ROMAN
Olmuş veya olması muhtemel olayların anlatıldığı uzun yazılardır. İlk örneklerini 15.y.y. da Fransız yazar Rabelais vermiştir. Ancak asıl niteliklerini Romantizm ve Realizm akımları döneminde kazanmıştır.
Roman belli bir olay etrafında gelişir ve olaylar ayrıntılarıyla anlatılır. Çoğu zaman şahıs kadrosu geniştir. Kişiler ayrıntılı olarak tanıtılır. Çevrenin tanıtımına özen gösterilir.
Temsil ettiği akıma göre romantik roman, natüralist roman, realist roman; konusuna göre aşk romanı, toplumsal roman, polisiye roman, macera romanı gibi isimler alır.
Türk edebiyatında Tanzimat’tan sonra görülür. İlk örneği Şemseddin Sami’nin Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat adlı romanıdır. Batı romanı ölçüsünde en başarılı romanı Halit Ziya Uşaklıgil yazmıştır. Namık Kemal, Mehmet Rauf, Reşat Nuri, Yakup Kadri, Peyami Safa diğer ünlü romancılarımızdır.
HİKAYE
Anlatımı bakımından romana benzeyen, ancak romandan daha kısa yazı türüdür.
Hikâyede olaylar genellikle yüzeyseldir. Kişiler çoğu zaman hayatlarının belli bir ânı içinde anlatılır. Genellikle kişilerin tek yönü üzerinde ( çalışkanlık, titizlik, korkaklık vs. ) durulur. Bu da romanda aynı dönemlerde oluşmaya başlamış ve özellikle Realizm döneminde önemli bir tür haline gelmiştir.
İki tür hikâye görülür. Bunlar klasik hikâye ve modern hikâyedir.
Mauppasant tarzı da denilen kilasik hikâye yukarıda anlattığımız özelliğe uyar.
Çehov tarzı denen modern hikâyede ise belli bir kişi olmadığı gibi belli olaylar da çoğu kez yoktur. Yazarın kendiyle sohbet ediyormuş gibi bir anlatımı vardır; çoğu kez birinci kişinin ağzından anlatıldığı olur.
Türk edebiyatında yine Tanzimat’la görülmeye başlanan hikâye türünde Halit Ziya, Ömer Seyfettin, Memduh Şevket, Sait Faik önemli eserler vermişlerdir.
MASAL
Halk dilinde anlatılarak oluşan sözlü edebiyat ürünüdür. Bir yazar tarafından sonradan yazıya geçirilmiştir.
Masallarda olaylar tamamen hayal ürünüdür. Yer ve zaman belli değildir. Kahramanlar insan üstü özellikler gösterir. İyiler hep iyi, kötüler hep kötüdür. İyiler ödüllendirilir, kötüler cezalandırılır. Masallarda eğiticilik esastır. Çoğu kez evrensel konular işlenir. Dünya edebiyatında Kelile ve Dimne, Binbir Gece Masalları ünlüdür. Türk edebiyatında Keloğlan en tanınmış masal kahramanıdır. Eflatun Cem Güney masallarımız derlemiş ve bir kitap halinde yayımlamıştır.
DENEME
Yazarın herhangi bir konudaki görüşlerini, kesin kurallara varmadan, kanıtlamaya kalkmadan, okuyucuyu inanmaya zorlamadan anlattığı yazı türüdür.
Deneme yazarı görüşlerini aktarırken samimi bir dil kullanır. Kendi diliyle konuşuyormuş gibi bir hava içindedir.
Deneme her konuda yazılabilir. Ancak daha çok tercih edilen konu her devrin, her ulusun insanı ilgilendiren, kalıcı, evrensel konulardır. Ele alınan konu çoğu zaman derinleştirilerek anlatılır.
Denemenin özelliğini Nurullah Ataç’ın şu sözleriyle özetleyebiliriz:
“ Deneme, ben’in ülkesidir. ‘Ben’ demekten çekinen, her görgüsüne, her görevine ister istemez bir parça kattığını kabul etmeyen kişi denemeciliğe özenmesin.”
Denemenin ilk örneklerini Fransız yazar Montaigne vermiştir. Daha sonra İngiliz yazar Bacon türü geliştirmiştir.
Edebiyatımızda Cumhuriyet’ten sonra görülmeye başlanan bu türde Nurullah Ataç, Suut Kemal Yetkin, Sebahattin Eyüboğlu, Ahmet Haşim güzel örnekler vermişlerdir.
FIKRA
Yazarın gündelik olayları özel bir görüşle, güzel bir üslupla, hiç kanıtlama gereği duymadan yazdığı kısa günübirlik yazılardır. Bu tür yazıları nükteli hikâyecikler biçimindeki Nasrettin Hoca fıkralarıyla karıştırmayalım.
Fıkra, bir gazete yazı türüdür. Gazetenin belli bir köşesinde genel bir başlıkla yazılan fıkralarda mesele kısaca incelenir ve mutlaka bir sonuca varılır. Daha çok alaylı bir dille, bazen eleştiri bazen sohbet tarzında yazılır. Okuyucuyla sohbet ediyormuş gibi bir hava hâkimdir yazılarda.
Edebiyatımızda özellikle Ahmet Rasim fıkralarıyla tanınır. Daha sonra Ahmet Haşim, Refik Halit, Peyami Safa sayılabilir.
MAKALE
Yazarın herhangi bir konudaki görüşlerini, belli kanıtlar, belgeler, inandırıcı veriler kullanarak kanıtlamaya çalıştığı ve böylece okuyucuyu bilgilendirmeyi amaçladığı yazı türüdür. Makalede temel unsur düşüncedir.
Makale, gazete ile birlikte ortaya çıkmış bir gazete yazı türüdür. Bizde de ilk özel gazete olan Tercüman - ı Ahval gazetesinin çıkmasıyla görülür. İlk makale de aynı gazetede Şinasi tarafından yazılmıştır.
Makalede amaç bilgi aktarmak ya da görüşlerine okuyucuyu inandırmak olduğundan açık, anlaşılır, ciddi bir dil kullanılır. Seçilen konuya göre uzun da olabilir kısa da.
Makale her konuda yazılabilir. Bu konu günlük olabileceği gibi, felsefi, bilimsel, sanatsal da olabilir. Ama edebi makale elbette sanatla ilgili olanıdır.
Edebiyatımızda Tanzimat döneminden beri görülen makale türünde Namık Kemal, Hüseyin Cahit, Ziya Gökalp, Peyami Safa, Falih Rıfkı Atay, Halit Fahri Ozansoy, Yaşar Nabi ünlü birkaç isimdir.
ELEŞTİRİ
Bir sanatçının, bir sanat eserinin iyi ve kötü yanlarını ortaya koyarak onun gerçek değerini belirleyen yazılardır. Eleştiri yazarı – yani eleştirmen – eser hakkında okuyucuyu bilgilendirir; hem eserin yazarına hem okura yol gösterir.
İki tür eleştiri vardır: İzlenimsel eleştiri ve nesnel eleştiri.
İzlenimsel eleştiri, Anatole France’in ilkelerini belirlediği ve eleştirmenin bir eseri kendi zevk ölçülerini göz önüne alarak incelediği eleştiri türüdür. Bu tür eleştirilerde öznel yargılar çok olacağından günümüzde bu tür pek rağbet görmez.
Nesnel eleştiride ise her eserin değerlendirilmesinde kullanılabilecek belli ölçütler vardır. Eleştirmen mümkün olduğunca kişisel yargılarda bulunmaktan kaçınır. Bilimsel araştırmalardan yararlanarak, eseri ister beğensin ister beğenmesin, tarafsız bir gözle onun değerini ortaya koyar.
Avrupa’da Boielau, Saint Beuve, Taine, France eleştirileriyle tanınır.
Edebiyatımızda Hüseyin Cahit, Cenap Şehabettin, Ali Canip, Yakup Kadri, Nurullah Ataç, Mahmet Kaplan, Cemil Meriç, eleştiri alanında yazılar yazan ünlü birkaç isimdir.
GEZİ YAZISI
Gezilip görülen yerler hakkında yazılan yazılardır. Kişi gezi esnasında birçok yer görür, birçok insanla tanışır; bunları hafızada tutmak güç olacağından gezi esnesında not alınır ve gezi yazılarında bunlar hikâye edilir.
Gezi yazısında yazar daima gezdiği yerleri anlatmalı, uydurma, yanlış bilgiler vermemelidir. Gördüklerini okuyucunun daha iyi algılaması için, karşılaştırma yapar. Okur sanki o yerleri yazarla birlikte gezer gibi olur.
Eski edebiyatımızda gezi yazısına seyahatname denir. Bu alanda Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi ünlüdür. Ancak asıl gezi yazıları Avrupa’ya açılma döneminde görülmeye başlanmış, gidieln Avrupa şehirleri ile ilgili yazılar yazılmıştır. Namık Kemal, Ziya Paşa bunların başında gelir.
Gezi yazılarını kitaplaştıran yazarlarımız da vardır. Ahmet Mithat Efendi, Avrupa’da Bir Cevelan; Cenap Şahabettin Hac Yolunda, Avrupa Mektupları; Ahmet Haşim, Frankfurt Seyahatnamesi; Reşat Nuri, Anadolu Notları; Falih Rıfkı, Deniz Aşırı, Zeytin Dağı, Taymis Kıyıları bunlardan bazılarıdır.
ANI
Bir yazarın kendisinin yaşadığı ya da tanık olduğu olayları sanat değeri taşıyan bir üslupla anlattığı yazılardır. Yazarın kendini okuar açtığı bir tür olduğunda içtendir ve bu yönüyle çok tutulur. Anılar belli bir dönemin yorumlandığı yazılar olduğundan tarihi bir belge özelliği gösterir. Ancak bu bilimsel olamaz; çünkü yazarın olaylara kişisel bakışı söz konusudur.
Üslup yönüyle gezi yazısına benzerse de, yazarın dış dünyadan çok kendinden söz etmesi anıyı belli eder. Zaten eski edebiyatımızda anı, gezi yazısı hatta tarih iç içedir.
Özellikle Tanzimat’la başlayan anı türündeki yazılar Cumhuriyet döneminde önemli bir tür olmuştur. Anılarını kitaplaştıran yazarlarımızda vardır. Namık Kemal, Magosa Mektupları; Ziya Paşa, Defter – i Amal, Ahmet Rasim, Şehir Mektupları; Halit Ziya, Kırk yıl, Saray ve Ötesi; Hüseyin Cahit, Edebi Hatıralar; Falih Rıfkı, Çankaya adlı eserlerinde anılarını anlatmışlardır.
BİYOGRAFİ
Bir kişinin hayatının anlatıldığı yazılardır. Bunlarda amaç o kişiyi tüm yönleriyle ( hayatı, eseri, kişiliği, görüşleri vs.) tanıtmaktır. Biyografi açık, sade bir dille anlatılan kişinin devrini, çevresini dikkate alarak yazılır. Divan edebiyatında şairleri anlatan bu tür eserlere tezkire denirdi. Türk edebiyatında bunun ilk örneğini Ali Şir Nevai vermiştir.
Yazar eğer kendi hayatını anlatmışsa yazıya otobiyografi denir. Çoğu zaman bunlarda sanatçı kendiyle beraber aile büyüklerinden, çevreden, aile içi durumlardan da söz eder.
Otobiyografiler üslup yönüyle anıya benzer; ancak anı otobografi içinde bir bölüm sayılabilir. Yani otobiyografi daha uzun bir dönemi içine alır.
MEKTUP
Genel anlamda kişinin bir haberi, olayı, arzuyu bir başkasına anlattığı yazılardır. Özel mektup, iş mektubu, edebi mektup türleri vardır. Bunlar içinde bizi edebi mektup ilgilendiriyor.
Bu tür mektuplar açık olarak bir gazetede ya da dergide yayımlanır. Yazar birine hitaben herhangi bir konudaki görüşlerini, duygularını anlatır. Ancak asıl amacı bunları herkese duyurmaktır.
Mektup, Divan edebiyatında da kullanılmıştır. Fuzuli’nin “Şikayetname” adlı eseri bu türdendir. Tanzimat’tan sonra ise gazetelerde yayımlanan birçok açık mektup görülür.
Bazı yazarlar mektuplardan oluşan romanlar da yazmışlardır. Halide Edip’in “Handan” romanı bunlardan biridir
SOHBET
Bir konunun fazla derinleştirilmeden, biriyle konuşuyormuş gibi anlatıldığı fikir yazılarıdır. Sohbet yazılarında herkesi ilgilendirecek konular seçilir. Cümleler çoğu zaman konuşmadaki gibi devriktir. Yazar sorulu cevaplı cümlelerle, konuşuyormuş hissi verir.
Üslup olarak fıkraya benzerse da gazete yazı türü olması, az sözle çok şey anlatmayı amaçlamaması, dışa dönük olması onu fıkradan ayırır.
Edebiyatımızda Ahmet Rasim, Şevket Rado sohbet türüne özel bir önem vermişlerdir.
GÜNLÜK
Ne gün yazıldığını belirtmek için tarih atılan, çoğu zaman her günün sonunda o gün olup bitenin, sıcağı sıcağına anlatıldığı, olaylarla ilgili yorumlar, değerlendirmeler yapıldığı yazılardır. Her gün yazıldığı için kısa olan bu yazılar, yazarının hayatından izler verdiğinden içten ve sevecendir.
Oktay Akbal, Suut Kemal Yetkin, Seyit Kemal Karaalioğlu’nun günlükleri kitap halinde yayımlanmıştır.
ROMAN
İnsanların yaşadıkları ya da yaşayabilecekleri olayları, yere, zamana ve şahsa bağlayarak anlatan eserlere roman denir.
*Romanda olaylar geniş ve ayrıntılı olarak anlatılır.
*Ana olay etrafında olaycıklar vardır.
*Şahıs kadrosu geniştir.Karakter çözümlemeleri yapılır.
*Zaman olarak geri dönüşler olur.
Romanlar çeşitli türlere ayrılır;
- Tarihi Roman: Konusunu tarihten alır.
- Töre Romanı: Toplumun yaşayış tarzını, geleneklerini, adetlerini işleyen romandır.
- Psikolojik Roman: Ruh çözümlemelerinin yapıldığı romanlardır.
- Egzotik Roman: Uzak ve yabancı ülkelerin doğa ve insanlarını anlatan romandır.
- Tezli Roman: Bir görüş veya düşünceyi savunan romandır.
- Polisiye Roman: Dedektif hikayelerini anlatan romandır.
Daha ayrıntılı bilgi için romanlar bölümünü ziyaret edebilirsiniz.
HİKAYE
Olmuş ya da olması mümkün olan olayları anlatan kısa sanat eserleridir.
*Tek bir olay vardır.Olaycıklar yoktur.
*Şahıs kadrosu romana göre dardır.
*Kişiler çoğu zaman hayatlarının belli bir anı içinde anlatılır.
*İki tür hikaye görülür;
a)Olay Hikayesi: Maupassant tarzı da denir. Olay esastır.Bizdeki temsilcisi, Ömer Seyfettindir.
b)Durum Hikayesi: Çehov tarzı da denir. Olaydan çok insanın belli bir zaman dilimindeki durumu anlatılır.Bizdeki temsilcisi, Sait Faik Abasıyanıktır
Hikayeler bölümümüzü ya da Hikaye, Özellikleri, Yapı Unsurları sayfamızı da ziyaret edebilirsiniz.
MASAL
Olağanüstü olayların anlatıldığı sözlü bir edebiyat ürünüdür.
*Olaylar hayal ürünüdür.
*Yer ve zaman belli değildir.
*Kahramanlar insanüstü nitelikler gösterir.
*İyiler hep iyi, kötüler hep kötüdür.
*iyiler ödüllendirilir, kötüler cezalandırılır.
*Eğiticilik esastır. Evrensel konular işlenir.
*Olaylar miş'li geçmiş zaman kullanılarak anlatılır.
Daha ayrıntılı bilgiler için masallar bölümümüzü ziyaret edebilirsiniz.
MAKALE
Bir gerçeği açıklamak, bir konuda görüş ve düşünceler öne sürmek ya da bir tezi savunmak, desteklemek için yazılan yazılara makale denir.
*Anlatım yalın ve yoğundur, nesnel bir nitelik taşır.
*Öne sürülen düşünce ve tez kanıtlanır.
*Söz oyunlarına baş vurulmaz, süslü anlatımdan uzak durulur.
*Her konuda makale yazılabilir.
*Gazete ve dergilerde yayımlanır.
Örnek makalelere de bakabilirsiniz.
DENEME
Yazarın herhangi bir konudaki görüşlerini, kesin kurallara varmadan, kanıtlamaya kalkmadan, okuyucuyu inanmaya zorlamadan anlattığı yazı türüdür.
*Yazar, kendisiyle konuşuyormuş gibi bir hava sezdirir.
*Samimi bir dil kullanılır.
*Yazar, öne sürdüğü görüşleri ispatlamak zorunda değildir.
*Yazarın kesin bir sonuca varma zorunluluğu yoktur.
*Nurullah Ataç "Deneme, ben ülkesidir" der.
*Yazar anlatımda ve konu seçiminde özgürdür.
*Türün ünlüleri, Ahmet Haşim, Nurullah Ataç, Suut Kemal Yetkin, Ahmet Hamdi Tanpınar, Selahattin Eyyüboğlu.
Örnek denemelere de bakabilirsiniz.
FIKRA
Yazarın, gündelik olayları, özel bir görüşle, güzel bir üslupla, kanıtlama gereği duymadan yazdığı kısa, günübirlik yazılardır.
*Gazete yazısıdır.
*Yazar düşüncelerini kanıtlama yoluna gitmez.
*Dil tabiidir.Günlük deyimlere, yer yer nükteli sözlere yer verilir.
*Okuyucuyla sohbet ediyormuş gibi bir hava sezdirilir.
*Türün ünlüleri, Ahmet Rasim, Falih Rıfkı,
Ahmet Haşim, Hüseyin Cahit Yalçın, Peyami Safa.
SOHBET
Yazarın, gündelik olaylarla ilgili düşüncelerini, okuyucu ile karşı karşıya oturup konuşuyormuş gibi içten bir hava içinde yazdığı yazılara sohbet denir..
*Herkesi ilgilendiren konular seçilir.
*Cümleler çoğu zaman konuşmadaki gibi devriktir.
*Yazar, sorulu-cevaplı cümlelerle konuşuyormuş hissi verir.
*İçtenlik, samimilik,doğallık sohbetin özelliklerindendir.
*Türün ünlüleri, Ahmet Rasim, Şevket Rado, Atilla İlhan.
ELEŞTİRİ
Sanat, edebiyat, düşünce eserlerini hem öz hem yapı yönünden açıklayan, başarılı ve başarısız ya da değerli ve değersiz yönlerini gösteren, bunları örneklerle somutlayıp belirten yazı türüdür.
*Eleştiri objektif olmalıdır.
*Eleştiride amaç okura ve yazara yol göstermektir.
*Eleştirmenin kişisel duygularını kattığı eleştirilere öznel eleştiri, kişisel duygularını katmadığı,objektif olduğu eleştirilere de nesnel eleştiri denir.
GÜNLÜK (GÜNCE)
Yaşanan olayların, izlenimlerin, tarih atılarak, günü gününe yazılması ile oluşan türe günlük denir.
*Kısa yazılardır.
*Olayı yaşayan kişi tarafından yazılır.
*Yazarın hayatından izler taşır.
*İçten ve sevecendir.
*Ruzname de denir.
*Türün ünlüleri, Oktay Akbal, Suut Kemal Yetkin,
Seyit Kemal Karaalioğlu.
HATIRA (ANI)
Bir yazarın kendisini yaşadığı ya da tanık olduğu olayları, sanat değeri taşıyan bir üslupla anlattığı yazılardır.
*Geçmişteki olay üzerine yazılır.
*Yazar, olayları kendi bakış açısından anlatır.
*Anılar, yaşandığı dönem hakkında bilgi verir.
*Anılarda, yazarın kişisel bakışı söz konusudur.
*Türün ünlüleri, Namık Kemal, Ziya Paşa, Ahmet Rasim, Halit Ziya, Hüseyin Cahit, Falih Rıfkı.
BİYOGRAFİ
Ünlü kişilerin hayatını anlatan yazı türüdür.
*Kişiyi tüm yönleriyle tanıtır.
*Açık, sade bir dil kullanılır.
*Divan edebiyatında şairleri anlatan bu eserlere, "Tezkire" denirdi.
*Türün ünlüleri; Mithat Cemal Kuntay, Şevket Süreyya Aydemir.
OTOBİYOGRAFİ
Bir kimsenin kendi yaşam olaylarını anlattığı eserlerdir.
*Çoğu zaman bunlarda, sanatçı kendisiyle beraber aile büyüklerinden, çevreden, aile içi durumlardan da söz eder.
MEKTUP
Bir düşünce veya duygunun birilerine iletilmesi amacıyla yazılan özel yazılara mektup denir..
*Türün ünlüleri; Fuzuli, Namık Kemal, Ziya Gökalp, Ahmet Hamdi Tanpınar, Cahit Sıtkı Tarancı.
GEZİ YAZISI
Gezilip görülen yerler hakkında yazılan yazılardır.
*Gezi yazısında yazar daima, gezdiği yerleri anlatmalı, uydurma, yanlış bilgiler vermemelidir.
*Yazar gördüklerini, okuyucusunun daha iyi algılaması için, karşılaştırma yapar.Okur sanki o yerleri sanatçıyla gezer gibi olur.
TİYATRO
Hayattaki olayları konu edinen, sahnede oynanmak amacıyla yazılan edebi eserdir.
*Roman ve hikaye soyut olduğu halde, tiyatro somuttur.
*Tiyatro eserleri, konularına göre dram, trajedi ve komedi gibi türlere ayrılır.
A-TRAJEDİ:
Seyirciye, hayatın acıklı yönlerini göstermek, ahlak, erdemi anlatmak için yazılmış manzum eserlerdir.
*Konusunu seçkin kimselerin hayatından ya da mitolojiden alır.
*Kahramanları tanrılar, tanrıçalar ve soylu kimselerdir.
*Kusursuz bir üslubu vardır. Kaba sözlere yer verilmez.
*Eser baştan sona kadar ağırbaşlı, ciddi bir hava içinde geçer.
*Çirkin olaylar, seyircinin gözü önünde gerçekleştirilmez, sahne arkasında gerçekleştirilir. Bu olaylar haberciler tarafından sahnede aktarılır.
*Üç birlik kuralına uyulur.( Yer, zaman, olay )
*Oyunda korolara yer verilir.
*Ünlü trajedi yazarları;
Eski Yunan; Aiskhylos, Eurupides, Sophokles.
Fransız; Corneille, Racine.
B-KOMEDİ:
İnsanların ve olayların gülünç yönlerini ortaya koymak, izleyenleri güldürmek ve düşündürmek amacıyla yazılmış tiyatro eseridir.
*Konusunu, yaşanılan hayattan ve günlük olaylardan alır.
*Kişiler halktan ve yüksek zümreden her çeşit insan olabilir.
*Her türlü söze şakaya yer verilir.
*Kişilerin her türlü davranışları sahnede gösterilir.
*Birbirini izleyen diyalog ve koro bölümlerinden oluşur.
*Manzum olarak yazılır.
*Üç birlik kuralına uyulur.
Türün yazarları, Yunan-Aristophanes, Fransız- Moliere.
C-DRAM:
Hayatı olduğu gibi acıklı ve gülünç yönleriyle sahnede göstermek için yazılan tiyatro eseridir.
*Hayatı olduğu gibi yansıtır. Trajedi ve Komedi kaynaşmıştır.
*Konusunu günlük yaşamdan ve tarihten alır.
*Üçbirlik kuralına uyma zorunluluğu yoktur.
*Olaylar, çirkin dahi olsa sahnede gösterildiği gibi kişiler hangi sınıf ve halktan olursa olsun dramda yer alır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder