dünyanın yedi harikası
 felsefe dünyası
 ünlü ressamlar ve resimleri
 icatlar ve keşifler
 Namık Kemal hürriyet kasidesi
 Mevlana ve Mesnevi

AÖF EDEBİYAT 16 VE19 YY TÜRK EDEBİYATI 4.ÜNİTE KONU ÖZETİ


4. ÜNİTE



ŞEKİL BİLGİSİ

KELİME YAPIMI



Ì          Türkçede yeni kavram ve nesne adları veya oluş ve kılışları gösteren fiilleri yapmanın morfolojik yolu, var olan tabanlardan yine var olan eklerle yeni kelimeler türetmektir. Bu eklere türetme ekleri denir.



Ì          Dilde var olmayan kök ve eklerden yeni kelime yapılamaz.

Ì          Bazı kelimelerin zamanla işlekliğini kaybedip ölmesi gibi, bazı ekler de işlekliğini kaybedebilir.

Ì          Bir kaç kelimede, işlevi unutulmuş bir halde kalıplaşmış olarak yaşayabilir veya tamamen kullanımdan düşer.

Ì          Dildeki ekler bu açıdan işlek, işlek olmayan ve kalıplaşmış ve ölü ekler olarak gruplandırılır.



Ì          Türkçede  => +lIk eki hâlâ kelime türetmede kullanılan işlek bir ek

Ì          +cAk bazı kelimelerde kullanılabilen işlek olmayan bir ek,

Ì          +rAk birkaç kelimede kullanılan ve işlevi unutulmuş kalıplaşmış bir ek,

Ì          -IcAk ise günümüzde hiç kullanılmayan ölü bir ektir.



Ì          Bir dilin tarihsel döneminde önceki dönemlerde olmayan ekler görülebilir . Şimdiki zaman eki –yor, Eski Türkçede yokken, Eski Türkiye Türkçesi döneminde yoru- fiilinin geniş zamanının fonetik değişikliklere uğramasıyla ortaya çıkmıştır: gel-e yoru-r > gel-eyor > geliyor. Dilin doğal gelişim süreci içinde bir sözlükbirimin bir biçimbirime dönüşmesi olarak tanımlanan bu sürece gramerleşme veya dilbilgiselleşme denir.



Ì          Bir dilin tarihsel dönemleri arasındaki morfolojik farklılaşmalar, işlekliğini kaybetme veya dilbilgiselleşme olayları sonucunda ortaya çıkar; ancak tarihsel dönemler arasındaki morfolojik gelişme çok yavaşdır.



TÜRETME EKLERİ



Ì          Bu dönem Türkçesi türetme ekleri bakımından ETT döneminden fazla farklı değildir , esas fark eklerin fonolojik yapısındadır.



İsimden İsim Türeten Ekler



Ì          +Aç => topaç ve kulaç gibi kelimelerde geçer.

Ì          +AK => topak, benek, solak gibi kelimelerde geçer



Ì          +CA=> Zarf tümleci yapan bir hal eki işleyişindedir..

Ì          Nesne ve kavram adları yapımında da kullanılır.

Ì          Özellikle dil adları yapımında bu ek kullanılır.  ( Türkçe, Fransızca, İtalyanca .)

Ì          Karşılaştırma ifade eder: (uluca).  Meninski’nin karşılaştırma ifadeleri : güzelce, hubçe, hoşçe, doğruce, ziyâdece, erkence.



Ì          +rAK = > Kalıcı olmayan, karşılaştırma ifade eden isimler türetir.

Ì          Eski Türkiye Türkçesinde daha yaygınken işlekliğini kaybetmiştir.

Ì          Meninski şu örnekleri verir: güzelrek, yegrek, alçakrak, bolrak, kolayrak, ulurak.



Ì          +CI=> Bu ekin başlıca işlevi meslek ismi yapma, bir işi alışkanlık haline getiren veya sıkça yapanı ifade etme, eklendiği isimle ilgili alım satım veya üretim faaliyeti yapma gibi anlamları teşkil eder. Türkçenin her döneminde olduğu gibi bu dönemde de en işlek yapım eklerindendir: kapucı, akıncı, savcı, ekinci, yardımcı, kapucıbaşı, ilçilik.



Ì          +lIK => Türkçenin bütün dönemlerinde en işlek, işlevi en geniş ve zengin eklerindendir..Başlıca işlevleri :

Ì          Nesne adları yapar: parmaklık, iplik

Ì          Görev ismi yapar: pâdişâhlık, sultânlık, ilçilik, ağalık, silahdârlık, beğlik, krallık,

Ì          Sıfatlardan türemiş soyut isimler yapar: küstâhlık, edebsizlik, reâyâperverlik

Ì          Yer isimleri yapar: yemeklik , ocaklık

Ì          Eklendiği ismin sık olarak bulunduğu yerleri ifade eder: bataklık, sazlık, ormanlık,

Ì          Zaman isimlerinden türemiş isim ve sıfatlar yapar: günlük, haftalık, aylık, yıllık, senelik

Ì          Yönetim şeklini bildiren isimler: sultânlık, krallık, dükalık, ocaklık, beğlerbeğilik

Ì          Meslek ve zanaat isimleri yapar: hammâllık, ırgadlık, hırsızlık, âteşbâzlık,

Ì          Bir din, mezhep veya fikrî akıma mensubiyeti bildirir: müslamânlık, haçperestlik,



Ì          +lI, +lU => Kelimede belirtilen anlamın var oluşunu, nitelenenin o niteliğe sahip oluşunu ifade eder. : azâblu, adlu, beytlü, sevgilü, edebli, ma’rifetli, şiddetli, sühûletli

Ì          Ek, sıfat ve zarf işlevinde kelimeler yapar: ...ne güzel edebli ve ma’rifetli ilçidir...

Ì          İkilemeler kurar: içli dışlı , dürlü dürlü , yerlü yerinde , giceli gündüzlü

Ì          Çeşitli isimler yapar: atlu ‘süvari’, tatlu ‘yiyecek’, üç tuğlu ‘rütbe’, göŋüllü

Ì          Unvanlara getirilen kalıplaşmış sıfatlar yapar: devletlü, saâdetlü, izzetlü, mürüvvetlü

Ì          Bir halka, hanedana veya mezhebe mensubiyet bildiren kelimeler yapar: Osmânlu, Nemçelü, Prusyalu, Moskovlu, İpşirli, Melek Ahmed Paşalı, Kadızâdeli

Ì          Bir yerle ilgili mensubiyeti bildiren kelimeler yapar: Amasiyyeli, Bağdadlı, Mısırlı



Ì          +sIz=> Eklendiği ismin ifade ettiği anlamın bulunmayışını, yokluğunu ifade eden, +lI ekinin olumsuzu anlamında sıfatlar yapar.

Ì          Kalıcı isimler de yapmıştır:  dilsiz “konuşma kabiliyeti olmayan kimse”

Ì          +sIz eki alan unsurlar cümle içinde zarf tümleci görevinde kullanılabilir:

Ì            +CIK, +cAK ve +cAGIz ~ +cIGAz => Bu eklerin esas işlevi küçültme ve sevgi bildirmedir. Bunlardan +cIK nesne ve kavram isimleri de yapmıştır: kitapçık, köpecik ,.

Ì          Bu ekle yapılmış kalıcı isimler de vardır: sığırcuk ~ sığırcık ‘kuş’, yılancık ‘hastalık’.

Ì          Bazı kelimelerde tabanla ek arasında bir geniş ünlü türemiştir: daracık, azacı.

Ì          +DAş => Beraberlik ve ortaklık bildiren kelimeler yapar : karındaş ~ kardaş, yoldaş

Ì          +dI=> Yansıma kelimelerden isimler yapan bir ektir: hırıldı, gürüldü



İsimden Fiil Türeten Ekler



Ì          +lA=> Türkçenin tarihî dönemler boyunca en işlek isimden fiil yapma ekidir…kutlula-, ârzûla- , alâmetle-, cildle-, hazırla-,

Ì          Ekin diğer çatı ekleriyle türemiş +lAn-, +lAş-, +lAt- şekilleri de yaygındır: konuklan ,şübhelen-, zenginlen-, atlan-, ihtiyarlan-, bayramlaş-



Ì          +Ar- => Sıfatların ifade ettiği anlamlardan, o duruma dönüşmek, o şekli almak anlamlarında fiiller yapan bu ek, Eski Türkçe döneminden beri işlekdir : ağarmak, bozarmak, gövermek, kararmak, kızarmak, sararmak, yeşer-  .

Ì          Bazı isim köklerinden bu ek ile türemiş daha eski kelimeler de vardır. Bunların yalın şekilleri bu dönem içinde bile arkaikleşmiştir: suvarmak (< suv+ar-), otarmak (< ot+ar-),evermek (< ev+er-), gebermek (< gebe+r-)



Ì          +dA=> Yansıma kelimelerden fiiller yapan +dA-, canlı ve yeni kelimeler türetme yeteneği olan bir ek olmuştur: horulda , vızırda, bağır, çatırdat , kütürdet- .

Ì          İste-  (< iz+de-), aldat- (


Ì          Aşağıdaki ekler birden çok fiilde yer almıştır. Bunlar dilin önceki dönemlerinde türetilmiş, kelime olarak sıklığı yüksek, ek olarak kalıplaşmış yapılardır :

Ì          +A- => beŋze , boşa, dile-, kapa-, oyna-, uğra- vb.

Ì          Bazı fiillerde ise türemiş şekilleri yaşar: donat-, donan- (<*dona-), kuşat-, kuşan- (<*kuşa-), tüket-, tüken- (< *tüke-), donadıl-, kuşan- döşen-

Ì          +Al => azal-, boşal- çoğal-, düzel-

Ì          +(I)k=> birik-, gözük-, acık-, gözük-



Fiilden İsim Türeten Ekler



Ì          Fiilden isim türetme ekleri, bu dönemin canlı, işlevsel ve yeni kelimeler yapma yeteneği olan ekleridir. Önceki dönemlerde türetilmiş kimi örneklerde yer alan ekler ise kalıplaşmış veya işlek olmayan eklerdir.



Ì          -AcAK=> Esasen sıfat-fiil olan bu ek, nesne ve kavram isimleri de yapmıştır: yiyecek , yakacak, bakacak , alacak , verecek , geyecek, içecek

Ì          -AK=> Fiillerden yer ve âlet isimleri yapar: konak, batak, binek ; oturak , çevrek .

Ì          -GIn => Daha çok soyut isimler ve sıfatlar yapar: baskın, çapkın, dargınlık, kaçkın, yorgunluk, düzgün, sürgün , şaşkın, eşkin, geçkin, keskin, salgın vb.



Ì          -I => Kavram ve nesne isimleri yapar: tolu , koku, yazı, korku, öli, aşurı, satu.

Ì          -(y)IcI = > Fail isimleri veya fiilin belirttiği hareketi meslek olarak/sürekli yapanı ifade eden kelimeler yapar: arayıcı, dilen(i)ci, övici, umıcı, çağırıcı ,

Ì          -(y)Iş => Fiilin yapılış tarzını vurgulayan isimlerini yapar: alış viriş, bakış, arayış, okuyış, gösteriş,güliş, nazlanış, döküliş, döniş, başlayış, oynayış, söyleyiş, yürüyiş

Ì          -ndI => akındı, dökündi , sızındı, budandı, kırkıntı, salıntı .

Ì          -GI=>  fiilde belirtilen hareketi yapmaya yarayan âlet isimleri yapar: içki, burgu, virgü, çalgı, sargı, silgi, burgı, sürgi



Ì          -(I)K, -K=> Fiilden edilgen anlamlı sıfatlar ve isimler yapan bir ektir: artuk ,ayruk , konuk, dilek, ayrık, bulanık, çatık, satılık, sınık, kesik, buruşık; bölük, yitük , çürük.

Ì          -(I)m => Fiilden kaynaklı bir durum veya hareket tarzının adını yapan ek, bu dönemde sık kullanılmaz: alım , geyim, ölüm, biçim, takım, koşum, dilim, kıvrıŋlı .

Ì          -mA => Hem fiilin mastar şeklini, hem de fiilden doğma bir hareket veya nesne/kavram adını yapan –mA eki, kullanım sıklığı yüksek bir ektir.

Ì          Bu ekle yapılan kelimeler sıfat olarakda kullanılabilmektedir.

Ì          Fiilden belirtilen hareketin ismini yapar: bilme, aŋlama, sevme, alma, boyama,lanetleme

Ì          Nesne ve kavram isimleri yapar: çatma, çekdirme ‘bir tür gemi’, basma “kâgıd basma



Ì          -mAK=> fiilden isim yapma işleviyle kullanılır: gülmek, sevmek, almak, bakmak, avlamak, bağlamak, oğurlamak, paslanmak, dökmek, elemek, küsmek, yemek, yüzmek.

Ì          Az sayıda örnekte ise somut nesne isimleri yapmıştır. : yimeklik, etmek ‘ekmek’ ekmek, kaymak, yaşmak , çakmak .



Ì          -mAKlIK=> Fiilin somut ismini teşkil eder: açılmaklık, ağlamaklık, bilmeklik, aŋlamaklık, ayrılmaklık, sevmeklik

Ì          -mAz=> açmaz “açmaz koyup çekildiler”, yaramaz ‘kötü’ “yaramaz itdüŋ”

Ì          -mAcA=> urmaca . Bilhassa yer ve hayvan isimleri: Çekmece, Atmaca “Çineli ve Atmaca ve Çukurova”



ÖNEMLİ NOT

Ì          Aşağıdaki örnekler belli sayıda kelimede geçen, önceki dönemlerde türetilmiş kelimelerde görülen kalıplaşmış eklerdir:

Ì          -A =>  giçe “şehrüŋ öte giçesine”, kala “şehre bir sâ’at mesâfe kala”.

Ì          -dI =>  serdengeçdi

Ì          -(U)l+ -Al => çapul, çatal, güzel

Ì          -dIK => sidük, yasduk

Ì          -mUr =>  yagmur

Ì          -(I)n => akın, tütün ‘duman’, yığın, düğün, ekin

Ì          -sI => tütsi, yatsu

Ì          -(I)t => geçit

Ì          -mIş => yemiş



FİİLDEN FİİL TÜRETEN EKLER



Çatı Ekleri

Ì          Fiilin anlamını değiştirmeyen, ancak fiili yapanı (özneyi) veya fiilden etkileneni (nesneyi) değiştiren eklere çatı ekleri denir.  Çatı kategorisi ekleri fiilin anlamını değiştirmeden dilbilgisel görev yükü taşıyan eklerdir.



Ettirgenlik Ekleri



Ì          Kılış bildiren geçişli fiillere geldiğinde fiildeki anlama ‘yaptırma’ işlevi katar,

Ì          Fiildeki hareketin ikinci bir özneye yaptırıldığını ifade eder,

Ì          Geçişsiz fiillere geldiğinde bunları geçişli ve kılış bildiren fiillere çevirir.

Ì          Başlıca ekleri :

Ì          -Ar-  =>  çıkar-, gider-, kopar-

Ì          -Ur-  => artur-, bişür-, deŋşür-, geçür-

Ì          -dAr  => dönder- ‘döndürmek’

Ì          -dUr- => atdur-, azdur-, bildür-, sevdür-, toldur-, uydur-

Ì          -GUr- => irgür-

Ì          -(I)t- => akıt-, çağırt-, çoğalt-, eylet-

Meçhul/Edilgenlik Ekleri



Ì          Geçişli fiillere getirilerek fiili yapanı bilinmez hâle getirir, yani fiili pasif/edilgen hâle sokan eklerdir. Fiillerde fiilin nesnesi dilbilgisel olarak ‘özne’ durumuna geçmiş olur.

Ì          –(I)l- ve –(I)n- ekleriyle teşkil olunur.

Ì          Bazen bu eklerin üst üste geldiği, kimi zaman işlevlerini yitirdikleri de görülür.



Ì          -(I)l-  => açıl, dinil , dökil-, görül-, görünül-, konul-, yapıl-,yaradıl-, yarıl-, yazıl-, yenil.

Ì          -(I)n- => Bu ek, hem edilgenlik, hem de dönüşlülük anlamlarına sahiptir. Anlamı kullanımdan anlaşılır ; alın-, bilin-, din- , silin- vb.



İşteşlik Eki

Ì          -(I)ş- => Fiilde belirtilen hareketin birden fazla yapan tarafından, aynı anda, karşılıklı, yapıldığını ifade eder.  buluş-, çekiş-, görüş-, öldürüş- öpüş-, söğüş-, söyleş-, tepiş-

Ì          Kimi fiillerde birden fazla özne yerine tek bir öznenin çok kuvvetli etkisi olduğu veya yoğun bir çaba ve işleyiş fikri bildirilir: yapış-, iliş-, eriş-, çalış-, kalmış-, uğraş- vb.

Dönüşlülük Eki

Ì          -(I)n- => Dönüşlü fiil, öznenin yaptığı eylemden bizzat kendisinin ‘doğrudan’ veya ‘dolaylı’ olarak etkilendiğini bildirir.

Ì          bakın-, çekin-, dayan-, dögin- ‘dövünmek’, incin-, öğün-, sevin-, tasalan- ‘kaygılanmak’, ululan- ‘kibirlenmek’ , sürün- vb.



Ì          Olumsuzluk Eki = > -mA- :alınmadı, bulımadılar, dime-, vurmayalar



Olumsuz Yeterlik Eki

Ì          -AmA-, -ImA-  = > Bu, -A bil- yeterlik tarzının olumsuzunu teşkil eder: yüzebilmek ,yüzememek.

Ì          Kimi metinlerde birinci hece ünlüsü dar olarak da karşımıza çıkmaktadır: “...sabâh turdılar, pâdişâhı bulımadılar.”



İSİM ÇEKİMİ



Çokluk



Ì          +lAr



Ì          Türkçede çokluk kategorisini morfolojik yolla teşkil etmekte kullanılan +lAr morfemi eklendiği kelimenin sayıca birden fazla olduğunu anlatır.

Ì          Kelime tabanına yapım eklerinden sonra eklenen ilk işletme eki budur.

Ì          İyelik ve hâl ekleri bunun üzerine getirilir.

Ì          Bilhassa halk, hanedan veya tür adı olarak yapım eki fonksiyonunda da kullanılmıştır.

Ì          Sayıca çokluk ifade eder: gemiler, memleketler, miller, vilâyetler, yaralarımdan,

Ì          biz, siz, kendü gibi zamirlere getirilerek farklı anlam nüansları elde edilir:



Ì          Söz dizimsel olarak çokluk ifade eden sıfat unsurlarının tanımladığı kelimeler de çokluk eki alabilmektedir: altmış biŋ evler, iki togucalar, ikişer ruhbânlar

Ì          Arapça ve Farsça yapıya göre çokluk eki almış veya çokluk çekimine girmiş kelimelere de +lAr eki getirilebilmektedir: “âlât ve edevâtların bıragup...”

Ì          Halk ve hanedan adlarına gelerek topluluk ismi teşkil eder: Osmanlılar, Tatarlar, Türkmânlar, Rumlılar, Zeydîler vb.

Ì          Bazı kalıplaşmış ifadelerde kullanılır: “Hak teâlâ anlara ve bize çok yıllar ömürler virsün!”;



Ì          Türkçede Arapça ve Farsça çokluk yapıları da yaygın olarak kullanılmıştır. Arapça çokluk yapıları kurallı ve kuralsız olarak iki gruba ayrılır.

Ì          Kurallı çokluk yapısının teşkili Türkçedeki yapıya benzer; kelime tabanına +în, +ûn (eril) ve +ât (dişil) çokluk ekleri getirilir. me’mûrîn ‘memurlar’, gâfilûn ‘gafiller’ vb.

Ì          +în ve +ûn ekleri, Arapça ism-i fail ve ism-i mef ’ul yapısındaki kelimelere getirilir;

Ì          +ât eki ise dişil çokluklar yapar ve teklik hâlde dişil olan kelimelerle bilhassa masdar hâlindeki kelimelerle kullanılır: adet > âdât, muallime > muallimât, ihrâc > ihrâcât

Ì          Arapçanın kuralsız çokluk yapısı (cem’-i mükesser) ise kelimelerin farklı kalıplara girmesiyle oluşur ve pek çok kalıbı vardır: felek > eflâk ‘gökler’, deyn > düyûn ‘borçlar’



Ì          Farsçanın çokluk ekleri ise +hâ ve +ân’dır.

Ì          Cansız varlıklar için kullanılan +hâ, bazı resmi yazışma kalıpları dışında, Türkçede kullanılmaz.

Ì          +ân eki ise daha yaygındır ve hem Farsça, hem Arapça kökenli kelimelerde kullanılır: çiftlik > çiftlikhâ ‘çiftlikler’, yaylak > yaylakhâ ‘yaylaklar’, merd > merdân ‘erkekler’, hâce > hâcegân .

Ì          Bazı kalıplaşmış yapılarda Türkçe kelimelere de bu ekler getirilmiştir: aga > agavât, yeŋiçeri > yeŋiçeriyân vb.

İYELİK KATEGORİSİ

Ì          İyelik kategorisi, kelimenin aidiyetini belirleyen bir kategoridir

Ì          Teklik ve çokluk olmak üzere altı ayrı ekle teşkil olunur.

Ì          Bu ekler, isimdeki kavramın sahip durumunda olan bir özneye aidiyetini bildirirler.Bu özne daima ben, sen, o, biz, siz, onlar zamirlerinden biridir.

Ì          Üçüncü şahıs zamiri yerine kendü gibi zamirler de kullanılabilir.

Ì          İYELİK EKLERİ :

Ì                       Teklik   / Çokluk

Ì          1. şahıs +(I)m   / +(I)mIZ

Ì          2. şahıs +(I)ŋ    / +(I)ŋIZ

Ì          3. şahıs +I, +sI / +lArI



Ì          İyelik eki almış bir kelime, söz diziminde, ilgi hâli eki almış bir zamirle birlikte, ‘iyelik grubu’ dediğimiz tamlamayı teşkil eder: benüm kardaşum, benüm kızum

Ì          Şahıs zamirinin teşkil ettiği tamlayan söz diziminde kullanılmayabilir: “...oğlanlarumuzu Üngürüs vilâyetin feth ide.” , “...uykudan uyandum, düşüm budur.”.

Ì          Üçüncü şahısta o/onlar yerine evrendeki herhangi bir şeyin adının geçmesiyle isim tamlaması teşkil edilmiş olur.



Ì          -dIK ve -AcAK sıfat-fiil ekleri de çoğu zaman iyelik ekleriyle birlikte kullanılır: kangısı/hangisi, ba’zısı, biri, çoğı, kimi, nicesi, böylesi gibi yapılar, iyelik eki kalıplaşmasıyla oluşmuş belirsizlik zamirlerdir.

Ì          İyelik eki almış yapılar, yalın bir isim gibi söz diziminde türlü işlevlerle kullanılabilir; gerekli hâl eklerini ve başka çekim eklerini alarak yüklem, özne ve tümleç görevlerini yerine getirebilirler: “...birkaç atluları koşarak han-ı mezbûra varup ahvâlimi söyleyüp”

Ì          3. teklik şahıs iyelik eki ertesi, yarındası, ahşamısı, sabahısı gibi yapılarda kalıplaşmış olarak zaman isimleri teşkilinde daha çok sıfat göreviyle kullanılır: “Ertesi gün ale’s-sabâh Sultân Mehemmed haremden çıkup...”



HÂL KATEGORİSİ (İSİM ÇEKİMİ)

Ì          Zeynep Korkmaz, hâl kategorisini ‘isimlerin birbirleri veya fiiller ile olan ilişkilerini belirleyen durum gösterme kavramını karşılamak üzere belirli eklerle birleşerek aldığı şekiller’ olarak tanımlamış ve “yalın, ilgi, yükleme, yönelme, bulunma, çıkma, vasıta, eşitlik” hâllerini göstermiştir .

Ì          Yükleme bağlı özne de dahil bütün tümleçler, bu hâllerden birinde bulunurlar. Bu hâlleri teşkil eden ekler, Eski Türkiye Türkçesindeki eklerden ayrılmazlar.

Ì          Bu dönem boyunca tek gelişme, vasıta hâli eki +(I)n’ın sıklığının azalarak yerini büyük ölçüde +ylA ekine terk etmesi olmuştur.



YALIN HÂL

Ì          İsmin diğer söz dizimi unsurlarıyla, durumunda değişme olmadan dilbilgisel ilişkiye geçtiği bir durumu anlatan ‘yalın hâl’ doğal olarak herhangi bir eke de sahip değildir.

Ì          Cümlede özne, sıfat tamlamasında sıfat, birleşik fiilin birçok durumunda isim unsuru ve birleşik ismi oluşturan unsurlar kendilerinden sonraki unsurlara ‘yalın’ olarak bağlanırlar:  Seyyid-i âlem anıŋ özrin kabûl eyleyüp dilşâd u hurrem oldı ol ,

Ì          Çokluk ve iyelik eki almış kelime veya kelime grupları da aynı fonksiyonları yalın halde yüklenebilirler: “...Fârisîce cevâblar virdim.” , “...elbetde pâdişâhlar boş turmaz.”,



İLGİ HÂLİ

Ì          İsimlerde +Iŋ, +nIŋ, birinci şahıs zamirlerinde +Im ekleriyle kurulur.

Ì          Eklendiği ismi, sahiplik ilgisiyle kendisinden sonra gelen kelimeye bağlar.

Ì          İsimleri edatlara da bağlar.

Ì          İki ismi birbirine bağladığı zaman isim tamlaması kurmuş olur. İki unsur arasındaki bu ilgi hali sıfır morfemle de kurulabilir: Amasiyyenüŋ begleri, birinüŋ adı, senüŋ koynuŋdan, şehrinüŋ pâdişâhı, yeŋiçerinüŋ aslı ; Rûm tâifesiniŋ ziyâretgâhları,

Ì          Birleşik kelime değeri taşımadan, sadece ilgi hâlinin sıfır morfemle teşkil edildiği örnekler de vardır: atası(+) yirine ; benim dedem dükkânıdır, bizim dükkân öŋünde , ne benim günümde, ne babam(+Ø )güninde, kendi kapusı(+Ø) halkından, reâyâsının ismi ve karyesi(+Ø) ismi, vusûlümüz(+Ø) haberini, memleketleri(+Ø) ahvâline dâir, Nemçe memleketinden mürûrumuz(+Ø) ruhsatını .



Ì          Tamlanan unsurun sıfat-fiil olduğu durumlarda da tamlayana getirilen ilgi hâli eki sıfır morfem olabilir: “Benim dedemin postu döşendüği dükkândır.” ,

Ì          Aşağıdaki örneklerde tamlanan unsur eksizdir: bizim Kostantıniyye’de, siziŋ Sultân Selim Mısır’ı feth etdikde, bizim odaya gidelim, bizim solak tâifesi, bizim dükkân öŋünde , bizim İstanbul, bizim asker, bizim gemiler .



Ì          İlgi hâli eki almış bir kelime cümlenin yüklemini teşkil edebilir: “Bu Yenisarây kal‘ası Ebü’l-feth Gâzî Mehemmed Hân’ındır...”, “Süleymân Hân’ındır”

Ì          +dAn ayrılma eki de ilgi hâli işlevinde kullanılabilir: vükelâ-yı merkûmeden birisi, anlardan birisi...



YÜKLEME HÂLİ

Ì          Yükleme durumu “geçişli fiil taşıyan bir cümlede, fiilin etkisi altında kalan ismin içinde bulunduğu durum’ olarak tanımlanır .

Ì          İsmin bulunduğu bu durum, cümle tahlilinde ‘nesne’ olarak adlandırılır, yani cümlede geçişli fiile bağlı olan ‘nesne’ yükleme hâlindedir.

Ì          Bu hâl +(y)I, +n ekleri ile kurulur veya sıfır morfemle temsil edilir.



Ì          +(y)I  => Hudâyı zikr iderek, Konya’yı binâ idüp, esirlerini alup, leşkerini karşuladı, meyyitini alup, Vidini feth itdiler , ...saŋa olan mektûbı viririm...

Ì          +n  => 3. şahıs iyelik eklerinden sonra kullanılır: ardın basup, dün basgunın itdiler, kaydın gördiler, ma’denin bilmezler, nişânın virmediler,. Bu yapının kullanımı, standart dilde, dönemin sonlarına doğru iyice azalmıştır.

Ì          +Ø => Cümlede belirtisiz nesne teşkil etmek üzere yükleme hâlinin sıfır morfemle kurulması bu dönemde de sıkça görülen bir durumdur. İsimle kurulan birleşik fiillerde de isim unsuru eksiz yükleme hâlindedir: kuru sıkı tüfeng atup, hayli toplar atup, Ken‘ân Paşa niçe bin küheyl atlı ile Salanta sahrâsı’na cân atup halâs oldu.

Ì          1. ve 2. şahıs iyelik eklerinden sonra sıfır morfemle kullanımı yaygındır: sözüŋ kabûl iderin , düşmeniŋ belâda görüp mağrûr olma , yedi yıldır seyâhat edüp mâlım arardım;



YÖNELME HÂLİ

Ì          ‘Kelime gruplarında ve cümlelerde fiildeki hareketin yöneldiği ismin içinde bulunduğu durum’ olarak tanımlanır.

Ì           +(y)A eki ile teşkil edilir ve cümlenin genellikle dolaylı tümlecini, zaman isimlerine geldiğinde ise zarf tümlecini oluşturur.

Ì          Yönelme hâli eki isim ve isim işlevindeki kelime gruplarına geldiği gibi, çokluk veya iyelik eki almış kelimelere ve zamirlere de getirilir: Engüriye geldi, fethine gönderdi,

Ì          âit, dair, dek, değin, doğru, göre, kadar, nazaran gibi son çekim edatlarından önceki isimlere gelir: kral hazînesine âid, yola dâir ba’zı güftügû, vakt-i zuhra dek, sabaha dek,

Ì          -mAK mastar ekiyle birlikte kullanılan yaklaşma hâli eki ise, eklendiği kelimeye “-mAK için” ifadesi vererek, “için” edatının yerini tutar



BULUNMA HÂLİ

Ì          Bulunma hâli, fiildeki oluş ve kılışın yerini bildiren, bu yer bildirme kavramına paralel olarak zaman, süreklilik, içinde olma, tarz bildirme, karşılaştırma, gösterme, vasıta, amaç, sebep gibi ifadeleri de içerir ve +dA ekiyle kurulur.

Ì          Temel işlevi yüklemin veya katıldığı fiilin oluş/kılış yerini göstermektir: altında taglar olur, hisâruŋ limonında gemiler buldılar, yanında kodı, yolda ölüsini defn itdiler

Ì          Zaman isimlerine gelip cümlenin zaman zarfını teşkil eder: Yıldırım Han asrında

Ì          Kesirli sayıların ifadesinde: Guzât-ı müslimînden onda bir ve tüccârdan onda bir öşr .

Ì          Bulunma grubu teşkilinde: bahâda ağır ve götürmekde hafîf olan eşyâdan..., ellerinde kılıç ve boğazında kalkan

Ì          Tarihlerin ifadesinde “yılında, tarihinde” anlamına ifade etmek üzere: Bin otuz ikide Yahyâ Efendi köşe-nişîn olup, Tokuz yüz yigirmi ikide Mısır’ı feth idüp



AYRILMA HÂLİ

Ì          Cümledeki görevi genellikle yer tamlayıcısı ve zaman zarfı olan ve fiilin gösterdiği kılış ve oluşun kendisinden uzaklaştığını ifade eden ayrılma hâli +dAn ekiyle teşkil olunur.

Ì          Ayrılma hâli, fiilin belirttiği hareketin kaynağını, yönünü belirtir: bir kıraldan elçi gele

Ì          Sebep bildirir: nakkāre sadâsından âdeme dehşet hâsıl olup

Ì          Seçme ve ayırma bildirir: bahadırlardan idi

Ì          Kaynak, mahreç bildirir: Âl-i Abbâsiyândan Bitlis Hanı,

Ì          Yapılış kaynağı ve hammadde bildirir: her biri birer nûrdan servi gibi

Ì          Zaman ve zamanla ilgili bir kavrayış bildirir: bu kadar zamandan mektûbuŋuz gelmedi.

Ì          Bir grup veya türe mensubiyeti bildirir: ...erbâb-ı tîmârdan iken meşâyih-i Halvetiyye’de Sünbül Sinân Efendi hidmetine yetdi; erbâb-ı tuğyândan

Ì          Karşılaştırma bildirir: Ve Bâyezîd Hân Murâd Hân’dan sinnen üç ay sağîr idi ,

Ì          Son çekim edatlarıyla birlikte kullanılır: Bunlardan gayrı, bu sancaklardan mâada, cedd-i izâmlarından berü, kendülerden soŋra, kendülerden evvel, andan öte, andan içeri.



VASITA HÂLİ

Ì          Eski Türkiye Türkçesi döneminde kullanılan +In vasıta hâli ekinin kullanımı bu dönemde azalmış, yerini ile edatından gelişmiş olan +ylA, +lA vasıta hâli ekine bırakmıştır:

Ì          +In => Seyrek olarak karşımıza çıkan bu ekin geldiği unsurlar cümlede zaman zarfı işleviyle yer almışlardır: gündüzin, yazın, sabâhın, öyleyin, kışın, güzin, ahşamın, kıçın.

Ì          +ylA, +lA = > İle edatından gelişen bu ek esas olarak fiilde/yüklemde belirtilen için vasıtasını bildirir: atıyıla , hammâllarla götürürler, keştîlerle taşındı

Ì          Usul, yol ve tarz bildirir: cengile, yagmâyıla ; ne gûne nezâketlerle kelâm etdi.

Ì          Birliktelik, bir arada oluş bildirir: ganâyimile, gâzìlerle, ogullarıyıla, şâhıla, tekvurınla .

Ì          ‘Ölçüsüyle, bir ölçüye veya hesaba göre’ anlamını bildirir: mi’mâr arşınıyla kal’e-i Kostantıniyye seksen yedi biŋ arşındır; anıŋ ilkāsıyla bulunup .

Ì          Fiilin oluşunda bir nesnenin varlığını bildirir: çınar-ı müntehâlarla müzeyyendir.

Ì          Sebep ve vesile bildirir: Rim Papa nâmıyla iştihâr bulan, fermânıyla, olmaları sebebiyle.

Ì          İki mesafe arasını ifade etmekte kullanılır: Topkapusı’yla Edirnekapusı mâbeynindeki.



EŞİTLİK HÂLİ

Ì          Eşitlik hâlinin başlıca işlevleri miktarca ve nitelikçe karşılaştırma, mutabıklık ve görecelilik anlamlarını kurmaktır .

Ì          Miktarca karşılaştırma: zerrece, yüzlerce, biŋlerce, senelerce, ömrü müddetince

Ì          Nitelikçe karşılaştırma: tarz-ı kadîm sâdece câmi’dir

Ì          Mutabıklık, uygunluk:  yerlü yerlerince meks edüp, nehr-i Araz sâhilince

Ì          Gibilik, benzerlik: şehrîce kelimât edem deyü , kendi hastaca bulunmakdan nâşi

Ì          Görecelilik: böylece etmeyen, bu takdirce .

Ì          Beraberlik :  berâberce, milletce .

Ì          Zamanın bir noktasına göre karşılaştırma: evvelce, erkence, mukaddemce.

Ì          +CA yapım eki kullanılır .



ÖNEMLİ NOT ;

Ì           +lAyIn, +cIlAyIn, +lAyIncA ekleri de ‘gibilik’ anlamı üreten hâl kategorisi ekleridir.

Ì           Bu eklerle ilgili Meninski’nin verdiği örnekler şunlardır: sevdükleyin, sevdüginleyin, benümkileyin, oğurlayin, oğurlayince, ancileyin, buncileyin, sizcileyin





FİİL ÇEKİMİ



Şahıs Ekleri

Ì          Söz diziminde yüklem unsuru olarak görev alan fiiller, en sonda kılış ve oluşu gerçekleştiren özneyi temsil eden bir şahıs eki alırlar. Türkçe fiil çekimde şahıs kategorisi, temelde iki yapıdan gelişmiştir.

1)       birinci tipteki şahıs ekleri, şahıs zamiri kökenli

2)       ikinci tipteki şahıs ekleri ise iyelik eki kökenlidir.

Ì          Şahıs ekleri başlangıçta Eski Türkiye Türkçesi dönemindeki durumu devam ettirmişse de, bu durum kimi şahıslarda yavaş yavaş fonetik ve morfolojik olarak değişmiştir.



1. Tipteki Şahıs Ekleri

Ì          Bunlar şahıs zamirlerinin ekleşmesiyle oluşmuş eklerdir:

Ì                            Teklik                /        Çokluk

Ì          1. şahıs   +Am, +In, +Im    /   +vUz, +Iz

Ì          2. şahıs   +sIn, +sIŋ            /   +sIz, +sIŋIz

Ì          3. şahıs    +Ø                      /   +lAr



Ì          +vAn = > Ben şahıs zamirinin fonetik gelişmesiyle ortaya çıkan bu ek Eski Türkiye Türkçesi döneminde kullanılmış, zamanla yerini kendisinden gelişen +Am, +In ve +Im yapılarına terketmiştir. Bu şahıs eki XVI. yüzyıla kadar kullanılmış, XVII. yüzyılda sadece bir metinde tespit edilebilmiş; sonraki yüzyıllarda kullanımdan düşmüştür: iderven, dilerven, sıgarvan, okurvan, giderven, isterven, olaçakvan, gezerven .



Ì          +Am  = > +vAn şahıs eki XV. yüzyıldan itibaren +Am ve +In şeklinde iki kola ayrılmış, +Am şekli XVII. yüzyıla kadar Anadolu metinlerinde görülmekle birlikte, esasen Azerbaycan Türkçesine ait bir morfem hâlini almış; Osmanlı Türkçesinde yerini yavaş yavaş +Im şeklie bırakmıştır: aŋlaram, bilürem, sanuram, gözlerem, komışam, virürem, komazam, sevmezem, seveceğem .



Ì          +In = > XVI. yüzyıl metni olan Vasiyyetnâme’de: bilmezin, bilürin, girmezin, işlerin, şehâdet iderin ve yine aynı yüzyıla ait Tuhfetü’s-Sulehâ’da: uymazın, döndürmezin, takarrüb iderin . Evliya Çelebi Seyahatnamesinde karşımıza çıkmamış, Meninski birkaç örnek vermekle yetinmiştir: severin, sevmezin .



Ì          +Im = > teklik şahıs eki +vAn > +Am ~ +In ve nihayet +Im şeklini alarak Osmanlı Türkçesinde standart şahıs eki olmuş, XVIII. yüzyıldan itibaren dudak uyumuna bağlanmıştır: girerüm, giderim, unutmazum, seveceğim, yazarım, veririm .



Ì          +sIn, +sIŋ = > Sen zamirinin fonetik gelişmesiyle ortaya çıkan bu ek, XVII. yüzyıl metinlerinden itibaren damak n’si /ŋ/ ile de karşımıza çıkar: anlarsın, seversin, istersiŋ, sarsılursıŋ . Evliya Çelebi Seyahatnamesinde her iki şekil de vardır: değilsin, gider misin, bilirsiŋ, istersiŋ .



Ì          +vUz = > Biz şahıs zamirinin fonetik gelişmesiyle ortaya çıkmıştır; istek ve şart kipi çekiminde, kullanım sıklığı  azalarak XVIII. yüzyıla kadar kullanılmıştır. XVIII. yüzyılda bir eserde tespit edilebilmiştir: salınsavuz, gitsevüz, idevüz, virevüz, alavuz, kılavuz.



Ì          +yUz = >  +vUz > +Iz gelişiminde biri ara safha olarak değerlendirdiğimiz bu ek, kimi ağızlarda görülen bir ara şekildir. Meninski de istek çekiminde seyrek kullanılan bir –A+yIz yapısını kaydetmiştir: seveyiz .

Ì          +Iz = > oluruz, varuruz, aŋlarız, işleriz, imişüz, severiz, umarız, aŋaruz, dirüz, sıgınıruz.

Ì          +sIz = > Siz zamirinde gelişen bu ek, son yüzyıldan itibaren yerini bütünüyle +sIŋIz’a terk etmiştir. +sIŋIz Arap harfli metinlerde çok seyrek olarak karşımıza çıkar. Yabancıların yazdığı Türkçe dilbilgisi kitaplarında ise +sIŋIz örnekleri daha sıktır.

2. Tipteki Şahıs Ekleri

Ì          Bunlar iyelik eklerinin şahıs eki fonksiyonuyla kullanılması sonucu ortaya çıkmışdir.

Ì          Esasen görülen geçmiş zaman ve şart çekiminde kullanılmaktadırlar:

Ì                        Teklik     /    Çokluk

Ì          1. şahıs   +m         /    +k

Ì          2. şahıs   +ŋ          /    +ŋIz

Ì          3. şahıs   +Ø        /     +lAr



Ì          vermedim, gönderdim, itsem; itdiŋ, aldıŋ, geldiŋ, eyleseŋ, söyletseŋ; söyledi, geldi

Ì          Şahıs eklerinde istek ve şart kiplerinin 1. çokluk şahıslarında zaman içinde bir değişme gözlenmektedir.

Ì          Eski Türkiye Türkçesi ve XVI.-XVII. yüzyıllarda gitsevüz, idevüz gibi örnekler daha sık görülürken XVIII. yüzyıldan itibaren yazsavuz yerine yazsak, eylesevüz yerine eylesek geçmiş bulunmaktadır.

Ì          İstek çekiminde ise gidevüz yerine gidek değil, gidelim şekli almış; yani günümüz Türkçesinde olduğu gibi istek ile emir kipleri karışmaya başlamıştır..



ZAMAN EKLERİ

Ì          Cümlenin yüklem unsurunun bildirme, haber verme işlevini yüklendiği cümlelerde yüklemi oluşturan fiil veya yüklemleştirici unsur (ek fiil), oluş veya kılışın gerçekleştiği zamanı da ifade eder.

Ì          Türk dilbilgisinde zaman kavramı basit ve birleşik olarak ele alınmaktadır.

Ì          Basit zaman çekimi =>  görülen geçmiş zaman, öğrenilen geçmiş zaman, geniş zaman, şimdiki zaman ve gelecek zamandan oluşmaktadır.

Ì          Birleşik zaman =>  hikâye, rivayet ve şart olarak ayrılır.



Görülen Geçmiş Zaman

Ì          -dI ekiyle teşkil edilir ve 2. tipteki şahıs ekleriyle çekimlenir.

Ì          Başlıca işlevleri şunlardır: Şimdiden önceki bir zamanda gerçekleşip konuşucunun tanıklık ettiği geçmişi anlatır: “...diyü cevâb virdim.”, “iltifât itmedim”, “seyr eyledik”

Ì          Gerçekleştiği kesin olarak bilinen olayların anlatılmasında kullanılır:

Ì          Çok yakın geçmişin ifadesinde kullanılır: “...şimdi geldi zuhûr eyledi.”

Ì          Gerçekleştiği farz olunan durumların ifadesinde kullanılır: “Gûyâ hazz olındı”.

Ì          Geçmişte gerçekleşip tanık olunmayan bir olayın anlatılmasında, yani öğrenilen geçmiş zaman işlevinde kullanılır



Öğrenilen Geçmiş Zaman

Ì          -mIş ekiyle teşkil edilir ve 1. tipteki şahıs ekleriyle çekimlenir.

Ì          Başlıca işlevleri şunlardır:

Ì          Konuşanın tanık olmadığı, başkasından öğrendiği bir durumu ifade eder: “Dülger kalfası Sakar-nâm kâfir deryâya düşdi diyü merkūma haber virmişler”

Ì          Sonradan fark edilen oluş ve kılışı ifade eder

Ì          +mIş+dIr yapısı, tanık olunmayan, ancak gerçekleştiği kesin olan bir olayı ifade etmekte veya anlamı kuvvetlendirmekte kullanılır: “Mu’cizâtı çokdur.

Ì          şahıs ekiyle kullanıldığında vurgulanmış bir görülen geçmiş zamanı ifade eder: “Şefâat yâ Resûlallâh’ diyecek yerde ‘Seyâhat yâ Resûlallâh’ dimişiz.”



Geniş Zaman

Ì          -Ar ve –(I)r ekleriyle teşkil edilir ve 1. tipteki şahıs ekleriyle çekimlenir.

Ì          OLUMLU => ‑Ar+vAn/+Am/+In -(I)r+Am/+In   => gezerven, giderven, sanuram, umaram, atarın, varurın, ölürin, isterim, ağlarım, dilerim

Ì          OLUMSUZ => -mAz+Am/+In/+Im / -mAm => sığmazam,bilmezem, çekmezin, bilmezim, idemezim; gelmem, bilmem, almam

Ì          OLUMLU = > -Ar+sIn/+sIŋ -(I)r+sın/+sIŋ => sorarsın, bilürsin, istersiŋ, sarsılursıŋ

Ì          OLUMSUZ = > -mAz+sIn itmezsin

Ì          OLUMLU = > -Ar+Iz -(I)r+Iz  => giderüz, ururuz, görürüz, yürürüz

Ì          OLUMSUZ = > -mAz+Iz = > olmazuz

Ì          OLUMLU = > -Ar+sIz/+sIŋIz -(I)r+sIz/+sIŋIz => idersiz, bilürsiz, olursıŋız, seversiŋiz

Ì          OLUMSUZ = > -mAz+sIz/+sIŋIz => kılmazsız, bilmezsiz, sevmezsiŋiz



Ì          Tek heceli fiil tabanlarından sonra genellikle +Ar eki kullanılır: gider, ider, geçer, yazar, çıkar, akar, kırar, konar, dürer, dutar, umar vb.

Ì          tek heceli fiillere –Ir eki de getirilebilir: bilür, durur, olur, turur, bulur vb.

Ì          Metinler ve yüzyıllar arasında eki değişen fiiller vardır: girür, girir X girer, yatur X yatar

Ì          Başlıca işlevleri şunlardır:

Ì          Süreklilik gösteren, alışkanlık hâline gelmiş eylemleri ifade eder: be-nevbet sefer eşer,

Ì          Şimdiki zamanı ifade eder .

Ì          Yakın gelecek zamanı ifade eder: “Ayâ hâl neye müncer olur?”

Ì          Geçmiş zamanın hikâye edilmesinde kullanılır:



Şimdiki Zaman

Ì          İçinde bulunulan zamanın geniş zaman ekleriyle ifadesi Eski Türkiye Türkçesinde yaygındır, XVIII. yüzyıl sonlarına kadar işlevini korumuştur.

Ì          Konuşma dilinde yaygınlaşan -yor eki XVIII. yüzyıldan itibaren daha yaygın kullanılan şimdiki zaman eki hâline gelmiştir.

Ì          -mAdA ve -mAKdA ekleri de şimdiki zamanın ifadesinde kullanılır.

Ì          Bütün bu ekler, 1. tipteki şahıs ekleri ile çekimlenmektedir.



Ì          -Ar, -(I)r =>  “Hey beğim! Ne elem çekersin?”



Ì          -yor = > Eski Türkiye Türkçesi döneminden itibaren -A yorır (geleyorır, gideyorır) birleşik fiil yapısı somut ve şu anda olmakta olan oluş ve kılışları ifade etmek için kullanılmaya başlandı ve bu yapı gramatikalleşerek bir zaman morfemi oluşturdu.

Ì          Bünyesinde yer alan zarf-fiil eki yardımcı ünlü durumuna geçti. Bu yardımcı ünlünün hem geniş, hem dar şekilleri farklı zümrelerin dillerinde süregelmiştir (ideyor ~ idiyor).

Ì          Ekin yaygınlaşması XVIII. yüzyıldan itibaren olmuştur.



Ì          -mAdA, -mAKdA => “...elçi Revân cânibine revâne olmada.” Bu ekin zaman içinde tekrarlanan durumları, yani geniş zamanı ifade ettiği görülür.



Gelecek Zaman

Ì          Eski Türkiye Türkçesinde -IsAr ekiyle teşkil olunan gelecek zaman, bu ekin işlevini kaybetmesiyle -AcAK sıfat-fiil ekiyle teşkil olunmaya başlamıştır.

Ì          Bunun yanında –sA gerek yapısı ve -Ar, -(I)r geniş zaman eki de gelecek zaman ifadesinde kullanılır.

Ì          Dönemin sonlarına doğru bu zamanın temel eki -AcAK olmuştur.



Ì          -IsAr => XVI. yüzyıl metni olan Anonim Tevârîh-i Âl-i Osman’da iki yerde geçer.

Ì          XVII. yüzyıl metni olan Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde geçtiği yerler esasen aktarılmış metin parçalarına aittir ve Evliya Çelebi’nin kendi diline ait değillerdir.

Ì          -IsAr gelecek zaman ekinin Meninski, -IsAr ekinin çekimini vermişse de (olıserim, seviserim, sevisersın, bakıserem , XVI. yüzyıldan itibaren kullanım sıklığını kaybederek XVII. yüzyıl sonlarında yerini bütünüyle -AcAk gelecek zaman ekine bırakır.

Ì          XVIII. yüzyıl metni olan Cami-i Kasas’ta da birkaç örneği vardır:



Ì          -AcAk => Bu ek, XVI. yüzyıldan itibaren yavaş yavaş -IsAr’ın yerini almış ve Türkiye Türkçesinin standart gelecek zaman eki olmuştur. 1. tipteki şahıs ekleri ile çekimlenir: olacakvan, olacak, olacakdur, olmayacakdur, bakmayacağım, seveceğim, seveceksin, vereceksiz,

Ì          XVII. yüzyılda -AcAk eki sıfat-fiil fonksiyonundadır ve zaman eki olarak kullanımı azdır.

Ì          XVIII. yüzyıldan itibaren metinlerde gelecek zaman eki olarak –AcAK eki görülür.



Ì          -sA gerek => Bu yapı da gelecek zamanın ifadesinde XIX. yüzyıla kadar kullanılmıştır. “Elli biŋ yıl bu hâl üzre geçse gerekdür ve kişiye ameline göre cezâ olunsa gerekdür.”



KİP EKLERİ



ŞART

Ì          -sA=>

Ì          -sA ekiyle teşkil olunan ve esasen 2. tipteki şahıs ekleriyle çekimlenen bu yapı aslında bitimli fiillere değil de cümlenin zarf tümlecini teşkil eden fiil gruplarına gelmektedir.

Ì          –sA morfemi 1. şahıslarda başlangıçta zamir menşeli şahıs ekleriyle çekimlenirken XVI. yüzyıldan sonra iyelik menşeli şahıs ekleriyle çekimlenmişlerdir.

Ì          –sA ekini almış yardımcı cümleler ana cümle yüklemini şart, tahmin, farz ediş gibi anlamlarla nitelerler.

Ì          Ana cümle yüklemi ile şart yardımcı cümlesi arasındaki ilişki bakımında bu tip cümleler olağan şart cümlesi ve olmayası şart cümlesi olarak iki gruba ayrılır ..



Ì          Olağan şart cümlesinde şartın gerçekleşmesi hâlinde ana cümle yükleminin gerçekleşeceği ifade edilir: “...cümle bildiklerimizi tahrîr ...

Ì          Olmayası şart cümlesinde ise yardımcı cümledeki şart gerçekleşmediği/gerçekleşmeyeceği için ana cümledeki hükmün de gerçekleşmediği/gerçekleşmeyeceği ifade edilir. “Vallâhi sen benim elime girsen seni bir demir kafes içre koyup tâ ölene dek çıkarmazdım.”

Ì          -sA morfeminden sonra yine, girü, bâri, da/de edatları getirilerek veya herhangi bir edat getirilmeyerek karşıtlama ifadesi taşıyan cümleler kurulur.

Ì          -sA morfemi, eksiltili cümle yüklemi olarak istek ifade eder: “Ceddim Süleymân Hân, âh kırk gün yeniçeri ağası olsam dimiş.

Ì          -A => Daha çok geniş zaman ve istek teşkilinde kullanılan bu ek, şart ifadesi için de kullanılmıştır: “...mi‘mâra gadr edeydin şu topuz ile seni hurd ederdim.”



GEREKLİLİK

Ì          Fiilin taşıdığı anlamın gerçekleşmesinin kuvvetle istenmesi, zorunlu olması gibi temel anlamları ifade eden gereklilik kipi Eski Türkiye Türkçesinde esasen -sA gerek yapısıyla teşkil olunurdu. -mAK gerek yapısı da XIX. yüzyıla kadar yaygın olarak kullanılmıştır. Bir sıfat-fiil eki olan -mAlU ise XIX. yüzyıldan itibaren standart gereklilik kipi eki olmuştur.

Ì          XVI. yüzyıl metni olan Birgivi’nin Vasiyetnamesinde gereklilik kipi -mAk gerek morfemi ile teşkil edilir. -sA gerek bu eserde gelecek zamanı teşkil ederken, -mAlI morfemine ise rastlanmaz .

Ì          XVII. yüzyıl metni olan Seyahatnamede bu kip esasen -mAk gerek ile, nadiren de –sA gerek ile teşkil edilmiştir

Ì          -mAlI morfeminin gereklilik kipi teşkilinde kullanımı Seyahatnamede pek seyrektir:

Ì          XVIII. yüzyıl sefaretnamelerinde -mAlI morfemi gereklilik kipi işleviyle yalnızca iki örnekte tespit edilmiş, bunun dışında bu metinlerde –sA gerek, -mAk gerek, lâzım gel-, lâzım i- yapıları kullanılmıştır.

Ì          XIX. yüzyılda Arthur Lumley Davids, Grammaire Turke isimli eserinde , gereklilik kipini –mAlı morfemiyle verir: korkmaluyım, korkmalusın, korkmaludur; korkmaluyız



İSTEK VE EMİR

Ì          İstek ve emir kipleri her dilde birbirine yakın, kimi zaman aynı morfemlerle kurulan, kimi zaman kimi zarf veya kuvvetlendirme morfemleriyle istek veya emir durumlarından birine yaklaştırılan bir kiptir.

Ì          Türk dilbilgisi kitaplarında istek ve emir kipi olarak ayrılan ekler, şekle dayalı bir ayrımdan öteye gitmez.

Ì          Örneğin, 1. teklik şahıs için iki ayrı morfemin kullanıldığı metinlerde veya dönemlerde bile bu ikisi arasındaki farkı belirlemek çok kolay değildir: gidevüz ~ gidelüm gibi.

Ì          Günümüz Türkçesinde -A morfeminin kullanımının azalmasıyla, emir ve istek kipleri birleşmiş veya -A morfemiyle teşkil olunan istek kipi büyük ölçüde ortadan kalkarken istek kipi başka morfemlerle kurulmaya başlanmışdır: gidesin , gider misin vb.

Ì          İstek Emir

Ì          Birinci teklik şahıs -A+m -AyIm/-AyIn

Ì          İkinci teklik şahıs -A+sin -Ø, -Gıl

Ì          Üçüncü teklik şahıs -A+ Ø -sIn

Ì          Birinci çokluk şahıs -A+Vuz, ‑K (?) -AlIm

Ì          İkinci çokluk şahıs ‑A+sIz/+sIŋIz -(I)ŋ, -(I)ŋIz

Ì          Üçüncü çokluk şahıs -A+lAr -sInlAR



Ì          -A+m, -AyIm => İstek 1. teklik şahıs için önceki dönemde şahıs zamiri olarak +vAn kullanılırken , zamanla bu şahısta +m şahıs eki kullanılmaya başlanmıştır: –Ayım eki de istek ifadesinde kullanılmaktadır:

Ì          -A+sIn, -A+sIz, -A+sIŋIz => Bu morfem, bilhassa 2. şahısta istek yanında uyarı, hatta tehdit ifadeleri de taşır:

Ì          -A, -AlAr => ...bu gûne tahrîr olundı; kusûrını dâmen-i afv ile setr ideler.”“..dünyâda ve âhiretde azîz ve muhterem ola.”, “.askeriŋ gözleri büyümeye ve içlerinde câsûs olmaya”



Ì          -A+vUz =>  Çokluk şahısta +vUz eki XVII. yüzyılda seyrek olarak kullanılmaktadır. XVIII. yüzyılda dahi seyrek de olsa varlığını sürdürmüştür.

Ì          Çokluk şahısta +vUz ekinin kalıntısı olduğunu düşündüğümüz +yUz şekli kimi metinlerde ve ağızlarda XVII. yüzyılda da karşımıza çıkmaktadır.

Ì          -A+vUz yapısının kullanımdan düşmeye başlamasıyla yerini aslında 2. çokluk şahıs emir eki olan –AlIm almıştır.

Ì          Anadolu Ağızlarında –A+vUz’un yerini alan –A+K eki Azerbaycan Türkçesi özelliği

Ì          olarak Seyahatname’de bir örnekte geçer.



Ì          -GIl => Seyahatname’de ve dönemin diğer metinlerinde pek seyrek kullanılır.

Ì          -(I)ŋ, -(I)ŋIz >  çokluk şahısta her iki ek de kullanılır. Emir veya istek ifade eder:

Ì          -sIn/-sInlar => Üçüncü şahsa yönelik emri veya kuvvetli isteği, bazen duayı ifade eder



FİİLİMSİLER



İsim-Fiil Ekleri



Ì          -mAK => Zaman anlamı olmadan fiil ismi olarak kullanılır ve fiilin ifade ettiği anlamı isimleştirir. Bu haliyle çeşitli isim çekim eklerini de alabilir.

Ì          -mA => Fiillerin zaman anlamı taşımayan isimlerini yapar ve üzerine çekim ekleri alarak bu fiilleri cümle ögelerine dönüştürür.

Ì          -(y)Iş => Fiildeki anlamı ‘tarz gösterme’ anlamıyla isimleştiren bir ektir. Bu ekle yapılan kelimeler de diğer isim-fiil ekleri gibi türlü hâl ekleri alarak cümle içinde çeşitli görevlerde bulunabilirler:



SIFAT-FİİL EKLERİ

Ì          Fiillere gelerek onları sıfatlaştıran sıfat-fiil ekleri, Türkçenin her döneminde işlek yapılar olmuştur. Bunların üzerine tıpkı isimler gibi çekim ekleri getirilebildiği gibi, taşıdıkları zaman anlamı yüzünden birçok sıfat-fiil eki zaman ekleri görevini üstlenmiştir. Bu ekler yapı ve işlevleri bakımından Eski Türkiye Türkçesinden büyük ölçüde ayrılmazlar.



Ì          Başlıca sıfat-fiil ekleri şunlardır:

Ì          -(y)An => Fiilde belirtilen iş ve hareketin fiil etkense yapanını, edilgense yapılanını ifade eden, bu anlamıyla işletme eki görevi yanında kalıcı isimler de türeterek yapım eki niteliği kazanan işlek bir ektir; doğrudan zaman anlatmadığı için geniş zamanlı bir sıfat-fiil ekidir denilebilir

Ì          -Ar, -(I)r => Geniş zaman sıfat-fiil eki olan –Ar ve –(I)r, daha çok süreklilik bildiren bir geniş zaman ifadesi taşımakta, eklendiği fiili bir şahsın veya nesnenin vasfı durumuna sokmaktadır . Ekin getirildiği fiil süreklilik gösteren bir vasıf hâlini alabileceği gibi, şimdiki zamanda gerçekleşen veya gelecekte gerçekleşecek bir vasfı da ifade edebilir: Tamlanan unsurun düşmesiyle sıfat-fiil eki almış unsur tek başına da kullanılabilir:



Ì          -mAz =>  -Ar ve –(I)r geniş zaman sıfat-fiil eklerinin teşkil ettiği anlamın olumsuzunu teşkil eder. -mAz sıfat-fiili hâl ekleriyle birlikte edatlara bağlanarak cümlenin zarf tümlecini teşkil edebilir. -mAz sıfat-fiiliyle bazı kalıcı isimler de üretilmiştir: “...

Ì          -dIK => Geçmiş zaman sıfat-fiil eki olan –dIK’ın herhangi bir çekim eki almadan yalın olarak sıfat işleyişiyle kullanıldığı örnekler seyrektir. Bunların da çoğu olumsuz fiil tabanı üzerine gelmiştir.

Ì           -dIK eki daha çok iyelik ekleriyle birlikte kullanılır ve bu şekilde kendisinden sonra gelen isim unsurunu niteler: İyelik ekli unsur yalın halde özne olarak veya diğer hal eklerini alarak başka cümle unsurları göreviyle de kullanılabilir.

Ì          XVIII. yüzyıl sefaretnâmelerinde -dIK sıfaf-fiil eki her zaman iyelik ekleriyle kullanılmıştır:



Ì          -mIş => Geçmiş zaman sıfat-fiil eki olan –mIş, yaygın olarak yalın halde kullanılır ve kendisinden sonra gelen ismi niteler . Son çekim edatlarına bağlanarak cümlenin zarf tümlecini oluşturur:

Ì          -AcAK => Gelecek zaman sıfat-fiil eki olan –AcAK hem yalın halde, hem de iyelik ekleriyle birlikte kullanılır. Her iki durumda da sıfat işleyişi yanında, hâl eklerini alarak isim gibi işlem görebilir. Bu zarf-fiil eki fiili edatlara da bağlar .

Ì          -AsI => Bu dönem metinlerinde gelecek zaman sıfat-fiili olarak –AsI eki seyrektir.



ZARF-FİİL EKLERİ

Ì          Zarf-fiil ekleri, getirildikleri fiilleri, anlamlarını değiştirmeden, oluş ve kılışın tarzını veya zamanını niteleyen zarflara dönüştüren eklerdir. Bunlar, eski kalıplaşmalar dışında, isimleşmez ve isim çekim ekleri almazlar.

Ì          Türkçede, batı dillerindeki bağımsız yargı taşıyan yan cümlelerin görevini daha çok fiilimsilerle teşkil edilen fiil grupları yaptığı için, zarf-fiil ekleri kullanım sıklığı yüksek eklerdir ve bu yüzden de tarihsel dönemler boyunca değişime en çok uğrayan morfolojik gruplardandır.

Ì          Zarf-fiil eklerinin bu kullanım sıklığı ve değerleri XVI.-XIX. yüzyıllar arasındaki dönemde de yavaş yavaş değişmiş, farklılaşmıştır.



Gerçek Zarf-Fiil Ekleri

Ì          A, -U = > - Bu zarf-fiiller Eski Türkiye Türkçesinde tek başlarına kullanılırken bu dönemde artık daha çok ikileme teşkilinde kullanılır olmuştur.-U zarf-fiili çok seyrektir, daha çok –A kullanılır.

Ì          -A ve -I zarf-fiil ekleri birleşik fiil teşkilinde de kullanılır.

Ì          -U ve –A zarf-fiilinin tekil kullanımı sadece diyü ~ diye edatında (eski örnekler dışında) bir kalıplaşma hâlini almıştır:

Ì          -(y)IcAK => Fiili zaman anlamıyla cümlenin yüklemine bağlayan bu zarf-fiil ekinin kullanımı XVII. ve XVIII. yüzyıllarda seyrekleşmiş ve yerini –IncA’ya bırakmıştır. XVIII. yüzyıl sefaretnamelerinde yalnızca yedi örnekte tespit edilen bu zarf-fiil eki, nitelediği fiilin kendi gösterdiği eylemden sonra gerçekleşeceğini göstermektedir .



Ì          (y)IncA =>  Esas işlevi ‘-a kadar’ anlamıyla zamanca ve mekânca sınırlamadır .  XVIII. yüzyıl sefaretnamelerinde de bu anlamda kullanılmaya devam etmiştir:  XVII. yüzyıldan itibaren bu ek, -IcAK’ın fonksiyonlarıyla daha yaygın kullanılmaya başlamış ve zamanla tamamen onun yerini almıştır.

Ì          -IncA eki, ‘+a kadar’ anlamını ancak “kadar, dek, degin” edatlarıyla genişleyerek sürdürebilmiş ve bu yapısı günümüze kadar korunmuştur.



Ì          -(y)AlI => Fiile başlangıç noktasını belirleyen bir zaman anlamı katarak tümleçleştiren bu ekin yalın kullanımı seyrektir .  Zamanla +dAn ayrılma hâliyle birlikte edatlara bağlanmaya başlamıştır.

Ì          -mAdIn / -mAdAn = > Fiilin ifade ettiği anlamın gerçekleşmeyişini ifade eden bir durum zarfı oluşturan bu ek, Eski Türkiye Türkçesi döneminde –mAdIn şeklinde kullanılmış, daha sonra yerini – mAdAn’a terk etmiştir.

Ì          Ekin -mAdAn biçiminin XVI. yüzyıldan itibaren görünmeye başladığı, XVII. Yüzyılda bu şeklin yaygınlaştığı, XVIII. yüzyılda ise bütünüyle edebi dile yerleştiği tespit edilmiştir.



Ì          -(y)ArAK => Batı Türkçesine özgü bir zarf-fiil eki olup esasen Eski Türkiye Türkçesi döneminde seyrek kullanılan, asıl gelişmesi XVI-XIX. yüzyıllar Türkçesi içinde mümkün olan bir ektir. Cümlede asıl fiilin gösterdiği hareketle aynı zamanda veya biraz önce yapılan başka bir hareketi göstermek, temel işlevidir.

Ì          Olumsuz fiil tabanlarına geldiğinde “-maksızın, -madan” anlamlarını ifade eder.



Ì          -(y)Up => -Up eki, getirildiği fiilin ifade ettiği hareketin esas fiilden biraz önce yapıldığını ifade eder . Bu anlam ifadesi sayesinde bu dönem metinlerinde çok sık kullanılmış, birbiri peşince gerçekleşen kılış ve eylemler -Up zarf-fiili ile ana cümleye bağlanmışlar; günümüz Türkçesinde olduğunun aksine, bunlar arasında özne birliği de aranmamıştır.

Ì          Bu özelliğiyle – Up cümleleri birbirine bağlayan bir bağlaç görevi görmüştür: -Up hemen arkasından gelen bir fiile bağlandığında bu ikisi bir tür ikileme teşkil eder.

Ì          -Up burada ‘ve’ anlamında bir bağlaç görevi görür. Bu görev bazen –ArAK zarf-fiilinin işlevine benzer. Kimi örneklerde zarf-fiil eki almış fiille arkasından gelen fiil, tasviri fiillerdeki yapıya benzer bir görev ilişkisi oluştururlar. Bu yapılarda birinci fiil anlam yükünü taşırken, ikinci fiil daha çok ‘kılınış’ ile ilgili bir görev yükü üstlenir:

Ì          -Up zarf-fiiliyle kurulan bir yardımcı cümle bir sonraki cümleye ‘ve’ bağlama edatıyla bağlanabilir .



Ì          -UbAn =>  Eski Türkiye Türkçesinde daha sık gördüğümüz –UbAn zarf-fiili, bu dönem metinlerin seyrek olup XVII. yüzyıldan sonra kullanılmadığı söylenebilir. Ek, XVI. yüzyıl metni olan Tuhfetü’s-Sulehâ’da tek kelimede ve iki yerde geçer.

Ì          -iken/-ken => fiiline eklenerek kalıplaşmış bir yapı olup isimleri zaman anlamı taşıyan zarf tümleci hâline getirir . Sıfat-fiillerin üzerine geldiğinde bunların ifade ettiği zamanla sınırlı bir zaman anlayışı taşıyarak veya nitelediği fiilin zamanını ifade ederek cümleye yine zarf tümleci görevinde katılır:



Sıfat-Fiillerden Türemiş Zarf-Fiil Ekleri

Ì          -dIkdA => Nitelediği yüklemi ‘-ınca/-ince, -dığı zaman’ anlamıyla niteleyen zarf tümleci oluşturur. Sıfat-fiil ile bulunma hâli arasında iyelik eki bulunabilir:

Ì          -dIkdAn => Yalın olarak esasen ‘sonra’ son çekim edatından önce kullanılarak cümlede zarf tümleci yapar:  Sıfat fiil ile –dAn hâl eki arasına iyelik ekleri getirildiğinde cümleye sebep ve durum ifade eden bir zarf tümleci olarak katılır. :

Ì          -dIKCA => Olumlu tabanlara geldiğinde ‘devamlılık ve sık oluş’, olumsuz tabanlara geldiğinde ise ‘-madığı takdirde’ anlamlarında zarf oluştururlar:

Ì          -mAGIn/-mAKlA = > -mAGIn ve –mAKlA zarf-fiil eki almış fiiller nitelediği yüklem unsurunun sebeb zarfını oluşturur; taşıdığı anlam ‘olduğundan dolayı, olması sebebiyle, olması yüzünden’ şeklinde ifade edilebilir ..  “dimekle meşhûr, dimekle ma’rûf kalıplarıyla birlikte kullanılır.

Ì          -mAKsIzIn = > Seyrek kullanılan bir zarf-fiil ekidir. XVIII. yüzyıl sefaretnamelerinden bir örnekte geçmiş ve ‘-madan’ anlamında kullanılmıştır

Ì          -dUKleyin, -dUKlerinleyin = > Meninski’nin bahsettiği seyrek kullanılan bir zarf-fiil yapısıdır: sevdükleyin, sevdüginleyin


Hiç yorum yok: