZAİ
RECAİZADE MAHMUT EKREM
NABİZADE NAZIM
ABDÜLHAK HAMİT TARHAN
DİREKTÖR ALİ BEY
MUALLİM NACİ


(SaHTe HaCiM)
SERVET-İ FÜNUN
SÜLEYMAN NAZİF
HALİT ZİYA UŞAKLIGİL
TEVFİK FİKRET
HÜSEYİN CAHİT YALÇIN
CENAP ŞAHABETTİN
MEHMET RAUF


(FeCi YARA)
FECR-İ ATİ

FUAT KÖPRÜLÜ
CELAL SAHİR
YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
AHMET HAŞİM
REFİK HALİT KARAY
ALİ CANİP YÖNTEM



(ÖF HaYıR ZAFeR)
MİLLİ EDEBİYAT


ÖMER SEYFETTİN
FALİH RIFKI ATAY
HALİDE EDİP ADIVAR
YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
REFİK HALİT KARAY
ZİYA GÖKALP
ALİ CANİP YÖNTEM
FUAT KÖPRÜLÜ
REŞAT NURİ GÜNTEKİN


(HEY OF)
BEŞ HECECİLER

HALİT FAHRİ OZANSOY
ENİS BEHİÇ KORYÜREK
YUSUF ZİYA ORTAÇ
ORHAN SEYFİ ORHON
FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL


(SeVMeYeCeK aZ)
YEDİ MEŞALECİLER

SABRİ ESAT SİYAVUŞGİL
VASFİ MAHİR KOCATÜRK
MUAMMER LÜTFİ
YAŞAR NABİ NAYIR
CEVDET KUDRET
KENAN HULUSİ
ZİYA OSMAN SABA


(OMO)

GARİPÇİLER( I.YENİCİLER )

ORHAN VELİ KANIK
MELİH CEVDET ANDAY
OKTAY RIFAT HOROZCU



(ECE SÜT İç)
II.YENİCİLER

EDİP CANSEVER
CEMAL SÜREYYA
ECE AYHAN
SEZAİ KARAKOÇ
ÜLKÜ TAMER
TURGUT UYAR
İLHAN BERK


(AFO)
MAVİCİLER

ATTİLA İLHAN
FERİT EDGÜ
ORHAN DURU



(GİTMeYiM)HİSARCILAR

GÜLTEKİN SAMANOĞLU

İLHAN GEÇER
TALAT SAİT HALMAN
MEHMET ÇINARLI
YAHYA BENEKAY
MUNİS FAİK OZANSOY
devamını okuyunuz... >>

-YUSUF HAS HACİP-Kutadgu Bilig


KUTADGU BİLİG

Yusuf Has Hâcib, 11. yüzyılın başlarında Balasagun’da dünyaya gelmiştir. Balasagun’da yazmaya başladığı Kutadgu Bilig (Mutluluk Veren Bilgi) isimli eserini 1069′da tamamlayarak Karahanlı hakanlarından Ebû Ali Hasan ibn Süleyman Arslan Hakan’a takdim etmiştir.
Kutadgu Bilig, her iki Dünya’da da mutluluğa kavuşmak için gidilmesi gereken yolu göstermek amacıyla kaleme alınmıştır. Yusuf Has Hâcib’e göre, ahireti kazanmak için bu Dünya’dan el etek çekerek sadece ibadetle zaman geçirmek yanlıştır. Zira böyle bir insanın ne kendisine ne de toplumuna bir yararı olur.; oysa başka insanlara faydalı olmayan kişiler ölüleri andırır; bir insanın erdemi, ancak başka insanlar arasındayken belli olur. Asıl din yolu, kötüleri iyileştirmek, cefaya karşı vefa göstermek ve yanlışları bağışlamaktan geçer. İnsanlara hizmet etmek suretiyle faydalı olmak, bir kimseyi, hem bu Dünya’da hem de öteki Dünya’da mutlu kılacaktır.
Yusuf Has Hâcib bu yapıtında bilimin değerini de tartışır. Ona göre, alimlerin ilmi, halkın yolunu aydınlatır; ilim, bir meşale gibidir; geceleri yanar ve insanlığa doğru yolu gösterir. Bu nedenle alimlere hürmet göstermek ve ilimlerinden yararlanmaya çalışmak gerekir. Eğer dikkat edilirse, bir alimin ilminin diğerinin ilminden farklı olduğu görülür. Mesela hekimler hastaları tedavi ederler; astronomlar ise yılların, ayların ve günlerin hesabını tutarlar. Bu ilimlerin hepsi de halk için faydalıdır. Alimler, koyun sürüsünün önündeki koç gibidirler; başa geçip sürüyü doğru yola sürerler.
Yusuf Has Hâcib, astronomi bilimini öğrenmek isteyenlerin, önce geometri ve hesap kapısından geçmesi gerektiğini söyler. Aritmetik ve cebir, insanı kemâle ulaştırır; toplama, çıkarma, çarpma, bölme, bir sayının iki katını, yarısını ve kare kökünü alma işlemlerini bilen, yedi kat göğü avucunun içinde tutar. Her şey hesaba dayanır.
Bir siyasetnâme veya bir nasihatnâme olarak nitelendirilebilecek Kutadgu Bilig, Yusuf Has Hâcib’in ve içinde yetiştiği çevrenin ilmî ve felsefî birikimi hakkında çok önemli bilgiler vermektedir. Platon’un devlet ve toplum anlayışı çok iyi bilinmekte ve uygulanmaya çalışılmaktadır. Bilimin ve bilginlerin değeri anlaşılmıştır; bilim, güvenilir bir rehber olarak düşünülmektedir
devamını okuyunuz... >>

MONA ROZA-Muazzez Akkaya


Mona Roza ( Muazzez AKKAYA )

 Muazzez Akkaya Kimdir?
muazzez akkaya
Ortaokul mezunu memurlardan Hamit Akkaya ile Fitnat Hanım’ın kızıdır. 1930’da Geyve’de dünyaya geldi. 1949’da Kandilli Kız Lisesi’nden “Pekiyi” ile mezun oldu. S.B.F.’nden mezuniyetinden sonra, Maliye Bakanlığı stajyer Memurluğuna atanarak Devlet hizmetine girdi. Nisan 1955’te Karayolları Genel Müdürlüğü, Ağustos 1955’te tekrar Maliye Bakanlığı, Mart 1957’de Devlet Su İşleri Gn. Müdirliği Teşkilatlarında Memurluklara girdi. Bu arada Ankara Hukuk Fakültesi’nde fark sınavı verip sertifika aldığından, Ocak 1960’da Maliye Bakanlığı Hazine Avukat stajyerliğine, hemen akabinde Avukatlığına getirildi. Eylül 1964’de Eşi Orhan Giray’ın Tel-Aviv Mali Müşavirliğine nakli üzerine memuriyetten ayrılıp Tel-Aviv’e gitdi. 1967’de yine eşiyle birlikte yurda dönüp avukatlığa başladı. Halen (Mart 1970) Ankara Barosu’na kayıldı avukatlık yapmaktadır. 7 Kasım 1958 Cuma günü S.B.O. 1944 yılı (2602 Sıra Numaralı) mezunlarından Orhan Giray ile evlendi; 9.6.1959 doğumlu Ayşegül Giray, 24.3.1961 doğumlu Ela Meral Giray adlarında 2 kızı ile 4.4.1967 doğumlu İhsan adında 1 oğlu vardır (1970). İngilizce bilmektedir.

Sezai Karakoç Kimdir?
sezai karakoç
Yasin Karakoç ile Emine Hanım’ın oğludur. 1933’te Ergani’de doğdu. 1950’de Gaazi Anteb Lisesi’ni bitirdi. S.B.F’nden mezuniyetini müteakıb, 30.11.1955’te Maliye Bakanlığı stajyer memurluğuna tayin edilerek Devlet hizmetine girdi. 11.1.1956’da, açılan sınavı kazanıp, Maliye Müfettiş Muavinliğine atandı. 3.2.1959’da Gelirler Kontrolörlüğü’ne nakledildi. 1.7.1960’da silah altına alındı; 30.12.1961’de yedek teğmen rütbesiyle terhis edildi ve Gelirler Kontrolörlüğüne döndü. 21.6.1965’te görevinden ve memuriyetten istifaen ayrıldı. Tamamen yazarlık ile uğraşmaya başladı. Bir süre Yeni İstanbul Gazetesi’nde fıkra yazarlığı yaptı. 1955’de “Şiir Sanatı”, 1961’de “Diriliş” adlarında 2 dergi çıkardı. Her ikisi de ikişer sayı çıktıktan sonra kapandı. 1966’da “Diriliş Dergisi”ni yeniden yayınlamaya başladı. Bundan sonraki durumuna dair yapılan bütün araştırma ve soruşturmalardan olumlu bir sonuç alınamadı. Elde edilen bir posta kutusu adresine gönderilen 5 mektuba da cevap vermek nezaketini ve izanını göstermedi.
Prof. Mehmet Kaplan, hakkında şunları yazmıştır: “O’nu umumi bir ideoloji veya temayüle bağlamak istersek; Dindar ve muhafazakar zümreye sokabiliriz. Karakoç, Cumhuriyet Devri’nde birbiriyle çatışan (sağ-sol) iki asli temayül’ün ikisinden de ayrı, kendisine has bir yol tutmuştur.”
Cemal Süreya“Karakoç, Hayber’i (kalesini) yer altı sularıyla kuşatmak istiyor. Bunu yaparken Kale’nin etrafındaki hendeğin sularından da yararlanıyor.”
Ece Ayhan: “Sezai’de bir düş kamerasıyla çekilmiş izlenimi veren imajlar daha başat’dır.”
devamını okuyunuz... >>

Muhakemet’ül Lügatey-ALİ ŞİR NEVAİ


Muhakemet’ül Lügateyn

Eser İki lügatın karşılaştırması demektir. Ali Şir Nevai Tarafından Farslara Türkçeyi Öğretmek amacıyla yazılmıştır. Türk şairleri İslamiyeti kabul ettikten sonra İran edebiyatını örnek aldı.Bu durum Türkçeyi olumsuz etkiledi, dilimize yabancı kelimeler girmeye başladı.Bu nedenle Türkçenin önemini vurguladı , şairleri Türkçe yazmaya çağırdı.
Türkçe ile Farsça’yı karşılaştırır.
Türkçe’nin Farsça’dan üstün olduğunu savunur.
Ali Şir Nevai bu eserle şairleri Türkçe yazmaya çağırmıştır.
ALİ ŞİR NEVAİ, Türkçe’nin üstünlüğünü savunurken şunları göz önünde bulundurdu;
Türkçe zengin bir kullanıma sahiptir.
Yeni kelimeler türeten yapım eki vardır, böylece kelime hazinemiz daha geniştir .
Dilimiz o kadar zengindir ki bazı kelimelerin Farsçada karşılığı yoktur.Bunlara örnek verir.
devamını okuyunuz... >>

Albert Camus-MUTLU ÖLÜM


KİTABIN ADI MUTLU ÖLÜM
KİTABIN YAZARI ALBERT CAMUS
YAYIN EVİ VE ADRESİ ÇAĞALOĞLU ,İSTANBUL
BASIM YILI 1991
1.KİTABIN KONUSU:
Yaşamı alışagelen yerde arayan veya bir moda katoloğunu okurken, birdenbire kendi yaşamına yabancı olduğunu farkeden bir adam.
 2.KİTABIN ÖZETİ:
mutlu ölüm
Patrice Mersault düzenli adımlarla Zagreus’un villasına doğru yürüyordu. O saatte hastabakıcı pazara çıkar, villa ıssız olurdu. Zagreus pencereye bakıyordu. Kapının önünden yavaşça bir otomobilin geçtiği duyuldu.
Tabancanın namlusunu sağ şakağının üzerinde hissettiğinde, gözlerini dışarıdan ayıramadı. Ama ona bakan Patrica gözlerini yaşlarla dolduğunu gördü. Gözlerini kapadı. Geriye bir adım attı ve ateş etti.
Artık Zagreus değil di beyimn, kemik,kan kabartısı için yara gözüküyordu yalnızca. Patrice koltuğun diğer yanına geçerek tabancayı onun rline verdi. Şakanın izasın kadar kaldırdı ve düşmesi için bıraktı. Daha sonra hızlı adımlarla yürümeye başladı. Küçük alanın dışandaki bir küme çocok dışında kimseler yoktu.
Nisan ayı olduğu için her taraf cıvıl cıvıldı. Havanın bu ışıllığı, gögün bu verimliği altında insdanların tek amacı mutlu bir yaşam sürmekti.
Mersoul tı nın içinde herşey susuyordu. Hızlı adımlarla evine gitti, valizini bir köşeye bırakıp sakat adamın böyle bir acı içinde olmasını dayanamadığını düşündü. Mersault hastaudı. Üçüncü bir aksırıkla sarsıldı ve ateşten titrediğini hissetti.
Zagreus’un villasının yanındaki küçük alanda öksürdüğü günden bu saate dek, gövdesi kendisinin bütün etkinliklerini titizlikle yürütmüş onu dünyaya açmıştı. Mersault’un içinde karnından başlayıp boğazımna doğru usul usul yol açan çakıltaşı gibi birşey yükseliyordu. Mersault daha hızlı soluk almaya başlamıştı.
Lucienne’ye baktı rahatça gülümsedi. Kendini yatağında n attı, içindeki usul yüksekliğini duydu. Lucienne’in dolgun dudaklarına ve onun ardındaki toprağın gülümseyişine baktı.
‘Bir dakika ,bir saniye’ sonra diye düşündü. Yükselme durdu ve taşlar arasında bir taş olarak yüeğinin sevinci içerisinde devimsiz dünyaların gerçekliğine dönüştü.
3.KİTABIN ANA FİKRİ:    
İnsanlar hayatında birçok engellerle karşılasırlar. Bunları yenmek bizim elimizdedir. Durumlar ne olursa olsun hatata sıkı sıkı sarılınmalıdır.
4.KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Mersault: Mutlu ölümün başkişsidir.
Zagreus: Yaşlı iki tekerleğe mahkum edilmiş sakat bir kişdir. Villasında bakıcı   ile yasamaktadır.
Marthe: Marseult’un sevğilisidr. Daha sonra Marseult tan ayrılır ve onu   Lucienne’ ye kaptırır.
 5.KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Bu roman, hem çağdaş bir yapıt, hem de yazar-yapıt-okur ilişkisinin göz kamaştırıcı bir örneğidir. Fransız çevirisi olduğu için yabancı kelimeler vardır.
6.KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:
1945’te Fransa’da doğdu. Adı Albert Camus’dır. Denizci bir ailenin çocuğudur. Özel öğretmenlerden İngilizce, Yunanca, Latince öğrendi. 1865’te Deniz Akademisini bitirdi. ‘Gül’ anlamına gelen Pierre Loti adını Tahitililer taktı. On iki yıl denizlerde dolaştı. Her gittiği yerin insanlarını, yaşama biçimlerini, tarihini, törelerini yakından tanıma imkanı buldu. Birkaç kez İstanbul’a geldi; Türkleri çok sevdi; iyi bir Türk dostu olarak tanındı. İstanbul’da bir caddenin Pierre Loti adını taşıması bu sevgi dolayısıyladır
Eserleri: Aziyade, Loti’nin Evlenmesi, Sipahi Aşkı, Madam Krizantem 
devamını okuyunuz... >>

Saf Şiir-öz şiir anlayışı ve temsilcileri


SAF (Halis – Öz) ŞİİR

♣      Saf şiir anlayışı Paul Valery’nin şiirde dili her şeyin üstünde tutan görüşünden hareketle,Batı edebiyatından Paul Valery,Stephane Mallerme ve Divan şiirinin biçimci yapısından bir hayli etkilenen şairlerimizde (Ahmet Haşim,Yahya Kemal Beyatlı,Ahmet Hamdi Tanpınar,Cahit Sıtkı Tarancı,Ahmet Muhip Dıranas,Behçet Necatigil,Asaf Halet Çelebi,Necip Fazıl Kısakürek,Özdemir Asaf,Fazıl Hüsnü Dağlarca,Ziya Osman Saba) görülen ortak zevk ve anlayışa verilen addır.
♣    Türk edebiyatında “Saf Şiir” eğilimi Ahmet Haşim’in “Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar” adlı makalesiyle (Türk edebiyatında ilk poetika örneği kabul edilir.) başlar.
♣       Sanatın bir form sorunu olduğuna inanan bu şairler için önemli olan iyi ve güzel şiir yazmaktır.Bu anlayışla kendilerine özgü özel bir imge düzeni oluştururlar.Özgün ve yaratıcı olan bu imgeler,dilin mantığına uygun ve dilin anlam alanını genişletip dile yeni olanaklar sunacak bir yapıya sahiptir.Dilde saflaşma düşüncesi,kendini rahat şiir yazma şeklinde başat öğe olarak gösterir.Şiirsel söylemin zirvesine ulaşmak düşüncesiyle dilin yücelişi paralellik gösterir.
♣       Şiirde her türlü ideolojik sapmanın dışında kalarak sadece okuyucuda estetik haz uyandıran şiir yazma eğilimi,bu şairleri her türlü mektepleşme eğiliminin dışında kalıp müstakil şahsiyetler olarak şiir yazmaya yöneltmiştir.
♣        Şiiri soylu bir sanat olarak kabul eden bu şairlerde düşsel(hayali) ve bireysel yön ağır basar.İçsel ve bireyci bir yaklaşımla evrensel insan tecrübesini dile getirirler.
♣       Saf şiir anlayışında estetik tavır ön plandadır.Bu anlayıştaki şairler didaktik bilgiden uzak durup;bir şey öğretmeyi değil,musikiyle ya da musikinin çağrıştırdığı,uyandırdığı imgelerle insanın estetik duyarlılığını doyurmayı amaç edinirler.Kısacası bu şairler şiirde anlama fazla önem vermezler.Anlaşılmak için değil;duyulmak,hissedilmek için şiir yazarlar.
♣      Şiirde biçim endişesi duyan bu şairlerde dize ve dil baş tacıdır.disiplinli çalışarak mükemmele varan halis şiir yazma endişesi kendini hissettirir.
♣         Gizemsellik,simgecilik,bireysellik,ruh,ölüm,masal,rüya,mit temalarının yoğunca işlendiği bu şiirler zekâ ve bilincin disipliniyle bütünleştirilerek yazılmıştır.

devamını okuyunuz... >>

Türk Dilinin Tarihçesi


TÜRK DİLİ’NİN TARİHİ GELİŞİMİ

Türk dili, Ural-Altay dil grubuna dahil olup, Moğol, Tunguz, Kore ve Japon dillerinin de yer aldığı Altay dilleri ailesi veya Altay dilleri topluluğuna mensuptur. Yapı bakımından Altay dilleri ailesine giren bütün dillerde olduğu gibi, Türkçe de eklemeli (mülâsık = yapışkan) dillerdendir.
İlk devreleri karanlık olmakla birlikte elde bulunan vesikalar ve Çin kaynaklarının verdiği bilgiler, Türk dilinin geçmişinin, tarih öncesine gittiğini göstermektedir. Ancak, Türkçe derli toplu metinler, Yenisey-Orhun mezar taşları ile ele geçmiştir. Bilhassa Orhun Âbideleri’nde işlenmiş bir Türkçe ile karşılaşılması, Türklüğün kendine has alfabe sistemi, dil ve tarih şuurunun bulunmasına bakılırsa, Türk dilinin tarih itibariyle daha eski zamanlara götürülebileceği fikrini vermektedir. Zaten bu sahanın âlimleri, Orhun Âbidelerindeki işlenmiş ve gelişmiş Türkçe’ye bakarak, dilin tarihî devrelerini, milattan önceki devirlere çıkarmaktadırlar. Şimdiye kadar Rusya ve Çin sınırları içinde bulunması, yapılacak kazıları imkânsız kıldığından, Türk dilinin eskiliği meselesi şimdilik bu kadar aydınlatılmıştır. Esik, Kurgan vs. gibi kazılar da zaten Ruslar tarafından yapılmaktadır. Aydınlatıcı bilgiler, bu itibarla sınırlı olmaktadır. Ancak, bundan sonraki çalışmalar, Türk dili için ümit verebilir.
Geçmişiyle birlikte Türkçe; Altay, En Eski Türkçe, İlk Türkçe, Eski Türkçe, Orta Türkçe, Yeni Türkçe ve Modern Türkçe devri olmak üzere yedi ana devrede ele alınmaktadır.
Altay devri; Türk-Moğol dil birliğini meydana getirmekte olup, Türkçe’nin Moğolca ile ayrılmaya başladığı veya bir olduğu devirdir. Kısaca bu devir, Türk ve Moğol dillerinin ana kaynağını teşkil etmektedir.

devamını okuyunuz... >>

10.sınıf -İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı


TÜRK EDEBİYATI – 10 DERS NOTLARI

KONU
A-İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı
1-Destan Dönemi
2-Sözlü Edebiyat
 A)Coşku ve heyecanı dile Getiren Metinler (Şiir)
1-Sagular
2-Koşuklar
 B) Olay Çevresinde Oluşan Metinler
-Destanlar
3-Yazılı eserler
a)Göktürk Yazıtları
b)Uygur Yazıtları
İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK EDEBİYATI
Türk kelimesi ilk defa “Göktürk” devletinde isim olarak görülmektedir. Türk kelimesinin “türemekten” çıktığı -(türeli: kanun nizam, sahip olma)- ileri sürülür. Tarihçiler ise Türk kelimesinin “kuvvetli” manasına geldiğini ileri sürerler.
HAYAT: Türk varlığının, bilinebilen ilk zamanlarından itibaren aile çekirdeği etrafında halkalanıp genişleyen bir yapı oluşturduğu görülür: Aile – Uruğ – Boy – Budun.
İlk zamanların göze çarpan özelliği; atlı-göçebe bozkır hayatının hakimiyetidir.
“Meselâ Türk ırkı, eski Asya topraklarında bir ordu milletti. Milyonca at besleyen, at üzerinde yaşayan, at üzerinde ölen Türklerin uzun konuşmaya vakti yoktu. Yaşanılan bozkır iklîminin sertli de buna imkân bırakmıyordu. Onun için, Türkçe’de Gel! Git! Vur! Kır! Çık! İn! Koş! Dur! Gibi, tek heceli cümleler sesleniyordu.” .(Banarlı, Nihad Sami, Türkçenin Sırları, Kubbealtı Neşriyat, 16. Baskı, İstanbul, 1999)
Atlı kültürünün kaynağı Orta Asya olduğu kabul edilir. At “tarih yapan hayvan” olarak nitelendirilmiştir. “KUŞ KANADI İLE TÜRK ATI İLE” (DLT) atasözü bu durumu açıklamaktadır. “At üstünde doğum, at üstünde ölmek Türk milleti için bir şerefti. At, bir silah gibi, bir kadın gibi “namus” sayılmıştır.
“Severiz esb-i hüner – mend-i sabâ – reftârı
Bie per-î – şekl sanem bir gözü âhû yerine.” (Gazi Giray-Kırım-XVI. Yy)
(Peri endamlı ve ahu gözlü güzeller yerine, biz, rüzgar yürüyüşlü ve hünerli atlarımızı severiz…) (Resimli Türk Edebiyatı Tarihi-N.S.Banarlı)
İlk dönemde tarım da görülmektedir. Çinlilerin Türklerden üzüm ve yonca ziraatı ile at terbiyesini öğrendiklerini ve buna karşılık, ipekçilik sanatı, çinicilik ve cam işçiliğini öğrettikleri bilinmektedir
Demir kültürünün, milattan önce iki bin yılına kadar çıktığı kabul edilmektedir. Demircilik mesleği kutsal kabul edilir. Demircilik sayesinde esaretten kurtulunulduğuna inanılır.
Kaynaklar genellikle, Türklerin temiz ahlaklı, dürüst ve cesur olduklarından bahsederler.
Türk’ler Büyük Okyanustan Hazar Denizi’ne kadarki büyük coğrafya üzerinde başta Çin olmak üzere, İran, Hint, Yunan ve Roma ile çeşitli siyasi, askeri ve ticari ilişkiler içinde olmuştur. Aynı zaman dünya ticaretinin kalbi “İpek “Yolu”nun tek hakimi olmuşlardır.
 1-DESTAN DÖNEMİ
İnsanlığın ilk dönemlerinde kişilerin tabiatla, üstün güçlerle ve düşmanla mücadelesinde düş yoluyla ortaya koyduğu eser, söylediği söz, takındığı tavır mitolojik öğelerin oluşmasında etkilidir.   Destan dilinde de mitolojik öğelerin, dini törenlerin, musikinin ve hayatla mücadelenin etkileri vardır.
Destan dönemi ile ilgili verilen resimlerdeki çeşitli eşyalar, ve kumaşlar üzerinde çizilen “Hayat Ağacı, kutsal boğa ve gök kartalları” mitolojik unsurların günlük yaşam içindeki nesnelere nasıl yansıdığının bir göstergesidir.
Ergenekon destanında ise destan dilindeki hayatla, düşmanla ve tabiatla mücadele etkili olmuştur.
 MİTOLOJi  NEDiR?
Mitoloji kelimesi, yunanca mythos ( masal – hikaye ) ve logos ( söz ) kelimesinden yapılmıştır. Mitoloji; çok ski zamanlarda gelmiş ve yaşamış olan ulusların  inandıkları tanrıların,  kahramanların, devlerin ve  perilerin hayat ve bahseden hikayelerdir. Her toplumun kendine özgü bir mitoloji maceraları vardır. Ve temsil ettiği topluluğun aynası gibidir. Mitolojiler toplumdan topluma farklılık gösterdiği gibi ortak yanlarda çok bulunmaktadır. Mitolojide geçen öykülerin hepsi hayal ürünü değildir. Birçok mitolojide geçen tufan olayı, yapılan kazı ve araştırmalar sonuçu gerçek olduğu ispatlanmıştır.
 ÇİN MİTOLOJİSİ:
Çin mitolojisine göre başlangıçta evren bir yumurtanın içindeydi. Evrende ilkin sonsuz ve sessiz bir hiçlik varmış. Her yer karanlıklar içindeyken ilk olarak Pengu (Pan Ku) oluştu. Pengu yumurtanın kabuğunu kırarak dünyayı on sekiz bin yılda düzene soktu. Yumurtanın üst kısmı yükselip gökyüzünü Yang’ı meydana getirdi. Alt kısmı ise çökerek yeri Yin’i oluşturdu. Yin dişi, Yang ise erkekti. Birbirlerini tamamladılar. Bu iki gücün birleşimi dev bir yaratıcılık etkisi doğurmuş ve sonuçta dünyanın ve varlıkların temelini oluşturmuştur. Bu ikiliğin her parçası birbirine geçmekte, birbirini koşullandırmakta, ayrı olamamakta, böylece karşıtlar arasındaki birlik ve savaş oluşmaktadır. Yin ve Yang enerjileri sürekli birlikte dans ederler. Ve böylece kozmik dengenin uyumunu yaratırlar. Yin, soğuk, karanlık ve atıldır. Yang, sıcak, aydınlık ve hayat doludur. Bu ikili sonradan Feng shui’yu, hayat enerjisinin akışını anlatan yaşama sanatını ortaya çıkarmıştır.
Çin geleneklerine ve inanışlarına göre yaşamın sürmesini sağlayan; “Yin – Yang” olarak adlandırılan iki evrensel güç ve bu iki gücün etkileşiminin dengede tutulabilmesi prensibidir. Evrendeki bu iki karşıt gücün varlığı, varoluşun ayrılmaz iki kutbudur ve bu iki kutup sayesinde “Denge” sağlanabilmektedir. İnsanların vücudunda da bulunan bu iki karşıt gücün dengesi bozulduğu zaman, hastalıklar oluşmaktadır. Çin simgeleri arasında başı çeken Yin -Yang’da ortada beyaz ve siyah daireler bulunur. İç içe olmaları bu ikiliğin, düalitenin doğada olduğuna işaret eder ki aynı zamanda eril olanın dişili, dişil olanın erili içinde barındırdığına da dikkatimizi çeker.
Pengu Yin ve Yangı oluşturduktan sonra ölür. Öldükten sonra sol gözünden güneş, sağ gözünden ay, kanından denizler, saçlarından ormanlar, gövdesinden yeryüzü, son soluğundan da rüzgarlar meydana gelmiş. Daha sonra çürüyen bedeninde kaynaşan böceklerden de insanlar oluşur.
Zamanla gökyüzünün bir bölümü denizlere düşerek insanlığı yok etti. Bunun üzerine Tanrıça Nü-kua, yengeç elleriyle gökyüzünü yukarıya kaldırdı, denizleri yeniden sınırlarına itti ve çamurdan yeni bir insan türü yarattı.
Yapısal birlik, evrensel cevher Çi aracıyla gerçekleşmektedir. Çi, bir enerji, “yaşam enerjisi” olarak izah edilebilir. Ve Çi’yi tek bir tanımla anlatmak mümkün değildir. Çin Tıp anlayışına göre, tüm evrene yayılmış Çi adlı bir enerji denizinin içinde yaşıyoruz. Çi, tüm canlılığın ölçüsü. Bir insanın Çi enerjisi üç yoldan sağlanıyor; doğum sırasında, soluduğumuz hava ile, yediğimiz ve içtiğimiz besinlerle.
Çin mitolojisinde Ejderlere büyük önem ve yer verilmiştir. Mitolojiye göre Long adı verilen ejderlerin beş türü mevcuttu: Tanrıların evlerini koruyan kutsal ejderhalar; rüzgar ve yağmuru yöneten, aynı zamanda su baskınlarına neden olan ejder ruhlar; denizlerin ve okyanusların derinliklerini temizleyen doğa ejderleri; defineleri koruyan ejderler; ve beş penceli imparator ejderhalar. Taoizmde ejderler yang ilkeleri taşırlar ve sık sık su yada bulutlarla çevrilmiş olarak resmedilirler. Çin mitolojisinde Long-wang’lar, yani Ejderha Krallar, Taoizmde mistik yaratıklar olarak yerlerini almışlar. Yuan-shi tian-zong tarafından yönetilirler ve yılda bir kere ona raporlarını sunarlar. Cenaze törenleri ve yağmurlar üzerinde yargılama yetkisine sahiptirler. Eğer soylarından gelenlerin cenaze törenlerinde talihsizliklerine neden olacak kadar hata yapılırsa, Ejder Krallar dua etmeye başlarlar. Aynı zamanda kuraklık ve kıtlık devrinde onlar yağmur yağdırırlar.
 İRAN MİTOLOJİSİ
Pers mitolojisi, İran platosu ve onun sınır bölgeleri ile Karadeniz’den Hoten’e kadar uzanan Orta Asya bölgelerinde yaşamış ve birbirleriyle kültürel ve dilsel olarak ilişkili olan eski halkların inanç ve ibadet uygulamalarının bütününe verilen isimdir.
Anahtar Metinler
Yaklaşık bin yıl önce Firdevsi tarafından kaleme alınmış Şahname Pers mitolojisinin merkezi toplamı, derlemesi konumundadır. Firdevsi’nin çalışması, atıflarıyla birlikte, Mazdaizm ve Zerdüştlük’teki karakter ve hikayelerden temel almıştır. Ayrıca kullanılan materyalin sadece Avesta`dan değil daha sonra ortaya çıkmış Bundahişn veDenkard gibi metinlerden de olduğu bilinmektedir.
Dini Arkaplan
Pers mitolojisindeki karakterler güçlü bir biçimde ikiye ayrılmıştır: iyi olanlar ve kötü olanlar. Bu ikici iyi-kötü anlayışı Pers mitolojisindeki hikaye, figür ve çeşitli motiflere de yansır. Bu anlayışın kökeni Zerdüştlük’teki Ahura Mazda’nın (Avestaca, daha sonraları Farsça’da Hürmüz) iki emanasyonu anlayışı üzerine kurulmuştur.Spenta Mainyu yapıcı enerjinin kaynağı, Angra Mainyu ise karanlık, yıkım ve ölümün kaynağıdır.
Pers mitolojisinde büyük sayılarda bulunan daeva (Avestaca, Farsça: div) yani ‘ilahi’ veya ‘parlak’ isminde varlıklar da bulunmaktadır. Bunlara Zerdüşt Mazdaizmi’nden önceki zamanlarda tapılmaktaydı ve Vedik dinlerdeki gibi bu Zerdüşt öncesi Mazdaizm biçiminin bağlıları daeva`nın kutsal varlıklar olduğuna inanmaktaydı. Fakat, Zerdüşt’ün dini reformlarından sonra terim cinlerle özdeşleştirilmiştir. Yine de Hazar Denizi’nin güneyinde yaşayan İranlılar daeva tapımını sürdürdüler ve Zerdüştlüğü kabul etmemekte direndiler ve böylece de daeva`yı içinde barındıran bazı efsaneler bugüne kadar ulaşabilmiştir. Örnek olarak Mazandaran’ın Div-e Sepid yani “beyazdaeva” isimli efsanesi verilebilir.
Ayrıca, Zerdüşt şeytan epitomisi, Angra Mainyu veya Farsça Ehrimen, daha sonraki dönemlerde İran edebiyatında Zerdüştçü/Mazdaist kimliğini kayberedek bir div olarak tasvir edilmiştir. İslam’ın bölgeyi fethinden sonraki dönemlerde Ehrimen noktalı vücuda ve iki boynuza sahip bir adam olarak tasvir edilmiştir. Zaman zaman İslam’daki şeytan kavramı ile de bütünleşmiştir.
İyi ve Kötü
Pers mitoloji ve destanlarındaki en ünlü karakter Rüstem’dir. Bir başka ünlü figür de despotizmin sembolü olan Zahhak’tır. Zahhak sonunda Demirci Kaveh tarafından yenilgiye uğratılır. Zahhak ile ilgili ilginç ve bilgi verici bir nokta da Zahhak’ın omuzlarından çıkan ve onu koruyan iki engerek yılanıdır. Zira yılan çoğu Doğu mitolojisi gibi Pers mitolojisinde de kötülüğün sembolüdür. Pers mitolojisinde birçok farklı hayvan bulunur, bir kısmı iyiliği bir kısmı ise kötülüğü sembolize eder. İyiliği sembolize eden ve hiç kuşkusuz Pers mitoloji ve destanlarında büyük önem atfedilen hayvan kuştur. Bu kuşların en ünlüleri, büyük, bilge ve güzel olan Simurg ve kraliyet kuşu olan Huma’dır.
 YUNAN MİTOLOJİSİ
Yunan mitolojisinin ilk ve en önemli kaynağı Homeros’tur. Homeros’un kim olduğu henüz tam olarak ortaya çıkmış değil. Pek çok açıdan bizler için hala bir sır. Nerede doğduğu ve yaşadığı konusunda hayli yazılmış ve çizilmiş ama bunların pek çoğu birbirini tutmamaktadır. Onu ölümsüzlüğe ulaştıran iki eseri ile tanınmaktadır. Bunlar İlyada ve Odysseia’dır. Ancak bu iki eserde de kendi yaşamıyla ilgili bilgi yoktur, ozan kendinden söz etmemiştir. Homeros hakkında bilinen en kesin şeyler MÖ.850 civarında yaşadığı ve İzmirli olduğudur.
Yunan mitolojisinde bazı tanrı ve tanrıçalar:
Agamemnon - Yunan mitolojisinde Miken kralı, Sparta Kralı Menelaos’un büyük kardeşi, orduları Truva (Troya) savaşına götüren kumandan. Agamemnonismi, İngiliz Kraliyet Donanması’na ait bir savaş gemisine verilmiş, bu gemi Çanakkale Savaşına da katılmıştır.
Herakles (Herkül): Klasik mitolojinin en ünlü kahramanıdır.Doğduğu günden itibaren tanrısal bir kuvvete sahiptir. Herkül kelimesi günümüzde çok kuvvetli kişiler için kullanılmaktadır. Ünlü haltercimiz Naim Süleymanoğlu, bu sporu yaparken Cep Herkülü olarak anılmaktaydı.
Hypnos: Yunan mitolojisinde uyku tanrısı. Günümüzde yapılan hipnoz seansları buradan gelmektedir.
Europa: Kitolojiye göre Suriyeli güzel bir kızdır. Zeus Europa’ya aşık olur. Avrupa kıtasının ismi buradan gelmektedir.
 SORULAR:
1-Mitoloji nedir?
2-Naim Süleymanoğlu niçin Cep Herkülü olarak anılmaktadır?
3-İran Mitolojisinin en önemli unsuru nedir?
 2-SÖZLÜ EDEBİYAT
Sözlü edebiyatın en önemli kaynağı destanlardır.Dünya edebiyatları içinde destanlar yönüyle en zengin edebiyat Türk edebiyatıdır.  Diğer milletlerin bir veya iki destanı varken Türklerin bunlardan kat kat fazla destanı vardır.
Destan, milletin hayatını derinden etkileyen büyük savaşlar, göçler, istilalar sonucunda oluşur.  Eğer tarihin karanlık devirlerinde, halk arasında oluşmuş ve sonradan bir şair ya da yazar tarafından yazıya geçirilmişse doğal destan adını alır.  Millet hayatında önemi olan bir olayı bir şair ya da yazar kendisi destanlaştırmışsa  buna dayapma destan denir.
Elbette bir milletin tarih zenginliğini doğal destanlar ortaya koyar.  Bu yönüyle Türk destanları bir hayli önemlidir.
Asıl ürününü doğal destanlar dediğimiz tür oluşturur.
 Sözlü edebiyatın gelen özellikleri:
a)Sığır (av törenleri), şölen (dini ayinler), yuğ (ölen kişinin ardından yapılan törenler) adı verilen toplantılardan doğmuştur.
b)Ozan, baskı, kam denen kişilerce, saz eşliğinde söylenir.
c)Şiirlerde hece ölçüsü kullanılmış, bunların 7’li, 8’li ve 12’li olanları tercih edilmiştir.
d)Nazım birimi olarak dörtlük kullanılmıştır.
e)Daha çok yarım kafiye ve redif kullanılmıştır.  Bazı şiirlerde kafiye dize başlarında görülmekle birlikte, sonlarda kullanılması daha yaygındır.
f)Nazım şekli olarak sav, sagu ve koşuklar görülür.
g)Dil yabancı tesirlerden uzak, saf bir Türkçedir.
 Eski Türk Toplumunda Şairler
Türk toplumunda şairler aynı zamanda rahip, büyücü, bilici, hekim, dansçı ve musikici idiler. Bunlar şaman, kam, oyun, baskı, ozan gibi anlar verilir.Bunların tanrılara kurban sunmak, ölülerin ruhlarının gökyüzüne çıkması için yol göstermek, hastaları sağırmak, gelecekten haber vermek gibi çeşitli görevleri vardı. Bu işler için özel törenler yapılır. Bu törenlerde şamanlar çoşup kendilerinden geçerek çalar, söyler, dans niteliği taşıyan hareketlerle sıçrar, toplumu etkileri altında bırakırlardı.
Törenler:
1-Sığı Töreni ; Eski Türk inanışlarında ungun’lar (totemler) önemli bir yere sahipti.Bu totemlerden biri de Öküzidi.Yılın belli dönemlerinde Türkler, bu kutsal sayılan öküzleri avlamak için sürek avına çıkar  bunu da dini bir tören havasında yaparlardı. Totemleri yaralamak suretiyle öldürmenin uğursuzluk getirebileceğine inanılmasından dolayı bunlar canlı olarak yakalanırdı. Şairler bu törenlerde avlanmanın kutlu geçmesi ve bereketli olması içinkopuz eşliğinde dinsel şiirler söylerler, bu şiirle ava katılanları coşturmayı amaçlar, avdan sonra da bu törenlerde yararlılık gösterenlerle ilgili kahramanlık şiirleri okurdu. Bu törenler daha sonra dinsel içeriklerini kaybetmiş ve bir çeşit av eğlencesi niteliğini kazanmıştır.
2-Şölenler; Eski Türklerde her kabilenin özel bir totemi olur, kabileler totemlerinin etini yemez, yalnız yılda bir defa   büyük bir dini tören yaparak totemi kurban eder, kurban edilen totemin yerine de yeni avlanmış bir başka totem koyarlardı.İşte totemlerin kurban edildikleri bu günlerde yapılan dinsel ziyafetlere şölen denirdi.Şölenlerde şairler sazlarla şiirler söylerdi. Toy adıyla da anılan bu ziyafetlerde sonraki zamanlarda dinsel içerikli olmayan aşk, kahramanlık, doğa sevgisi temalı şiirler de söylenmiştir.
3-Yuğ Törenleri: Eski Türklerde önemli bir kişi öldüğünde ceset bir çadıra konur, ölen kişinin akrabaları kurbanlar keserek bu kurbanları çadırın önüne koyar, sonra hep birlikte atlara biner. Çadırın çevresinde yedi defa dönerlerdi.Ölüyü gömmek için uğurlu bir gün beklenir, ölü gömüldükten sonra da benzer törenler yapılarak kurbanlar kesilir ve mezarın etrafında yedi kez dönülürdü.Gömülen kahramanın mezarı çevresine balbal denilen taşlar dikilirdi.Türkler arasında yazı yaygınlaşınca böyle taşlar üzerine kitabeler dikilmeye başlandı. Köktürk Kitabeleri bu işlevle dikilmiş balballardır. Saz şairleri bu yas törenlerinde çeşitli şiirler söylerdi.
Totem: Bireyin ya da bir gurubun eski çağlarda boy göstermeye başladığı kendini koruduğuna inanılan; mistik, büyüsel duygularla bağlı bulunduğu hayvan eşya, herhangi bir madde veya görülmeyene duyulan inançtır.
 SORULAR:
1-Toy hakkında bilgi verin?
2-Totem nedir?
3-Oğuzların Ozan, Yakutların Baksı, Tonkuzların Şaman adını verdikleri; genel anlamda “şair” olarak bilinen kişilerin ilk dönem Türk toplumlarındaki fonksiyonları nelerdir? Anlatınız.
4-Sözlü edebiyatın özelliklerini maddeler halinde yazın?
 A)COŞKU VE HEYECANI DİLE GETİREN METİNLER (ŞİİR)
1.Koşuk
İslam’dan önce sığır törenlerinde, şölenlerde söylenen aşk, kahramanlık, doğa sevgisi temalı şiirlere koşuk denir. Daha çok lirik, pastoral ve epik özellikler taşıyan bu şiirler  belli bir ezgiyle söylenmiş, bu ezginin oluşması için kopuzdan da yararlanılmıştır.
a. Hece vezni ve yarım kafiye ile söylenen şiirlerdir.
b. Nazım birimi dörtlüktür.
c. Bu şiirlerde düz kafiye kullanılır: aaaa, bbba, ccca… (aaab cccb dddb)
d. 7’li hece vezniyle söylenirdi.
e. Genellikle lirik şiirledir. Bu yüzden Koşukların duygu yönü ağır basar.
f. Kopuz eşliğinde söylenir.
g. Yiğitlik, aşk, tabiat konularını işler.
h. Bu şiirlerin İslâm sonrası halk edebiyatındaki adı koşma  özellikle (koçaklama ve güzelleme)dır.
 KOŞUK                                                                                                                 Günümüz Türkçe’siyle Söylenişi
Keldi esin esneyü                                      Rüzgâr eserek geldi
Kadka tükel osnayu                                 Kar tipisine benziyordu
Kirdi budun kasnayu                              Halk titreyerek (evlere) girdi
Kara bulıt kükreşür                                 Kara bulutlar görülüyor

Kar buz kamuğ erüşdi              Karlar ve buzlar hep eridi
Taglar suvı akışdı                     Dağların suyu (seller halinde) aktı
Kökşin bulıt örüşdi                   Mavimtırak bulutlar belirdi
Kayguk bolup ögrişür               Kayıklar gibi sallanıp duruyor
Tümen çeçek tizildi                   On binlerce çiçek sıra sıra dizildi
Bükünden ol yazıldı                  Tomurcuklarından çözüldü
Üküş yatıp özeldi                      Uzun süre yatmaktan sıkılmışlardı
Yirde kopa adrışur                   Yerden biterek birbirlerinden ayrılıyorlardı.
(XI. yy. Türk Şiiri, Talat Tekin, Ankara, 1989)
2. Sagu
Yuğ törenlerinde ölen kişinin kahramanlıklarını anlatan, onun ölümünden duyulan üzüntüyü dile getiren şiirlerdir. Şekilsel olarak koşuklara benzer.
a. Ölen bir kişinin arkasından söylenen ağıt şiirleridir.
b. Ölen kişinin kahramanlıklarını, başarılarını, erdemlerini anlatır; ölümlerinden duyulan üzüntüyü dile getirir.
c. Koşuk nazım şekliyle söylenir.
d. Dörtlükler halinde söylenir.
e. 4+3=7’li hece ölçüsüyle yazılır.
f. Bu şiirlere İslâm sonrası halk edebiyatında “ağıt”, Divan edebiyatında “mersiye” denir
g. “Yuğ” denilen ölüm törenlerinde söylenir.
h. Divanu Lûgatit-Türk’teki Alp Er Tunga sagusu bu türün önemli bir örneğidir.
ı. Sagu söyleyen kişilere sagucu ya da ağıtçı denir.
i. Saguda düz kafiye kullanılır: aaaa, bbba, ccca… (aaab cccb dddb)
 METİN  SORULARI
1-Şiirde hangi mevsimler ve bu mevsimlerin hangi özellikleri dile getirilmiştir? Bu özellikler gerçekçi bir anlayışla verilmiş midir?
2-İkinci dörtlükte yer alan teşbihi belirtiniz.
3-Okuduğunuz şiirde tabiat tasvirlerine geniş yer verilmesinin sebeplerini açıklayınız.
4-Şiirin veznini ve duraklarını gösteriniz.
5-“YUĞ” töreni hakkında bilgi verin.
6-İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı Dönemi sözlü ürünlerinden ”Sagu”nun özeliklerini maddeler halinde yazınız.
7-İslâmiyet’ten Önceki sözlü Türk Edebiyatı ürünlerini yazınız.
8-Ağıt ne demektir, edebiyatımızda bu tür şiirlerin diğer adları nelerdir?
9-Eski Türk şiirinde nazım birimi nedir?
10-İslamiyet öncesi Türk şiirini şema ile gösterin.
11-İslâmiyet öncesi Türk şiiri için aşağıda verilen bilgilerin doğruluğunu değerlendiriniz. (D) (Y)
- Yuğ, şölen, sığır gibi törenlerden doğmuştur.     (   )
- Dörtlüklerden oluşur.                                           (   )
- Hece ölçüsü kullanılmıştır.                                    (   )
- Cönk denilen kitaplarda toplanmıştır.                    (   )
- Aşk, tabiat, ölüm gibi konuları işler.                      (   )
12-Aşağıda  sözlü edebiyatın özelliklerinden bazıları verilmiştir. Bu bilgilerin doğruluğunu değerlendiriniz. (D) (Y)
- Yabancı etkilerden uzak kalan milli bir edebiyattır.                  (   )
- Dini törenlerden doğmuştur.                                                                   (   )
- Başlıca verimleri destan, koşuk, sagu, sav’dır.                       (   )
- Hece ölçüsü yarım kafiye, dörtlük birim olarak kullanılır.         (   )
- Sanatlı ve mecazlı bir anlatıma sahiptir.                                   (   )
KOMPOZİSYON
Aşağıda verilen konu hakkındaki görüşlerinizi  yazınız.
Konu: Baharın gelişi insanlar arasında hayatı sevinçle karşılama duygusu uyandırırken, sonbahar insanlara ölümü hatırlatmaktadır. Sizce bunun nedenleri nelerdir?
B) OLAY ÇEVRESİNDE OLUŞAN METİNLER
 Destan:Eski çağlarda genellikle tanrıların,olağanüstü güçlerin yaptıkları savaşları,savaş katılanların başlarından geçenleri,gösterilen kahramanlıkları,yaşana olağanüstü olayları,felaketleri hayal gücüyle donatarak ve manzum olarak anlatan ürünlere denir.Bunların çoğu anonimdir.Mitolojiyle  karıştırmamak gerekir.Mitolojinin kahramanları tanrılar ve tanrılaştırılmış insanlardır.Ayrıca, Aşık Edebiyatı nazım şekillerinden “destan”ın söyleyeni bellidir.
Bir milletin  destanının olabilmesi için;
1)Milletin tarihinin efsaneler yaratma dönemine uzanacak kadar eski olmaması,
2)O milleti tarihinde unutulmaz tabiat olayları,büyük savaşlar,göçler,istilalar,yeni coğrafyada vatan kurmalar gibi halk hayat ve hafızasını nesillerce meşgul edecek olaylar bulunmalıdır.
3)Bütün bu olayları derleyip gelecek nesillere aktarılmasını sağlayacak birisinin olması gerekir.
 Destanların Özellikleri
1)Olağanüstü olaylara ve kişilere yer verilir.
2)Destanların söyleyeni belli değildir.
3)Bir milletin ulusal törelerini,inançlarını ve değerlerini yansıtır.
4)Destan kahramanlarına tarih sayfalarında rastlanabilir(Oğuz  Kağan Destanı-Mete Han)
 Destanlar Doğal ve Yapma Destanlar Olmak Üzere İkiye Ayrılırlar
A)Doğal Destanlar:Milletlerin ilkel çağlarında kendiliğinden oluşan,ait olduğu milletin vicdanında derin izler bırakan bir olayın nesilden nesile aktarılarak- hayal gücü de katılarak-anlatılmasıdır.Anonim özellikler gösteren bu destanlar derlenip şekillenir.
1)İlyada ve Odysseia(Homeros)
2)Şehname(Firdevsi)
3)Kalevala(Lönnört)
4)Nibelungen(Wagner):Almanların
5)Ramayana:Hintlilerin
6)Chasenderolant:Fransızların
7)Oğuz Kağan,Türeyiş
 B)Yapma Destanlar:Yeni ve yakın çağlarda,herhangi bir tarihi olayın bir şair tarafından yazılmasıyla oluşan destanlardır.
1)Vergilius(Aeneis,Latin Edb.),
2)Çılgın Orlando(İtalyan şair,Ariosto):
3)Kurtarılmış Küdüs(Tasso):
4)Kaybolmuş Cennet(Milton):
 TÜRK DESTANLARINDA MOTİFLER
 1-KÖK-BÖRİ: Totem devri yaşayan Türklerin totemi bozkurt, destanlarda hayat ve savaş gücünü temsil eder. Bozkurt, destanlarda Tanrı kurt ,anne kurt, ordular önünde yürüyen kumandan olarak geçer.Türkler bozkurta önce Tanrı diye tapmışlar, sonra kendilerinin bozkurt soyundan geldiklerine, böylelikle birer bozkurt olduklarına inanmışlardır.
2-IŞIK: Bu motif destanların kuruluşunda kutsiyetten kaynaklanan hayat verici bir özelliğe sahiptir.Destanların büyük kahramanları; bu kahramanlara kadınlık ve mukaddes Türk çocuklarına annelik yapan kadınlar ilahî bir ışıktan doğarlar.Şamanist inanca göre yerden on yedi kat göğe doğru gittikçe aydınlanan bir nur âlemi vardır ki bunun on yedinci katında bütün göz kamaştırıcı ışığıyla Türk Tanrısı oturur.Yeryüzünde iyilik yapan ruhlar da bir kuş şeklinde bu nur âlemine uçarlar.
3-RÜYA: Destanın bütününü etkileyen ve destan kahramanlarının hareket alanını belirleyen bir motiftir.Bir mücadele üzerine kurulu destanlarda kazanılacak başarı veya yaşanacak bir felaket düş yoluyla önceden öğrenilir. Kadercilik anlayışı düş motifiyle destanlarda işlenir.
4-AĞAÇ: Destanlarda ağaç motifi üç yönüyle yer alır: Sığınak (Oba), Ana ya da Ata, varlığı, devleti temsil eden sembol.İnsanlığın yaratılışı hakkındaki Türk düşüncesine göre Tanrı, yeryüzündeki dokuz insan cinsini, bu insanlardan önce yarattığı dokuz dallı ağacın gölgesinde barındırmıştır.
5-KIRKLAR:Bu motif, kahramanlar etrafındaki gücü temsil eder.Kırk sayısı bazı eşya ve davranışları sınırlar.Oğuz Kağan’ın kırk günde yürümesi, konuşması gibi.Kırk sayısı görünmez aleminden gelen koruyucu, güç verici kutsiyete erişmiş şahısları da simgeler.
6-AT: At destanlarda önemli bir konuma sahiptir. Bunun temelinde göçebe kültürün yarattığı zorlayıcı koşullar vardır.Ata bir tür dinsel totem özelliği kazandıran şamanist inançtır. At, kahramanın başarıya ulaşmasında en etkin güçtür.Sahibini korur, ona yol gösterir, tehlikelere karşı uyarır.
7-OK-YAY: Destanlarda maden isimlerinin sıkça geçmesi Türklerin savaşçı bir ulus oldukları kadar savaş aracı üretmede de usta olduklarını gösterir.Destanlardaki maden isimleri tamamiyle Türkçe’dir.Bu da Türklerin çok eskiden beri madencilikle uğraştıklarının delilidir.Ok- yay motifi destanlarda sadece savaş aracı olarak geçmemiş,Türk üstünlüğünü ifade etmiş, hukuki bir sembol haline gelmiştir.
8-MAĞARA: Bu motif destanlarda sığınak ve ana karnını temsil eder.Bazen de ilahî buyruğun tebliğ edildiği yer olarak karşımıza çıkar.
9-AK SAKALI İHTİYAR: Destanlarda hakanların akıl danışıp öğüt diledikleri gün görmüş yaşlılar vardır.Derin tecrübeli bu kimseler, geç hakanlara yol ve iz gösterirler.Bu, Türklerin alimlere mukaddes insan gözüyle bakıp ilme değer verdiklerini gösterir.
10-YADA TAŞI: Bu taş destanlarda millî birlik ve bütünlüğü, halkın mutluluğunu ve devletin idealini temsil eder.Bu taş ülkeden çıkarıldığında birlik ve bütünlük bozulur ve kıtlık baş gösterir.
METİN SORULARI
 1-Destanda Oğuz’un vücudu hayvanlar aleminden alınma benzetmelerle tasvir edilmiştir. (MEB, TE2 Syf. 32).Bunun sebebini açıklayınız.
 2-Oğuz Kağan destanında Oğuz’un doğumundan gençliğine kadar olan bölüm çok kısa anlatılmıştır (MEB, TE 2 Syf. 32). Bunun sebebi nedir? İlk dönem Türk toplum hayatını da göz önünde bulundurarak açıklayınız.
  3-Dede Korkut kitabında söylendiğine göre, eski Türk toplumunda çocuk, kuvvetli ve cesur olduğunu ispat ettikten sonra ad alıyor, sosyal bir şahsiyet haline geliyordu. Destanda Oğuz kuvvetli ve cesur olduğunu nasıl ispat ediyor?
 Ben sizlere oldum Kağan
Alalım yay, dahi kalkan
Talih bize olsun nişan
Bozkurt sesi olsun Uran(1)
Demir kargılar bir orman
Avlakta yürüsün kulan(2)
Daha deniz, daha Muran(3)
Gün Tuğ(4) olsun, Gök Kurıkan(5)
 5-Oğuz’un kağan olduktan sonra söylediği yukarıdaki türküyü açıklayınız.
 6-Yapma Destanlar hakkında bilgi verin?
 7-Türk Destanlarında görülen motifler nelerdir?
 8-Balbal nedir? Araştırınız.
 9-Aşağıda destanlarla ilgili verilen bilgilerin doğruluğunu değerlendiriniz.
- Tarihin bilinmeyen devirlerini yansıtması (  )
- Manzum olması (  )
- Sözlü geleneğe bağlı olması (  )
- Tamamen tarihi gerçekleri yansıtması (  )
-   Kahramanların olağanüstü özelliklere sahip olması (  )
 NOT: Tarih-i Oğuzan ve Türkân’a (Reşideddin-Camiü’t-tevârih) göre Oğuz’un ilk ceddi Hz. Nuh’un oğlu Yasef’dir. Hz. Nuh, yeryüzünü oğulları arasında bölüştürdüğü zaman, Türkistan’ı büyük oğlu Yasef’e vermiştir. Yasef’in Türkçe adı Olcay Han’dır. Olcay Han göçebedir. Yaylak ve kışlağıTürkistan’dadır. Olcay’ın oğlu Ohib Yavku Han’dır. Onun dört oğlu vardır. Oğuz, bunlardan Kara Han’ın oğludur. (Mehmet KAPLAN, Tip Tahlilleri, Dergah Yayınları)
 3. YAZILI EDEBİYAT
Türklerin yazılı eserler ortaya koymasıyla başlar. Yazılı Türk edebiyatının, bugün elimizde sağlam vesikaları bulunan başlangıcı M.S. VIII. asra aittir. Bu vesikalar ilk ulusal alfabemiz olan Gök-Türk yazısıyla yazılmış Gök-Türk yazıtlarıdır. Yazıtlardaki alfabenin işlenmişliğine bakılırsa bu yazı dilinin çok eski çağlarda da kullanılmış olması muhtemeldir. Nitekim V. asırda yazıldığı söylenen ve Kırgızlara ait olduğu bilinen Yenisey Yazıtlarında da aynı alfabenin kullanıldığı görülmektedir.
 Bu dönemi Göktürk ve Uygur dönemi eserleri olarak iki grupta inceleyebiliriz.
 1) Göktürk (Orhun) Yazıtları (VIII. yy
Göktürk Kitabeleri, VIII. Yüzyılda yazılmıştır. Türklerin ilk yazılı örnekleridir. Avrupa’da ilk yazılı eserlerin XII. Yüzyıla ait olduğu düşünülürse, Türklerin çok eski bir edebi geçmişe sahip oldukları daha iyi anlaşılır.
Türkler ölenlerin ardından onların yaptıklarını, başarılarını, kişiliğini öven taşlar dikerlerdi. Bu taşlara genel bir deyimle “balbal” denirdi. Abidelerde  ölen kişinim yaptıkları kendi ağzından anlatılır, böylece sonsuzluğa ulaşacağı sanılırdı. Bu nedenle bu taşlara bengi taş adı verilmektedir.
 Göktürk Kitabeleri, Tonyukuk, Kül Tigin ve Bilge Kağan adlarına dikilen üç abideden oluşmaktadır.
 Taşların ilki, Göktürklerin dört hakanına vezirlik yapan Bilge Tonyukuk tarafından 720 tarihinde diktirilmiştir. Yazılar kendisine aittir.
 Diğer iki kitabe, birinciden daha  güzel ve zengin bir dille yazılmıştır. Bunların da yazarı Yoluğ Tigin adlı bir Türk edibidir. Onun yazdığı taşlar, Çinlilere karşı açtığı istiklâl savaşıyla  Göktürk devletini yeniden kuran Kutluk Han’ın oğulları Bilge Kağan ile Kül Tigin adlarına dikilmiştir. Kül Tigin abidesinin dikilişi, m.s. 732, Bilge Kağanabidesinin dikiliş m.s. 735’tedir. Abideler sahiplerinin ölümünden birer sene sonra dikilmiştir.
 Göktürk Kitabeleri, Göktürkler devri Türk tarihinin en önemli tanığıdır. Kitâbelerde Türklerin Çinlilerle yaptığı mücadelelere geniş yer verilmektedir. Beylerin ve halkın Çinlilere olan hayranlıkları sonucu devletin dağılıp milletin esir olduğu belirtilmektedir. Buna karşılık, kültürel kimliğe çıkıp, birlik ve beraberlik içinde hareket ettiklerinde yeniden bağımsız bir devlet kurmayı başardıkları anlatılmaktadır.
 İltiriş Kutluk Han Çinlilerden kaçarak Türk birliğini sağlamış. Öldüğünde çocukları (Bilge Kağan,Kül Tİgin) küçük olduğu için yerini kardeşi Kapagan almıştır. Birliğin tehlikeye girdiği anlarda Bilge Kağan, kardeşi Kültigin’in yardımıyla hakanlığa geçmiş, Çinlilere karşı başarılı savaşlar vererek Çin’i haraca bağlamıştır.
 Göktürklerin kullandığı yazıda 38 harf bulunuyor. Bu yazı da birçok bakımdan milli çizgiler taşımaktadır.
İşareti “OK – UK” diye okunur ve “OK”a benzemektedir.
İşareti “YA” diye okunur ve “YAY”a benzer.
 İşareti “EB –B” diye okunur “Eb –Ev dedikleri çadıra benzemektedir.
 Göktürk Kitabeleri kaynı zamanda tarih, hatıra ve nutuk (hitabet) türünün ilk örnekleridir. Kitabelerde görülen sanatkâ    rane üslûp, Türklerin VIII. Yüzyıldan önce de gelişmiş bir edebiyata ve yazı diline sahip oldukları görülmektedir.
 ): Bunlarda Çinlilere karşı bağımsızlık savaşı yapan, Türk bütünlüğünü yeniden kurmak için içte ve dışta yaşayan Göktürklerin hikayesi anlatılır. Bu abideler 38 harfli olan Göktürk alfabesiyle yazılmıştır. Bunlardan en önemli olanları üç tanedir.
a) Bilge (Vezir) Tonyukuk Yazıtı (720-725): Dört bakana vezirlik etmiş olan Tonyukuk tarafından yazılmıştır. Daha çok Çinlilerle yapılan savşlar anlatılmaktadır.
b) Kül Tigin Yazıtı (732): Göktürk hakanı olan Bilge Kağan kardeşi Kül Tigin’in ölümü üzerine bu abideyi dikmiştir.
c) Bilge Kağan Yazıtı (735): Göktürk hakanı olan Bilge Kağan’ın ölümünden sonra yazdırılmış birabidedir. Son iki yazar daha çok dönemin olaylarından , törelerinden ve Bilge Kağanın ulusuna dilediği iyi dileklerden söz eder.
* “Türk” adının geçtiği ilk yazılı belge ve Türk edebiyatının ilk yazılı örnekleri olan Göktürk abidelerindeki yazılar Prof. Thomsen ve Radloff tarafından okunmuştur.
 2)Uygur Dönemi Eserleri: Göktürk devletinin yıkılmasından sonra kurulan Uygur hanlıklarından kalma eserlerdir. Daha çok Buddha ve Mani dininin esaslarını anlatan metinlerdir. Bunlar Turfan yöresinde yapılan kazılarda ortaya çıkarılmıştır. Uygurların kağıda kitap basma tekniğini bildikleri anlaşılmaktadır. Dönemden kalma birçok hikayenin yanında “kökünç” denilen bir tür ilkel tiyatro eserleri de vardır. Uygurlar bu eserleri 14 harfli Uygur alfabesiyle yazmışlardır.
 METİN SORULARI
“Türk Oğuz begleri! Budun! Eşiding:
Üze tengri basmasar, asra yir telinmeser, Türk budun, ilingin törüngin kim artadı?”
(Türk Oğuz beyleri!  Milleti! İşitin:
Üstte gökyüzü çökmezse, altta yeryüzü delinmezse, Türk milleti ilini töreni kim bozabilir?” (Göktürk Kitabeleri)
1-Yukarıdaki cümlelerin söyleniş biçimine dikkat ederek Göktürk Kitabelerinin daha çok hangi türe yakın olduğunu söyleyebiliriz?
 “Türk beyleri, milleti, bunu işitin! Türk milletini toplayıp il tutacağını burada vurdum. Yanılıp öleceğini yine burada vurdum. Her ne sözüm varsa ebedî taşa vurdum.” (Göktürk Abideleri)
2-Göktürk Kitabeleri’ne “Bengi taş” (edebi taş) denmesinin sebebi nedir?
  3-Bu yazıları kime yontturmuş? (MEB, TE 2 Syf. 44).
 4-Kağan millet için neler yapmış? (MEB, TE 2 Syf. 44).
 5-Metinde nutuk özelliği taşıyan cümleleri bulunuz.
 6-Aşağıda Göktürk   Yazıtları için verilen bilgilerin doğruluklarını değerlendiriniz.
- Türk Edebiyatının ilk yazılı ürünleridir.(  )
- VllI. yüzyıla aittirler. (  )
- Göktürk alfabesi ile yazılmışlardır.(  )
- En önemli üç tanesi; Bilge Kağan, Kültigin ve
Vezir Tonyukuk adına dikilmiştir. (  )
KOMPOZİSYON ÇALIŞMASI
 Bilge Kağanın Türk milletine söylediklerinde, bugün için geçerli olan görüşleri tespit ederek kendi görüşlerinizi yazınız. Metni, Atatürk’ün Onuncu Yıl Nutku ile karşılaştırınız.  Düşüncelerinizi yazınız.
TEST SORULARI
 1.Orhun Abideleri için verilen aşağıdaki bilgilerin hangisi doğrudur?
A)8.yüzyılda yazılmıştır. Uygurların tarihini aydınlatır.
B)6.yüzyılda yazılmıştır. Göktürklerin tarihini aydınlatır.
C)8.yüyılda yazılmıştır. Göktürklerin tarihini aydınlatır.
D)11.yüzyılda yazılmıştır. Karahanlılar dönemini aydınlatır.
E)11.yüzyılda yazılmıştır. Uygurlar dönemini aydınlatır.
 2.Aşağıdakilerden hangisi destanların bir özelliği değildir?
A)Sözlü gelenekle, nesilden nesile aktarılır.
B)Milletlerin hayatını derinden etkileyen olayları, olağanüstü özellikler katarak anlatır.
C)Halkın hayatında derin iz bırakmış bir olay ve bu olayları yaratan kahramanın olması gerekir.
D)Hepsi nesir şeklindedir.
E)Olağanüstü özelliklerin yanında,gerçeğe ait unsurlarda içerir.
 3.Aşağıdakilerden hangisi Sagu’nun divan edebiyatındaki karşılığıdır?
A)Mesnevi      B)Ağıt    C)Rubai   D)Mersiye     E)Kaside
 4-Sagularla ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) İslamiyet öncesi Türk Edebiyatı ürünüdür.
B) Yuğ adı verilen cenaze törenlerinde okunur.
C) Ölen kişinin ölümünden duyulan üzüntüyü dile getirir.
D) Hece vezniyle ve dörtlüklerle yazılır.
E) Şekil olarak kıtalara benzerler.
 5.”Atasözü” kelimesinin karşılığı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sagu       B) Destan     C) Ozan   D) Şaman   E) Sav
 6.Aşağıdakilerden hangisi tamamıyla Türk destanlarından oluşturulmuştur?
A) Göç- Bozkurt – Ramayana- İgor
B) Gılgamış-Manas-Türeyiş- Kalevela
C) Şu- Bozkurt-Ergenekon-Oğuz Kağan
D) Bozkurt-Şu-Şinto-Şehname
E) İlyada-Gılgamış-Mahabarata-Türeyiş
 7.Aşağıdakilerden hangisi İslamiyet öncesi Türk edebiyatının özellikleri arasında yer almaz?
A) Dil, saf Türkçe olup yabancı etkilerden uzaktır.
B) Eserler genellikle anonimdir.
C) Eserlerin tamamında milletin ortak duygu ve düşünceleri   hakimdir.
D) Şiirde genellikle dörtlük kullanılır ölçü ise hecedir.
E) İslamiyet öncesi Türk Edebiyatında  nesirdeki iç kafiyeye  “seci” denir.
 8.Türklerin cihana hakim olma düşüncesi ilk kez hangi eserde dile getirilmiştir?
A) Kutadgu Bilig’de                                B) Divan-ı Lügati’t-Türk’te
C) Orhun Abideleri’nde                          D) Savlarda
E) Manas’ta
 9.Aşağıdaki terimlerden hangileri tamamıyla İslâmiyet  Öncesi Türk Edebiyatına aittir?
A) Sagu, Ninni, Semai, Ağıt,            B) Sav, Sığır, Gazel, Atasözü,
C) Koşuk, Yuğ, Sagu, Destan,        D) Sav, Destan, Semai, Koşuk,
E) Kopuz, Manas, Ağıt, Ozan
 10.Orhun Abideleri için verilen aşağıdaki bilgilerin hangisi doğrudur?
A) 8.yüzyılda yazılmıştır.Uygurların tarihini aydınlatır.
B) 6.yüzyılda yazılmıştır.Göktürklerin tarihini aydınlatır.
C) 8.yüzyılda yazılmıştır.Göktürklerin tarihini aydınlatır.
D) 11.yüzyılda yazılmıştır.Karahanlılar dönemini aydınlatır.
E) 11.yüzyılda yazılmıştır.Uygurlar dönemini aydınlatır.
 11.Aşağıdakilerden hangisi destanların bir özelliği değildir?
A)Sözlü gelenekle,nesilden nesile aktarılır.
B)Milletlerin hayatını derinden etkileyen olayları,olağanüstü özellikler katarak anlatır.
C)Halkın hayatında derin iz bırakmış olayları yaratan bir kahramanın olması gerekir.
D)Hepsi nesir şeklindedir.
E)Olağanüstü özelliklerin yanında,gerçeğe ait unsurlarda içerir.
 12.Aşağıdakilerden hangisi “Sagu”nun Divan Edebiyatındaki karşılığıdır?
A)Mesnevi    B)Ağıt    C)Rubai      D)Mersiye    E)Kaside
 13.Aşağıdakilerden hangisinde İslâmiyet öncesi sözlü edebiyatla ilgili bilgi yanlışı vardır?
A) Kahramanlık türündeki lirik şiirlere koşuk, ağıl tü­ründeki şiirlere ise sagu denir.
B) Dini törenler Şaman, Kam, Baksı, Ozan adını alan ki­şilerce yönetilir.
C) Büyücülük, müzisyenlik gibi nitelikleri olan şairler şiir­lerini kopuz eşliğinde söylerler.
D) Sürek avlarına “sığır”, ziyafet törenlerine “şölen”, yas törenlerine “yuğ” adı verilir.
E) Sözlü edebiyatımızın ilk ürünleri, Dede Korkut Hikâyeleridir.
 14.Aşağıdakilerden hangisi, İslamiyetten önceki Türk şii­rinin bir özelliği değildir?
A)Şiirler saz eşliğinde söylenir.
B)Hece ölçüsü kullanılır.
C)Genellikle zengin kafiye kullanılır.
D)Benzetmelerde tabiattan yararlanılır.
E}Nazım birimi dörtlüktür.
 15Aşağıdakilerden hangisi Orhun Yazıtları’nın özellikle­rinden birisi değildir?
A) Göktürk yazısı ile yazılmış ve Doğu Göktürklerin tari­hi anlatılmıştır.
B) Türklerin Çinliler’e karşı kazandığı zaferi Ölümsüzleş­tirmek için VIII. yüzyılda yazılmıştır.
C) ilk defa XIX. yüzyılda Danimarkalı dil bilgini Thomsen tarafından çözülüp okunmuştur.
D) Sağlam, kuvvetli ve güzel bir Türkçe ile birlikte ya­bancı kelimelere de sık sık yer verilmiştir.
E) Önemli anıtlar Bilge Kağan, Kül Tigin ve Tonyukuk adına dikilen anıtlardır.
 16.Aşağıdakilerden hangisi İslamiyet öncesi Türk destanlarından değildir?
A) Saltuk Buğra Han Destanı     B) Alp Er Tunga Destanı
C) Oğuz Kağan Destanı             D) Türeyiş Destanı
E)  Ergenekon Destanı
 17.Aşağıdakilerden hangisi bir “doğa! destan” değildir?
A) Göç Destanı             B) Alp Er Tunga Destanı
C) Şu Destanı              D) Genç Osman Destanı E) Ergenekon Destanı
 18. İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı Dönemi sözlü ürünlerinden ”Sağu” ite ilgili, aşağıdaki cümlelerden hangisinde bir bil­gi yanlışı  vardır?
A)Nazım  birimi dörtlüktür,  7′li  hece ölçüsüyle söylenmiştir.
B)Sevilen bir kimsenin ölümünden sonra yapılan ve “yuğ” denilen dini yas törenlerinde söylenen şiirlerdir.
C)Bu şiirlere Halk edebiyatında “ağıt”, Klasik Türk edebiyatı nazmında “mersiye” denilmiştir.
D)ilk defa Yusuf Has Hacip tarafından Kutadgu Bilig’de yazıya geçirilmiştir.
E)”Sağu’larda ölen kimsenin değeri, yaptıkları, geride kalanların duydukları acılar anlatılmıştır.
 19.Aşağıdakilerden hangisi İslâmiyet’ten önceki sözlü Türk Edebiyatı ürünü değildir?
 A) Koşuk     B)Sagu    C) Varsağı     D) Destan   E) Sav
 20.Aşağıdakilerden hangisinde bilgi yanlışı yapılmıştır?
A)Göktürk alfabesi 38 harfli ilk ulusal alfabemizdir.
B)Tarihte ilk defa Türk adını kullananlar Göktürklerdir.
C)Göktürk yazıtlarında dil yabancı tesirlerden uzak sade bir dildir.
D)Göktürk yazıtlarını okumayı ilk başaran Danimarkalı Prof. Thomsen’dir.
E)Göktürk yazıtları VI. Asırda Kültigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk adlarına dikilmiştir.
                                                                                             Alp KISA
devamını okuyunuz... >>

Yazar – Eser eşleştirmeleri(Edebiyat etkinliği)


YAZAR – ESER ALIŞTIRMALARI

Aşağıda verilen açıklamaları soldaki adlarla eşleştiriniz.
Git Bahar            (    ) 1.Kurtuluş Savaşı’na karşı çıkan yazılarından dolayı sürgüne gönderilen Milli edebiyat dönemi yazarı                              
Ashab-ı Kehfimiz          (    ) 2.İşgal yıllarında İstanbul’daki yöneticilerin çıkarcı tutumlarını işleyen roman                          
Dağa Çıkan Kurt       (     ) 3.Hitabetlerini Dağ Yolu adlı yapıtında toplayan,Türkçülük akımının yaygınlaşmasında rol oynayan yazar                                                
 Atatürk                 (     ) 4.Ahmet Haşim’in, ününün gelişmesini sağlayan ilk şiir    kitabı                                                                                                 
Ok                 (    ) 5.Ahmet Haşim’in makale ve söyleşilerini topladığı kitabı                                 
Genç kalemler    (    )  6. Hüzünlü bir aşk öyküsünü işleyen,süslü bir dille yazılmış, Fecr-i Ati  romanı                        
 M.Fuat Köprülü          (    )  7. Halide Edip’in Kurtuluş Savaşı yıllarında yazdığı   öykü kitabı                                                               
Kalpaklılar         (    ) 8. Halide Nusret  Zorlutuna’nın  yazdığı şiir                                                            
Ahmet Celal              (    ) 9.  Ömer Seyfettin’in  döneminin sosyal olaylarını,siyasal akımlarını anlattığı romanı                                               
Ahmet Rasim             (    ) 10. Edebiyat tarihimizi bilimsel anlamda ilk araştıran,inceleyen Milli edebiyatçımız 
Geçtiğim Yol         (    ) 11.Yakup Kadri’nin biyografi türündeki yapıtı                                                                      
Sermet (  ) 12. Refik Halit Karay’ın mizah türündeki eserlerini yazarken kullandığı takma ad                                                           













devamını okuyunuz... >>

DİVAN EDEBİYATI UYGULAMALI SORULAR


a. Divan edebiyatı temeli ……………..…… ve …………………… edebiyatının
üzerine kurulmuştur.
b. IX. yüzyıldan itibaren ………………………………. etkisi altına giren
Türkler de aynı uygarlık ve kültür çemberi içine katılmış ve gelişen bu
edebiyat Türk ülkelerine de kısa sürede yayılmıştır.
c. Böylece ortak inanç ve düşüncenin oluşturduğu ürünler, Đslamlığı
kabul eden bu ülkelerde, özellikle Türklerde u……………………… özellikler,
edebiyat bir yana bırakılarak yeni bir edebiyatın gelişmesine yol açmıştır.
d. Divan edebiyatına Yüksek ……..…….. Edebiyatı, H……………. Edebiyatı,
Klasik Türk Edebiyatı gibi adlar da verilmektedir. Ancak şairlerin şiirlerini
“…………..….……” adı verilen bir kitapta toplamaları nedeniyle, genellikle
“Divan Edebiyatı” diye bilinir.
e. Divan edebiyatı, temel kaynaklar bakımından K………….., h….………..,
peygamber, evliya olayları, ………………ve………….….. mitolojisi, tasavvuf,
mistik ve gerçek bilgiler ve yerli öğeler gibi çoğunlukla Đslamlığa bağlıdır.
f. Divan edebiyatı, Türklerin, ……….……………. yüzyıllar arasında
…………………………….’da yarattıkları İslam kültürünün ortak özeliklerini
yansıtan, geniş ölçüde Arap ve Fars edebiyatının etkisini taşıyan yazılı
edebiyat türüdür. Divan edebiyatı tanımı tümüyle
A………………….……T……………….………… özgüdür.
g. Şiir ve düzyazı alanındaki en eski örnekler …………….…….  yüzyıldan
kalmıştır.
h. Tarihsel süreçte ……………dışı ve  dini-tasavvufi olmak üzere iki
kolda gelişti.
XII.yüzyıla gelindiğinde, saray, konak, medrese ve halk arasında değişik
sanat ve edebiyat anlayışları kendini gösterir. Çağın genel çerçevesi
içerisinde ………………….…… bilim dili; ………………..…….,kültür ve sanat
dilidir. O……………………..…….. denilen bir karma dilin yanında; arı(saf)
Türkçeyi kullanan halk şairleri de var. Divan edebiyatı bütün yazılı
edebiyatlar gibi iki ana kolda gelişme göstermiştir: …………………………..
ve ………………….…………..
DİVAN EDEBİYATININ ÖZELLİKLERİ
1. Dil, …………………….. ve ………….………… kelimelerle ve bu dillerin dil
kurallarıyla dolu ……………….………………. denilen bir yazı dilidir.
Türkler bu edebiyatı ………………….…….……………öğrenir.
2. Bu edebiyat, m…………………. kültürüyle yetişen aydın şairlerin Arap ve
Đran edebiyatını ……….…….. alarak oluşturdukları klasik bir edebiyattır.
3. Divan Edebiyatının  kaynakları din, tasavvuf, Kuran, hadis,
peygamber hikayeleri, evliya menkıbeleri , İran ve  İslam mitolojisi,
XIII. yüzyılından sonra yerli yaşam, günlük olaylar... olmuştur.
4. Şiirlerde aşk, şarap , din ve ahlak ile ilgili so………………  kavramlar
işlenmiştir. Şiirlerin kişi ve toplum yaşayışı ile ilgili gerçeklere, doğaya
ilgileri …………….. Divan şiirinde …………….….ön plandadır. Aşk anlayışı
çağın mutlak hükümdarlık sistemine ve  tasavvuf düşüncesine
dayanır.  Sevgili, mutlak iktidar sahibi, zalim, vefasız;  aşık ise acı
çeken, sevgiliye kavuşamayan, bahtsızdır. Şairler için anlatılmak
istenen platonik aşktır.
5. Divan şiirinden  kaderci bir dünya görüşü egemendir. Şairler,
dünyanın geçici olduğundan, feleğin cevrinden, zamanın
kötülüğünden yakınırlar.
6. Arap nazmının ölçüsü olan ………….………….. ölçüsü kullanılmıştır.
Kafiye ise genelde ……….………… ..veya …………………………kafiyedir.
7. Divan edebiyatında  nazım birimi ……………………... ve beyitlerin
kümelenmesiyle oluşan  "………………….."lerdir. Düşünceler mutlaka
bir beyit içine tamamlanmalıdır. Beyitler arasında  konu birliğinin
bulunması şart ……………….…………. . Konu bütünlüğü …………………….
……………………………. önem verilir. Her beyit ayrı ayrı güzel,
mükemmel ....................................
8. Çoğu Arap ve Fars edebiyatlarından alınan …….………..,
……………………., ……………….……., rubai, mesnevi, terkib-i bent v.b.
değişmez nazım biçimleri kullanılmıştır.
9. Duygular, düşünceler ve kavramlar, tüm şairler tarafından ortaklaşa
kullanılan “………………………….”larla ifade edilmiştir.
10. Bu dönem sanatçıları, şiirlerini  sanat güçlerini göstermek için
kullanmışlar, anlamdan çok  şekil ve ifade özelliklerine önem
vermişlerdir. Sanat kaygısı her zaman ……………………………… önce
gelir. Şairlerin ustalığı, söz sanatlarını  ustaca kullanmalarıyla
belirlenir. Asıl hüner aynı konuyu (aşk, ayrılık v.b) en güzel şekilde,
en sanatlı, en yoğun işlemektir.  Bu yüzden divan şiirinde
na…………….…………..………. yaygındır.
11. Đşlenen konular genel olarak, aşk, şarap, kadın, güzellik, tabiat,
din ve tasavvuf, rindlik, münacaat, na’t, methiye, hicviye, mersiye gibi
konuları  ortaklaşa işlemişlerdir. Şair bu konuların dışına çıkmakta
……………….......... Az da olsa ……….……….konuları işleyenler vardır.
12. Seslendiği  çevre ………………..………….. Halk zevki ve
düşüncesinden ………………………………...
13.Divan edebiyatında genellikle şiir türleri kullanılmış,  düzyazı
…………………………..……..
* Düzyazıda tarih, coğrafya, fıkıh, biyografi... gibi konular işlenmiştir.
* Divan edebiyatında biyografiyle benzerlik gösteren düzyazılara
"……………………….………………
 * Divan şiirinde düzyazıların toplandığı eserlere "………………………..….
* Divan edebiyatında Hz. Muhammet'in hayatını anlatan eserlere
"………………..
*   Günlüğe benzer yazı türüne "………………..……………" denir.
15. Klasik edebiyatta çeşitli  konular ele alınmıştır. Şiirler işledikleri
konulara göre şöyle adlandırılmışlardır:
a)Allah’ın birliği konusunda yazılanlar ……………………..,…
b)Allah’a yakarış şeklinde olanlar ……………………………..
c)Hz. Muhammed’i övmek veya onun şefaatini istemek için yazılanlar
…………………..….....
d)Din ve tarikat ulularını veya herhangi bir büyüğü övmek için
yazılanlar …………………….….
e)Kişilerin kusurlu ve eksi yönlerini ele alarak oları yermek için
yazılanlar …………………….…
f) Hz. Muhammed’in doğumu ve mucizeli hayatını anlatanlar
………………………….…….
g)Ölüm korkusunu işleyerek, ölen kişinin ardından duyulan üzüntüyü
belirtmek için yazılanlar ise ………………….………… adını almışlardır.
KURULUŞ DÖNEMİ (XIII.yy - XV.yy'ın ilk yarısı)
13.yy
Bu dönemde sözü edilmesi gereken en önemli olay, ………………….
çevirilerdir. Fars şiirinin doruklarından sayılan  Sadî,  Feridüddin
……………..., N…………….…. ‘den çeviriler, Divan şiirinin biçim ve özünün
belirmesinde önemli rol oynadı.
Đlmini, ………………………….  Tebrizi adlı hocasından
aldığı duygu ve tasavvufla birleştiren……………….……… XIII.yüzyılda
Konya’da yaşamıştır. Birkaç Türkçe beyit dışında, tüm şiirlerini
……………..…….. ile yazan en ünlü tasavvuf şairidir. M……….………..,
D…………..-ı Kebir, Fihi………………..…………. tanınmış eserleridir.
Oğlu ………………………………..…. de tasavvufi konuları işleyen bir
şairdir. R…………………………..eserinde çalgıları  sembolik olarak
konuşturur. Đbtida-………..…….. ve Đntiha-name mesnevilerinde dinitasavvufi konuları işler. Farsça şiirleri de olmakla birlikte Türkçe şiirleri daha çoktur. Mevleviliği yayar.

2. Dönemin diğer tasavvuf şairi Hoca ………………..…….Fakîh,
……………………………………. Đsimli 47 beyitlik kasidesi ünlü.  
Anadolu’da ilk Y………….………u Z………………. mesnevisinin yazarı
……………………..… Hamza da bu yüzyılda.
………………………..………,din ve tasavvuf konularını bir yana iterek
beşeri aşkı işleyen, Anadolu’daki  ilk …………….…………. gazelleri yazdı.
………………………………………………….adlı bir eseri de var.
14.yy
14.yy.da edebiyat dili olarak Farsça’nın kabul edilmesi terk
edilmiş, ………………………. dönüş hareketi hızlanmıştır. Türkçeyi bir sanat
dili haline getirmek isteyen  Kırşehirli şair, bilim adamı
………………..………….dir. F.Attar'dan genişleterek eklemeler yaparak
çevirdiği………………………………….…………… (Kuş Dili) adlı mesnevisinde,
tasavvuf felsefesinin temel ilkelerini anlattı.
Anadolu'da H………………..…….. yayılmasında büyük rolü olan ve
düşünceleri şeriata aykırı görülerek öldürülen ………………..……………
yalın A……………….……… Türkçesiyle etkileyici, lirik bir anlatımla
tasavvuf konularını geniş kitlelere yaymaya çalıştı.
………………………….. nazım türünü ilk deneyenlerdendir.
Sivas ve dolaylarında (…………………….. Beyliği) hükümdarlığını ilan
eden …………………….………………., siyasal hırsını, ince mazmunlarla örülü
tasavvuf konulu ………..…………..ları ile, bu nazım türünün Anadolu’da
kurucusudur. Heceyle ve aruzla, Azeri şivesiye Türkçe Divan’ı var.  
Devrin Türk dili için çalışan diğer şairi ………………………..
Paşa’dır. Çağdaşı, hemşerisi ………………….…………. gibi sadece Türkçeyi
kullanmakla kalmamış, onu  geliştirme şuurunu da taşımıştır. Şiir ve
düzyazı türündeki yapıtlarıyla, özellikle Türkçenin bilim ve sanat dili
olarak gelişmesine katkıda bulundu.
Onun en tanınmış eseri ……………………………………..………... adlı,
on iki bin beyitlik, yüz öykü içeren  tasavvufi didaktik mesnevisidir.
Mevlana’nın  Mesnevi’sinden esinlenmiş görünen şair, ayrıca Yunus
tarzı heceyle şiirler de yazmıştır.
Bursa’da yaşayan yüzyılın en büyük divan
şairi…………………………………..dir. Tıp, astronomi ve geometri bilgini,
tamamen  din-dışı konularda lirik şiirler yazmış, İran edebiyatını
yakından takip etmiştir. Dili önceki sanatçılara göre daha sanatlıdır.
Divan’ı, ……………...…………u Hurşid mesnevisi ve Osmanlı padişahlarını
da anlattığı ………………………….adlı 8200 beyitlik, Büyük Đskender’in
hayatını anlattığı ve ilk Osmanlı tarihi sayılan …….……………….…............
15.yy
Bu devir, devletin gücünün hızla arttığı, Anadolu Türk birliğinin
sağlandığı, Đstanbul’un fethiyle  imparatorluk haline gelindiği bir
dönemdir. Üstelik bu asırda başa geçen hükümdarların kendilerinin de
şiirle ilgilenmeleri sanatçıların gelişmesini teşvik etmiştir.
II. Murat’ın “…………………….” Fatih’in “……………..……….”, II.
Bayezid’in “……………….……” mahlasıyla yazdığı Türkçe şiirler, ömrünün
büyük bir kısmını Avrupa ülkelerinde sürgün hayatıyla geçiren
…………………………………….. da, vatan hasretiyle yazdığı şiirlerde güçlü
bir sanatçı olduğunu göstermiştir.
Divan şiiri, bu yüzyılda Đran yerine Türkistan esintileri taşır: Ali Şir
Nevai, ………………………… Baykara ve ………………………… Cami
eserleriyle şairlerimizi etkilemiştir.
Đran'daki tasavvuf felsefesini ve Đran şiirinin inceliklerini iyi
bilen, Çelebi Sultan Mehmed'in, özel (göz)  hekimliğini yapan
………………………..,  tasavvuf şiiri geleneğinde kurucular arasında yer
aldı. Tokuzlu köyüne giderken yolda tımarın eski sahipleri tarafından
soyulmuş, uğradığı felaketi padişaha anlatmak için  ünlü
………………..……………..sini yazmıştır.  Fabl türü sayılan 126 beyitlik bir
mesnevi, didaktik ve alegorik  hiciv örneğidir. Eserde öküze özenip
boynuz umarken kulaklarını kaybeden eşeğin başına gelenleri anlatır.
Kütahyalı şairin H………………ü …………….. mesnevisi ve …………….’ı var.
Asrın diğer önemli şahsiyeti, çağında “Şairler Sultanı”
sayılan, Fatih’in hocası, sohbet arkadaşı, vezir
………………………...…………dır. Bu şair,  16. yüzyıl Divan şiirinin
mükemmel olacağını müjdeliyordu.  Kerem redifli kasidesiyle başını
kurtaran şair, dindışı gazel ve kasideleriyle sonraki şairleri etkilemiştir.
 ………………………..……………nazirecilik denen, beğenilen şiirlere benzer
şiir yazma sanatını son derece geliştirmiş, kendinden sonrakilere bunu
bir sanat olarak bırakmıştır. Bursalı şairin tek eseri Türkçe yazdığı
……………………..dır.
Asrın üçüncü büyük sanatçısı  ……………………………’dir.
Kastamonu’da nakkaşlık yapan şairin şiirleri Fatih’e kadar gelince, o,
şairi saraya almış ve ona katiplik görevi vermiştir. Halk içinde yetişen ve
önemli bir medrese eğitimi olmayan şair, şiirlerinde  yalın halk
Türkçesini kullanmıştır. Atasözleri ve deyimlerle, divan şiirine
………….……….. bir zevk getirmiştir. Bu yönüyle hem Baki hem Fuzuli
tarafından şiirlerine nazireler söylenmiştir. Sadece …………..……..’ı vardır.
Bu asrın, ünü çağları aşan ve eseriyle ölümsüzleşen diğer şairi,
Peygamberimizin doğumunu anlattığı “……………………………..………..….)”
adlı mesnevisi, şairinin adını (……………………………..…………...)
unutturacak kadar halka mal olmuştur. Bu türü o başlatmıştır, yüzlerce
örnek arasında en başarılısıdır.
15. asırda, Çağatay edebiyatında, Anadolu Türk
edebiyatını etkileyen şair, bilim adamı, adına eserler ithaf edilen,
kasideler sunulan devlet adamı, bilinçli bir  dil milliyetçisi
….…………….……….………………………………dir.
…………………..…………………………… adlı eserinde Türkçe ile
Farsça’yı karşılaştırmış ve Türkçe’nin fiiller, cinaslar bakımından
Farsça’dan üstün olduğunu söylemiş ve örnekleriyle bunu ispatlamıştır.
Bu eser  …………………………..………………..sonra ikinci önemli dil kitabıdır.
Bunlar dışında Türkçe dört Divan’ı vardır. Ayrıca edebiyatımızda ilk
………..…………… (beş mesnevi) yazmıştır. …….……………………………
adlı şairler tezkiresi, edebiyatımızda ilk tezkire  sayılır. Dostlarıyla ilgili
yazdığı hatıra yazılarıyla, nazım şekillerini tanıttığı edebiyat bilgileri
kitabıyla M…………..………E……………………….da birçok ilke imza atmıştır.
Sanatlı, yabancı kelime ağırlıklı, secili düzyazının kurucusu, ilk
temsilcisi …………………………………….,
…………………………………………………… eseri felsefe, tasavvuf ve ahlak
konularını işleyen bir Allah’a yakarış (m………………………..)metnidir.
Ünlü mutasavvıfların hayatını anlattığı …………….……………………………….
…………...alanında ilktir.
Didaktik bir eser olan  Kaabus-name’nin çevirmeni
……….......................................……  yalın, konuşma diline dayalı nesrin
ilk temsilcilerindendir.

OLGUNLUK DÖNEMİ(XVI. -XVIII.yy'ın ilk yarısı)
Bu dönemde, imparatorluğun tarihi gelişimine uygun  olarak edebi
sahada da en üstün seviyeye, altın çağa gelinmiştir.
16.yy
Şiirlerinde  Azeri Türkçesini kullanmıştır.  Đçinde
yaşadığı romantik hal,  Kerbela, onu ince ruhlu, ızdıraplı, hassas biri
yapmıştır. Arapça, Farsça ve Türkçe’yi çok iyi bilir; bu üç dilde
…………….……….. vermiştir. Bir  aşk ve ıstırap şairi olan Fuzuli’nin
elbette en çok kullandığı nazım şekli ……………………..…………. Đlahi aşkla
yoğrulmuş bu gazeller edebiyatımızın en lirik şiirlerindendir. Bağdatlı
şairin dili dönemindeki diğer şairlere göre daha ……………………..………..  
…………………’nin divanlarından başka nesirle yazdığı, Kerbela olayını
anlatan ………………………………………….……………. eseri,
……………………………….…………adlı  devrin yöneticilerini eleştiren
mensur mektubu ünlü. Türkçe  kasidelerinin en ünlüsü
Hz.Muhammed için yazdığı …………………;  Kanuni için yazdığı
………….……kasideleridir. Yine dini içerikli Enis’ül ……………… kasidesi var.  
Genceli N…………..’nin eserine nazire olarak yazdığı …………..………vü
……………..………... mesnevisi  beşeri aşktan ilahi aşka ulaşmayı
anlattığı ölümsüz eseridir. Edebiyatımızdaki yüzlerce örneği arasında en
başarılı olanıdır.
Tasavvuf içerikli diğer mesnevileri R………..……u Z………………..…..,
makus talihini hazırlayan Şah Đsmail’e sunduğu Beng u ………….………;
Saki………………., Şah u …………………..
Bağdatlı ………………….…, divan edebiyatında  toplumcu
sayılan bir şairdir. Toplumun aksayan yönlerini eleştirdiği
……………………….………………isimli hicvi. Dili yalın, sanat oyunları yoktur.
Tanzimat şairlerinden ……………………………….…………., ve
M……………………N……………..… bu şiire nazireler yazmıştır.
Baki’ye kadar Anadolu’da dönemin en ünlü şairi
……………….…………dir. Hafız-ı Rum, Kanuni himayesinde, gazel türünü
mükemmelliğe eriştirmiş bir derviş-şairdir.
………………….……… mahlasıyla, Avrupalıların “Muhteşem”
dedikleri padişah. Şairleri koruması ve Divanıyla önemli.  Süleymannamelere konu olmuştur.
Bu yüzyılın Anadolu’da yetiştirdiği en önemli sanatçı ise
devrin “Şairler Sultanı”, kadı, kazasker, şeyhülislam heveslisi
……………………..’dir. Kanuni’nin şiir hocası, şiirinin iç ve dış  ahenginde
Osmanlı saltanatının  ihtişamlı sesini, mükemmeliyetini
duyurmuştur. Osmanlı şiir dili Baki ile zengin ve klasik bir dil haline
gelmiştir.
Şiirde sözcük seçimine büyük değer vermiş, oluşturduğu ses
ahengiyle, kendinden sonraki şairlere  örnek olmuş, bundan sonra
gelenler artık Fars şiirine değil, Baki’ye özenmişlerdir.
Şiirlerinde tasavvufa  …………………………………... Aşk, zevk ve
şarap alemleriyle ilgili neşeli şiirler söylemiştir. Özellikle …….…………. ve
…………..………. türlerinde başarılıdır. Ayrıca Divan’daki terkib-i bent
şeklindeki “……..……….. Mersiyesi” önemlidir. ……………… kasidesi
en meşhur kasidesidir. Mesnevi türünde eser …………………………..
İstanbul Türkçesini, aruzla en mükemmel hale getirmiştir.
Mesnevileriyle tanınan yeniçeri ……………….……………… Bağdat
seferinde Fuzuli ile tanışır. Yerli konuları da içeren  Hamse sahibi
olmasıyla tanınır. Hamsesindeki Yusuf u …………….…….. en başarılısıdır.
Divanının yanı sıra Şehzade Mustafa’nın boğdurulması üzerine yazdığı
………………………………………………………..mersiyesi de ünlüdür.
Divan şiirinin biçim ve içerik bakımından kendi yolunu bulduğu
bu dönemde farklı eğilimler de ortaya çıktı. XV.yüzyılda Aydınlı
………………………...'nin denediği aruzla, ama içinde yabancı sözcük ve
tamlama  kullanmaksızın halkın diliyle ve deyiş özellikleri ile şiirler
yazma yolunu  Tatavlalı Mahremi ve  Edirneli Nazmi sürdürmeye
çalıştılar. ……………………………….……………(Yalın Türkçe) akımı denilen
bu yol, Divan şiirinin  yerlileşmesine katkıda bulunduysa da Divan
şiirinin gelenekleşmiş biçim ve içerik özellikleri  bu akımın bu
sürdürülmesine pek olanak tanımadı.
Dönemin diğer şairleri: Zati,  Nev’i, Lami’-i Çelebi
17.yy
Bayram Paşa’ya yazdığı hicivleriyle idamını hazırlayan
…………..……….., özellikle …………..………. ve ……………………… alanında
ün yaptı.  Övgüde ve  yergide daima uçlarda olan Erzurumlu şair
aslında bir din adamıdır. Kendi seçtiği mahlası …………….……… (zararlı).
Sonradan Nef’i (yararlı) mahlası verilmiş.
Dili  sanatlı, ağır ve çok sivri olan bu  asi şair, IV.Murat
himayesindedir.  Hicivlerini topladığı ……………………………..………………
(Kaza okları) ve iki Divanı var.  
Didaktik şiir, h……………..………şiir denince divan
edebiyatında akla ilk gelen ……………………….dir. Yönetim ve toplumun
çöküşüne, duraklama dönemine tanıklık ettiği, yaşadığı dönemde altı
padişah gördüğü için  felsefi gazel diyebileceğimiz bu şiir tarzına
yönelmiştir.
Urfalı şairin  oğluna meslekleri tanıttığı, öğretmenliği önerdiği,
didaktik mesnevisi ……………………….……………..dir. Tecrübelerini
aktardığı ……………………….……... adlı mesnevisi de önemlidir. Hac
yolculuğunu anlattığı ……………………..…………….…………..,
IV.Mehmet’in şehzadelerinin sünnet törenini anlattığı …………………………,
Kırk Hadis tercümesi, türlerinin en başarılı örneklerindendir.
Bir din adamı olmasına karşın Şeyhülislam ………………..,  din dışı
aşk ve şarap konularını işlediği  gazelleriyle Baki'yi Nedim'e ulaştıran
gazel çizgisindeki ustalardan biridir.
………………….…….. ……………………………., Hint tarzı,
karmaşık mazmunlar, titiz şiir işçiliği, hayal oyunları  alışılmadık
benzetmelerle yüklü, (Servet-i Fünun benzeri)  şiir dili  bu yüzyılda
ortaya çıktı.  Nailî,  Mevlevi şeyhi  ………..………… ve  Fehim
gazelleriyle bu tarzın ustalarıdır.
Yüzyılın en önde gelen mesnevicisi, hamse sahibi
………………………..…………………dir.
Asya’dan Avrupa’ya, Afrika’ya yolculuk notlarını topladığı on
ciltlik …………………………………….……. adlı eseri edebiyatımızın en büyük
seyahatnamesidir. Yalın, akıcı bir halk diliyle yazdığı eseri, tarih,
coğrafya, folklor, toplum bilim alanlarında geniş bilgi içerir.  
Divan edebiyatında  süslü, sanatlı nesir deyince akla ilk
gelen isim ………………………………….….dir. Uzun cümleli, secili, sanatlı
düzyazısıyla Hz. Muhammed’in hayatını anlattığı…………………..…………….,
nesirlerini içeren ……………………….………, ve herhangi bir olayı,
düşünceyi veya kişiyi  sanki rüyada görmüş gibi anlatılan edebi tür
olan Hab- ……………………….’si ünlüdür.
Dönemin diğer sanatlı nesir ustası da
…………………………………..dir. Kendi beyit ve kıtalarıyla süslediği mensur
bir hamse ve Münşeat yazmıştır.

Arapça, Farsça, Latince ve Fransızca bilen çok yönlü bir
bilim adamı olan ……………………..……………………., modern anlamda
coğrafya, bibliyografya, sosyoloji alanında eserler vermiştir.  Coğrafya
kitabı olan ……………………………………,  tarih kitabı
F……………………………, bibliyografya olan……………..………………………..,
sosyoloji (ahlak, toplum, töre konulu) Mizanü’l-Hak önemli eserleridir.
18.yy
Osmanlı Devleti’nin artık yıkılmaya yüz tuttuğu, siyasi açıdan zor
günler geçirdiği bu asırda Divan şiiri de  son parlak şahsiyetlerini
yetiştirmiştir. Bunlar ……..…………………ve ……………………………..’tir.
Lale Devri’nin zevk safa alemlerini, Đstanbul’u şiirine en
güzel şekilde alan……………….………’in şiiri Divan edebiyatı geleneğini
birçok noktadan aşmıştır. Divan şiirinin  idealize ettiği güzel tipini bir
kenara bırakmış, yaşayan, somut güzellerin peşine düşmüştür. Nedim,
sanatına günlük Đstanbul hayatını, yaşayışını ve çevresini koymuş,
halk dilini, Đstanbul Türkçesini, deyimlerini şiire sokmuştur. Bu yönüyle
“……………………………….. Cereyanı” denen halka inmeyi
başarmıştır. ……………….. ölçüsüyle yazdığı bir de türküsü vardır.
Sözü kullanmada hünerli olduğunu  gazelleriyle ortaya koyan
Nedim, eğlenceye düşkünlüğünü de ………….…………. göstermiştir.
………… türü Nedim’le zirveye çıkmıştır.  Kasidelerinde son derece
zengin bir hayal dünyası olduğunu göstermiştir. Müderris olmasına
rağmen dini konulardan ……………………………….. şairin şiirleri
Divan’ındadır. Nedim’in mesnevisi ……………….....
Galata Mevlevihanesi  şeyhliğini yapan
…………………………., "Sebk-i Hindi" (gizli, kapalı, sanatlı şiir) akımının
Divan şiirindeki en başarılı ustası oldu.  Bu akımın etkisiyle ağır bir dille
ve kapalı bir anlatımla, özellikle  tasavvuf konularını işler.
……………....….……le başlayan günlük yaşama açılma, Đstanbul
Türkçesine yönelme yollarını tarzıyla tıkadı.  
 Allah aşkını, insanın yüceliğini işlediği, Nabi’nin Hayrabad eserinden
daha üstün bir eser yazabileceğini kanıtlamak için sembolik bir mesnevi
olan …………………………….…..…………….’ı yazdı. Kalıplaşmış divan
edebiyatına sembolizm benzeri bir farklı söyleyiş, bir musiki,  yeni bir
ruh kazandırmıştır.  Bu eser çok önemliiiiii.
 III.Selim’in sohbet arkadaşı olan şair, özellikle  dini musiki ile
ilgilenmiştir
Gezi edebiyatımızda  Avrupa’yı tanıtan ilk eseri
…………….……………………………………………yazmıştır. Paris’te gördüklerini,
Avrupa hayatını ………………….……………………….adlı eserinde anlatmıştır.
ÇÖKÜŞ DÖNEMİ (XVIII. yy'ın ikinci yarısı - XIX. Yy)
Dönemin şairlerinden Enderunlu ………….……, özellikle Nedim'in
derin etkilerini taşıyan, halk deyişleriyle örülü şarkılarıyla tanındı.
Mevlevi tarikatından  Đzzet Molla, tasavvuf konularının yanı
sıra,yaşamın bazı olumsuz yanlarını ince alayla karşılayan bir tutum
içinde şiirler yazdı. ………………………………………..mesnevi türünde eseri.
Eski şiirin son ocağı olan  Encümen-i Şuara (Şairler Topluluğu)
çevresinde toplayan  Leskofçalı Galip,  tasavvuf konuları işledi.
Yenişehirli Avni, Akif Paşa eski şiir dilini, anlayışını yeni gelişmelere
göre değiştirmek istemelerine karşın, eski kalıpların dışına çıkamadılar.
Osmanlı topluluğunda görülen yenileşme akım ve dönemleri, Batı
dünyasıyla çeşitli düzeylerde kurulan ilişkiler, önce basımevinin, sonra
da  gazete ve derginin Osmanlı ülkesine girmesi, batı ülkelerinde
öğrenim gören bazı Osmanlı aydınlarının Batı kültür ve sanatını yakından
tanımış olmaları, yeni bir edebiyat geleneğinin oluşmasına yol açtı.
Divan şiiri, halka açılamaması, özel bir dil (Osmanlıca)eşliğinde
en güzeli yaratma, en güzel deyişe varma  anlayışının değişmeye
başlaması, yeni bir dinamizme kavuşturacak  akım ve kişilerin
bulunmaması nedeniyle Divan şiiri bir bakıma, ilk sivil gazetenin çıkış
tarihi olan 1860'ta sona erdi.
DİVAN EDEBİYATINDA DÜZYAZI (NESİR)
Nesir (düzyazı), edebiyatımızda Batı etkisine gelinceye kadar şiirin
hep  gölgesinde kalmıştır. Divan edebiyatı döneminde  iki tür nesir
örneği görülür: ……………………………. ve ……………..……………. nesir.
Divan edebiyatı döneminde zengin bir düz yazı geleneği de oluştu.
Hitap edilen kesim, yazar ve işlenen konular açısından farklı türde
yazıldılar.
Halkın konuştuğu dili kullanmayı amaçlayan  yalın düz yazı
yönünde, Kur'an tefsirleri, hadis kitapları,menkıbe biçiminde Đslam
tarihleri, din-destan kökenli halk kitapları, halk hikayeleri, bazı Osmanlı
tarihleri, bazı ahlak ve siyasete ilişkin kitaplar gibi yapıtlar verildi.
Aşıkpaşazade Tarihi, Oruç Bey Tarihi, Selçukname 15.yy
Mercimek Ahmet  - ………………………………   15.yy
………………………… Seyahatname      17.yy
Peçevi Tarihi  ………………………….     17.yy
Naima Tarihi ……………………………     17.yy
Koçi Bey (edebiyatımızdaki ilk devlet raporu) ………………… 17.yy
Hüner ve marifet göstermeyi amaçlayan ve belli bir kesimi seslenen
süslü düz yazıda, cümleler uzatılır,  secili,  Arapça-Farsça kelimeler
çok, söz ve anlam oyunlarına sıkça başvurulan bir düzyazı türüdür.
Sinan Paşa ………………………………, Maarif-name,
…………………….…………Evliya
Münşeat (resmi ve özel yazışma örnekleri dergisi) yazarları yapıtlar
verdiler.Süslü düzyazı deyince aklına iki isim gelecek: ………………….. ve
……………………………
DİVAN EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ
1. GAZEL
1. Divan edebiyatının en ……………….kullanılan nazım biçimidir. Gazeller
daima ………………………ölçüsüyle yazılır. Aruzun her kalıbıyla yazılabilir.  
2. ……………….….. edebiyatı kökenlidir. Gazelin beyit sayısı
………………….……..arasında değişir.
Gazelin ilk beytine ……………….…… denir. Gazelin son beyti ise
"…………….." adını alır. Gazelde kafiye şeması ……………………………..
3. Şair ………..…………. (şairin takma adı) ……………..……….………. söyler.
Bu beyte ikinci bir adla "mahlas beyti" ya da "mahlashane" denir.
4. Gazelin en güzel beytine ise "………………………..………….."
5. Bütün beyitlerinde aynı düşüncenin ele alındığı  gazeller
"……………………….. gazel", her beyti mükemmel ustalıklı biçimde
söylenmiş gazeller de "………………………… gazel" olarak adlandırılır.
5. Gazeller konularına göre de çeşitli isimlerle tanımlanır. Aşka ilişkin
acı, mutluluk gibi içli duyguların dile getirildiği gazeller
"…………………..………", içki, yaşama boş verme, yaşamdan zevk
alma gibi konularda yazılanlara  "………………………….." denir.
Aşıkane gazellere en iyi örnek  …….….…….’nin gazelleri, rindane
gazellere en iyi örnek ise ………….………….’nin gazelleridir. Kadınları
ve beden zevklerini konu edinen gazeller ise, örneğin ………………….’in
gazelleri,  "…………………..………", öğretici nitelikli gazellere, örneğin
………………..’nin gazelleri, "…………………..…… gazel" denir.
6. Gazeller eskiden bestelenerek okunurdu. Bestelenmek için yazılmış
gazeller vardır. Gazelleri makamla okuyan kişilere "……….……………",
gazel yazan usta şairlere ise "gazelsera" adı verilir.
7. Mısra sonlarındaki kafiyelerden farklı olarak "mısra içlerinde de kafiye
bulunan gazellere musammat gazel adı verilir.

2. KASİDE
1. Genellikle din ve devlet büyüklerini ……………. için söylenen şiirlerdir.
2. Kafiye dizilişi yönünden ……………………..aynıdır. Yani ……………………..
3. Kaside en az …..…… en fazla ….……. beyit olur. Kasidenin ilk beytine
…………………. son beytine …………..…….…… denir. Şairin mahlasının
geçtiği beyite  ……………………………., kasidenin en güzel beytine
……………………………….. denir.
4. Kaside  belli bölümler halinde yazılır. Bunları altı grupta
toplayabiliriz.
1. ……………… ya da ………….. bölüm: Bu bölümde bahar mevsimi,
kış manzaraları betimlenir ya da bayram günleri anlatılır.
2. ……………….…… bölümü. Nesib bölümünden asıl konuya geçiş
ifade eden bir veya birkaç beyittir. Girizgah bölümü gelişigüzel
söylenmez. Nükteli, ince sözlerle konuya geçilir.
3. ………………..…. bölümü. Bu bölümde asıl anlatılmak,  övülmek
istenen kişi için ne denecekse açıklanır. Bu, kasidenin asıl bölümüdür.
4. ……………….. bölümü. Bu bölümde şair  kendinin yeteneğini,
anlatımını göklere çıkarır. Çoğu zaman kendini diğer şairlerle karşılaştırır
ve üstünlüğünü ortaya koyar.
5. ………………….. bölümü. Bu bölümde kasideyle aynı ölçüde ve
uyakta gazel yazılır. Şair uygun bir sözle gazel söyleyeceğini ifade eder.
6. ………….……bölümü. Bu bölümde şair övdüğü kişinin başarılarının
devamlı olması, ömrünün uzun olması için dualar eder.
 
5. Kasideler konularına göre de değişik adlar alır.
……………………: Allah’ın birliğini anlatan kasidelerdir.
……………………Allah’a yalvarmak, dua etmek amacıyla yazılan
kasidelerdir.
………….………...: Peygamberimizi övmek için yazılan kasidelerdir.
………………… : Devrin ileri gelenlerini övmek için yazılan kasidelerdir.
…………………. Devrin yöneticilerini eleştirmek için yazılan kasidelerdir.
………..…………..: Ölen bir kişinin ardından onu övmek için yazılır.
6. Divan şiirinde kaside türünün  usta şairleri arasında
…………………………………………………………….. …….. sayılabilir.
MESNEVİ
1. ………….……………..edebiyatı kökenli bir nazım şeklidir.  İran
edebiyatında Genceli ……….………….ve Molla ………..……….. bu türün
başlıca ustalarıdır. Türk edebiyatında ilk mesnevi
……………….………………….………..…………adlı eserdir.
2. Mesnevilerde her beyit …………...……………… kafiyelidir: ……………..
Bu nedenle …………………….şiirler mesnevi türüyle yazılmıştır.
3. Mesnevilerde konu birliği …………………………Mesneviler konularına
göre üçe ayrılır:
     a. Destansı nitelikteki mesneviler (Firdevsi'nin Şehname'si);
    b. Öğretici nitelikteki mesneviler (Nabi'nin ………………..'si);
c. Din ve tasavvufla ilgili mesneviler (Mevlana'nın ………………..…..'si,
Fuzuli'nin …………………….………….'u, Şeyh Galip'in …………………………….
4. Olay anlatımına dayalı tüm eserler yani Leyla vü Mecnun, Hüsn ü
Aşk gibi hikayeler mesnevi ile yazılmıştır. Firdevsi’nin 60.000 beyit
tutarındaki ………………….………….adlı destanı da mesnevi türündedir.
Gazavatnameler, şehrengiz, sakiname vb. kelime sonunda  “name”
varsa genelde mesnevidir.
5. Bir şair beş mesnevisini bir araya getirerek ………………….oluşturur.
Hamse sahibi olmak şair için bir övünç kaynağıdır.  Hamse sahibi
şairlerimiz ……………………………..……..,, ………………………………..,
……………………….………….., ……………….……………….
Mesneviler ayrı bir kitap halindedir, şairin şiirleri ise Divan’da toplanır.
6. Edebiyatımızda Ali …………..………………., ………………, …………..,
N………….…, Şeyh ………..………. mesnevileriyle tanınır.  Baki, Nef’i,
Nedim gibi şairler ise mesneviyi hiç kullanmamışlardır.
KIT’A
1. Genellikle ……………..…. beyit olarak yazılan bazen daha fazla olabilen
gazele benzer nazım şeklidir.
2. Matla beyti kıt’ada …………………………... Yani beyitler xa, xa ... olarak
kafiyelenir.
3. Kıt’ada şairin mahlası çoğu zaman ……………….…………...
4. Daha çok …………..…….. ve ……………..………… düşünceler anlatılır.
Beyitler arasında anlam bağlantısı …………….……………..
MÜSTEZAT
1. Bir gazelin her dizesine bir  kısa dize ekleyerek oluşturulan şiir
biçimidir. Yani bir uzun bir kısa dize olacak. Eklenen kısa dizelere
….………………..……denir.
Ziyadeler dizeden  sayılmadığı için iki uzun iki kısa dizeden oluşan 4
dize bir beyit sayılır.
2. ………………..………… özel bir biçimi olan müstezatta, ziyadeler, anlam
bakımından üstlerindeki dizeye bağlıdırlar.  
MUSAMMAT
Divan şiirinde,üç dört, beş altı yedi, sekiz, dokuz,on...dizeli bentlerle
(murabba, muhammes, müseddes,  tahmis, taşdir, tesdis,  terkib-i bend
ve terci-i bend) kurulan nazım biçimine verilen  genel addır.
Musammatların Türk edebiyatında  en çok kullanılan biçimleri,
dörtlüler (murabba), beşliler(muhammes), altılılar(müseddes), terkib-i
bent, terci-i bent ve şarkıdır.
TERCİİ BENT VE TERKİBİBENT
Bu nazım biçimi ………...………….…… kurulur. Bent sayısı ……………
arasında değişir; her bent de genellikle 5-10 beyit kapsar. Bentler,
……….. ve ……………bölümlerinden oluşur.  Terciibentte ……………….
beyti, her hanenin sonunda aynen  tekrarlanır.  Terkibibentteyse,
vasıta beyti her hanenin sonunda değişir. Bentlerin hane bölümlerinin
uyak örgüsü gazelinki gibi ………………………….……………..biçimindedir.
Baki'nin "……….……………. Mersiyesi", …………....……….. Ruhi'nin
"……………..……"i  ve Ziya Paşa bu türün başarılı şairleri ve örnekleridir.  
ŞARKI
Divan şiirinde bes……………..……………. uygun ölçü kalıpları ile yazılan
……………….  kökenli ve çoğunlukla 4 dizelik …………………… oluşan
nazım biçimidir.  5 ya da 6 dizelik bentlerden de oluşabilir. Üçüncü
dizeye meyan adı verilir. Ve bu dizenin anlam bakımından daha özlü
olmasına dikkat edilir. Dördüncü dizeye ise nakarat denir. Aşk, sevgili,
ayrılık, içki, eğlence gibi konularda yazılır. Divan edebiyatının ilk şarkı
yazarı ……………………dir. 28 şarkısıyla …………….…….. de bu türün
ustası ve en güzel örneklerini vermiştir. Cumhuriyet döneminde
……………..….……………..… Nedim tipi şarkılar yazmıştır. Bu şarkılarda
nakarat vardır.
TUYUG
Divan şiirinde ………………………. kökenli nazım biçimlerinden olan
tuyuğun, Đran şiirindeki …………….……… ile Türk şiirindeki ………………..
etkisiyle oluştuğu sanılmaktadır. Aruzun ……………….. kalıplarıyla yazılan
tuyuglarda, uyak örgüsü ……………………… biçimindedir (bazı tuyuglarda
a a a a örgüsü de görülür). Konu bakımından tıpkı ……….…….. benzer.
Türk edebiyatında Ali Şir Nevai, ……………….………………….,
……………………………….,. tuyuglarıyla tanınmışlardır.
RÜBAİ
Kendine özgü bir ölçü ile yazılan felsefi, düşünsel içerikli nazım
biçimine ……………..……… denir. Rübailerin uyak ölçüsü ………….…..…….
biçimindedir. Rübai, ……………… edebiyatından Türk edebiyatına
geçmiştir. Đran edebiyatında rübainin en büyük adı
………………………….…….… Cumh. döneminde ……………………..…………….
Konularına göre nazım-nesir türleri
A. Dini Konulardaki Türler
1. ………………………:   Allah’ın birliğini ve yüceliğini anlatan şiirlere
tevhid denir. Genellikle kaside biçiminde yazılırlar. Tevhidde Allah’ın
büyüklüğü, sıfatları, kudretinin sonsuzluğu, tasvir ve hayal edilebilen
şeylerden soyutlanması, hiçbir şeyin ona eş ve benzer olamayışı, bütün
kudret ve ilimlerin ona ait oluşu gibi özellikler  sanatlı bir üslupla
anlatılır. Allah karşısında kulun acizliği vurgulanır. En ünlü tevhid şiirini
Nâbî yazmıştır.
2.……………………….  : Konusu Allah’a yakarış olan şiir.
3.……………….………:  Hazreti Muhammed’i övmek amacıyla
yazılmış şiirlerdir. Hazreti Muhammed’in çeşitli özellikleriyle mucizelerinin
dile getirildiği bu şiirler daha çok …………….…………..biçimiyle yazılmıştır.
Fuzuli’nin "………... Kasidesi divan edebiyatının en tanınmış na’t’ıdır.
4. ……………………………..: Hazreti Hüseyin’in  Kerbela’da şehit
edilişini konu alan ve acıklı bir üslupla yazılan eserlerin tümüne verilen
isimdir. Daha çok ……………..……. yazarlar tarafından kaleme alınmıştır.
Türk edebiyatındaki en önemli eser,  Fuzûlî’nin yazdığı
………………………….……..…….. adlı eserdir.
5. …………………….………:  Divan edebiyatında Hz.Muhammed'in
niteliklerini, kişiliğini, bedensel ve ruhsal özelliklerini anlatan yapıtlar, bu
genel ad altında toplanır.
6. …………..………..: Hz.Muhammed'in doğumunu anlatan şiir türüne
denir. İslam dünyasında Hz.Muhammed'in doğum gününü kutlamak
amacıyla yapılan törenlerin yaygınlaşmasından sonra, bu törenlerde
okunmak için mevlitler ortaya konmaya başlamıştır.  Türkçe en başarılı
mevlit, …………………….Çelebinin ………………..……………….adlı mesnevisi.
7. ………………..……: Hz. Muhammed’in göğe yükselişini konu alan
edebi eser.
8. …………………..: Belli bir konu çerçevesinde toplanmış 40 hadisten
oluşan yapıtlara verilen isimdir. Hadis-i erbain olarak da bilinir.
9. …………………….….: Kahramanların, din büyüklerinin, tarikat
kurucularının, ermişlerin olağanüstü yaşamlarını ve kerametlerini anlatan
yapıtlardır.
10. ……………….. : Öğüt verici ve öğretici öykü, fıkra, masal, menkıbe
türü eserlere kıssa adı verilir.  Ahmed Cevdet Paşa’nın  Kısas-ı
Enbiya.  
11. ……………………..……… : Din ulularının gerçek ya da
efsaneleştirilmiş yaşam öyküleri ile kerametlerini  anlatır.  Sinan
………’nın ………………..……………………..
12……………….……..:  Hz. Muhammed’in yaşam öyküsünü işleyen
düz yazı biçimi.
B. Din Dışı Edebi Türler
1. ……………….……….. Divan edebiyatında  ölen bir kimsenin
yiğitliğini, cömertliğini iyiliğini, yaptıklarını övmek ve ölümünden duyulan
acıyı dile getirmek için yazılan şiir türüne denir.
2. ……………………..……..:Divan şiirinde  saki'yi (içki sunan kişi)ve
şarabı övmek amacıyla yazılan şiir türüdür. Đran ve Türk
edebiyatlarında,sakinin ve şarabın övgüsü çağın geleneğine uygun
olarak tasavvuf açısından yapılmıştır.
3. …………………………..…..:  Divan şiirinde şehzadelerin  sünnet, hanım
sultanların  doğum ve evlenme törenlerini anlatan yapıtlara denir.
Şiir,düzyazı, ya da şiir-düzyazı karışımı olan bu yapıtlardan, dönemin
düğün-tören protokolü,saray ve çevresinin zevk ve eğlence anlayışı
konusunda çeşitli bilgiler edinilebilir. Bu türün ünlüleri  Nabi, Seyyit
Vehbi, Haşmet.  
4. ………………………….……Bir  kentin güzelliklerini anlatmak
amacıyla yazılan yapıtlara denir. Mesihi, Zati, Taşlıcalı Yahya, Lamii
türün ünlü isimleri.
5. …………………….……: Divan edebiyatında çeşitli mesleklerden
insanların  yaşam öykülerinin anlattığı, yapıtlarından örneklerin
verildiği türdür. Türk edebiyatının ilk şairler tezkiresi
………………………….…..………nin, ……………………………………..adlı eseridir.
6. ……………….………: Divan şairlerinin kendilerini ya da bir başka şair ya
da kişiyi  övdükleri şiirlerdir. Aynı zamanda kasidelerde şairlerin
kendilerini övdükleri beyitlerin bulunduğu beşinci bölüme verilen isimdir.
7. ………….………………:  Bir kimseyi  övmek için genellikle kaside
biçiminde yazılan şiir ya da düzyazıdır. Bu türün en güzel örneklerini
..…………….... vermiştir.
8.  …………………………….: Bir kişiyi, kurumu, toplumsal olayı, geleneği
yeren söz, düzyazı ya da şiir türüne verilen addır. Divan edebiyatında
en önemli hicviyelerden biri ………….……..’nin …………..…………………’sıdır.
9. …………………..…………:  Alaylı bir dille kaleme alınmış nazım
türüdür. Kaba şakalara, taşlamalara ve sövgülere yer verilir. Bayburtlu
……………….…. ustasıdır.
10.  …………………………..………………… Önem verilen bir olayın, yılını
göstermek üzere  ebced hesabıyla bir cümle, biz dize ya da  beyit
söyleme sanatıdır.
11. ………………….………….Belli kurallara göre düzenlenip çözülebilen
ve yanıtı Allah’ın sıfatlarından biri ya da bir insan adı olan manzum
bilmecedir.
12. ……………..……………., Ordunun akınlarını, savaşları, kahramanlıkları,
zaferleri anlatılan düz yazı ya da şiir biçimindeki edebi türdür.
13. …………………………..….  Siyasal bir görevle yurtdışına gönderilen
elçilerin izlenimlerini, görüşlerini, olayları anlattıkları  yapıtlardır. En
tanınmış örneklerden biri………………………………………’nin
………………..………..…….
14.  ………………………..……..Yazarların gezip gördükleri yerlerden
edindikleri izlenim ve bilgileri aktardıkları edebi eser.  Piri Reis’in
…………………………..……….si ve ………………Çelebi’nin
……………………………...…, Seydi Ali Reis’in
…………………………………………………….’i başarılı örnekler.  
15. ……………….…………… Devlet adamlarına yöneticilik sanatına
ilişkin bilgiler veren edebi yapıtların genel adıdır. Hükümdarlar için
kaleme alınmıştır. Türün en ünlüsü Selçuklu veziri
…………………………..’ün  Melikşah’ın isteği üzerine kaleme aldığı
Siyasetname’dir. Türk edebiyatında en önemlis, ise
………………………………….’in ………..…………………..…… eseridir.
16. …………………..…… :Mektup
devamını okuyunuz... >>