PARGALI İBRAHİM PAŞA VE İDAM EDİLMESİNİN NEDENLERİ
Osmanlı Tarihi’nin altın çağı kabul edilen Kanûnî Sultan Süleyman Devri’nde yaşamış olan Pargalı İbrahim Paşa, Osmanlı Devleti’nin hem siyasi hem askerî hem de sanat alanlarında önemli roller oynamıştır. Kanûnî Sultan Süleyman’ın Veziriazamı olan İbrahim Paşa, çeşitli kaynaklarda Frenk, Pargalı, Makbûl ve Maktûl İbrahim Paşa isimleri ile anılmaktadır. Evvela bu elkabın nereden geldiklerini açıklamakta fayda var.
Makbul lakabı; Kanûnî Sultan Süleyman’a yakınlığı ile bilinen Pargalı İbrahim Paşa, Sultan’ın güven ve sevgisini kazanmış ve devlet kademesinde tarihte pek az örneği görülen bir hızla yükselmesinden dolayı,
Maktul lakabı; Boğularak öldürülmesinden dolayı, Pargalı denmesi; günümüzde Yunanistan sınırlarında kalan Parga köyünde doğmuş olmasındandır. Frenk lakabı ise ; Sadrazamlığı zamanında Mitoloji de “Üç Güzeller” ismiyle bilinen heykel grubunu Budin’den Sultanahmed Meydanı’na getirtmesinden dolayı verilmiştir. Bu durum o devirde pek uygun karşılanmamış, hatta Şair Figani bu durumu beğenmeyenlerin adeta sözcüsü olarak şu beyiti yazmıştır ;
” Dünyaya iki İbrahim geldi
Biri put kırdı, biri put dikti ” demek suretiyle İbrahim Paşa’yı hicvetmiştir.
İbrahim Paşa’nın hem özgeçmişini, hem kişiliğini, hem de devlete olan hizmetlerini anlatması bakımından en önemli kaynak; Lâtîfî ‘nin Enîsü’l-fusahâ ve Evsâf-ı İbrâhim Pâşâ başlıklı risaleleridir.
İbrahim Paşa’yı şu 3 ana başlık altında inceleyebiliriz.
1 ) PARGALI İBRAHİM PAŞA’NIN KÖKENİ,
KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN İLE MÜNASEBETİ VE YÜKSELİŞİ ;
Lâtîfî’nin sunduğu bilgilere bakılırsa, Şehzade Süleyman Manisa Sancak Beyi iken,çıktığı kır gezisinde bir kemençe sesi duyar, kemençeyi kimin çaldığını merak eder ve kemençeyi çalan kişi ile tanışmak ister. Karşısına getirilen kişi köle İbrahim’dir. Şehzade Süleyman, İbrahim’den son derece hoşlanmıştır ve zaman içerisinde meclisinin ayrılmaz bir parçası olarak gördüğü İbrahim’i, sarayına sık sık davet etmeye başlamıştır. Bunun üzerine, İbrahim’i yetiştiren dul hanım, kölesini azad etmiştir. Böylelikle İbrahim, Şehzade Süleyman’ın maiyetine girmiştir. Prof.Dr.M.Tayyip Gökbilgin ise İslam Ansiklopedisinde verdiği bilgi de Kanuni Sultan Süleyman, İbrahim Paşa ile Küfe sancakbeyi iken tanıştığı tezini öne sürmüştür.
İbrahim Paşa’nın, Kanûnî Sultan Süleyman ile olan ilişkisi, onun yaşamının her yönünü belirlemiştir. Bunda, gerek askerî, gerek siyasi ve sanatçı kişiliği olsun, sultanın etki ve desteğinin büyük ölçüde belirleyici olduğunu görmek mümkündür. İncelenen kaynaklardan anlaşıldığı üzere, son derece hırslı bir kişiliği olan İbrahim’in, sultanla ilişkisinin, içsel bir boyutu olduğu kadar çıkara dayalı bir boyutu olduğu da gözardı edilmemelidir. Hammer, Osmanlı Devleti Tarihi’nde, “İbrahim’in etrafındakilere üstünlüğü, gençliği, seçkin terbiyesi, Padişah’ın kendisine olan teveccühü, her türlü rekabeti imkansız bıraktığını” belirtmektedir . Hammer’e göre, İbrahim’in üstün özellikleri nedeniyle Sultan Süleyman, onu kendisine ayrılmaz bir dost bellemiştir.
İsmail Hâmi Danişmend ise, İbrahim Paşa’nın Kanûnî Sultan Süleyman’la olan yakınlığının nedenini doğrudan irdelememektedir. Danişmend, İbrahim Paşa’nın bu hızla yükselişini onun özelliklerine değil, zekâsına, entrikacı oluşuna ve dalkavukluğuna bağlamaktadır.
İbrahim Paşa’nın hızlı yükşelişi, Koçi Bey Risalesi’nde de eleştirilmekte ve uygunsuz karşılanmakta hatta, o dönemde “âlemin ihtilaline” gösterilen nedenlerin başında sayılmaktadır
2 ) GÖREV, HİZMET VE ESERLERİ ;
Kanûnî’nin şehzade olduğu dönemden itibaren tanıdığı İbrahim Paşa, genel prosedüre aykırı düşecek kadar belirgin bir hızla, Has-odabaşı ünvanıyla Baş-mâbeyinciliğe atanmış ve buna İç-şahinciler Ağalığı görevi de eklenmiştir. Zaman içerisinde, veziriazam ilan edilen İbrahim Paşa, Anadolu Beylerbeyliğini de üstlenmiştir.
İbrahim Paşa, 1521′de Belgrad’ın Fethinde görev aldı. 1522′de Rodos seferine katıldı. 1523′te o zamanki usullere aykırı bir şekilde sadrazamlığa getirildi. 1524′te Kanuni’nin kız kardeşi Hatice Sultan ile evlendi. Mısır’da asayişi sağlamakla görevlendirildi ve kendisine Mısır Beylerbeyi unvanı verildi. Macaristan seferine katıldı ve Mohaç Meydan Savaşı’nın kazanılmasında önemli rol oynadı.
Daha sonra Anadolu’daki isyanları bastırmakla görevlendirildi. Anadolu’da aldığı tedbirlerle isyanları sona erdirdi. I. Viyana Kuşatması ile sonuçlanan 2. Macaristan seferine katıldı. Avusturya İmparatorunu Osmanlı Sadrazamına eşit sayan 1533 tarihli İstanbul Antlaşması’nın müzakerelerini yürüttü. Safevilere karşı düzenlenen Irakeyn seferine katıldı. Tebriz’i aldıktan sonra Kanuni’ni kuvvetleri ile birleşti ve Bağdat’ın fethinde görev aldı.
13 sene sadrazamlık yapan ve Farsça, Rumca, Sırpça ve İtalyanca bilen İbrahim Paşa, Günümüzde Türk ve İslam Eserleri Müzesi olarak kullanılan İbrahim Paşa Sarayından başka, İstanbul,Mekke, Selanik, Hezergrad (Razgrad) İbrahim Paşa Camii ve Kavala’da cami mescid mektep medrese zaviye hamam ve çeşme gibi eserler inşa ettirmiş ve bunlara vakıflar tahsis ettirmiştir.
3 ) İBRAHİM PAŞA’NIN GÖZDEN DÜŞMESİ VE İDAMI ;
Kimi kaynaklarda, İbrahim Paşa’nın elde ettiği ayrıcalıklar sonucunda, pek çok kararı kendi başına buyruk verdiği savında bulunulmaktadır.
İbrahim Paşa’nın çöküşüne ortam hazırlayacak dört temel unsurdan söz etmek mümkündür. Bunların ilki Paşa’nın iktidar hırsıdır ki, yabancı elçilerin İbrahim Paşa’yla görüşmelerine ilişkin hazırladıkları raporlarda bu açıkça bellidir
2. Hürrem Sultan’ın İbrahim Paşa’yı kendisine bir tehdit olarak görmesi,
3. Defterdar İskender Çelebi’nin idam edimesi,
4. ise İbrahim Paşa’nın Bağdat’ta görevi esnasında Serasker Sultan sıfatıyla ferman imzalamasıdır.
İbrahim Paşa’nın iktidar sarhoşluğuna ilişkin pek çok örnek sunmak mümkündür. Kendisini sonsuz bir yetkiyle donatan padişahın adına yaptığı görüşmelerde İbrahim Paşa, bu iktidar hırsını açıkça ortaya koymaktadır. Farklı yabancı elçilerin raporlarında bu duruma pek çok örnek bulunmaktadır. Buna en çarpıcı örnek, İbrahim Paşa’nın Ferdinand’ın elçilerine söyledikleridir
” Bu büyük devleti idare eden benim; her ne yaparsam yapılmış olarak kalır; zira bütün kudret benim elimdedir: Memuriyetleri ben veririm; eyaletleri ben tevzî ederim; verdiğim verilmiş ve reddettiğim reddedilmiştir. Büyük pâdişah bir şey ihsan etmek istediği veya ettiği zaman bile eğer ben onun kararını tasdik etmiyecek olursam gayr-i vâki gibi kılınır; çünkü her şey harb, sulh, servet ve kuvvet benim elimdedir. (Uzunçarşılı)
Bu aktarımından anlaşıldığı üzere, genel kanı; Paşa’nın yönetimde çok etkin olduğu ve karar aşamasında tam bir yetkiyle donatıldığı yönündedir. Ancak İbrahim Paşa’nın kendisine, resmen sahip olduğu yetkilerin ötesinde bir konum biçtiği ortadadır
İbrahim Paşa’nın idamı bile ayrıcalıklıdır: Kanuni’yle birlikte akşam yemeği yedikten sonra Paşa, kendisi için sarayın harem dairesinde hazırlatılmış olan odada, âdet olduğu üzere başı vurularak değil, padişah soyundan olanlara -kanı akmasın gerekçesiyle- uygulanan biçimde boğularak öldürülmüştür. Galata’daki Canfeda Zaviyesine defnedilmiştir…
KAYNAKLAR ;
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı.” Osmanlı Tarihi. Cilt 2″.Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1983
Ortaylı, İlber. ” Osmanlı’yı Yeniden Keşfetmek s.151 ” Timaş yayınları , İst.2006
Tezcan, Esma. ” Pargalı İbrahim Paşa çevresindeki Edebi Yaşam ” Bilkent Üniversitesi , 2004
Danişmend, İsmail Hâmi. İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi. Cilt:2. İstanbul:Türkiye Yayınevi, 1971.
Gökbilgin, Tayyib. “İbrâhîm Paşa, Pargalı, Frenk, Makbûl, Maktûl”. İslâm Ansiklopedisi. , 1949. 908-915
Lâtîfî. Enisü’l- Fusaha ve Evsaf-I İbrahim Paşa. Haz. Ahmet Sevgi. Konya: Selçuk Üniversitesi Yayınları, Ağustos 1986.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder