Kızım Duru İlkokul 3. sınıf öğrencisi... Ben, başından beri ne iyi karneye çok sevinirim, ne de kırık notlar karşısında çok üzülürüm. Kuzucuğumla ilgili her şey en baştan kabulümdür. Olabilir... Pekaladır yani... Ama çocuklarımız daha anaokulundan beri rekabete koşullandırılıyorlar, öğrenmekten keyif almak değil ki onlara öğretilen; yenmek, en iyi olmak, hem de her konuda. Karnesinde 5 üzerinden 4 alan öğrenci oturup ağlıyor, anne babanın yüzü düşüyor, neden karnesine 4 verdiniz, diye öğretmene hesap soruluyor.
Karne, uzmanların da ısrarla üzerinde durduğu gibi, çocuğumuzu tanımamızın bir yolu, aslında onun da kendisini eğitimcinin gözünden görmesinin bir yolu. Ve aslında uzman konumundaki birilerinin çocukla ilgili algısının bir tezahürü... Çocuğun kendisiyle ilgili algısı sağlamsa, çocuk başkalarının gözünde negatif puanlar aldığında kendine güven kaybı yaşamıyorsa sorun yok! Ama yaşıyorsa, orada hepimiz durup düşünmeliyiz işte! Çocuklarımızın güven duygusunu sarsmaya hiçbirimizin hakkı yok! Bir de derslerinin hepsi 5 olan birçok öğrenci biliyorum mesela, arkadaşlarına bile “Merhaba” demeyi bilmiyorlar, başkasına saygı nedir haberleri yok... Başarı kavramını da, çocuklarımızı da bir bütün olarak değerlendirmenin zamanı çoktan geldi! Bunun için de akademik başarısını önemsediğimiz oranda, çocuğumuzun duygusal ihtiyaçlarını ve duygusal gelişimini de önemsememiz gerekiyor.
“ÇARPIM TABLOSU EZBERLETİCİSİ”
2 hafta kadar önce, “Çocukların çoğu neden çarpım tablosunu öğrenmek istemiyor?” diye yazmıştım, hatırlarsanız. Bu konuya çok sayıda geri dönüş aldım. Hatta, Matematik Öğretmeni Ömer Karaman “Çarpım Tablosu Ezberleticisi” adı altında bir oyun geliştirmiş, bana onu gönderdi, sağolsun... İşte tam da bu tarz bir yaklaşım ne kadar önemli: Bir sorun var, okul sorumluluğu çocuğun elbette ama ben ailesi olarak, ben öğretmeni olarak ne yapabilirim, ona nasıl destek verebilirim, motivasyonunu nasıl arttırabilirim, çocuğun ihtiyacı nedir?..
Çocukta öğrenme güçlüğü vb. bir sıkıntı yoksa ki, bu bir sınıf dolusu çocukta 2 kişiyi geçmiyor, bizim ona konuyu nasıl sunduğumuz, öğrenme sürecine izin verip vermediğimiz, çocuğu bütün olarak kabul edip etmediğimiz büyük önem taşıyor. Eğer, konuya bugüne kadar bu şekilde bakmadıysanız, bir de böyle bakın... Çocuğun karnesinde kırık olabilir, ama kalbinde kırık olmasın! Çocuklarımızın anlaşılmaya, bizim güvenli sevgimize, özenli ilgimize, etkin anne babalığımıza ve öğretmenliklerimize ihtiyaçları var. Gerisi kendiliğinden gelecektir.
Çocuğa sorumluluk duygusunu ve öğrenmekten keyif almayı “Ders çalış” demekle, her akşam sayfalarca ödev vermekle sağlayamayız, nitekim de sağlayamıyoruz işte... Ama yeni çağın çocuklarına uygun olmayan, artık işlevini yitrmiş metodları uygulamakta direniyoruz.
BİR TEORİYE GÖRE...
Psikolojide bir teori var örneğin: Öğretmen konuyu anlatır, her öğrenci anlatılan konuyu farklı süreçlerle kavrar ve öğretmen de bu süreçlere göre bir yol izler. Öğretmen, konuyu hiç öğrenememiş öğrenciyi baz alarak, konu tekrarı yapar... Ama, bu teorinin tam tersine, sınıflarda konuyu en önce öğrenen öğrenci baz alınıyor; her sınıfta birkaç öğrenci şak diye her konuyu kavrıyor zaten ve öğretmen de “Anlayan nasıl anlıyor, öğrenen nasıl öğreniyor” diye çakıyor sınıfa lafı... Yahu, her çocuk farklı öğreniyor işte, çocukların öğrenme süreçlerine saygı duymak gerekiyor; çocuğun ilk öğrenen kişi ya da son öğrenen kişi olmasından yola çıkılarak çocuğun bütününe değer biçilebilir mi? Biçiliyor...
Çocuklarımız da böylece biçiliyor! Başarılı olan çocuk bile güme gidiyor sonunda! Her daim başarı, her daim mükemmellik, doğal değil bir kere... Çocuğun da iyi günü oluyor, kötü günü oluyor; karnı ağrıyor, kalbi sızlıyor, yaşına göre sarsıntıları oluyor... Daima aynı dikkat ve motivasyonla öğrenmesi beklenebilir mi? Olsun, biz bekliyoruz. Sonra her derste başarılı olsun istiyoruz. Hepsi 5 olmalı! Neden ama; bu çocuk sanatçı olacak belki ve resme-müziğe diğer derslerden daha çok ilgi duyuyor olamaz mı? Olamıyor işte! Sanatın yakınından geçmeyenleri, bütün gün TV karşısında alkışlıyoruz; öte yandan çocuğumuz gerçekten sanata yatkın, ama matemetiği neden 4 karnede, diyoruz... Neden olmasın, demiyoruz çoğu zaman? Peki siz, çocuğunuzu daha iyi tanımak, anlamak; onu geleceğe daha gerçekçi ve çocuğun ihtiyaçları doğrultusunda yönlendirmek ister misiniz? Öyleyse, önce çocuğun kalbini kırmamakla işe başlayın...
KARNE NEDİR, NE DEĞİLDİR?..
Karne vakti geldi çattı. Aylardır dişini tırnağına takan yavrularımız molayı haketti. Ancak tatile girişten önce yaşanan önemli bir süreç var: Karne! “Karne nedir, ne değildir” konusunu uzmanlara sorduk. Ve çocuğumuzun karnesinden bizim de almamız gereken dersler olduğunu öğrendik.
Çocukların pek çoğu için karne dönemleri gergin ve stresli geçiyor. Karneyi beğenmeyen velilerle çocuklar arasındaki anlaşmazlıklar ya da çocukların kaygı ve endişe yüklenmesi ile istenmeyen sonuçlar ortaya çıkabiliyor. Uzmanlar, velilerin çocuklarını suçlamak yerine çözüm aramaları gerektiğini söylüyor ve karnenin sadece çocukların öğrenme düzeyini gösteren bir belge olduğunu hatırlatıyorlar. Karnedeki düşük notların sadece kendilerini değil, asıl çocuğu da üzüp kırdığı unutulmadan, çözüme yönelik bir tatil planı yapmak gerektiği de tavsiyelerin başında geliyor. En iyisi, öncelikle çocuğunuzun başarısını da başarısızlığını da sevgiyle kabul edin. Okul başarısını etkileyen yüzlerce faktör var, ona doğru ortam ve sağlıklı bir yaklaşım sunup sunmadığınız konusunda bir özeleştiri vermenin zamanı gelmiş olabilir.
Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Bengi Semerci:
“KARNE ÇOCUĞU TANIMANIN BİR YOLU...”
“Okul karnesi okulda yapılanların ve yapılamayanların geri bildirimidir. Yarıyıl karneleri, karneyi alan çocuklara ve ailelerine nelerin eksik olduğunu, nelerin tamamlanması gerektiğini anlatır. Ayrıca karnelerin verildiği okullara ve okulların öğretmenlerine kaç öğrenciyi iyi ele alabildiklerini, kaçını gözden kaçırdıklarını, bunları değerlendirerek daha iyi nasıl eğitim verebileceklerini anlama şansı tanır.
Anne babalar iyi okul seçtikleri, çalışmaları için gerekli herşeyi aldıkları, her istediğini yaptıkları için çocuklarının zayıfsız karne getirmeleri gerektiğini düşünürler ve emeklerinin boşa gittiği hissiyle kızgınlıkları artar. Zayıf olan karnelere kızmadan önce durup bir düşünmemiz gerekir. Anne baba olarak, en başından çocuğumuzu yetiştirirken kendi sorumluluğunu bilecek, ödevini, dersini sahiplenecek bir çocuk olması için gerekli temeli onlara verdik mi? Onlar için en iyi şeyleri istediğimiz kesindir. Ama okullarını seçerken onların özelliklerini, yeterliliklerini değerlendirdik mi? Yoksa kendi hırslarımızın kurbanı mı olduk? Başarılı, iyi gelecekleri olsun diye uygun olduğunu, daha iyi gelecek sağlayacağını düşündüğümüz eğitim sistemini, okulu, öğretmeni mi seçtik? Bunlara yanıtımız yoksa, karneyi alıp kızmak değil, düşünme zamanıdır.”
Psikolog İnci Vural:
“KARNE SORUMLULUĞUNU AİLE VE ÖĞRETMEN ÇOCUKLA PAYLAŞMALI”
“Zayıf bir karnenin sorumluğu sadece öğrenciye yüklenmemelidir. Aile içerisinde yaşanan sorunlar, çocuğun kendine ait bir çalışma odasının olmaması, arkadaş çevresi, öğretmenin öğrenci ile arasındaki sorunlar, dikkat eksikliği, öğrenme güçlüğü ve depresyon gibi birçok sorun zayıf bir karnenin alt sebepleri olarak incelenebilir. Ayrıca, öğrencinin gelişim sürecinde olması da derslerdeki başarıyı düşürürken algılarının başka yönlere kaymasına sebep olabilir. Çünkü bu süreçte kişi kendini tanımaya ve biyolojik olarak benimsemeye çalışır. Çevresi ile iletişim halinde olduğu için derslere olan ilgisi de azalmış olabilir.”
ANNE BABALARA TAVSİYELER
- Çocuğunuzu dinleyin, ona birey olarak davranın ve yaşadığı sorunları küçümsemeyin.
- Öğrencinin karnesini başka ailelerin çocuklarının notları ile kıyaslamayın. Bu durum çocuğu rencide ederek, aileden ve okuldan uzaklaşmasına yol açar.
- Baskıcı davranışlar sergilemeyin.
- Öğrencinin yeteneklerini keşfedin ve bu yetenekler doğrultusunda çocuğunuzu yönlendirin.
- Öğrenciyi ders notlarından dolayı eleştirirken yapıcı olmaya çalışın, zayıf olan dersleri için de özendirici aktiviteler geliştirin.
- Ayrıca başarılı karnelerin abartılı şekilde ödüllendirilmesi de doğru değildir. Ancak ödül verilecekse, bu okul başarısını destekleyecek bir obje olabilir.
ALINTIDIR..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder