dünyanın yedi harikası
 felsefe dünyası
 ünlü ressamlar ve resimleri
 icatlar ve keşifler
 Namık Kemal hürriyet kasidesi
 Mevlana ve Mesnevi

Yaş otuz olunca..

Sanki otuzundan sonra zamanın nasıl geçtiğini anlamıyor insan.Bunu eskiler söylerdi de inanmazdım. Daha doğrusu buna bir anlam vermezdim.Niye daha önce zaman daha mı yavaş ilerliyordu ? tabi ki hayır. Öyle ki yirmili yaşların verdiği dinamik yapı ve henüz farkına varamadığımız sorumluluk bilinciyle ,günlük ve sıradan kaygılar o zamanın içinde( doğruluğunu kabul etmesek de) aslında doldurulmayacak bir yer kaplar.Çünkü aslında hep fazladan bir zamanımız vardır kendimize ait. Biz bilincinden önceki süreçtir o..Benim hayatım, benim ideallerim, benim beklentilerim dediğimiz dönemdir.Yani o zamanlar ve o anlar bizimdir bize aittir.Öyleyken bile özgür olmadığımızı hissederiz kendimize ait bir zamanın olmadığını, kısıtlandığımızı.Hep anne ve babamıza karşı olan sorumluluklarımız altnda ezildiğimizi ve hesap vermek durumunda olduğumuzu.Sanki bizim bir varlığımız ve irademiz yokmuş gibi.. Oysa sonradan vermek zorunda kalacağınız hesapların yanında o dönemin hesabı öylesine basit kalır ki .Neyse gün geçtikçe yavaş yavaş iş ciddiye biner.O güne kadar farkına varmadığımız ,kaçındığımız hep başkalarına yüklediğimiz sorumlulukları üstlenme vakti gelir.Biz istemesek de biri ya da birileri bunu bize hatırlatır.Yani artık büyüdüğümüzü.Bu kendi kendimize yetmeyi öğrenme vaktinin geldiği anlamına gelir .Çalışıp kendi ayaklarımız üzerinde durmamızın zamanı gelmiştir.Kısacası artık kuşun yuvadan uçma vaktidir.Hatta bir işin sorumluluğu yanında bir ailenin sorumluluğunu da almak gerekir.Şimdi ne istediğimizin bir önemi yoktur.Bizden ne beklendiğidir önemli olan.Artık kimse sana neye ihtiyacın olduğunu sormaz ya da ne halde olduğunu ..öyle bile olsa bu senin maddi ve manevi anlamda toplumsal ve ailevi vazifelerini yerine getirmene asla engel olamaz olmamalıdır.O hızla içine itildiğimiz öyle bir dünyadır ki telaş ve acemiliklerle ne olduğunu anlamadan zaman geçip gidiverir.Sonra öyle bir an gelir ki sorarız kendi kendimize .''Ben kimim ?neredeyim?.''durur bir düşünürüz olanı biteni geçen onca zamanı bulunduğumuz ahvali..Belki bu defa da şunu sorarız; ''Olmak istediğim halde ve olmak istediğim yerde miyim? ''..sorgulamaya devam ederiz ondan sonra; ''Bunu ben mi istedim yoksa buna mecbur mu kaldım?. Bu aslında benim kedime yaptığım ya da bana yapılmış bir hakszılık değil mi?'' diye.Bize biçilmiş rolü üstlenirken kendimizden ve kendimizi bilmekten uzak, birilerinin bize öngördüğü bir hayatı yaşamak..peki ya zamanın içinde kaybettiğin kendini bulmak...????

Hiç yorum yok: