dünyanın yedi harikası
 felsefe dünyası
 ünlü ressamlar ve resimleri
 icatlar ve keşifler
 Namık Kemal hürriyet kasidesi
 Mevlana ve Mesnevi

ATATÜRK'ÜN DİL POLİTİKASI


ATATÜRK'ÜN DiL pOLİTİKASı
Prof Dr. Şükrü n.uaı. AKALIN
Ulu önder Atatürk'ün en büyük eseri, Türkiye Cumhuriyeti'dir. Kurduğu curnhuriyeti Türk gençliğine armağan eden ve emanet bırakan Atatürk,
aynı zamanda Türk kültür tarihinde çok önemli atılımları gerçekleştirmiş
eşsiz bir düşünce adarrudır. Kültür alanında yaptığı atılımlarla Türkiye'nin
çağdaşlaşrnası yolunda büyük adımlar atmıştır. Atatürk, kültür ve düşünce
sorunlarıyla sadece ilgilenmekle kalmamış, sürekli olarak bu konulardaki
çalışmalara katkıda bulunmuş, pek çoğuna da öncülük etmiştir. Askerliğinin
ve devlet adarnlığının yanı sıra kültür ve düşünce adamı niteliğine de sahip
olduğunu bu çalışmalara olan katkılarıyla kanıtlamıştır.
Cumhuriyetin kültür temelleri üzerinde kurulduğunu söyleyen Atatürk,
kültürün en önemli ögesi olan dile de layık olduğu değeri her zaman vermiş­
tir. Atatürk'ün dile bu kadar önem vermesi sebepsiz değildir. Dil bilgisi ve
dii bilimi uzmanları, dilin en önemli işlevi olan insanlar arasında anlaşmayı,
ve iletişimi sağlaması niteliğinden hareketle dilin tanımını yapmışlardır. Bir
toplumda anlaşma ve bireyler arasında doğal iletişim dil aracılığıyla sağlanır.
Uluslaşma da ancak dil birliğinin sağlanmasıyla mümkündür. Aynı dili konuşmayan insanların anlaşmaları, iletişim sağlamalan. ortak değerlere sahip
olmaları mümkün değildir. Bu gerçeklerin farkında olan Atatürk, dil ve yazı
konusuna genç; bir subayken eğilmiştir. Cumhuriyetin kuruluşundan çok
önce, daha 19ÜTde, Bulgar Türkoloğu İvan Manolofa yazı değişikliğinin
yapılması gerektiğini söylediğini, dil ve yazı konularında düşüncelere sahip
olduğunu biliyoruz.
Milli Mücadelenin zaferle sonuçlanmasından sonra genç Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştu. Yapılacak pek çok şey vardı: son yirmi yıl pek çok cephede açılan savaşlarlu geçmiş, ülke işgal döneminden sonra bağımsızlığını
elde etmişti. Cumhuriyetin ilanının ardından çeşitli alanlarda atılımlar yapı­
lırken, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal, kültür
konularına büyük önem veriyor, sık sık bu konuları dile getiriyor, kültür ala-BAL-TAM / Tilrkliik Bilgisi 29
t
nında yeni uygulamalara girişiyordu. Atatürk'ün bu dönemde çeşitli kültür
kurumlarının kuruluşuna öncülük ettiğine, hatta kimi kurumları bizzat kurduğuna, kurdurduğuna tanık oluruz.
Atatürk'ün Türk dili, Türk tarihi ve Türk kültürü konularında araştırma
ve çalışma yapmak üzere kurdurduğu ilk kurum Türkiyat Enstitüsüdür. Atatürk'ün eski çağlardan başlayarak Türk kültürünün çeşitli kollarında araş­
tırma ve yayınlar yapmak amacıyla bir enstitü kurma düşüncesi, cumhuriyetin ilünmdan, çok değil, dört-beş gün sonra ortaya çıkmıştı. Gazi Mustafa
Kemal, Fuat Köprültı'yü çağırıp şöyle söyler:
"Fııat Bey. cumhuriyeti kurduk. Artık cumhuriyeti ve devletınıiri ilmi
temeller üzerinde yükseltmek ranıanı gelmiştir. Lii{feıı İstanbul Dôrülfünuııu
bünyesiilde Türkiyat Eııstiıüsünii kIIrlIlIUZ."
Atatürk'ten aldığı talimatla işe girişen Fuat Köprülü, istanbul Dürülfü-
nununda on aylık bir hazırlık çalışması yapar. Hazırlanan dosya Gazi Mustafa Kcmal'e sunulur. Savaştan yeni çıkmış genç Türkiye Cumhuriyeti'nin
kıt bütçesinden ödenek ayrılarak enstitü kurulur. Türkiyat Enstitüsünün kuruluşu, hutbenin Türkçe okurulması. Gazi Mustafa Kemal'in daha sonra dil
ve tarih alanlarında yapacağı çalışmaların ilk işaretleridir.
Atatürk'ün dil ve kültür alanında gerçekleştirdiği ilk büyük atılım ise
"yazı devrimi"dir. Yıllardır tartışılan ve bir türlü çözülemeyen yazı sorunu,
birkaç aylık çalışma sonucunda yapılan "yazı devrimi" ile çözülmüştür. Osmanlı devletinde 19. yüzyılda tartışılmaya başlanan ve çeşitli girisimlere
rağmen bir türlü sonuç alınamayan yazı konusu Atatürk'ün kararlı ve isabetli
uygulamasıyla sonuca ulaşmıştır. Yazı devrimi müjdesini verirken söylediği
şu sözler yazının yanı sıra Türkçeye bakışı ve Türkçeye verdiği değeri göstermesi bakımından son derece önemlidir:
"Güzel dilimizi ifade etmek için yeni Türk harilerini kabul ediyoruz. Bizim alıenkıar, zengin lisanınıı; yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir."
Yeni Türk yazısının halka öğretilmesinde Atatürk bir öğretmen gibi.
yazı tahtasının önünde elinde tebeşirle kadına, erkeğe, çocuğa, gence, yaşlıya
yeni harfleri tanıtmıştır.
Kimilerinin beş on yılda, kimilerinin on beş yılda yapılabileceğini söylediği yazı değişimini Atatürk "Ya üç ayda. ya da hiç ... " diyerek, gerçekten
de üç aydan daha kısa sürede tamamlamıştır.
Atatürk, dile bakışını ve dil konusunda başlataeağı çalışmaları "Dil devrimi"nden iki yıl önce, Sadri Maksudi Arsal'ın Türk Dili İçiıı adlı kitabına
yazdığı sunuş yazısında özlü bir anlatımla dile getirir. Her satırı anlam yüklü
bu sunuş yazısı; düşünülerek, üzerinde dikkatle durularak okunduğunda30 BAL-TAM / Türklük Bilgisi
Atatürk'ün dile verdiği önem ve Türkçe için yapılması gerekenler konusundaki düşüncesi açıkça görülür. 2 Eylül 1930 tarihini taşıyan ve bizzat el yazı­
sıyla yazılan bu sunuş yazısında Atatürk şunları söylemektedir:
"Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin
olması, milli hissin inkişafında başlıca müessirdir. Türk dili, dillerin en renginlerindendir; yeter ki bu dil şuurla işlensin.
Ülkesini, yüksek isıiklôlini korumasını bilen Türk milleti. dilini de yabancı diller boyunduruğundankurtarmalıdır,"
Atatürk, uluslaşmanın dil birliği ile gerçekleşeceği düşüncesindeydi. Bu
sebeple ulus olmanın gereğini ortak bir dile sahip olmakta görmüştür. 1931
yılında Adana' da yaptığı konuşmada bu düşüncesini şöyle dile getirir:
"Türk dernek dil demektir. Milliyetın çok bari; vasıflarından birisi dilo \
dir. Türk milletinderum diyen insanlar, her şeyden önce ve behemehôl
Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk harsına. camiasına
mensubiyetini iddia ederse buna inanmak doğru olmaz.
Halbuki Adana'da Türkçe konuşmayan 20.000 'den fazla vatandaş vardır. Eğer Türk Ocağı buna müsamaha gosterirse; gençler, siyasal ve sosyal
bütün kuruluşlar bu durum karşısında duyarsız kalırsa, en aşağı yüz seneden
beri devam edegelen bu durum daha yüzlerce sene devam edebilir. Bunun
neticesi ne olur?
Efendiler ! Herhangi bir [elaketli gününüzde bu insanlar, baş/w dille
konuşan insanlarla el ele vererek aleyhimize hareket edebilirler. Türk
Ocakiarımızın başlıca vazifesi bu gibi unsurları, bizim dilimizi konuşan hakiki Türk yapmaya çalışmaktır. Bunlar Türk vatandaşlarıdır. Bugün ve yarın
talihimi; ve kaderimiz birdir. "
Yine aynı yıl yayımlanan Vatandaş için Medeni Bilgiler kitabına Türk
dili için Atatürk şu sözleri yazdım:
"Türk milletinin dili Türkçedir. Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve
en kolayolabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sever ve onu
yükseltmek için çalışır. Bir de Türk dili, Türk milleti için kutsal bir hazinedir.
Çünkü Türk milleti geçirdiği nihayetsiz felaketler içinde ahldkının,
an'anelerinin. haııralarının, menfaaılerinin kısacası bugün kendi milliyetini
yapan her şeyin dili sayesinde muhafaza olunduğunu görüyor. Türk dili Türk
milletinin kalbidir. rlhnidir."
Değerli dinleyenler,
Uluslaşmanın bir diğer önemli temeli de toplumun geçmişi, yani tarihidir. Atatürk, bu düşünceden hareketle 1931 yılında Türk Tarihi Tetkik Cemiyetinin kuruluşuna öncülük etmiştir. Daha sonra adı Türk Tarih Kuru-BAL-TAM / Tiirkliik Bilgisi 31
ı'
muna çevrilecek olan bu kurumun çalışmaları ilerledikçe tarih konusunun
yanı sıra, hatta ondan da önce dil konusunun ele alınması düşüncesi ortaya
çıkmıştı.
"Milli bilincin ayakta kalabilmesi ve uyanık bulunması için dil ve tarih
uğrunda çalışmaya ınecburur,"
diyerek dil ve tarih konusundaki duyarlılığını her zaman dile getiren ve
başlangıçtan beri dil konusuna önem veren Atatürk, Birinci Türk Tarih Kurultayının son günü, dil konusunda çalışmalar yapmak üzere Türk Dili Tetkik Cemiyetinin kurulması için talimat vermiştir. Cemiyetin kurucuları ve
yapacağı işler o gece belirlenmiş, ertesi gün 12 Temmuz 1932 günü daha
sonra adı Türk Dil Kurumu olarak değiştirilecek olan Türk Di li Tetkik Ccmiyeti kurulmuştur. Türk Dil Kurumunun çalışmalarıyla birlikte Atatürk'ün
öncülüğünde ülkede bir dil seferberliği başlamıştır.
Atatürk, dil çalışmalarının nasıl ve hangi alanlarda yürütüleceği konularını ele almak üzere büyük bir dil kurultayı toplanmasını ister. Kurultay hazırlıklarına hemen başlanır. Kurumun kuruluşundan iki buçuk ay sonra, 26
Eylül 1932'de Birinci Türk Dil Kurultayı Dolrnabahçe Sarayı'nda toplanır.
Atatürk, başından sonuna kadar Kurultayı izler. Sadece birinci kurultayı de-
ğil, i 934 ve i 936 yıllarındaki ikinci ve üçüncü kurultayı da büyük bir ilgi ve
dikkatle izlemiştir. Oturum aralarında dil bilginleriyle sohbet etmiştir.
Türk Dil Kurumunun kurulmasının ardından Kuruma gösterdiği ilgi ve
verdiği önem Türkçeye verdiği önemle eş değerdedir. Kurumun kurucu ve
koruyucu başkanlığını aramızdan ayrıldığı güne kadar sürdüren Atatürk, yo-
ğun devlet işlerinden zaman ayırarak Türkçeye layık olduğu değeri ve önemi
her zaman vermiştir. Atatürk'ün Türkçeye verdiği önemi iki örnekle sizlere
sunmak istiyorum:
İngiltere Kralının Türkiye'yi resmi ziyareti sırasında Atatürk, misafiriyle yakından ilgilenmişti. Bu ziyaret, geçmişte bozulan Türkiye İngiltere
ilişkilerinin düzeltilmesi bakımından büyük önem taşıyordu. Bu önemin gereğini yerine getirmekle birlikte Kralın İstanbul'daki programı sürerken 5
Eylül 1936 günü Atatürk Türk Dil Kurumu yöneticilerini Dolrnabahçe Saray'ında kabul etmiş ve onlarla birlikte bütün gün ve gece çalışmıştır. Konu
Üçüncü Türk Dil Kurultayıdır. Bilindiği gibi bu Kurultay'da "Güneş-Dil
Teorisi" işlenmiştir. Dil devriminde önemli bir yeri olan "Güneş-Dil Teorisi"nin ele alınacağı Kurultay ile ilgili çalışmalara Atatürk bizzat katılmış ve
o gün Dolmabahçe Saray'ından çıkmamıştır.
Diğer örnek ise, Atatürk'ün bilim dili olarak Türkçenin geliştirilmesi
çalışmalarında terimlere verdiği önem ve bu konudaki çalışmalandır. Ata-32 BAL-TAM /Tiirkliik Bilgisi
türk, Türkçenin bilim dili olarak gelişmesi için yeni bilim terimleri türetilmesi düşüncesindeydi. Bu düşüncesini şu sözlerle dile getirmiştir:
"Övle istiyorımı ki, Türk dili bilim yöntemleriyle kurallarını ortaya koysıııı ve her dalda yazı vazanlar biitün terimleriyle ÇO{;lılıluğUIl aıılavabileceği
güzel. ahenkli dilimizi kullansınlar,"
Terirn konusuna gereken önemi veren Atatürk, bilim terimlerini türetme
çalışmalarına bizzat katılmış ve 12 Mart 1937 günü Türk Dil Kurumuna gelerek 6 saat süreyle Terim Kolu uzmanlarıyla gece yarısına kadar çalışmıştır.
Bugün matematikte, geometri de kullandığımız üçgen, dörtgen. açı gibi pek
çok terimi Atatürke borçluyuz.
Değerli konuklar.
Türkçeye layık olduğu değeri her zaman veren ve dil konusunda son derece duyarlı olan Atatürk, bir vasiyet niteliğindeki şu sözüyle bütün devlet
kurumlarının Türkçeye verınesi gereken önemi vurgulamaktadır:
"Türk dilinin kendi beııliğiııe, aslındaki güzellik ve zcııgiııliğiııc /WVllŞ­
ıııası için, bütün devlet ıeşkilônnıızuı dikkatli. alôkal: olıııasıııı isteriz."
Değerli konuklar,
Atatürk'ün Türkçeye verdiği önemin bir başka göstergesi de, Türk dili
üzerine çalışmalar yapan Türk Dil Kurumuna mirasından pay ayırınasıdır.
Ulu önder, vasiyetnamesinin 6. maddesinde İş Bankasındaki hisselerinin gelirlerinden Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kuruımınun yararlanmasını sağ­
lamıştır. Türkçeye ve Türk Dil Kurumuna her zaman mancn destek olan ulu
önder Atatürk, aynı zamanda maddeten de Türkçeyi ve Türk Dil Kurumunu
dcsteklemiştir.
Atatürk, sadece günlük çalışma saatlerinde değil, gece geç saatlcre kadar süren yemek sohbetlerinde de dil konuları üzerinde çalışırdı. Atatürk'ün
sofrası adeta bir bilim kürsüsüydü. Bilim adamı ve sanatçıların çoğunlukta
olduğu sofrada, dil tartışmaları yapılırdı. Bu yemekleri Atatürk, 'sofra dil
dersleri' olarak adlarıdırmaktaydı. Güneş-Dil Teorisi üzerine tartışmalar,
görüşmeler bu sofrada sürüyordu. Tarih, edebiyat, sanat konuları da bu sofranın başlıca konularındandı
Son 72 yılda dilimizde yaşanan gelişme, zenginleşme ve özleşme, ulu
önder Atatürk'ün Türkçeye verdiği önem, gösterdiği ilgi sayesindedir.
Türkçenin kullanılışından kaynaklanan birtakım güncel sorunlara karşılık
Türkçe, bugün gelişmiş, zengin bir edebiyat, kültür, sanat ve bilim dilidir.
Türkçenin sorunlarının aşılmasında izlenecek yol da, Atatürk'ün Türkçe ile
ilgili sözlerinde açıkça belirtilmektedir. Türk Dil Kurumu, Atatürk'ün dilimiz konusundaki sözlerini kendisine ilke edinmiş

Hiç yorum yok: