dünyanın yedi harikası
 felsefe dünyası
 ünlü ressamlar ve resimleri
 icatlar ve keşifler
 Namık Kemal hürriyet kasidesi
 Mevlana ve Mesnevi
KADIN - ERKEK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
KADIN - ERKEK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Dikkat ! Süper kadın olmak sizi hasta edebilir..

Hem işte hem de evde mükemmelliği yakalamak için çabalayan kadınları “Süper Kadın” hastalığı bekliyor.
Ağrı, yorgunluk ve halsizlikle kendini gösteren hastalık, yaşam tarzının değiştirilmesi ile tedavi edilebiliyor. Ancak, bizden uyarması, stres devreye girdiği an hastalık yeniden tekrarlayabiliyor.
Sabahları yataktan kalkarken zorlanıyor musunuz? Eklem ve kaslarınızda hissettiğiniz ağrılar günlük yaşamınızı sekteye mi uğratıyor? Halsizlik ve yorgunluk hissi artık sizin için bir vazgeçilmez mi oldu? Doktora başvurmadan önce kendinize birkaç dakika ayırın ve düşünün. Aynı anda kaç işi birden yapmaya çalışıyorsunuz? Aslında, siz her şeyin mükemmel olması için uğraşırken sağlığınız alarm veriyor. Fiziksel ve psikolojik durumunuz, planlarınıza yetişemiyor. İşte burada devreye Fibromiyalji hastalığı giriyor. Bu hastalığın adını daha önce hiç duymamış olanlar için önerimiz, Uzman Fizyoterapist Hürkan Akkuzu’nun söylediklerini dikkate almaları. Biz sorduk, Fizyoterapist Akkuzu, formsanté okurları için yanıtladı...
Fibromiyalji nedir?
Fibromiyalji (FM); hassas, mükemmeliyetçi kişilerin hastalığı olarak tanımlanıyor. Özellikle sırt, boyun, omuz ve kalçalarda belirgin olmak üzere yaygın kas-eklem ağrısı, yorgunluk, sabah tutukluğu ile kendini belli eden kronik bir kas iskelet sistemi hastalığı.
Kimlerde daha sık görülüyor?
Her yaşta ve her iki cinste görülebilmekle birlikte; en sık 30-60 yaş arasında, daha çok sosyoekonomik açıdan üstün düzeyde yaşayan ve stresli bir yaşam temposu olan kadınlarda görülüyor. Bu nedenle biz, FM’si olan kadınlar için “Süper kadın” benzetmesi yapıyoruz. Bu hastaların, çevresindeki insanlardan birçok beklentisi oluyor. Her şey zamanında ve doğru düzgün yapılmalı. Bu kişiler, bir o kadar da verici oluyorlar. İşte bu yüzden, yakın çevresi de onlardan daimi olarak bazı beklentiler içerisinde oluyor.
Bu belirtilere dikkat!
¦ Üç ayı aşkın süredir devam eden yaygın vücut ağrısı. Kaslarda ve eklemlerde hissedilen bu ağrı, vücudun farklı yerlerinde dolaşma eğilimi gösterse de en sık boyun, bel, kol, göğüs, kalça ve bacaklarda hissediliyor.
¦ Soğuk ve nemli havalarda ağrılar şiddetlenebiliyor.
¦ Uyku bozuklukları çok sık görülüyor.
¦ Sabahları tutukluk ve ilerleyen saatlerde yorgunluk, gerilim veya migren tipi baş ağrısı ile sersemlik hissi yaşanabiliyor.
¦ Konsantrasyon güçlüğü çekiliyor.
¦ El, kol, ayak, bacak veya yüzde hissizlik ile karıncalanma hissedilebiliyor.
¦ Karın ağrısı, şişlik, kabızlık gibi mide-bağırsak şikâyetleri olabiliyor.
¦ idrara sık çıkma gibi şikâyetler tek tek görülebileceği gibi hepsi bir arada da yaşanabiliyor.
“Süper kadın” hastalığına yakalanmamak için;
? Stresi hayatınızdan uzak tutun.
? Haftada en az dört gün egzersiz yapın. Spor salonuna gitmek için vaktiniz yoksa yürüyün, koşun, bisiklete binin.
? Bol bol dinlenin ve tatil yapın. Kendinize vakit ayırın.
? Cinsel hayatınızın düzenli ve dengeli olmasını sağlayın.
? Sağlıklı beslenin.
Tedavisi nasıl yapılıyor?
Tedavide dört amacımız var. İlki, ağrıyı azaltmak ve uykuyu düzenlemek için ilaç tedavisi oluyor. Ardından kasları germek ve kardiyovasküler uyumu artırmak için egzersiz yapılmasını istiyoruz. Tedavinin üçüncü basamağında kas spazmını azaltmaya yönelik gevşeme egzersizleri öneriyoruz. Son basamak olarak da hastaların, hastalığı anlamaya ve baş etmeye yardımcı eğitim programlarından yararlanmalarını istiyoruz.
Tedaviden sonra hastalığın tekrarlama riski var mı?
Fibromiyalji hastaları genellikle uygulanan fiziksel ve psikolojik tedavi sonucu hayat alışkanlıklarını ve yaşam kalitelerini değiştirebilirse hastalıktan kurtulabiliyorlar. Ancak hiçbir hasta tamamen stresten uzaklaşmayı başaramadığı için belirli aralıklarla uzman bir fizyoterapist tarafından tedaviye alınıp hayatlarının bazı dönemlerinde ağrılı, bazı dönemlerinde ise ağrısız bir yaşam sürme alışkanlıklarını kabulleniyorlar.
Hastalık nasıl bir seyir izleyerek oluşuyor?
Fibromiyalji hastalığının ortaya çıkış nedeni tam olarak bilinmiyor. Hastaların çoğunda uzun süreli yanlış postür (duruş) veya hastalık nedeniyle ya da tekrarlayan yaralanmalar sonucunda ağrı yaşanabiliyor. Aşırı stres, düşme, çarpma, özellikle trafik kazası gibi travmaların merkezi sinir sistemine etki ederek FM’e yol açtığı da ileri sürülüyor.
Hastalığın tanısı nasıl konuyor?
Fibromiyaljide, laboratuvar ve röntgen gibi herhangi bir kesin tanı yöntemi yok. Ancak üç aydan daha uzun süren, vücutta yaygın ağrı ve 18 hassas noktadan en az 11’inde üzerine bastırmakla aşırı hassasiyetin meydana gelişi FM tanısının en önemli belirtisi oluyor.
Dipnot
Hassas noktaların varlığı Fibromiyalji hastalığını işaret edebiliyor. Hassas nokta; üzerine yaklaşık 4 kilogramlık basınç uygulandığında hastanın ağrıdan yakındığı anatomik bölgeye deniyor. Bu bölgeler şöyle sıralanıyor:
1- Başın arka kafa bölgesi,
2- Boynun ön ve alt bölgesi,
3– Sırttaki trapez kasının ortası,
4- Kürek kemiği çıkıntısı,
5- 2. kaburganın öne uzantısı,
6- Dirseklerin dış yanları,
7- Uyluk üstü ve dış yanı,
8- Kalçanın üst, dış yanı,
9- Dizlerin iç yan kısmı.
devamını okuyunuz... >>

Beraberlikleri yürüten sihirli sözler..

Her ilişkinin ve evlliğin başındaki güzel sözler, hediyeler, jestler, iltifatler vs vs… Gün geçtikçe, zaman ilerledikçe, o güzel sözlerin yeri bomboş kalıyor. Yüreğimizi unutuyor vede unutuluyoruz.

Unutmak yerine önemsememek de diyebiliriz adına. Aklımızdan, “Nasıl olsa onu sevdiğimi biliyor” düşüncesi geçerken, ne gerek var değil mi “Seni seviyorum” demeye! İşte bu, çoğu ilişkide bireylerin düştüğü önemli bir hata! Oysa sevgimizi belli eden, onu anladığımızı gösteren birkaç sözcüğü, uygun zamanlarda söylemeyi denesek, daha güzel bir ilişki yaratabiliriz.
İlişki ve evlilikleri daha mutlu ve coşkulu yapacak sihirli sözcükler pudra.com’da…
Seni seviyorum
Bu iki sözcüğü işe gitmek için evden ayrılırken, işten eve döndüğünüzde veya gün içinde eşinizle yaptığınız telefon konuşmasının bitiminde bir kez söyleyin. Her evlilik günde en az bir doz bu iki sözcüğe ihtiyaç duyar. Eşinizden fazla söylediğiniz için de üzülmeyin. “Seni seviyorum” diyebilmek kötü bir alışkanlık değil, bir ayrıcalıktır.
Hem düşünsenize, gün içinde ona kızmış ya da darılmış olsanız bile “seni seviyorum” demek, kalbinizin yumuşamasına, onu affetmenize yardımcı olur. Onu kızdıran sizseniz de affedilmek için en doğru yoldur “seni seviyorum” demek.
Özür dilerim
Eşiniz sizden bir şey istemişti ve siz söz verdiğiniz halde yapmayı unuttunuz. Ya da onu üzecek bir söz söylediniz. İşte bu durumda diğer sihirli bir söz olan “özür dilerim” devreye giriyor. Sevdiğiniz insandan özür dilemekten çekinmeyin. Bu sizi küçük duruma düşürmez.
Ancak özür dilerken dikkat etmeniz gereken bir şey var: Özrünüzün yanına bir “ama” eklemeyin. “Özür dilerim, ama…” diye söze girmek, “Aslında özür dilemek istemiyorum” anlamına gelir. Hem kendinizi bu şekilde savunmaya kalkmaktansa, önce özür dileyip, sonra sorunu tatlı bir diyalogla çözmeye çalışmak daha akıllıca değil mi?
Seni anlıyorum
Sağlıklı iletişim kurmak için “seni anlıyorum” diyerek karşınızdakini rahatlatmak, ona yalnız olmadığını hissettirmek, onunla empati kurduğunuzu fark ettirmek gerekir. Düşünün, bir sohbet esnasında eşiniz size “Dün gece hiç uyuyamadım, çok yorgun hissediyorum” dediğinde, ona vereceğiniz cevap, “Ben de yorgunum” olmamalı. Bu, “Ben de aynı şeyi hissediyorum, ama senin gibi şikayet etmiyorum” anlamına gelir. Hem öğüt denilen şey, sadece alınmak istenildiğinde verilmeli, değil mi? Ya da “Geç saatlere kadar oturup televizyon izlersen uyuyamazsın tabii!” gibi bir cevap yerine, sadece “Seni anlıyorum” diyebilmek, iletişiminizi öylesine kolaylaştırır ki…

Haklısın
Tartışmalar, evliliklerde ya da ilişkilerde kaçınılmazdır. Sonu kötü biten kavgaya dönüşmedikçe tabii… Tartışmaları içinden çıkılmaz hale getiren, çoğu zaman “ben haklıyım” savaşına girme çabasıdır. Oysa biraz karşınızdakine de söz hakkı tanımak gerekir. Hiç dinlemeden sürekli kendi fikrini savunmaktansa arada kendinize nefes alacak zaman yaratmak iyi olur. Ona doğru olduğunu düşündüğünüz şeyler söylediğinde “haklısın” diyebilmek, size karşı yumuşamasını sağlayacaktır. Böylece, kırmadan, kırılmadan sağlıklı bir tartışma yürütmüş olursunuz.
Çok güzelsin…
Ya da şirinsin, tatlısın, yakışıklısın, çekicisin, seksisin gibi duruma uyan diğer sözcükler… İlk flört zamanlarında ne çok söyleriz bu sözcükleri, değil mi? Ama zaman geçince sanki eşimizin zaten onun hakkında böyle düşündüğümüzü bildiğini varsayarız. Ya da belki de bu sözcükleri duymaya ihtiyacı olmadığını sanırız. Ama bu sözcükleri kullanma konusunda cimri davranmamak gerekiyor.
Bir kere kadınlar hatırlanmayı, ilgi görmeyi çok severler. Özellikle hamilelik döneminde, doğumdan sonra ve doğum günlerinde… Erkekler ise çekici olduklarının hatırlatılmasından hoşlanırlar. Her ne kadar bunu kabul etmeseler de… Unutmayın; iltifatlar, ilişkiyi geliştirme konusunda bizim hayal edebileceğimizden çok daha fazla işe yarar.
Sana ihtiyacım var
Bu sözü duymak kimin hoşuna gitmez ki! Ama neden sadece yıldönümlerinde ya da doğum günlerinde ona ihtiyaç duyduğumuzu söyleyelim? Ona sadece yılda bir ya da iki kere ihtiyacımız yok, öyle değil mi? Öyleyse bu üç değerli sözcüğü ona daha sık hatırlatmak gerekiyor.
Belki yüksek sesle dile getiremeyebilirsiniz. O zaman küçük bir kağıda not edip yastığının altına, çantasına ya da paltosunun cebine iliştirmeye ne dersiniz? Hem unutmayın, tıpkı kadınların hala çekici olduklarını duymaya ihtiyaçları olduğu gibi, erkekler de eşlerinin kendilerine bağlı olduğunu bilmekten hoşlanırlar.
Teşekkür ederim
Bu sözcüğü gün içinde ne kadar çok kullanıyoruz, değil mi? Marketteki kasiyere, çalışma arkadaşlarımıza, müşterilerimize, telefondaki santrale ve daha pek çoğuna teşekkür etmeden geçmiyoruz. Peki ya sevgilimize ya da eşimize?
Akşam yemeği için, bizim için seçilmiş özel içki için, birlikte geçirilen güzel bir hafta sonu için mesela, kaçımız teşekkür ediyoruz? Yine bu sözü yüksek sesle söylemek kendinizi garip hissetmenizi sağlayacaksa yazmayı deneyin! Belki bir e-posta belki de banyonun aynasına asacağınız bir sticker yoluyla ona teşekkür edin.
devamını okuyunuz... >>

İYİ Kİ KADIN OLMUŞUM DİYECEKSİNİZ...OKUYUN..))

Bazı kadınlar kadın oldukları için sürekli yakınıp dururlar. Aslında kadın olmanın da bir çok avantajı vardır. Eğer sizlerde kadın olduğunuz için pişmanlık duyuyorsanız kadın olmanın avantajlarını okurken iyi ki kadın olmuşum diyeceksiniz. :)

1. 30 yaşından sonra tepenizdeki saçlar dökülmeye başlamıyor.
2. Birden fazla uyarılma noktasına sahipsiniz.
3. Burun ve kulaklarınız kıllarla kaplanmıyor.
4. Aylık giderinizin bir bölümünü erotik dergilere ayırmak zorunda değilsiniz.
5. Hem duygularınız var, hem de bunlar hakkında konuşabiliyorsunuz.
6. Ne kadar içerseniz için, kemerinizi asla bira göbeğinin altından bağlamak zorunda değilsiniz..
7. Doğuştan doğru hediyeyi verme yeteneğiniz var…
8. Meşrubat kolilerini 6'ncı kata kadar kendiniz taşımak zorunda değilsiniz.
9. İstatistiklere göre, siz kocanızdan 7 yıl daha uzun yaşayacaksınız.

10. Otomobilin patlayan lastiğini değiştirmeyi bilmek zorunda değilsiniz.
11. Yuvarlak meşin olmadan da hafta sonunun tadını çıkarabiliyorsunuz.
12. Sinemada gözyaşlarına boğuldunuz diye utanmanıza gerek yok.
13. Ömrünüzün 2 bin 600 saatini tıraş olarak harcamıyorsunuz.
14. Yatakta başarısız olma duygusunu tanımıyorsunuz.
15. Umumi tuvaletlerde herkes sizi izlemiyor.
16. İlle de bir kariyer sahibi olmak zorunda değilsiniz.
17. Komşunuza en büyük sırlarınızı bile anlatabilme gücüne sahipsiniz.
18. Anne olmanın mutluluğunu yaşayabiliyorsunuz.
devamını okuyunuz... >>

AŞKI CANLI TUTMAK ELİNİZDE..!!

İlişkiler zaman içerisinde canlılığını yitirir. Eğer iki tarafta ilişkinin canlılığını yitirdiği şüphesine kapılırsa o ilişkinin bitmeye yüz tuttuğunun belirtisidir. İlişkinizi canlı tutmak için bazı tüyoları uygulayarak ilişkinize kaldığınız yerden devam edebilirsiniz.

Aşkı canlı tutmak elinizde
Aşık olmak lunaparktaki adrenalin yükselten makinelere binmek gibidir ama bir kere aşık olursanız unutulmaz bir deneyimdir.
Aşk, hayatta tutunduğumuz ve tecrübe edindiğimiz az sayıdaki duygulardan bir tanesidir. Hayat arkadaşınızı bulmak kendi içinde bir mücadeledir. İlişkideki tutkunun ölmemesi ve azalmaması için çiftlerin ilişkilerini taze tutmak için yaratıcı yollar bulmaları gerekmektedir. Uzun zamandır birlikte olan çiftler genellikle aşklarını canlı tutmak için birkaç yola başvuruyorlardır.
İletişim kurmanın yolları

Çoğu ilişkinin başarısız olmasının nedeni iletişim eksikliğidir. Bu nedenle uzun, başarılı bir ilişki yaşamak istiyorsanız aranızdaki iletişimin bitmesine izin vermemelisiniz. Her konuda partnerinizle iç içe olmanız, dürüstlük ve güven konularında açık olmanız uzun ilişikilerin temelidir.  Partnerler birbirleri ile konuşurken kendilerini rahat ve açık hisettmeli.
Takdir etmek
İki ay ya da iki yıldır birlikte olmanız fark etmez. Takdir ilişkinizin dominant görüşü olmalıdır. Genellikle kadınların takdir görmedikleri için kaygılandıkları söylenir ama bu erkekler için de geçerlidir. Erkekler duygularını ifade etmedikleri için suçlanırlar. Ve bu sorun ilişki ilerledikçe daha da büyür. Erkeklerin ‘Bugün saçını çok beğendim’ ‘Üzerindeki yeni mi?’ ya da ‘Çok güzel görünüyorsun’ gibi söylemlerde bulunması partnerlerinin günlerini aydınlatmak için yeterlidir. Kadınların ise, partnerlerine ‘Çöpü dışarı çıkardığın için teşekkür ederim’ ‘Merak etme bugün çocukları okuldan ben alacağım’ gibi şeyler söylemesi partnerleriyle ilgilendiklerini göstermenin en iyi yoludur.
Sevgi sinyalleri
Uzun zamandır aynı kişi ile birlikteyseniz, aranızdaki tutku zamanla azalmaya başlar. İş, arabalar, çocuklar ve faturalar midenizde uçuşan kelebeklerin yok olmasına sebep olur. Uzun süredir birlikte olan çiftler sağlıklı bir ilişkinin en büyük sırrının tutkuyu canlandırarak, ilişkiyi taze tutmak olduğunu söylüyorlar. Kaç yaşında olduğunuzun önemli olmadığını hatırlayın. Bu tutkuyu canlandırmak için birbirinizin elini tutabilir, sarılabilir ve birbirinizi öpebilirsiniz. Bunlar günlük sorumluluklar içinde kaybolan şeylerdir. Siz kaybolmalarına izin vermeyin ve aranızdaki sevgiyi canlı tutunuz.
devamını okuyunuz... >>

İŞTE ERKEKLERİN YALANLARI..!!

Her insan bazı zamanlar yalan söyleme ihtiyacı duyar. Bu yalanlar bazen beyazdır  bazense gerçekten kötü sonuçlar doğurabilir. Aynı şekilde cinsiyetler arasıda yalanlarda farklılık doğabiliyor. Peki erkeklerin en çok ne tür yalanlar söylediğini merak ediyor musunuz? İşte uzmanların araştırmaları :

1- Sürekli görüştüğünüz, birşeyler paylaştığınız arkadaşınız sevgilinizle yaptığınız konuşmaların çoğuna ortak olur, onun bilmediği tüm ayrıntıları bilir. Bu erkekler için sinir bir durum olsa da “.. çok seviyorum, ne iyi biri değil mi?” sorusuyla zaman zaman karşılaşabilirsiniz.
2- “Üzgünüm” diyen bir erkek pişmandır. Ne için diye sorduğunuzda beklediğiniz cevaı almadıysanız neden üzgün olması gerektiğini bilmiyor, sadece bu kötü anı kurtarmaya çalışıyor demektir.

3- “..görüşmem lazım”.. Erkek arkadaşınız çok yakın arkadaşını teselli etmek için görüşmesi gerektiğini söylüyorsa, bu beraber ‘bir süre konuşup oyun oynar, bilgisayara takılırız’ anlamındadır. Çünkü erkekler çok konuşmayı sevmez.
4- “Telefonum her an kapanabilir”.. Gerçekten şarjı bitmediyse konuşmayı dozunda bitirmek istediğindendir.
5- “Sadece şaka yapıyordum”.. Erkekler ortalığı karıştıracak yanlış birşey söylediklerinde bu yalana başvururlar.
devamını okuyunuz... >>

evlenecek olanların bilmesi gerekenler..

ANKARA (İHA – Türkiye’de olduğu gibi tüm dünyada boşanma
davalarının artması üzerine, uzmanlar evlenecek çiftleri nikah
defterini imzalamadan önce dikkat etmeleri gereken hususlar
konusunda uyardı
Uzmanların, nikah masasında ‘evet’ demeden önce çiftlere tavsiyeleri
şöyle:
“- 25 yaşından önce evlenmeyin: İstatistikler 30 yaşından sonra
evlenen çiftlerin evliliklerinin daha uzun sürdüğünü gösteriyor
Umutsuz evlilikler yapmayın: Korku, güven duymak ya da evden
uzaklaşmak için yapılan evlilikler uzun ömürlü olmuyor
Evleneceğiniz kişiyi tanıyın: Onun kim olduğunu gerçekçi şekilde
saptayın ve sadece sizin istediğiniz kişi olması için çaba harcamayın
Denginizle evlenin: Karı-kocadan birinin diğeri üzerinde hakimiyet
kurduğu evliliklerden hayır gelmiyor
En az bir yıl bekleyin: İstatistikler, acele evlenen kişilerin aynı hızla
boşandıklarını ortaya koyuyor
Bağımlılığı olan kişilere dikkat: Sigara alışkanlığı gibi basit bağımlılıklar
bile, bir evliliği yıkmaya yeterli olabiliyor
Sizinle benzer amaçları olan biriyle evlenin ve eşinizle çocuk yapıp
yapmama konusunu konuşmak için zifaf gecesini beklemeyin
Diyalog kurabileceğiniz biriyle evlenin: Evlenmeden önce müstakbel
eşinizle diyalog kuramıyorsanız, nikahtaki keramet pek bir işe
yaramayacaktır
Heyecanı göz ardı etmeyin: Evlilik ateşinin yıllarca yanabilmesi için
heyecan ve ihtirasın gerekli olduğunu aklınızdan çıkarmayın”
Öte yandan, evlenmeden önce aynı evi paylaşan çiftlerin boşanma
oranının, daha önce bir arada yaşamamış çiftlerden daha yüksek
olduğu ortaya çıktı
Journal of Marriage and the Family dergisinde yayımlanan habere
göre, ABD’deki Pennsylvania Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada,
1964 ile 1997 yılları arasında evlenen bin 400 kişiye evliliklerindeki
deneyimleri soruldu Bilim adamı Claire Kamp Dush, evlenmeden önce
aynı evi paylaşan çiftlerin, diğer çiftlere göre daha mutsuz olduklarını
söylediklerini ve boşanma oranlarının daha yüksek olduğunu ifade etti
Kamp Dush, çiftlerin birlikte yaşamaya karar verirken, olası bir
ayrılığın daha kolay olacağı düşüncesiyle yeterince ince eleyip sık
dokumadığını vurgulayarak, evlilik kararında da genelde birlikteyken
harcanan emek ve çocukların etkili olduğunu söyledi.
devamını okuyunuz... >>

Şiddete uğrayan kadının yapması gerekenler nelerdir?

Ailenin Korunmasına Dair Yasa
Fiziksel, duygusal, ekonomik ve cinsel şiddete uğrayan kadınların
kapsamında yapması gerekenler:
# “En yakın karakola başvurup olayla ilgili şikayette bulunun ve bir
tutanağa geçmesini sağlayın. Adli Tıp Kurumu’ndan rapor almak
isteğinizi karakola bildirin. Cumhuriyet Başsavcılığı’na da
başvurabilirsiniz. Başsavcılığa mutlaka Adli Tıp Kurumu’ndan rapor
almak istediğinizi belirtin”
# “Ailenin Korunmasına Dair Yasa’dan yararlanmak için bir dilekçe ile
Cumhuriyet Savcılığı’na başvurup aile içi şiddete uğradığınızı bildirin.
Savcı, yasanın uygulanması için talebiniz olmasa dahi gereken
tedbirlerin alınması amacıyla kendiliğinden Aile Mahkemesi’ne
bildirecektir”
“Cumhuriyet Savcılığı’na başvurmaksızın nöbetçi aile mahkemesine
vereceğiniz bir dilekçeyle de yasanın korumasından
yararlanabilirsiniz”
# “Ailenin Korunmasına Dair Yasa ile ilgili olarak yapılacak her
işlemlerden hiçbir harç ve masraf alınamaz”
Türk Ceza Kanunu
Broşürde, aile içinde ve toplumsal yaşamda karşılaşılan fiziksel,
psikolojik ve cinsel şiddetin Türk Ceza Yasası’na göre suç olduğunun
altı çizildi. Buna göre:
# “Eş veya diğer aile bireylerinden biri bu şiddet türlerinden herhangi
birine maruz kalırsa, hem Ailenin Korunmasına Dair Yasa hükümleri
uyarınca ailenin korunmasını isteyebilecek, hem de TCK’ya göre
Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulabilecek”
Cinsel şiddete uğrayan kadının, uğradığı eylemi yasal takibi:
# ”Olay anında en yakın polis veya jandarma karakoluna başvurun ve
eylemde bulunandan şikayetçi olun. Adli Tıp Kurumu’na
gönderilmenizi, tecavüzün ve varsa yaralanmanın doktor raporu ile
tespit edilmesini isteyin. Olaydan sonra Cumhuriyet Savcılığı’na bir
dilekçe ile de başvuruda bulunabilirsiniz. Tecavüz sırasında failin
sperm ve kanının bulaştığı eşya var ise, tecavüz bir araç yardımı ile
işlenmiş ise bu eşyaları saklayın ve Cumhuriyet Savcılığı’na bildirin.”

Türk Medeni Kanunu
Evlilik içinde kadın – erkek eşitliğini sağlayan yeni Türk Medeni
Yasası’na göre kadınlara sağlanan haklardan bazıları şunlar:
# ”Kadın ve erkekler 17 yaşını doldurmadan evlenemezler. Ancak
önemli bir neden varsa ve 16 yaşını doldurduysanız, hakim kararı ile
evlenmenize izin verilebilir. Herkes evleneceği kişiyi seçme hakkına
sahip. Eğer evlenmeye zorlanıyorsanız Cumhuriyet Savcılığı’na
şikayet edilebilirsiniz”
# “Yaşadığınız aile konutunu eşiniz sizin rızanız olmadan satamaz,
kira sözleşmesini sona erdiremez. Bunu önlemek için tapu kütüğüne
‘aile konutu’ şerhi verilmesini isteyebilirsiniz”
# “Meslek ve iş seçiminde kocanızın iznini almak zorunda değilsiniz.
Çocuğunuzun velayetini kullanırken, kocanızla ortak ve eşit haklara
sahipsiniz. Eşinizle birlikte yaşarken, ayrı yaşarken ve boşanma
davası sırasında nafaka isteyebilirsiniz. Nafaka davasının Türkiye’nin
her yerinde açabilirsiniz”
# “Ortak hayat nedeniyle kişiliğiniz, ekonomik güvenliğiniz veya ailenin
huzuru ciddi biçimde tehlikeye düşmüşse ayrı yaşama hakkına
sahipsiniz. Ailenin ekonomik varlığının korunmasını isteyebilirsiniz. Bu
durumda kocanızın malları üzerindeki tasarruf yetkisinin
sınırlandırılmasını hakimden isteyebilirsiniz.”

Boşanma davası ve sonrası
# “Kocanız size kötü muamele ediyorsa, hayatınıza kast veya onur
kırıcı davranışlarda bulunuyorsa, küçük düşürücü suç işlemişse veya
haysiyetsiz bir hayat sürüyorsa, evlilik dışı bir başka ilişki varsa, evi
terk ettiyse, tedavisi imkansız akıl hastasıysa ve şiddetli geçimsizlik
sebeplerinden birine veya birkaçına dayanarak boşanma davası
açabilirsiniz”
# “Eşinizden maddi ve-manevi tazminat isteme hakkına sahipsiz.
Boşanma ile süresiz olarak nafaka yani yoksulluk nafakası
isteyebilirsiniz. Boşanma kararı verilmesi durumunda çocukların
velayetinin size verilmesini ve onlar için her zaman nafaka
isteyebilirsiniz. Eşinizde kalan çeyiz ve ev eşyanız ile ziynet
eşyanızın iadesini veya bedelinin ödenmesini isteyebilirsiniz”
# “Boşanma davası açıldıktan sonra nasıl geçinirim, nerede yaşarım
endişesi taşımayın. Davaya bakan aile mahkemesi hakimi gerekli
tedbirleri alacaktır.”
Evlat edinme
# “Evlat edinmek artık daha kolay. 30 yaşındaysanız ve en az 5 yıllık
evliyseniz ve küçük bir çocuğu evlat edinmek istiyorsanız, en az bir
yıl ona bakmış ve eğitimini sağlamış olmak koşuluyla onu evlat
edinebilirsiniz”
# “Eşinizin önceki evliliğinden doğan çocuğunu iki yıllık evli olduğunuz
takdirde evlat edinebilirsiniz. Medeni Yasa’nın korumasından
yararlanmak istiyorsanız resmi nikah yaptırın. Evlilik birliği dışında
doğan çocuğun velayeti anneye aittir ve bunun için bir mahkeme
kararı gerekmez. Evlilik birliği dışında doğan çocuk baba nüfusuna
kayıt edilmişse evlilik içinde doğan çocukla aynı miras haklarına sahip
olur”

İş Kanunu
Kadınların İş Kanunu kapsamındaki hakları şöyle:
# ”İş ilişkisinde dil, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce, felsefi inanç, din ve
mezhep ve benzeri nedenlere dayalı ayrım yapılamaz. Cinsiyet,
medeni hal, aile yükümlülükleri, hamilelik, doğum ve süt izinlerini
kullanmak iş akdinin feshi için geçerli sebepler değildir. Geçerli
olmayan bir sebeple iş akdiniz feshedildiğinde işe iadenizi
isteyebilirsiniz”
# “Geçerli olmayan bir sebeple iş akdiniz feshedildiğinde veya fesih
bildiriminde sebep gösterilmemiş ise tazminat ve diğer işçilik
haklarınızı isteyebilirsiniz. Eğer ödemez ise 1 ay içinde iş
mahkemesine dava açabilirsiniz”
# “Çalışırken evlendiğiniz takdirde evlilik tarihinden itibaren bir yıl
içinde isterseniz kıdem tazminatını alarak işten ayrılma hakkınız var.
İşe başladığınız gün, yasa gereği sigortalı sayılırsınız. İşven
çalışmanızı Sosyal Sigortalar Kurumu’na bildirmez ise işe giriş
bildirgenizi siz verin.”
devamını okuyunuz... >>

Çalışan kadının yasal hakları nelerdir?

DOĞUM İZNİNİZİ NE ZAMAN KULLANABİLİRSİNİZ?
SÜT İZNİ NASIL KULLANILABİLİR?
DOĞUM İZNİ SÜRENİZ NE KADAR?
İşte süt izni, emzirme yardımı, doğum izini konularında son yasal
düzenlemelere göre bilmeniz gereken hususlar…

DOĞUM İZNİ
SSK’lı ve devlet memuru (657 sayılı devlet memuru kanununa tabi
çalışanlar) hamile kadınlar 8 haftası doğumdan önce, 8 haftası ise
doğumdan sonra olmak üzere toplam 16 hafta doğum izni
kullanabilmektedirler. Doktor raporu ile doğuma 3 hafta kalana kadar
çalışabilmekte ve izinlerinin kalan kısmını doğum sonrasına
aktarabilmektedirler. Çalışan hamile kadınlar isterlerse gebeliklerinin
32.haftasında doktorlarından aldıkları “37. gebelik haftasına kadar
daha 5 hafta süre ile çalışmasında gebelik yönünden sakınca
bulunmamaktadır. ” şeklindeki raporla doğum öncesi kullanmadıkları 5
haftalık izni doğum sonrasına aktarabilirler. Bu durumda doğum
sonrası 8 artı 5 hafta = 13 hafta (91 gün) süre ile kanuni olarak izin
kullanma hakkına sahip olurlar. Hamilelik süresince kadın işçiye
periyodik kontroller için ücretli izin verilir. Hekim raporuyla gerekli
görüldüğü takdirde, hamile kadın işçi sağlığına uygun daha hafif
işlerde çalıştırılır. Bu halde işçinin ücretinde bir indirim yapılmaz.
Bunun için hastaneden hekim raporu gerekmektedir.
İsteği halinde kadın işçiye, 16 haftalık sürenin tamamlanmasından
veya çoğul gebelik halinde 18 haftalık süreden sonra 6 aya kadar
ücretsiz izin verilir. Bu süre, yıllık ücretli izin hakkının hesabında
dikkate alınmaz.

Yasal doğum izni hakkını kullanabilmeniz için yapılması gereken
işlemler nelerdir?
Hamileliğin 32. haftasında doktorun vereceği raporu onaylatmak için
bütün ultrasonografi sonuçlarıyla birlikte en yakın devlet hastanesine
ya da emekli sandığı, SSK ile anlaşmalı özel bir hastaneye son
düzenlemeleri yaptırmalı ardından da işvereninize götürmelisiniz.
Bundan sonraki işlemler için çalıştığınız işyerinin personel
bölümünden bilgi alabilirsiniz. Yakında sisteme eklenecek olan SGK
dahilindeki anne adaylarına doğum raporu, doğum izni, süt izni gibi
haklar için büyük ihtimalle yeni bir kanuni düzenleme olacaktır.
NOT:
SSK’lı hamileler, vizite kağıtlarını, sağlık karnelerini , Emekli sandığına
tabi gebeler ise kurumlarından aldıkları hastane sevklerini gösteren
kağıtlarını yanlarında getirmeliler. Bu evraklar (SEVK KAĞIDI ve
VİZİTE KAĞIDI) yeni ve en çok 3 gün önce alınmış olması
gerekmektedir.

SÜT İZNİ
Emzirme izniyle ilgili düzenleme 4857 sayılı iş kanunun 74.
maddesinde belirtilir.
Kadın çalışanlara 1 yaşından küçük çocuklarını emzirebilmeleri için
her gün 1,5 saat süt izni verilmektedir. Bu süreyi nasıl kullanacağını
çalışan kadın kendisi belirler. Süreyi hangi saatler arasında kullanıp
kaça böleceği kendisine bağlıdır. Süt izni günlük olarak bebeğin sağlığı
düşünülerek verilmiş bir izindir.
Süt izni kullandırılmaz yada kadın çalışanın isteğine göre
kullandırılmazsa ne yapabilirsiniz?
Süt izninin haftalık yada aylık olarak kullandırılması yasaya karşıdır,
fakat 4857 sayılı İş kanunu, süt izninin kanuna uygun olarak
kullandırılmaması halinde cezai yaptırım uygulanmaz. Böyle bir halde
kadın çalışan 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24.maddesine göre iş
sözleşmesini kendisi fesih edebilir. Fesih nedeni haklı olduğu takdirde
çalışan işverenden kıdem tazminatı ile birlikte ücret ve benzer birçok
haklarını talep edebilir. Çalışan anne ” Süt izni” kullanımını işverene
dilekçeyle birdirir, işvereninde çalışan anneye “izin uygun” olduğuna
ilişkin yazı vermelidir. Dilekçe ve yazı verilen bu iznin yasalara uygun
bir biçimde verildiğinin kanıtı olarak kullanılacaktır.
Süt parası (emzirme) yardımı ne kadardır?
5510 sayılı kanunun 2007 yılında kabul edilen halinde, her doğan
çocuğa 6 ay boyunca hak sahibi olmak şartı ve asgari ücretin üçte
biri kadar olmak üzere süt parası verileceği ibaresi yer almaktaydır.
Bu da o dönemin asgari ücret şartlarında 6 ayda toplam 1277 TL’ye
denk gelmekteydi. Ancak 01.10.2008′de yürürlüğe giren Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda yer almasına rağmen
” süt parası ” rakamı üzerinde karar verilememişti. 2009 yılının ilk
haftasında yayımlanan kararla süt parası 1277 TL yerine 70 TL olarak
kabul edilmiştir.
Babaların doğum izni var mı?
İş kanununda erkek çalışanlar için doğum izni verilmesini düzenleyen
bir hüküm bulunmamaktadır. Fakat 657.sayılı devlet memurları
yasasına göre erkek memurlara 3 gün doğum izninin verilebileceğinin
olması eşitlik ilkesini gerektirmiştir. Eşitliği sağlmak için iş mevzuatı
içerisinde çalışmalar yapıldığına yönelik basında haberler çıkmıştır.
Yine de şimdiye kadar bu konu hakkında yapılan bir kanuni
düzenleme bulunmamaktadır.


Hamile kadınların işyerinde çalıştırma şartları nelerdir ?
Çalıştırma şartlarıyla ilgili yönetmelik aşağıda bulunmaktadır.

Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla
Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına
Dair Yönetmelik

BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar
Amaç
Madde 1 — Bu Yönetmeliğin amacı, işyerlerindeki gebe, yeni doğum
yapmış veya emziren işçilerin işteki güvenlik ve sağlığının sağlanması
ve geliştirilmesini destekleyecek önlemler uygulamak ve bu işçilerin
hangi dönemlerde ne gibi işlerde çalıştırılmalarının yasak olduğunu,
çalıştırılabileceği işlerde hangi şart ve usullere uyulacağını, emzirme
odalarının veya çocuk bakım yurtlarının (kreş) nasıl kurulacağını ve
hangi şartları taşıyacağını belirlemektir.
Kapsam
Madde 2 — Bu Yönetmelik, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu
kapsamındaki kadın işçi çalıştıran işyerlerine uygulanır.
Dayanak
Madde 3 — Bu Yönetmelik, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş
Kanununun 88 inci maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.
Tanımlar
Madde 4 — Bu Yönetmelikte geçen;
Gebe işçi: İşverenini, durumu hakkında herhangi bir sağlık
kurumundan alacağı belge ile bilgilendiren gebe işçiyi,
Yeni doğum yapmış işçi: Yeni doğum yapmış ve işverenini durumu
hakkında bilgilendiren işçiyi,
Emziren işçi: 0-1 yaş arası çocuğunu emzirmekte olan ve işverenini
durumu hakkında bilgilendiren işçiyi,
Emzirme odaları: Bir yaşından küçük çocukların bırakılması, bakılması
ve işçilerin çocuklarını emzirmeleri için ayrılan odaları,
Yurt/Çocuk bakım yurdu/Kreş: 0-6 yaş (6 yaşını tamamlamayan)
arasındaki çocukların bakım ve eğitimlerinin yapıldığı yerleri
ifade eder.

İKİNCİ BÖLÜM
Genel Hükümler
Genel Değerlendirme
Madde 5 — Gebe, yeni doğum yapmış ve emziren işçilerin güvenlik
ve sağlığı için tehlikeli sayılan kimyasal, fiziksel ve biyolojik etkenlerin
ve sanayi proseslerinin - süreçlerinin işçiler üzerindeki etkileri
değerlendirilerek bunlar için alınacak önlemler aşağıda belirtilmiştir.
Bu önlemler, işçilerin yaptıkları işle bağlantılı hareketleri, duruşları,
zihinsel ve bedensel yorgunluğu da kapsar.
a) Fiziksel ve zihinsel yorgunluk ile ilgili olarak; gebe, yeni doğum
yapmış ve emziren işçilerin çalışma saatleri ve ara dinlenmeleri geçici
olarak yeniden düzenlenir, söz konusu işçilerin çalışma saatlerinin
gece süresine ve gebe işçilerin çalışmalarının günün erken saatlerine
rastlamaması için gereken önlemler alınır.
b) Postüral problemler ile ilgili olarak; çalışma mahalli ve çalışma
düzeni, gebe, yeni doğum yapmış ve emziren işçilerin postüral
(duruş) problemlerini ve kaza riskini azaltacak şekilde yeniden
düzenlenir, mümkün olduğu durumlarda oturarak çalışmaları sağlanır.
Gebeliğin durumuna göre yorgunluğun ve diğer postüral problemlerin
azaltılması veya ortadan kaldırılması için dinlenme araları ihtiyaca göre
daha sık ve uzun olarak düzenlenir.
c) Yüksekte çalışmalarda, gebe işçinin çalışma yerlerinin platform,
merdiven gibi yüksek ve düşme tehlikesi olan yerlerde olmaması için
gerekli düzenlemeler yapılır.
d) Çalışma saatleri ve çalışma hızı ile ilgili olarak; çalışma hızının,
saatlerinin ve işteki yoğunluğun işçinin önerileri dikkate alınarak
mümkün olduğunca uygun hale getirilmesi için gerekli şartlar sağlanır.
e) Gebe ve yeni doğum yapmış işçinin yalnız çalıştırılmaması esastır.
Ancak zorunluluk halinde gebe ve yeni doğum yapmış işçinin yalnız
çalıştırılması gerektiğinde işyerinde bulunan diğer çalışanlarla kolayca
iletişim sağlayabilmeleri için gerekli önlemler alınır.
Ayrıca işçinin uygun tıbbi ve diğer destekleri alabilmesi için gerekli
düzenlemeler yapılır, acil yardım prosedürlerinde bu durum göz
önüne alınır.
f) İş stresi ile ilgili olarak; gebe, yeni doğum yapmış ve emziren işçiyi,
çalışma koşulları, çalışma saatleri, müşterilerle ve üçüncü kişilerle
ilişkiler, iş yükü, işini kaybetme korkusu gibi stres faktörlerinden
koruyucu önlemler alınır.
Düşük veya ölü doğum yapmış veya doğumdan sonra bebeğini
kaybetmiş işçiyi stresten korumak için özel itina gösterilir.
g) Gebe işçinin, ayakta çalışması gereken işlerde, mümkün olan
durumlarda oturması sağlanır, sürekli oturarak veya ayakta çalışma
engellenir, çalışmanın böyle düzenlenmesinin mümkün olmadığı
durumlarda dinlenme araları artırılır, ayrıca hamileliğin gelişimine göre
gerekli önlemler alınır.
h) Dinlenme ve diğer iyileştirici olanakların sağlanması ile ilgili olarak;
gebe işçinin sigarasız ve dumansız bir ortamda gerekli aralıklarla
oturarak veya rahatça uzanacak şekilde fiziksel ve zihinsel olarak
dinlenmesini sağlayacak şartlar temin edilir. Gebe, yeni doğum
yapmış ve emziren işçinin sık tuvalete gitme ihtiyacı göz önüne
alınarak uzun süreli çalışmalar ve ekip çalışmaları bu gereksinime
uygun olarak düzenlenir, ayrıca enfeksiyon ve diğer hastalıklara karşı
gerekli hijyen şartları sağlanır. Gebe ve yeni doğum yapmış işçinin,
kişisel ihtiyaçları göz önüne alınarak, beslenme molasının, temiz içme
suyu temininin ve diğer ihtiyaçlarının kendileriyle de istişare edilerek
karşılanması sağlanır.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Özel Hükümler
Özel Riskler
Madde 6 — Gebe, yeni doğum yapmış ve emziren işçinin güvenlik ve
sağlığı için tehlikeli sayılan kimyasal, fiziksel ve biyolojik etkenlerin ve
sanayi proseslerinin işçinin üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesi
sonucu, bunlar için alınacak genel önlemlerle birlikte aşağıda belirtilen
durumlarla ilgili riskler ve alınacak özel önlemler belirtilmiştir;
a) Fiziksel etkenlerden;
1) Şok ve titreşim ile ilgili olarak; gebe işçinin, ani darbelere,
sarsıntıya, uzun süreli titreşime maruz kalacağı işlerde ve iş
makinelerinde, delicilerde çalıştırılmaları yasaktır.
Vücudun alt kısmını, bilhassa karın bölgesini etkileyen düşük frekanslı
uzun süreli titreşime ve sürekli sarsıntıya maruziyeti de önleyecek
tedbirler alınır.
2) Gürültü ile ilgili olarak; gebe işçinin çalıştığı yerdeki gürültü
seviyesinin, en düşük maruziyet etkin değeri olan 80 dB(A) yı
geçmemesi sağlanır. Eğer gürültü seviyesi düşürülemiyorsa işçinin
yeri değiştirilir.
Kişisel koruyucularla da olsa limitleri aşan gürültülü ortamda gebe
işçilerin çalıştırılmaları yasaktır.
3) İyonize radyasyon ile ilgili olarak; gebe işçi iyonize radyasyon
kaynaklarının bulunduğu yerlerde çalıştırılmaz, bu gibi yerlere
girmemesi uyarı levhaları ile belirtilir.
Emziren işçi radyasyonla kirlenmiş olan yerlerde ve işlerde
çalıştırılmaz.
4) İyonizasyona neden olmayan radyasyon ile ilgili olarak; gebe, yeni
doğum yapmış ve emziren işçinin iyonize olmayan radyasyon
kaynaklarından etkilenmesini önleyecek tedbirler alınır.
5) Soğuk, sıcak ve yüksek basınç ile ilgili olarak; gebe, yeni doğum
yapmış ve emziren işçinin yaptığı işin niteliği göz önünde
bulundurularak çalıştığı yerlerin sıcaklığının ve basıncının sağlık riski
yaratmayacak düzeyde olması sağlanır.
b) Biyolojik etkenler ile ilgili olarak; gebe, yeni doğum yapmış ve
emziren işçinin, 10/6/2004 tarihli ve 25488 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan Biyolojik Etkenlere Maruziyet Risklerinin Önlenmesi
Hakkında Yönetmelikte tanımlanan grup 2, grup 3 ve grup 4 biyolojik
etkenlerin risk teşkil ettiği yerlerde ve işlerde çalıştırılmaları yasaktır.
Ancak işçinin bağışıklığı varsa durum değerlendirilmesi yapılarak
çalışmasına izin verilebilir.
c) Kimyasal etkenler ile ilgili olarak; kanserojen, mutajen, çok toksik,
toksik, zararlı, alerjik, üreme için toksik ve emzirilen çocuğa zararlı
olabilen kimyasalların üretildiği, işlendiği, kullanıldığı işlerde gebe, yeni
doğum yapmış ve emziren işçinin çalıştırılması esas olarak yasaktır.
Ancak, işçinin çalıştırılmasında zorunluluk varsa ve teknik olarak bu
maddeler daha az zararlı olanlarla değiştirilemiyorsa, gebe işçi,
mutajen ve üreme için toksik maddelerle, emziren ve yeni doğum
yapmış işçi, emzirilen çocuğa zararlı olabilen kimyasalların dışındaki
maddelerle, ancak her türlü önlem alınarak ve sağlık durumları ile
maruziyet düzeyleri sürekli kontrol altında tutularak çalıştırılabilir.
d) Çalışma koşulları ile ilgili olarak;
1) Gebe ve yeni doğum yapmış işçinin kendilerinin ve bebeklerinin
sağlığını olumsuz etkileyecek şekilde elle yükleme ve araçsız taşıma
işlerinde çalıştırılmaları yasaktır. Bu tür işlerde risk değerlendirmesi
yapılır, gerektiğinde iş değişikliği sağlanır.
Gebelik süresi boyunca hiçbir surette elle taşıma işi yaptırılmaz.
2) Kişisel koruyucular gebe, yeni doğum yapmış ve emziren işçiyi tam
koruyacak şekilde vücuduna uygun olmalı, bu kişilerin hareketlerine
engel olmamalı ve vücut ölçüleri değiştikçe yenileri temin edilmelidir.
Uygun koruyucu sağlanamadığı durumlarda işçi bu işlerde
çalıştırılamaz.


DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Değerlendirme ve Bilgilendirme
Değerlendirme
Madde 7 — İşçi gebelik ve emzirmeye başlama halinde işvereni
bilgilendirir.
İşveren, gebe, yeni doğum yapmış ve emziren işçi ile ilgili olarak,
işyerindeki maruziyetin şeklini, düzeyini ve süresini EK-I, II, III de
verilen etkenler, prosesler, çalışma koşulları veya özel bir riske
maruz kalma olasılığı bulunan işler için koruyucu veya önleyici
önlemler aracılığıyla aşağıdaki kapsamda değerlendirir;
a) Olası güvenlik ve sağlık risklerinin, gebe, yeni doğum yapmış ve
emziren işçilerin gebelikleri ve emzirmeleri üzerindeki olası etkilerinin
değerlendirilmesi,
b) Alınacak önlemlerin kararlaştırılması.
İşveren, işten kaynaklanan vardiyalı çalışma, işini kaybetme korkusu,
iş yükü ve benzeri stres faktörlerini ve kişisel olarak işçiyi etkileyen
psikososyal ve tıbbi faktörleri de dikkate almak zorundadır.
İşyerindeki gebe, yeni doğum yapmış ve emziren işçi, yapılan
değerlendirmenin sonuçları ve işte güvenlik ve sağlık amacıyla
alınması gereken önlemler hakkında bilgilendirilir.
Değerlendirme Sonuçlarını İzleyen Eylem
Madde 8 — İşveren, değerlendirme sonuçları, gebe, yeni doğum
yapmış ve emziren işçi için bir güvenlik veya sağlık riskini veya işçinin
gebeliği veya emzirmesi üzerindeki bir etkiyi ortaya çıkardığında, ilgili
işçinin çalışma koşullarını ve/veya çalışma saatlerini, bu işçinin bu
risklere maruz kalmasını önleyecek bir biçimde, geçici olarak
değiştirir.
Çalışma koşullarının ve/veya çalışma saatlerinin uyarlanması teknik
veya nesnel anlamda olanaklı değilse, işveren ilgili işçiyi başka bir işe
aktarmak için gerekli önlemleri alır.
Hekim raporu ile gerekli görüldüğü takdirde, gebe işçi sağlığına uygun
daha hafif işlerde çalıştırılır. Bu halde işçinin ücretinde bir indirim
yapılmaz. Başka bir işe aktarılması teknik ve makul olarak mümkün
değilse, işçinin güvenlik ve sağlığının korunması için gerekli süre
içinde, işçinin isteği halinde ücretsiz izinli sayılması sağlanır. Bu süre,
yıllık ücretli izin hakkının hesabında dikkate alınmaz.

BEŞİNCİ BÖLÜM
Çalışma Koşulları ve İzinler
Gece Çalışması
Madde 9 — Emziren işçinin doğumu izleyen 6 ay boyunca gece
çalıştırılması yasaktır.
Yeni doğum yapmış işçinin doğumu izleyen sekiz haftalık süre
sonunda, emziren işçinin ise, 6 aylık süreden sonra gece çalışması
yapmasının güvenlik ve sağlık açısından sakıncalı olduğunun hekim
raporu ile belirlendiği dönem boyunca, gece çalıştırılması yasaktır.
Kadın işçiler, gebe olduklarının hekim raporuyla tespitinden itibaren
doğuma kadar geçen sürede gece çalışmaya zorlanamazlar.
Çalışma Saatleri
Madde 10 — Gebe, yeni doğum yapmış ve emziren işçi günde yedi
buçuk saatten fazla çalıştırılamaz.
Analık İzni
Madde 11 — Gebe işçinin doğumdan önce sekiz ve doğumdan sonra
sekiz hafta olmak üzere toplam onaltı haftalık süre için çalıştırılmaması
esastır. Çoğul gebelik halinde doğumdan önce çalıştırılmayacak sekiz
haftalık süreye iki hafta süre eklenir. Ancak, sağlık durumu uygun
olduğu takdirde, hekimin onayı ile gebe işçi isterse doğumdan önceki
üç haftaya kadar işyerinde çalışabilir. Ancak bu durumda gece
çalışması yaptırılmaz ve gebe işçinin çalıştığı süreler doğum sonrası
sürelere eklenir.
Yukarıda öngörülen süreler, işçinin sağlık durumuna ve işin özelliğine
göre doğumdan önce ve sonra gerekirse artırılabilir. Bu süreler hekim
raporu ile belirtilir.
İsteği halinde kadın işçiye, onaltı haftalık sürenin tamamlanmasından
veya çoğul gebelik halinde onsekiz haftalık süreden sonra altı aya
kadar ücretsiz izin verilir. Bu süre yıllık ücretli izin hesabında dikkate
alınmaz.
Gebe İşçinin Muayene İzni
Madde 12 — Gebe işçilere gebelikleri süresince, periyodik kontrolleri
için ücretli izin verilir.
Emziren İşçinin Çalıştırılması
Madde 13 — Emziren işçilerin, 16/6/2004 tarihli ve 25494 sayılı Resmi
Gazete’de yayımlanan Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliğinde kadınların
çalıştırılabilecekleri belirtilmiş olan işlerde çalıştırılabilmeleri için,
doğumdan sonraki sekiz haftanın bitiminde ve işe başlamalarından
önce, işyeri hekimi, işyeri ortak sağlık birimi, işçi sağlığı dispanserleri,
bunların bulunmadığı yerlerde sırasıyla en yakın Sosyal Sigortalar
Kurumu, Sağlık Ocağı, Hükümet veya belediye hekimlerine muayene
ettirilerek çalışmalarına engel durumları olmadığının raporla
belirlenmesi gerekir.
Muayene sonunda ağır ve tehlikeli işlerde çalışmasının sakıncalı
olduğu hekim raporuyla belirlenen işçi, doğumdan sonra ilk altı ay
içinde bu işlerde çalıştırılamaz.
Emzirme İzni
Madde 14 — Kadın işçilere bir yaşından küçük çocuklarını emzirmeleri
için günde toplam bir buçuk saat süt izni verilir. Bu sürenin hangi
saatler arasında ve kaça bölünerek kullanılacağını işçi kendisi belirler.
Bu süre günlük çalışma süresinden sayılır.

ALTINCI BÖLÜM
Oda ve Yurtlarla İlgili Genel Hükümler
Oda ve Yurt Açma Yükümlülüğü
Madde 15 — Yaşları ve medeni halleri ne olursa olsun, 100-150 kadın
işçi çalıştırılan işyerlerinde, bir yaşından küçük çocukların bırakılması
ve bakılması ve emziren işçilerin çocuklarını emzirmeleri için işveren
tarafından, çalışma yerlerinden ayrı ve işyerine en çok 250 metre
uzaklıkta bir emzirme odasının kurulması zorunludur.
Yaşları ve medeni halleri ne olursa olsun, 150 den çok kadın işçi
çalıştırılan işyerlerinde, 0-6 yaşındaki çocukların bırakılması ve
bakılması, emziren işçilerin çocuklarını emzirmeleri için işveren
tarafından, çalışma yerlerinden ayrı ve işyerine yakın bir yurdun
kurulması zorunludur. Yurt açma yükümlülüğünde olan işverenler yurt
içinde anaokulu da açmak zorundadırlar. Yurt, işyerine 250 metreden
daha uzaksa işveren taşıt sağlamakla yükümlüdür.
İşverenler, ortaklaşa oda ve yurt kurabilecekleri gibi, oda ve yurt
açma yükümlülüğünü, bu Yönetmelikte öngörülen nitelikleri taşıyan
yurtlarla yapacakları anlaşmalarla da yerine getirebilirler.
Oda ve yurt açma yükümlülüğünün belirlenmesinde, işverenin
belediye ve mücavir alan sınırları içinde bulunan tüm işyerlerindeki
kadın işçilerin toplam sayısı dikkate alınır.
Oda ve Yurtlardan Faydalanacaklar
Madde 16 — Oda ve yurtlardan kadın işçilerin çocukları ile erkek
işçilerin annesi ölmüş veya velayeti babaya verilmiş çocukları
faydalanırlar. Odalara 0-1, yurtlara 0-6 yaşındaki çocuklar alınır.
Oda ve yurtlarda çocuklarla görevlilerden başkasının bulunması ve
bunların amaç dışında kullanılması yasaktır. Yurtlarda 0-2, 3-4, 5-6
yaş çocukları birbirinden ayrı bulundurulur.
Çocuklar, oda ve yurtlara işbaşı yapılmadan önce bırakılır, işin
bitiminde alınır. Anne ve babalar, odaların ve yurtların disiplin ve
yönetimine dair kurallara uymak şartıyla ara dinlenmesinde çocuklarını
görüp bakımlarıyla ilgilenebilirler.
Kayıt ve Çıkış
Madde 17 — Oda ve yurtlara kabul edilen çocuklar, örneği EK-IV de
belirtilen kayıt ve kabul defterine yazılır.
Oda ve yurtlardan tamamen ayrılan çocukların, ayrılış nedeni, tarihi,
kiminle çıktığı, gözlem kağıdına ve kayıt kabul defterine işlenir.
Çocuğun özel dosyası anne veya babasına verilir.
Oda ve Yurtlarda Bulunacak Nitelikler
Madde 18 — Oda ve yurtlar çocukların sağlığının korunması, hava ve
güneş ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli nitelikleri taşımalıdır. Oda
ve yurtlar bodrum katında, doğrudan açık havaya açılmayan yerlerde
olmamalı, pencereleri doğrudan güneş ışığı alacak şekilde olmalıdır.
Oda ve yurtlar ayrıca şu nitelikleri de taşımalıdır;
a) Buralarda, kadın ve velayet hakkına sahip erkek işçi sayısının en
az % 10 u oranında yatak, yeteri kadar gözlem odası ve bir emzirme
yeri bulunmalıdır. İhtiyaca yetecek kadar yatak, bölme ve diğer araç
gereç ilave edilmelidir.
b) Çocukların bulundurulacağı odaların, taban alanlarının her çocuğa
en az 3 metrekare, hacimlerinin her çocuğa en az 8 metreküp hava
düşecek ölçüde ve bol ışıklı olması gereklidir. Taban, çocukların
sağlığına zarar vermeyecek, kolayca temizlenebilecek bir malzeme ile
döşenmeli, duvarlar ve bölmeler yeterli bir yüksekliğe kadar kolayca
temizlenebilir bir maddeyle boyanmalı veya kaplanmalı, odalar ve
eşya toz tutmayacak şekilde düz ve basit olmalıdır. Çocuk karyolaları
ve komodinleri temiz, boyalı, kullanıma ve sağlığa uygun nitelikte
olmalı, karyolaların ayarlanabilir yüksek korkulukları bulunmalıdır.
c) Yurtlarda yeterli büyüklükte bir bahçe ve bu bahçede çocukların
dinlenmeleri ve oynamaları için araç ve gereçler bulunmalıdır.
d) Oda ve yurtlarda, anneler ve görevliler için yeteri kadar tuvalet ve
lavabo, her 10 yatağa bir çocuk banyosu, çocuk yatak odalarının
bitişiğinde çocukların kullanabileceği lavabolar, yurtlarda ise, ayrıca,
çocuklar için yeteri kadar tuvalet bulunmalıdır.
e) Oda ve yurtlarda, mamaların ve yiyeceklerin hazırlanması,
muhafazası, dağıtılması, yedirilmesi, kullanılan araç ve gereçlerin
temizlenmesi için gerekli yerler bulunmalıdır.
f) Oda ve yurtlarda, yatak odalarından ayrı bez değiştirme odaları
olmalı, bu odalarda, masa, yatak, şezlong gibi eşyalar, temiz ve kirli
bez ve çamaşırların ayrı ayrı konulması için gerekli dolap ve kaplar
bulundurulmalı, yatak eşyası ve annelere emzirme esnasında
giydirilen gömlekler temiz olmalı ve düzenli olarak korunmalıdır.
g) Çocuklar emzirme yerlerine çocuk bakıcısı ya da sağlık personeli
tarafından getirilir, emzirmenin bitiminde yine aynı kimseler tarafından
alınarak temizlik ve bakımları yapıldıktan sonra yataklarına bırakılır.
Oda ve Yurtlarda Bulundurulacak İlaç ve Tıbbi Gereçler
Madde 19 — Oda ve yurtların gereken yerlerine çocukların vücut
ısılarının ölçülmesi için termometreler konulur, buralarda Yönetmelik
EK-V teki çizelgede yazılı olan ve ayrıca işyerinde görevli hekim
tarafından gerekli görülen ilaç ve tıbbi gereçler bulundurulur. Bunlar
özel bir dolap içinde ve kolayca kullanılabilecek şekilde saklanır ve
düzenli olarak işyerinde görevli hekim tarafından gözden geçirilerek
bozulmuş veya kullanılmaz duruma gelmiş yahut tükenmiş
bulunanların yerlerine yenileri konulur.
Personel, Yönetim ve Gözetim
Madde 20 — Oda ve yurtlarda çalışacak yönetici, öğretmen, sağlık
personeli ve diğer personelin nitelikleri aşağıda belirtilmiştir;
a) Yönetici: oda ve yurtların amacına uygun olarak, işleyişle ilgili idari
konulardaki her türlü işlerden ve oda ve yurtlardaki çocukların sağlık
kurallarına uygun bir ortam içinde yaşama, gelişme ve eğitimlerinin
sağlanmasından birinci derecede sorumlu olmak üzere aşağıdaki
niteliklerden birine sahip kişilerden biri yönetici olarak görevlendirilir.
1) Eğitim yönetimi, sosyal hizmetler, çocuk gelişimi ve eğitimi, okul
öncesi eğitim, psikoloji, çocuk sağlığı veya çocuk gelişimi ve anaokulu
alanlarından birinde yüksek öğrenim görmüş olmak,
2) Eğitim fakültelerinden veya benzeri yükseköğretim kurumlarından
mezun olup okul öncesi öğretmeni unvanını almış olmak.
b) Öğretmen: çocukların gelişimlerini sağlamak, onlara iyi alışkanlıklar
kazandırmak, onları ilköğretime hazırlamak için çocuk gelişimi ve
eğitimi veya okul öncesi eğitim alanında yüksek öğrenim görmüş,
öğretmenlik formasyonuna sahip kişiler anaokulu öğretmeni olarak
görevlendirilir.
c) Sağlık personeli: oda ve yurtlar işyerlerinde görevli hekimin tıbbi
gözetimi altındadır. Çocukların sağlık durumları en az gün aşırı bir
hekim tarafından kontrol edilir ve gereği yapılır.
Çocukların periyodik sağlık kontrollerini yapmak, sağlıkla ilgili kayıtlarını
tutmak, salgın ve bulaşıcı hastalıklara karşı gerekli önlemleri almak
veya aldırmak, sağlık ve temizlik yönünden gerekli denetimleri yapmak
üzere işyeri hekimi ile hemşire görevlendirilir.
d) Diğer personel: odalarla yurtların emzirme odalarında her 10 çocuk
için bir kadın çocuk bakıcısı bulundurulur. Çocuk bakıcılarından en az
birinin Kız Meslek Lisesi Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Bölümü mezunu
veya benzeri mesleklerden olması zorunludur.
Yurtlarda, her 20 çocuk için bir çocuk bakıcısıyla Kız Meslek Lisesi
Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Bölümü mezunu veya benzeri meslek
mensubu eleman bulundurulur.
Oda ve yurtlardaki çocuk ve grup sayısına göre beslenme, temizlik ve
diğer hizmetler için yeterli sayıda personel istihdam edilir. Bu personel
için en az ilkokul diploması veya okur yazarlık belgesi almış ve sağlıklı
olma şartı aranır.
Yukarıda belirtilen personel dışında, işverence gerekli görüldüğü
takdirde, sosyal hizmet uzmanı, beslenme uzmanı ve psikolog, Kız
Meslek Lisesi Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Bölümü mezunlarıyla müzik,
güzel sanatlar ve spor dalında ihtisas sahibi elemanlar
görevlendirilebilir. Bunlar kendi alanları ile ilgili çalışma programları
çerçevesinde faaliyet gösterirler.
e) Oda ve yurtlarda bulunan çocukların korunmaları amacıyla
buralarda çalıştırılacak tüm personel işe girişte ve periyodik olarak akıl
ve vücut sağlığı ve bulaşıcı hastalık
devamını okuyunuz... >>