Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabiî bir vasıta, kendisine mahsus kanunları olan ve ancak bu kanunlar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli antlaşmalar sistemi, seslerden örülmüş içtimaî bir müessesedir. (Muharrem Ergin) Düşünce, duygu ve isteklerin; bir toplumda ses ve anlam yönünden ortak olan öğeler ve kurallardan yararlanarak başkalarına aktarılmasını sağlayan çok yönlü ve çok gelişmiş bir dizgedir. (Doğan Aksan) Türk Dil Kurumu’nun ise “insanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan” olarak tanımladığı dil, bu tanımlardan da anlaşılacağı üzere belli başlı özelliklere sahiptir.
Dilin başlıca özellikleri şöyle sıralanabilir:
• Dil, her şeyden önce sürekli gelişme gösteren canlı bir varlıktır.
• Dil, onu oluşturan topluma aittir, bunun için toplumsal bir değer taşır.
• Dil, sistemli ve gelişmiş bir iletişim aracıdır.
• Dil, düşünce ve zekanın bir göstergesidir.
• Dil, sosyal ve canlı bir varlıktır.
• Dil birliği, bir milleti oluşturan özelliklerin başında gelir.
• Dil, en küçük birimi olan seslerden örülmüş bir yapıdır.
• Dil, toplumsal rolü sayesinde kişiler arasında duygu ve düşünce ortaklığı sağlar.
• Bir milletin dili, onun tarihi, dini ve kültürüyle iç içedir.
İnsanoğlunun en büyük icatlarından biri olan dil, kişiler arasında iletişimi sağlayan en önemli araçlardan biridir. İletişimin dille gerçekleştirilen, jest ve mimiklerle gerçekleştirilen, resim, şekil, çizgi gibi sembollerle gerçekleştirilen ya da simgelerle gerçekleştirilen türleri vardır. “Bir bilginin, bir niyetin ilkel ya da gelişmiş bir işaret dizgesinden yararlanarak, bir zihinden başka bir zihne ya da bir merkezden başka bir merkeze ulaştırılması” olarak tanımlanan bildirişimin sağlanabilmesi için, iletişim öğelerinin bilinmesi gerekmektedir.
İletişim öğeleri şunlardır:
Kaynak (Gönderici): Duygu, düşünce ve isteğin aktarılmasında sözü söyleyen kişi ya da topluluk.
Alıcı: Vericinin gönderdiği iletiyi alan ve anlamlandıran kişi veya topluluktur.
İleti (Mesaj): Gönderici ile alıcı arasında aktarılmakta olan duygu, düşünce ya da istek.
Kanal (Oluk): Bildirişimde kullanılan yoldur. Alıcı ile verici arasındaki iletiler sözlü veya yazılı olabilir.
Dönüt (Geri Bildirim): Alıcının iletiye verdiği her türlü yanıt, geri bildirim. İletişimin başarılı olduğuna işarettir.
Bağlam (Çevre): İletişimin gerçekleştiği ortam ve bu çevrenin uygunluğudur.
Dilin özelliklerini ve iletişim sürecinin öğelerini kısaca belirttikten sonra, dilin işlevleri üzerinde durabiliriz. Dilin 6 tane işlevi bulunmaktadır. Bu işlevleri Roman Jakobson adında bir Rus dil bilimci ortaya koymuştur. Bunlar şöyledir:
1. GÖNDERGESEL İŞLEV: Bir ileti dilin göndergeyi olduğu gibi ifade etmesi için düzenlenerek oluşturulmuşsa dil göndergesel işlevde kullanılmıştır. Bu başka bir ifadeyle dilin bilgi verme işlevidir. Herhangi bir konunun açıklığa kavuşmasını sağlayacak bilgilerin ortaya konulması, dilin göndergesel işlevine işaret eder. Burada amaç, gönderge konusunda doğru, nesnel, gözlemlenebilir bilgi vermektir. Bu işlev daha çok kullanma kılavuzlarında, nesnel anlatılarda, bilimsel bildirilerde, kısa not ve özetlerde karşımıza çıkar.
ÖRNEK: ” Hegel’in felsefesinin çıkış noktası bilim değil, tarihtir.”
2. HEYECANA BAĞLI İŞLEV: Bir ileti, göndericinin iletinin konusu karşısındaki duygu ve heyecanlarını dile getirme amacıyla oluşturulmuşsa dil heyecana bağlı işlevde kullanılmıştır. Bu işlev, göndericinin kendi iletisine karşı tutum ve davranışını belirtir. Bu işlevde çoğunlukla duygular, heyecanlar, korkular, sevinç ve üzüntüler dile getirilir.
Dilin göndergesel işlevinde nesnellik, heyecana bağlı işlevinde öznellik hâkimdir. Özel mektuplarda, öznel betimlemeler ve anlatılarda, lirik şiirlerde, eleştiri yazılarında dilin heyecana bağlı işlevinden sıkça yararlanılır.
ÖRNEK: “Ben bu davranışınızı etik bulmuyorum, siz yanlış davranıyorsunuz.”
3. ALICIYI HAREKETE GEÇİRME İŞLEVİ: Bu işlevde ileti alıcıyı harekete geçirmek üzere düzenlenmiştir. İletinin bir çeşit çağrı işlevi gördüğü bu işlevde amaç, alıcıda bir tepki ve davranış değişikliği yaratmaktır. Propaganda amaçlı siyasi söylevler, reklâm metinleri, genelgeler, el ilanları genellikle dilin bu işleviyle oluşturulur. Dilin alıcıyı harekete geçirme işleviyle hazırlanan metinlerde gönderici, iletiyi alanı işin içine sokmayı, onu sorgulamayı ister.
ÖRNEK: “Sınıfı hemen terk et.”
4. KANALI KONTROL İŞLEVİ: Bir ileti, kanalın iletiyi iletmeye uygun olup olmadığını öğrenmek amacıyla düzenlenmişse dil, kanalı kontrol işlevinde kullanılmıştır. Gönderici ile alıcı arasında iletişimin kurulmasını, sürdürülmesini ya da kesilmesini sağlayan bu işlevde iletinin içeriğinden çok iletişimin devam ettirilmesi olgusu ağır basar. Törenlerde, uzun söylevlerde, aile yakınları ya da sevgililer arasındaki konuşmalarda; dilin kanalı kontrol işlevini yansıtan iletiler sıkça kullanılır.
ÖRNEK: “Beni anladınız değil mi?”
5. DİL ÖTESİ (ÜST DİL)İŞLEVİ: Bir ileti dille ilgili bilgi vermek üzere düzenlenmişse o iletide dil, dil ötesi işlevde kullanılmıştır. Dilin dil ötesi işlevinde iletiler, dili açıklamak, dille ilgili bilgi vermek için düzenlenir. Daha çok bilimsel metinlerde ve öğretme amaçlı konuşmalarda karşımıza çıkan ve “yani, demek istiyorum ki, bir başka deyişle” gibi sözcüklerde kendini gösteren dil ötesi işleve, günlük yaşamda da sıkça başvurulur.
ÖRNEK: “Beni yanlış anlamayın, ben bu sözcüğü mecaz anlamda kullandım.”cümlesinde ileti, dille ilgili bilgi vermek, başka bir iletiyi açıklamak üzere düzenlenmiştir.
6. ŞİİRSEL (SANATSAL)İŞLEV: Bir iletinin iletisi kendisinde ise dil şiirsel işlevde kullanılmıştır. Dil bu işlevde kullanıldığında iletinin iletmek istediği husus, iletinin kendisindedir. Bu durumda ileti, kendi dışında herhangi bir şeyi ifade etmez, yansıtmaz. Obje iletinin kendisidir. Örneğin dilin şiirsel işlevde kullanıldığı metinler olan lirik anlatılarda ve şiirlerde şiirin amacı o şiirin kendisidir. Şiirsel metinler, kendinden başka bir şeyi ifade etmeye ihtiyaç duymaz, bir şiir sadece şiir olduğu için önemli ve anlamlıdır, yani şiirin gerçeği, şiirin kendisidir. Dilin şiirsel işleviyle kullanıldığı metinlerde gönderici alıcıda hissettirmek istediği etkileri uyandırmak için, dili istediği gibi kullanır, yani kendi özgün üslubunu oluşturmak için bir anlamda dili yeniden yaratır. Edebi sanatlardan, karşılaştırmalardan, çağrışım gücü yüksek sözcüklerden yararlanarak imgeler oluşturur, sözcükleri daha çok yan ve mecaz anlamlarda kullanır. Edebi metinlerde dil şiirsel işlevde kullanılır.
Dil ve konuşabilme yeteneği, insanoğluna yaratılışıyla birlikte bağışlanmış ve onu diğer canlılar üzerinde üstün kılmış en önemli özelliklerinden birisidir. İnsan adı verilen bu canlı türünün en üstün özelliği düşünebilmesi ve muhakeme edebilmesidir. Dil-düşünce ilişkisi ise, yüzyıllardan beri araştırılan bir konudur. Kimi dilbilimcilere göre, dil, düşüncenin evidir. Diğer bir söyleyişle, düşünce ancak dille oluşur ve yine dil sayesinde dış dünyaya aktarılır. Çok yeni sayılabilecek bir bakış açısına göre ise, adlandırma ve kavramlar olmadan düşünce üretilemez. Öyle anlaşılıyor ki insanı insan yapan bu iki temel özelliği, birbiriyle yakından ilgilidir.
Dil, bireye düşünce üretebilme, düşüncelerini dışa vurma, bilgi edinme, geçmişini hatırlama, gününü yaşama, geleceğine yön verme, kişiliğini kazanma, hayatını sürdürme gibi daha pek çok açıdan yardımcı olmaktadır. Bu yönüyle dil, daha çok bireyseldir. Çünkü, kişiliğimiz biraz da dilimizle kazanılır ve kişiliğimiz aslında dilimizde gizlidir. Dil, ferdî ve millî kişilik ve kimliğimizi bünyesinde barındırır. Dil, hayatın her safhasını kapsayan, her an onun içinde yaşadığımız genişçe bir dünyadır. Kısacası, dil, aslında hayatın kendisidir.
İnsanoğlu, toplu hâlde yaşamaya mecbur ve muhtaç olan bir canlı türüdür. Hiçbir insan tek başına yaşayamaz. İnsanların bir arada yaşayabilmeleri için, aralarında birtakım ortak özelliklerin bulunması gerekir. İnsanları bir araya getirip aralarında ortak duygusal bağlar kuran vasıtalardan birisi de dildir. Dilin insanlar arasında iletişimi sağlaması, onun çok küçük bir yönünü ifade etmektedir. Dil, asla mekanik değil, duygusal bir iletişim aracıdır. Dilin asıl işlevi, insanlar arasında doğal, duygusal ve ruhsal bağlar kurmasıdır.
Böylelikle diller, insan topluluklarını birbirlerine yaklaştırarak “millet” adı verilen sosyal kurumun oluşmasına zemin hazırlarlar. Bu yönüyle dil, milleti oluşturan bireyler arasında tam bir birleştirici unsur görevini üstlenir. Onları duygu, düşünce, hayal ve en önemlisi dış dünyayı algılama açısından birbirine yaklaştırır. Dil sayesinde ortak duygu, düşünce ve ideallere sahip olan bireyler arasında, aynı zamanda ortak bir şuur da oluşur. Bu şuur ferdî şuurun çok ötesinde millî bir şuurdur. Millî şuur ise, bir milleti ayakta tutan, geçmişini hatırlatan, değerlerini bugüne taşıyan, bugününü en güzel şekilde yaşatan ve bütün bunları kapsayacak şekilde geleceğe yön veren hareketlerin bütünüdür.
İleti, dilin göndergeyi olduğu gibi ifade etmesi amacıyla düzenlenerek oluşturulmuşsa dilin “göndergesel işlev“de; ileti, göndericinin iletinin konusu karşısındaki duygu ve heyecanlarını dile getirme amacıyla oluşturulmuşsa dilin “heyecana bağlı işlev“de; ileti, alıcıyı harekete geçirmek üzere düzenlenmişse dilin “alıcıyı harekete geçirme işlevi“nde; ileti, kanalın iletiyi iletmeye uygun olup olmadığını öğrenmek amacıyla düzenlenmişse “kanalı kontrol işlevi“nde; ileti, dille ilgili bilgiler vermek üzere düzenlenmişse “dil ötesi işlev“de ve iletinin iletisi kendinde ise dilin “şiirsel işlevi“nde (Poetik) kullanıldığı vurgulanır.
Edebî metinlerde, şiirsel işlevinin hakimiyetinde dilin diğer işlevlerinin de kullanıldığı belirtilir. Bazı metinlerde, birkaç işlevin birlikte kullanılabileceği sezdirilir. Dil “şiirsel işlevi“nde kullanıldığında iletinin iletmek istediği husus, iletinin kendisinde aranmalıdır. Bu durumda ileti kendi dışında herhangi bir şeyi, herhangi bir olguyu ifade etmez, yansıtmaz. Obje iletinin kendisidir. Ancak bu, iletinin insandan, hayattan ve yaşanılan dünyadan soyutlanması değildir. Burada sanata özgü gerçeklik vurgulanmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder