dünyanın yedi harikası
 felsefe dünyası
 ünlü ressamlar ve resimleri
 icatlar ve keşifler
 Namık Kemal hürriyet kasidesi
 Mevlana ve Mesnevi

HALK ŞİİRİNİN YENİ TÜRK ŞİİRİNE ETKİSİ ÜZERİNE


HALK ŞİİRİNİN
YENİ TÜRK ŞİİRİNE ETKİSİ
 
Yeni Türk edebiyatı; halk edebiyatı, divan edebiyatı ve batı edebiyatının etkileri altında
gelişimini sürdürmüş yeni bir disiplindir. Bu edebiyatların her biri yeni edebiyatımızı özellikle
de  yeni  şiirimizi  önemli  ölçüde  etkilemiştir.  Özellikle   halk  şiirimizdeki  zengin  folklor
kaynağımız, kendi başına bir dünyadır. Yazım özellikleri, biçim güzellikleri vardır.
Halk  içinde,  halkın  zevk,  düşünce,  duygu  yönlerini  harekete  geçiren  bu  edebiyat,
bilhassa  Cumhuriyet’in  ilanından  sonra  ele  alınmış,  incelenmiş;  problemleri,  özellikleri
tanıtılmıştır. Bu tanıtma işinden sonra da halk edebiyatına karşı bir istek uyanmış;    halk şiiri
havası esmeye  başlamıştır. 1923’ten sonraki Yeni Türk edebiyatımıza baktığımızda Mehmet
Emin Yurdakul, Orhan Seyfi Orhon, Faruk Nafiz Çamlıbel, Kemalettin Kamu, Ömer Bedrettin
Uşaklıgil, Cahit Sıtkı Tarancı, Mehmet Akif Ersoy, Orhan Veli Kanık, Ahmet Kutsi Tecer,
Osman Atilla, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Cahit Külebi ve Halil Soyuer gibi adların halk şiiri
pınarından bol bol yararlandıklarını görmekteyiz.
Bu  şairlerin  şiir  dünyalarını  araladığımızda  âşık  edebiyatımızın  berrak,  temiz  bir
aşığının  edasını  yakalamak  mümkündür.  Örneğin,  Mehmet  Emin  Yurdakul,  halktan  aldığı
malzemeyi halkı için kullanan bir şairdir.  Herkesin anlayacağı bir dil kullanarak şiirlerini bir
oya  gibi  işlemiş,   dildeki  yabancı  sözcükleri  atarak   Türkçe  sözcükler  kullanmaya  özen
göstermiştir.
Mehmet  Emin’in  yetiştiği  dönem  göz  önünde  bulundurulursa  Türk  şiirinde  yaptığı
yenilik küçümsenecek bir durum değildir. Mehmet Emin halk şiirinin etkisinde kalarak heceli
kalıpların hemen hepsini kullanmıştır.
Ey Türk vur vatanın bakirlerine
Günahkâr gömleği biçenleri vur
Kemikten taslarla şarap yerine
Şehitler kanını içenleri vur
dizeleriyle başlayan  “Vur” adlı şiiri 6+5=11’li hece ölçüsü ile yazılmıştır.
Mehmet  Emin’in  halk  edebiyatı  etkisinde  kaldığını  gösteren  temel  unsurlardan  biri
dildir. Dilini halka yaklaştırmış, halk şiirinde yer alan sözcüklere bolca yer vermiştir.
Şu gördüğün hakir şeyler: Tohum, öküz, bel, orak...
Senin aklın unmaklığın bunlar ile olacak;
Bunlar saçmış, bunlar saçar her ocağa bereket;
Sen bunları şu dünyada her şeyden çok takdis et
deyişi bunun kanıtlarındandır.
Halk  şiirinde  bolca  kullanılan  deyim  ve  kalıp  sözler  Mehmet  Emin  Yurdakul’un
şiirilerinde de:
Çul çaput giyerek, ot kök yiyerek
İnlerde yaşayan sefiller benim
O da gitsin cehenneme yolu var
On yaşında boynu bükük, bağrı yanık bir çocuk,
Üstü başı eski püskü, yalın ayak yavrucak”
biçimindeki örneklerde görüldüğü gibi sıkça ve yerli yerinde kullanılmıştır.
Mehmet  Emin  bazı şiirlerinde halk  türkülerinden yararlanmış,  Kerem ile  Aslı halk
hikâyesi içinde   yer alan  ve:
Bir han köşesinde kalmışım hasta
Gözlerim kapıda kulağım seste
dizeleriyle başlayan türkü Mehmet Emin’de:
Bir yoksul kadınım çocuğum hasta
*
 Dokuz Eylül Üniversitesi, Buca Eğitim Fakültesi, Türkçe Eğitimi Bölüm Başkanı
1Kapımı açan yok yüreğim yasta
biçiminde yer almıştır. Yine:
Hicranlı gönlünde viraneler var
Sihirli dilinde efsaneler var
dizeleri halk edebiyatının etkisi ile kaleme alınmış söyleyişlerdir.
Hece ölçüsüyle yazıp,  Akademi Mecmuası’nın ilk sayısında yayımladığı Peri Kızıyla
Çoban Hikâyesi  adlı şiiriyle dikkatleri üzerine toplayan Orhan Seyfi Orhon halk edebiyatından
önemli ölçüde etkilenen şairlerimizdendir.
Bu şiirle ilgili bir yazısında “Bir aşk efsanesi yazmak istiyordum. Hece vezniyle yazılmış
yeni şiirler beğeniliyordu. Konuşulan dilin, yazı dili olması davası muvaffak olmuştu.... Bu yeni
edebiyat ilhamını halktan alacaktı. Halk masallarını, efsanelerini, hassasiyetini kullanacaktı.
Fakat onları, bugünün zevkiyle yeni bir terkib haline koyacaktı. Motifler halkın, kompozisyon
bizim!.. O zaman milli olacaktı.” Biçimindeki sözleri  halk edebiyatından etkilendiğinin  açık
ifadesidir. Şiirde yer alan masal motifleri yaygın olarak bilinen Türk masal motifleridir.
Çok eski bir zamanda
Oğuz Han hükümdarmış
İşitmiştim Turan’da
Bir peri kızı varmış
İfadeleri masal motifleriyle yüklü söyleyişlerdir.
Orhan Seyfi’nin şiirinde halk türkülerinden, manilerden gelen unsurlar da vardır. Pere
Kızıyla Çoban Hikâyesi’nde çobanın peri kızına:
Başımın tacı güzel,
Halime acı güzel!
dizeleriyle seslenişi, Misket Türküsü’nün nakarat bölümü olan:
A benim hacı yarim
Başımın tacı yarim
Eller bana acımaz
Sen bari acı yarim
mânisine dayanmaktadır. Orhan Seyfi  hece ölçüsünün pek çok kalıbını denemiş, en güzel
örneklerini de 7’li, 8’li ve 11’li kalıplarla vermiştir. Bunlardan halk şiirinin etkisiyle 6+5=11’li
hece ölçüsüyle yazdığı:
O, beyaz bir kuştu, uzun kanatlı
Ardından ışıktan bir iz bıraktı
Yel gibi dağları aştı bir atlı
Arada bir engin deniz bıraktı
biçiminde özgün dörtlüklerle yüklü “O Beyaz Bir Kuştu” şiiri,  Mâni adı altında yazdığı:
Benim gönlüm bir kelebek Sen gül dalında gonca
Dolaşıyor çiçek çiçek Ben dağ yolunda yonca
Tükenecek ömrü böyle Sen açılır gülersin
Çırpınarak titreyerek Ben sararıp solunca
Biçimindeki mânileri, türkü adı altında yayımladığı:
Dünyada biricik sevdiğim sensin
Güzelsin, incesin, tatlısın, şensin
Nasıl başkasını gönlüm beğensin
Güzelsin, incesin, tatlısın, şensin
Biçimindeki şiirleri halk şiirinin ne denli etkisinde kaldığının kesin kanıtlarıdır.
Halk  edebiyatı  alanında  çalışmış  olmamakla  birlikte, eserlerinde bu köklü  edebiyat
geleneğinden  geniş  ölçüde  yararlanan  şairlerimizden  bir  önemli  isim  de  Faruk  Nafiz
Çamlıbel’dir.
Faruk Nafiz Çamlıbel’in  İstanbul’dan ayrılmadan önce  şiirleri romantik  duygularla
yüklü  iken,  Anadolu’yu  gördükten  sonra  gerçekçi  bir  duygusallıkla  gözlemlerini  dizelere
aktarmıştır.  Çamlıbel  halk  şiirinin  verilerinden  ustaca  yararlanmış,  halkın  yaşantısından
çıkardığı konuları, yine halkın söyleyiş ve nazım biçimiyle dile getirmiştir.  1926’da “Hayat”
dergisinde yayınlanan :
2Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek
Bizim diyarımız da binbir baharı saklar
Kolumuzdan tutarak sen istersen bizi çek
İncinir düz caddede dağda gezen ayaklar
biçimindeki dizelerle yüklü  sanat şiiri  halk edebiyatının etkisini iyice hissettirmektedir.
Dilini halk diline yaklaştırıp arı dilden yana olmayı “Ana Dili”  adlı şiirinde:
Hangi sözlerle ninem gönlümü açmışsa bana
Ben o sözlerle gönül vermedeyim sevgilime
Sözlerime ninni kadar duygulu olmak yaraşır
Bağlıdır çünkü dilim gönlüme, gönlüm dilime
biçiminde halk şiiri edasıyla dile getirmiştir.
Bir şiirinde de:
Bağından her güzel bir gül severdi
Bundan mı sarardın soldun ey gönül
Kadınlar geçerdi kızlar geçerdi
Bir zaman aşk için yoldun ey gönül
Diyerek  Karacaoğlan’ı  anımsatır.   Faruk  Nafiz’in  şiirini  halk  şiirine  yaklaştıran  özellik
dizelerinde Anadolu’ya geniş yer vermesi, bir “Memleket edebiyatı” yapmasıdır.  Bu nedenle
şiirinde halk  edebiyatı motiflerine sık sık rastlanmaktadır. Ünlü “Çoban Çeşmesi” adlı şiirinde:
Gönlümü Şirin’in aşkı sarınca
Yol almış hayatın ufuklarınca
O hızla dağları Ferhat yarınca
Başlamış akmağa Çoban Çeşmesi
Vefasız Aslı’ya yol gösteren bu
Kerem’in sazına cevap veren bu
Kuruyan gözlere yaş gönderen bu
Sızmadı toprağa Çoban Çeşmesi
Leyla gelin oldu Mecnun mezarda
Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda
Ateşten kızaran bir gül arar da
Gezer bağdan bağa Çoban Çeşmesi
İfadeleri ile; Ferhat ile Şirin’e, Kerem ile Aslı’ya ve Leyla ile Mecnun’a  telmih yapılması
bundandır.
Faruk Nafiz’in şiirlerini Ananim halk şiirimiz de oldukça yoğun bir biçimde etkilemiş,
şair;  türkülerden, mânilerden bol bol yararlanmıştır.
Maraşlı Şeyhoğlu’nun ağzından yazdığı:
Garibim namıma Kerem diyorlar
Aslı’mı el almış harem diyorlar
Hastayım derdime verem diyorlar
Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış’ım ben
dizeleri,  türkülerin etkisini hissettiren  örneklerdendir.
“Destan”, “Amması Var” ve “Baba Öğüdü” gibi  şiirleri biçim ve içerik yönünden halk
şairlerinin yazdığı mizahi destanları andırmaktadır.
“Baba Öğüdü” destanında:
Nefesin kısılır hatip olursan
Terbiyen bozulur edip olursan
Sana kim inanır tabip olursan
Bence en güzeli bir banker ol sen
deyişi  “Ters Öğüt Destanı” etkisi iledir.
Halk şiirinden önemli ölçüde etkilenen şairlerimizden biri de Kemalettin Kamu’dur.
Kamu, şiirlerinde biçim, dil ve imge yönünden halk şiirine önemli ölçüde yaklaşmaktadır.
Bu yaklaşım doğaldır, çünkü; halk şiiri doğallığı duygusallığı, lirizmi ön planda tutar.
Bu özellikler, her edebi disiplindeki şiir için vazgeçilmez unsurlardır.
Halk şiirinde işlenen temalar, halkın iç içe olduğu ve yaşamsal konulardır. Bu özellik de
iyi bir şairin göz ardı edemeyeceği özelliklerdendir.
3Halk  şiirinde  dil, sade  ve  tabiidir. “İyi  şiir, yazıldığı dilin özelliklerini  bünyesinde
taşıdığı  oranda  iyi  şiirdir.”  görüşünü  benimsediğimiz  durumda  dilin  yalın  olması  da  inkar
edilemeyecektir.
Halk  şiirinde  en  çok  işlenen  temalar;  aşk,  doğa,  din,  ölüm,  yiğitlik  ve  özlemdir.
Günümüz  şairi  aşkı,  doğayı,  özlemi  âşık  edebiyatının  arılığı,  duruluğu  ve  özgürlüğüyle
benimseyip çağdaş bir söylemde dile getirdiği ölçüde önemlidir.
Kemalettin Kamu, halk şiirini tekrara düşmeden, taklit etmeden, ondaki bazı unsurları
şiirinde ustaca yoğurmuştur. Kemalettin Kamu’nun toplam 64 şiiri bulunmakta, bunun 57’sini
hece  ölçüsüyle  yazdığı  görülmektedir.  Öyle  ki  bazı  şiirlerinin  son  dörtlüğüne  bir  mahlas
koysanız, usta bir aşığın söylediği koşma ya da semaiden ayıramazsınız. Kamu, genellikle 7’li
ve 11’li kalıpları tercih etmiştir. Şiirlerinin önemli bir bölümünü koşma tarzı ile 6+5=11’li hece
ölçüsüyle kaleme almıştır. Bunlardan “Dadaş, Karadeniz, Umut, Söğüt, Tuna, Çığıltı, Sevgili
İzmir’e” gibi şiirleri aşık edebiyatının yoğun etkisini hissettirmektedir.
Kemalettin Kamu’nun:
Sevgilim güvenme / güzelliğine          
Senin de saçların / tar u mar olur.
Aldanma tali’in / pembe rengine
Hayatın uzun bir / intizar olur.
Sevgilim her insan / doğarken ağlar
Çiçeklerle açar / sularla solar
Rehgüzarı olur / bahçede bağlar
Nihayet isimsiz / bir mezar olur.
Sevgilim baksana / bir yanda gülen
Bir yanda gözünün / yaşını silen
Kimi benim gibi / erir derdinden
Kimi senin gibi / bahtiyar olur
Sevgilim senin de / geçer zamanın
Ne şöhretin kalır / ne hüsn ü anın
Böyledir kanun / kahpe dünyanın                                        
Dört mevsim içinde / bir bahar olur.
       
6+5 =11’li hece ölçüsü ile söylenen bu şiir, son dörtlükte mahlas olsa biçimsel yönden
bir aşık tarafından söylenmiş koşma denebilecek durumdadır.
Şiirlerinde  kullandığı  sözcüklerden  halk  şiirinin  sözcük  dağarcığından  derlenenlere
yakındır.  Zaten  Kemalettin  Kamu’yu  halk  şiirine  yaklaştıran  en  önemli  unsur  şiirlerinde
kullandığı dildir.
Şiirleri şekil, dil ve imaj yönünden halk şiirine yaklaşıp; gurbet, özlem, aşk, doğa ve
memleket konularında yoğunlaşma gösterir. En ilginç olanları ise gurbeti konu edinenleridir.
Yerel renkler taşıyan bu şiirler Kemalettin Kamu’yu Cumhuriyet devrinde  gurbet şairi olarak
şöhrete ulaştırır. Onun:
Ben gurbette değilim
Gurbet benim içimde
dizeleri  arı, duru sade ve özgün bir söyleyiş olarak edebiyatımızda seçkin örnekler arasında yer
alır.
Sevgilim senin de geçer zamanın
Ne şöhretin kalır ne hüsn ü anın
Böyledir kanunu kahpe dünyanın
Dört mevsim içinde bir bahar vardır
biçimindeki söyleyişleriyle de Karacaoğlan edasını sergiler.
Halk  şiirinin etkisini şiirlerinde  yoğun  bir  şekilde  hissettiren  bir şairimiz  de Ömer
Bedrettin  Uşaklıgil’dir.  Hece  ölçüsü  ile  Türkçe’nin  lâyık  olduğu  yere  ulaştığını  belirten
Uşaklıgil, “memleket edebiyatı” kavramını benimseyip halk şiirinden önemli ölçüde yararlanır.
Hece ölçüsüyle  içli, ahenkli, milli duygularla yüklü memleket manzaralarını canlandırmaya
çalışır.
4O, kendinden önceki neslin kaldığı yerden hece ölçüsü ile yazma serüvenini devam
ettirir.  Beş  Hececilerde  bulamadığı  deyiş  ve  görüşü  kendi  yakalamaya  çalışıp  memleket
coğrafyası ve memleket insanı üstünde ısrarla durur. Halk şiirinin olanaklarından geniş ölçüde
yararlanır.
Hece ölçüsünün 7’li, 11’li, 13 ve 14’lü kalıplarını sıkça kullanır.
Hastahane taşları İldiğin her bir ilmik
Yere eğen başları Gönül bağından gibi
Koğuşun lambasında Halıya verdiğin renk
Kan olur gözyaşları       Al yanağından gibi
biçimindeki mani dörtlükleri ile ; mani dörtlüklerine dayalı oluşturduğu:
Benim gönlüm sarhoştur
Yıldızların altında
Sevişmek ah ne hoştur
Yıldızların altında
Sular rüzgarı dinler,
Aşıklar hep serinler
Çoban yolları inler
Yıldızların altında
Ne keder ne yas olur
Çakıllar elmas olur
Bir kadeh bir tas olur
Yıldızların altında
biçimindeki  şiirinde  7’li  hece  ölçüsünü  ustaca  kullanmıştır.  Bu  şiirlerinde  dil  ve  mecaz
yönünden  tamamen  geleneğe  bağlı  kalan  Uşaklıgil,  kendi  duyuş  ve  hissediş  biçimini  halk
edebiyatından aldığı unsurlarla yoğurmuştur. Tekrarlar onun şiirlerinde belirleyici unsur olarak
görülmektedir.
Ömer Bedrettin, mâni tarzının etkisiyle  kaleme aldığı şiirlerinde kendine özgü bir biçim
oluşturmuş, mâni biçimindeki şiirinde biçim ve içerik yönünden değişiklikler yapmıştır.  Mâni
biçiminde yazdığı dörtlüklerin son iki dizesini yer değiştirerek koşma biçimini ortaya koymuş
bu şekilde:
Ettiğim ah değildir
Bahtım siyah değildir
Yıldızların altında
Buse günah değildir
Biçimindeki  “Yıldızların Altında”  adlı şiirinde olduğu gibi koşma ile maninin birleşmesinden
oluşmuş bir biçim ortaya çıkarmıştır.
Halk edebiyatından koşma ve mani şekillerini alan Uşaklıgil’in koşma tarzında olan
şiirleri mani tarzında olan şiirlerinden fazladır.
Bir Anadolu çocuğu olan Uşaklıgil yurdunu çok iyi tanıyan, çok seven iyi bir gözlemci
olup, Anadolu gerçeğini şiirlerine ustaca aktarışı ile  döneminin diğer şairlerinden ayrı bir yere
sahip olmuştur.  Gözlemlerini :
Simsar geliyor diye kapıdan geldi haber
Halı dibi kızları başlarını örttüler
Kınalı narin eller son ilmeklerini ildi
Kirkit bıçak sesleri hep bir anda kesildi
Fısıltılar döküldü karanfil dudaklardan
Dediler ki “Ayşecik artık ayrıldı yardan”
Bütün ona çevrildi gülümseyen bakışlar
Ayşe’nin gözlerinde yılan oldu nakışlar
biçiminde süren “Ayşe’nin Aşkı” şiirinde öyküleştirdiği gibi,  pek çok şiirinde de nakış nakış
işlemiştir.
Eğilmez başın gibi
Gökler bulutlu efem
Dağlar yoldaşın gibi
Sana ne mutlu efem
5Oyna yansın cepkenin
Yansın güneşten tenin
Gün senin şenlik senin
Bayramın kutlu efem
deyişi de yine Anadolu gözlemlerine dayanan, halk şiiri etkisiyle oluşmuş, buram buram halk
şiirini  hissettiren  özgün söyleyişlerdendir.
Şair, halk edebiyatı türlerini aynen  alıp taklit etme yoluna gitmemiş, halk şiirinden
hareket  ederek   yeni  orijinal  bir  edebiyat  yaratma  arayışlarını  denemiştir.  Bu  nedenle  de
Anadolu halkının en çok sevdiği türlerden mani türünü benimseyip bu tipte şiirler yazmıştır.
Kapıldım gidiyorum
Bahtımın rüzgarına
Ey ufuklar!… diyorum
Yolculuk var yarına;
Âşık edebiyatından önemli ölçüde yararlanan Ömer Bedrettin, halk türkülerinden de
yararlanıp:
Adım güldür dibim taştır
Kokum kokulardan baştır
Hep takınanlar sarhoştur
Benden âlâ çiçek mi var.
biçimindeki  söyleyişiyle  türkü  güzelliğini  dizelerine  taşımış,  halk  türküsündeki  folklorik
unsurlarla sanatını birleştirmiştir. O’nun konu olarak memlekete açılan şiiri dil olarak da yalın,
arı ve duru  biçimde halk diline açılmıştır. “dalga dalga”, “boy boy”, “tel tel”, “benek benek”,
“mini mini” gibi ikilemeler şiirini halk şiirinin soluklu deyişlerine yaklaştırmaktadır.
Mehmet  Akif  Ersoy’un  şiirlerinde  de  halk  şiirinin  izlerini  görmek  mümkündür
atasözleri ve deyimlerden, benzer söyleyişlere hatta nazım biçimlerine kadar.
Sade  bir bal deyivermekle ağız tatlanmasa,
Arı uçmuş diye, kaçmış diye hiç çekme tasa.
     (Bal bal demekle ağız tatlanmaz.)
Unutmuşum, bunu olmuştu hisseden gerçek
Çıkıp da ortada fol yok yumurat yok diyerek.
(Ortada fol yok yumurta yok.)
Âkif,  “Bayram” adlı şiirinde bir bayram yerini bütün canlılığı ile tasvir ederken, bir
türkücünün “yandı” sedasıyla söylediği türkülerden birine örnek olarak şu parçayı beyitlerini
arasına sıkıştırıverir:
Deniz dalgasız olmaz
Gönül sevdasız olmaz
Yari güzel olanın
Başı belasız olmaz
Haydindi mini mini maşallah
Kavuşuruz inşallah
Âkif, burada günümüzde de söylenen bir türkünün eskiliğini ortaya koymuştur.
Cahit Sıtkı da halk edebiyatını, özellikle Yunus Emre’yi, beğenip halk edebiyatında
Türk dilinin en güzel örneklerinin verildiğini savunanlardandır. O da halk edebiyatından önemli
ölçüde yararlanmış, bu disiplinin hem şekil hem içerik özelliklerini günümüz şiirine taşımıştır.
Ömrümde Sükût adlı kitabına baktığımızda 7, 8,10, 11,12 ve 14’lü hece ölçüsü ile şiirler
yazdığını görmekteyiz. Otuz Beş Yaş adlı şiir kitabında ise 6’lıdan 15’liye kadar bütün ölçülerin
uygulandığı görülmektedir. Düşten Güzel’de koşma tarzında 10 şiiri yer almış olup, 8,10,11 ve
14’lü ölçü kullanılmıştır.  Sonrası  adlı şiir kitabında da yedi şiir halk şiiri etkisi ile koşma
tarzında kaleme alınmış olup 9, 10, 11 ve 14’lü ölçülerle yazılmışlardır.
Geldi çattı en son ölmek  Bilirim ne yapsam hata
Ne bir yemiş ne bir çiçek  Yanlış attığım her adım
Yanıyor güneşte petek  Ellerim elma dalında
Bütün bal arıda kaldı  Adem ile Havva ecdadım
biçimindeki dörtlükler buram buram halk şiiri unsurları kokan ustaca söyleyişlerdir.
6Yeni edebiyatımızı halk şiirine bağlayan en önemli unsurlardan biri de ses ve lirizmdir.
Aşık edebiyatında gördüğümüz uyak düzenini Cahit Sıtkı’da da görmekteyiz:
Geyik dağdan dağa atlarken güzel
Nar dalında diş diş çatlarken güzel
             Kestane mangalda patlarken güzel
Kişilik güzelliğin esasında
dörtlüğündeki ses, ahenk ve uyak halk şiirinin geniş etkisini göstermektedir.
Dil ve  söyleyiş  olarak halk deyimlerine  bolca  yer  vermesi  de Cahit  Sıtkı’nın  halk
şiirinin diline yaklaştığının işareti olarak görülmektedir.
Cahit Sıtkı’nın halk kültürüyle ilişkisi öncelikle dildir. Geleneğimizde ve halkın dilinde
yaşayan  sözcükleri,  deyimleri  ve  çeşitli  ifade  biçimlerini  benimsemiş,  dilde  yaşayan  halk
kültürü ürünlerine yönelmiştir. Atasözü ve deyim kullanmak halk şiirinin önemli unsurlarından
biridir. Öğüt destanlarından etkilenerek oluşturduğu:
“Dağ dağa kavuşmaz
 İnsan insana kavuşur”
“Çıkar ağzından baklayı”
“Haydi yolun açık olsun
 Geçtiğin köprüler sağlam
 Tüneller aydınlık olsun”
gibi söyleyişlerle halk şiirinden bolca etkilenip şiirini halk şiiri lirizmiyle kaynaştırmış, halkın
dilini, sanatını, duyuş ve düşünüş tarzını benimsemesi sonucu çok geniş bir okuyucu kitlesine
ulaşmıştır. Halk şairlerinden İzzetî’nin:
“Mühür gözlüm seni elden
 Sakınırım kıskanırım”
deyişinin bir benzerini  : “Gözüm gibi kıskanırım ellerden”  ifadesi ile dizelerine aktarmış,
19.yüzyılın usta âşıklarından Serdarî’nin etkisinde kalarak da:
Nesini söyleyim cânım efendim      
Gayrı düzen tutmaz bizim telimiz
Arzuhal eylesem deftere sığmaz
Omuzdan kasılmış kolumuz bizim
biçimindeki deyişini andıran :
Merhem tutmuyor yarada
Kırıldı kolum kanadım
şeklindeki söyleyişleri oluşturması Cahit Sıtkı’nın halk şiirinden ne denli yararlandığının önemli
işaretlerindendir.
Tarancı  halk  edebiyatının  yalnız  manzum  yönünden  değil,  mensur  yönünden  de
etkilenmiş ve yararlanmıştır.
Cahit Sıtkı’nın şiirlerinde masal motifi önemli yer tutar. Yaşamın hayal yönü şiirlerinde
masal motifleriyle işlenmiştir.
O’nun:
Kırkıncı adamın kapısındayım
Ne varsa bu kapı arkasındadır
Ha ben ha masaldaki o şehzade
Gönlüm bir güzelin sevdasındadır.
ifadeleri masal motiflerinin kullanılışından başka bir şey değildir. Yine çok bilinen  “Abbas”
şiiri masallarla ilgilidir. Bunu, Ziya  Osman  Saba’ya  yazdığı  bir mektupta: “Çocukluğumda
dinlediğim bir masalda bedbaht bir şehzade , bu haline acıyan ak sakallı bir adamla (Hızır
Aleyhisselam) karşılaşır, şehzadehe birn saadet parolası verir; ona der ki:  -Canın sıkıldığı
zaman Abbas! Diye sesleniver, derhal karşına gaipten bir haremağası çıkar, sofranı kurar,
sevgilini getirir, geçmiş günlerini yeni baştan yaşatır! Ve şehzade bu parolayla kendini avutur.
Burada  Abbas  insanoğlunun  heyhat  ki  sık  sık  başvurmaya   mecbur  kaldığı  hayali  temsil
etmektedir.”  biçiminde açıklamaktadır.
Şiirde:
7Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam
Kur bakalım çilingir soframızı
Dinsin artık bu kalp ağrıs.ı
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun
Aya haber sal çıksın bu gece
Görünsün şöyle gönlünce
İfadelerinden de anlaşılacağı gibi masal motifleri baskındır.  Aynalar şiirinde:
Aynalar, aynalar, sevgili aynalar
Yok beni anlayan, seven sizin kadar
Biçiminde sıkça kullanılan aynalar sözcüğü önemli bir masal motifi olarak görülmektedir. Otuz
Beş Yaş şiirindeki:
Neden böyle düşman görünürsünüz
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar
İfadesi de aynı masal motifidir.
Cahit Sıtkı’da: masalların yanı sıra  halk hikâyelerine telmihler bolca yapılmıştır. Onun:
Bir Mecnun geçti o çöllerden bir de ben
O iş mi  çektirmedim alemde Kerem gibi
Ferhat gibi gürz mü sallamadım dağlara
Ne Leyla yar oldu bana ne Aslı ne Şirin
Biçimindeki şiirinde bulunan telmihler bu görüşümüzü kanıtlarken,  halk edebiyatının etkisi  de
kuvvetle hissedilmektedir.
Cumhuriyet döneminin bir başka önemli şahsiyeti olan Orhan Veli de, Batı şiirinin yanı
sıra halk şiiri unsurlarından da beslenmiş güçlü bir şairdir.
Orhan Veli halk edebiyatı  türlerinden türkülerin etkisinde kalarak, halk deyimlerini
ustaca kullanmış ve biçim olarak da halk şiiri biçimlerini deneyerek yine şiirlerini bu disipline
yaklaştırmıştır. Orhan Veli’nin :
Çocuk gönlüm kaygılardan azâde
Yüzlerde nur, ekinlerde bereket,
At üstüne mor kâküllü şehzâde
Unutmaya başladığım memleket
Şakağımda annemin sıcak dizi
Kulağımda falcı kadının sözü
Göl başında padişahın üç kızı
Alaylarla Kaf  Dağı’na hareket.
şiiri halk şiirinin etkisini açık bir şekilde gözler önüne seren örnek şiirlerdendir. “Masal” olan
şiirin adı bile halk edebiyatının etkisini çağrıştırmaktadır.
Şiir hece ölçüsüyle yazılmıştır ve halk edebiyatına özgü motiflerle yüklüdür.
Halk  şiirine  yaklaştığı  şiirlerden  biri  de  mani  dörtlüklerinden  oluşturduğu  “Delikli
Şiir”dir.
Cep delik cepken delik,
Kol delik mintan delik,
Yen delik kaftan delik,
Kevgir misin be kardeşlik..!
gibi şiirleri de halk şiirinden beslenen söyleyişler olarak dikkat çekmektedir.
Bilindiği  gibi  Orhan  Veli’nin  şiirlerinde  saz  siirinin  etkisinden  çok  tekerlemelerin,
manilerin ve türkülerin etkisi ön planda görülür.  “İstanbul Türküsü” adlı şiiri halk türküleri
edasıyla yazılan şiirlerin başında gelmektedir.
Şiirde geçen:  “Edâlım / Senin yüzünden bu hâlim”  gibi ifadeler, halk edebiyatından
gelen motiflerdendir.
Halk şiirinden etkilenen diğer bir şairimiz de Ahmet Kutsi Tecer’dir. Her zaman halk
şiirine değer vermiş,  Aşık Veysel,  Aşık Talibi, gibi aşıkların tanınmasına yardımcı  olmuş,
“Sivas Halk Şairleri Bayramı”  adıyla bir broşür çıkarmıştır. Halk şiirine emek vermiş olan
Tecer’in şiirlerinde de bu disiplinden etkilenmesi gayet doğaldır.
8Şiirlerini  hece  ölçüsüyle  yazar.  memleketçi  şiir  akımını  benimsemiştir.  Anadolu’yu
dinler ve onun sesini dinletmeye de kararlıdır. Ona göre, sanatın ve şiirin kaynağı folklordür.
Halk  şiirinin asıl şiirimiz  olduğu görüşündedir. Özellikle koşma  biçimini  çok kullanır. Bu
biçimin içine yeni bir öz koymaya çalışır, söyleyiş bakımından da bir yenilik katar. “Katar, Ölü,
Güvercin, Halay Çeken Kızlar şiirleri…” bu görüşle yazılmış şiirlerdir.
Çekin halay, çalsın durmadan sazlar
Çekin ağır ağır halay düzülsün
Süzülsün oyunlar süzülsün nazlar,
İnce beller, mahmur gözler süzülsün.
Tutun kızlar tutun, birleşsin eller
Çalın sazlar çalın, kırılsın teller
Dönün kızlar dönün, kıvrılsın beller
Siyah, uzun saçlar tel tel çözülsün
Şiirindeki İfadeler bu görüşümüzün kanıtlarıdır.
Hecenin daha çok 6+5 = 11’li; 7+7=14’lü ve duraksız 8’li kalıplarını kullanır.
Genel olarak da dörtlüklerle yazar. Vezni, kafiyesi ve şekli ile şiirin klasik ölçülerine
sadık kalır.
Halkla bütünleşmesini bilen şair, halktaki özü ve engin kültürü keşfeder ve folklorü
şiirlerine taşır.
Çıkarım nişanlım / geliyor diye,
Henüz ötüşürken / köyde horozlar
Girerim yastığım / bekliyor diye
Geç vakit mer’adan / dönerken yozlar
İçimde tutuşmuş / bir demet saman
Bulutlar göğsümde / yükselen duman
Sanırım yollara / baktığım zaman
Atlılar, geliyor / giyinmiş bozlar.
dizeleri buram buram halk şiirinin etkisini taşımakta olup 6+5=11’li hece ölçüsüyle ve koşma
tarzında yazılmıştır.
Ahmet Kutsi Tecer’in “Orda bir köy var uzakta” diye başlayan şiiri de halk arasında bir
marş gibi söylenir ve bizi,  o gidemediğimiz , göremediğimiz  yerlere götürür. Ama oralar
bizimdir.
Günümüz  şairlerinin  önde  gelenlerinden  Cahit  Külebi   de  şiirini  halk  şiirinin  gür
kaynağından  besleyenlerdendir.
Külebi’nin şiirlerinde halk edebiyatı unsurlarıyla en fazla bağdaşan yön köy hayatını
anlatması, bu anlatımda kullandığı dildir.
O’nun dilinde, özellikle anılarını, çocukluğunu, Anadolu’yu anlattığı  şiirleri halk deyim
ve sözcükleriyle yüklüdür. Şiirlerinde Anadolu kilimlerine,  masal ve halk hikâyesi motiflerine:
Kaz Dağı’ndan beyaz bulutlar uçar
Keşiş Dağı’ndan Kerem’in yolu geçer
Çamlıbel’de Köroğlu kalmaz naçar
Kop Dağı’nda öküzlerin çektiği
Türkiye bayrağımız gibi
Dalga dalgadır
Sivas kiliminden yolları
Gökte yıldız kadar köyleri vardır
Masalda iki tel bir birine
Sürtülürse yardımına devler koşar
Senin saçların öyle gür ki
Rüzgâr esse kıyamet kopar
Örneklerinde olduğu gibi özenle yer vermiştir.
9Günümüz  şairlerinin hemen  hemen  hepsi halk şiirinden etkilenmiştir. Çünkü şairler
halktan çıkar. Büyüklerinden dinlediği masallarla, ninnilerle, manilerle büyür. Bir gün  gelir
kendi yazar o manileri, o şiirleri…
Kirazın derisinin altında kiraz
Narın içinde nar
Benim yüreğimde boylu boyunca
Memleketim var      
(B.Rahmi Eyüboğlu)
Gülüp gülüp ağladığım
Böyle zaman zaman nedir?
Duyup duyup söylediğim
Cümlesi yar üstünedir.
(Osman Atila)
Ne yari göğsüme yatırır oldum
Ne bir yol insafa getirir oldum
Yürüye yürüye bitirir oldum
Şu tozlu yolları yar deyi deyi
(Halil Soyuer)
Kimi şairlerimizde son dörtlükte adını söyler, aşıklarımız gibi.
Defne der: ey gül nakışlım
Gülü masiva kokuşlum
Benim İstanbul bakışlım
İlk yazdan mı geliyorsun?
 (Zeki Ömer Defne)
Hey Rıza! Kederin başından aşkın,
Bitip tükenmiyor elem-i aşkın
Sende derya gibi daima taşkın
Daima çalkalanan bir gönül vardır.
(Rıza Tevfik Bölükbaşı)
Halk şiiri yeni şiirimizi sadece dış yapı özellikleri ile etkilememiş, halk şiirinin başta
gelen temaları olan dağlar, turnalar, gurbet, yar  vb.  konuları ile  de etki alanına sokmuştur.
Çıksam şu dağların yücelerine
Eş olsam gurbetin gecelerine
İmrenir dururum gecelerine
Bir ben mi murada eremiyorum
(Orhan Şaik Gökyay)
diyen Orhan Şaik Gökyay gibi pek çok şairimiz şiirini halk şiiri kaynağından beslemiştir.  Halk
şiiri  uçsuz bucaksız bir denize benzer, bu denize dalıp bir avuç kum tanesi çıkararak  bunu el
emeği ile işleyebilene ne mutlu….


  Yrd. Doç. Dr. Mehmet YARDIMCI

Hiç yorum yok: