FATİH-HARBİYE ROMANININ TAHLİLİ
KİTABIN ADI: FATİH – HARBİYE
KTABIN YAZARI: Peymi SAFA
YAYIN EVİ ADRESİ: İstanbul
BASIM YILI: 1997
KİTABIN KONUSU: Bir genç kızın ugradığı değişimler
KİTABIN ANAFİKRİ: Yazar bu romanında Tanzimat’tan kopup gelen, Millî Mücadelede ve sonraki yıllarda alevlenen batılılaşma hareketlerinin Türk tipindeki ve cemiyetindeki etkilerini incelemektedir.
KİTAPDAKİ OLAYLARIN VE ŞAHİSLARİNLARIN DEGERLENDİRİLMESİ: Yazarbu romanda bir ve birden bağımsız bir çok olaydan bahs etmekte fakat aynı konuy parmak basmakta.
ŞAHISLAR:
NERİMAN: Derulelhan’da öğrenim görmekte.Ut çalıyor.
MACİT: Zengin bol para harcayan batılı tip
ŞİNASİ: Neriman’ın yadi yıllık arkadaşı.
FAİZ BEY: Neriman’ın babası.
KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER: Kitap Dogu ve Batı arasındaki farkları Batının gelişmesini dogunun gelişmemesini ve bir insanın kısa surede ne kadar değişe bilmeseni anlatiyor.
YAZARIN HAYATI HAKKINDA BİLGİLER: 1899- 15 Haziran 1961): Yazar. İstanbul’da doğdu. Meşhur şair İsmail Safa’nın oğludur. Düzenli bir öğrenim göremedi. Kendi kendisini yetiştirdi. 13 yaşında hayata atıldı. Posta Telgraf Nezaretinde çalıştı. Öğretmenlik (1914-1918), gazetecilik (1918-1961) yaptı. Hayatını yazıları ile kazandı. İstanbul’da öldü.
Kardeşi İlhami ile Yirminci Asır adlı bir akşam gazetesi çıkardı. Bu gazetede “Asrın hikâyeleri” ilk hikâyelerini imzasız yayınladı (1919), Kültür Haftası (21 sayı, 15 Ocak-3 Haziran 1936) ve Türk Düşüncesi (63 sayı, 1953-1960) adlarında iki de dergi çıkardı. Tasvîr-i Efkâr, Cumhuriyet, Milliyet, Tercüman, Son Havadis gazetelerinde yazdı. Çok sevdiği oğlu Merve’yi askerliğini yaptığı sıra kaybetmesi Peyami Safa’yı çok sarstı. Bu olaydan birkaç ay sonra İstanbul’da öldü. Edirnekapı Şehitliği’nde gömülüdür.
Peyami Safa kendi kendisini yetiştirmiş ender şahsiyetlerden biridir. Fransızcayı Fransızca gramer kitabı yazabilecek kadar öğrenmiştir. 43 yıl hiç durmadan yazdı. Güçlü bir fikir adamı, romancı ve polemikçidir. Nâzım Hikmet Ran, Nurullah Ataç, Zekeriya Sertel, Muhsin Ertuğrul, Aziz Nesin’le polemiğe giriştir.
Öldüğü zaman Son Havadis gazetesi baş yazarı idi
.
Peyami Safa halk için yazdığı edebî değeri olmayan romanlarını “Server Bedi” imzası ile yayınladı. Sayıları 80′i bulan bu eserler arasında; Cumbadan Rumbaya (1936) romanıyla, Cingöz Recai polis hikâyeleri dizisi en ünlüleridir. Ayrıca ders kitapları da yazdı. Peyami Safa’nın fıkra ve makalelerinde sağlam bir mantık dokusu ve inandırıcılık görülür. Romanlarında olaydan çok tahlile önem verdi. Toplumumuzdaki ahlâk çöküntüsünü, medeniyetin yarattığı bocalamayı, nesiller ve sosyal çevreler arasındaki çatışmayı dile getirdi. Zıt kavramları, duygu ve düşünce tezadını ustaca işledi.
KİTABIN ÖZETİ:Peyami SAFA Fatih – Harbiye romanında Batı ve Doğu sorununu ele alıyor. Ama burada Doğuyu övüyor, Batıyı eriyor.
Peyami SAFA bu sorunu ele alırken hep aynı tipleri seçiyor. Zengin bol para harcayan batılı tip Macit, fakir ama dürüst bir orta sınıf aydın olan doğulu tip Şinasi, ve birde genç kız Neriman.
Romanın ilk sayfalarında Neriman yedi yıllık arkadaşı olan Şinasi’ye yalan söylüyor. Neriman Şinasi’ye Beyazıt’taki bir arkadaşına gidecegini söylüyor ama Şinasi Neriman’ın Fatih – Harbiye tramvayına bindiğini görüyor. Daha sonra Şinasi bir kahvede Neriman’ın yirmi gün öğrenim gördüğü Darülelhan’a uğrmadığını, evine geç dönüşlerin nedenini düşünüyor Neriman’nın yirmi günde değişime uğradığının farkına varıyor gözünün onüne eski Neriman’I getiriyor siyah saten gomlekli, siyah başı örtülü kızın bu kadar değişmesi ve flizi manto ayağında yeni dekolite rugan iskarpin giymedsni duşunuyor.
Neriman’sa hep Macit’i, Maksim’i, Lübon’u düşünmektedir.Macit’in girdiği bir çok masraflara rağmen o kadar yalnız ve baş başa kaldıkları halde çapkınca bir haraket yapmamasını düşünüyor.Macit’e tenkit edilecek hiç bir şey bulamıyor.
Neriman yalan söylemekten çekinmiyordu. ”Ben dün senden ayrıldıktan sonra Fahriye’ye gitdim toplantıdan vaz geçilmiş orada Macit’i gördüm çok israr etti ve beni Beyoğlu’na çıkarttı” .Şinasi bunun yalan olduğunu biliyordu, çünkü onun Fatih – Harbiye tramvayına bindiğini görmüştü.
Neriman Macit’i tanıdıktan sonra elindeki utda sinirlerine dokunmaya başladı. Hep öğrenim gördüğü Darülelhan’dan çıkacağım alafranga gireceğim, oturduğum ev, konuştuğum adamlar sinirime dokunuyor ve hatta Macit’in ellerine baktiğimda kadın elleri gibi tertemiz, incecik, tırnaklarının üzerinde bile çalışılmış, Şinasi’nin elleri ise tırnağının biri kırık, biri batık…
Bundan yirmi gün evvel Neriman Derülelhan’dan erken çıkmış yine ayağında yeni dekolite rugan iskarpinler ve üsyünde filizi manto mektebin kapısında birbirleriden ayrıldılar. O sırada Neriman Şinasi’nin yüzne bakmadan yürüyü vermişti Neriman Macit’le tanışalı yirmi gün olmuştur. Belirli bir çevrede Faiz Bey gibi akıllı başlı bir adamın kızı böylesine kısa bir sürede nasıl değişe bilir diye düşünüyordu.
Birgün Neriman arkadaşı Fehriye’yi de yanına alır, Beyoglu’na çıkarlar. Löban’a giderler. Buraya üçüncü gelişiydi. Macit’i bulur. Macit Beyraplas’taki bir baloya Neriman ve Fehriye’yi davet eder Neriman balo için can atar, ama izin meselesi, para meselesi ve Şinasi meselesi vardır. Babası iskarpin ve filizi manto için borclanmiştir ama Neriman’ın bu baloya gitmesi lazım olduğunu düşünüyor. Bu kadar kısa zamanda bu kadar hızlı değişim! Müslüman babanın kızı yirmi gün içinde “balo” tutkunu oluveriyor. Baloya dokuz gün var idi ve Neriman borçlar içinde ki, babasının zaaflarını yeniden uyandırmak çabasındadır.
Bir çok Türk kızları gibi Nerimanda ailesinden ve muhitinden karşık bir telkin ve medeniyetin ayrı ayrı tesirlerinin halitasını yapan muhtelit bir içtimai terbiye almıştı. Annesi ve babası ona halis bir şarklı ihtiyatları vermişlerdi; Fakat İstanbul’a yerleştikten sonra, Neriman’ın akrabalarından bilahassa büyük dayısının ailesinden aldığı tesirler bambaşkadır. Galatasaray’dan çıkan ve tahsilini Avrupa’da bitiren böyük dayısı ve kızları Neriman’da Garp hayatınıa karşı incizap uyandırmıştır.
Neriman baloya gitmeden önce Şışli’de oturan batılı büyük dayısının ”batılı” kızlarıyla konuşmak onlardan fikir almak istiyor ama fikir almak yerine iki dayızadesinin anlatdığı bir yaşam öyküsünü dinliyor.
Yaşlı bir Rus kadının çok güzel bir kızı varmış, gitar çalan fakir bir Rus artistiyle sevişiyormuş. Rus genci çok fakir olduğu için evlenemiyorlar. Beyoğlu’nun bir odasında sefalet içinde yaşıyorlarmış. Kız bu sefalete yıllarca katlanıyor Sonun da kızın karşısına zengin ve yakışıklı bir Rum çıkar, kız da Rusdan ayrılır. Rum’la yaşamaya başlar: “Artık ferah, para, eglence her şey…” Ama Rus kızı mahzun. “Neriman adeta sıçrayarak” soruyor “Niçin?” Anlatıyorlar: Kız, “ tahsil gormuş bir kızdır ve sathi şeylere kıymet vermez, hakiki güzellik arar.”Rus gencinde varmış bunlar. “Yeni hayati sahte “ kız oğlanı bulur: oğlan, yüz vermez kızda intihar eder. Neriman: “Ne benzeyiş! Rus kızını kendisine, Rum gencini Macit’e, Rus artistini de Şinasi’ye benzetitordu. Bir raslantı ve Neriman’da uyanış yaratdı. “Macit hakiki huviyetiiçinde yakaladıgını zannediyor ve o güne kadar, fasılasız, aldatıldığını anlıyor… Artık Macit’i düşünmüyor … Düşündüğü zamanda “Macit sahte insandı” Rus kızının hikayesi Neriman’ı kendisine getiriyor.
Şehzadebaşı’ndan geçerken sokaktaki yolculara bakarak düşündü: “Şüphesiz bunların içinde ne kıymetli insanlar var! Hatrına hep gitar çalan Rus artisti geliyordu.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder