1. Din Kurumlarının Düzenlenmesi
Tarikat; Arapça'da yol anlamına gelmektedir. Tarikatlar insanları Allah'a ulaştıran manevi yollar olarak kabul edilmişlerdir. Osmanlı devletinde tarikat merkezlerinin büyüklerine tekke küçüklerine de zaviye denirdi. Osmanlı Devleti'nin son dönemlerine doğru her alanda başlayan bozulma tekke ve zaviyelerde de görülmeye başlandı. 30 Kasım 1925'te çıkarılan bir kanunla tekke, zaviye ve türbeler kapatıldı. Tekke ve zaviyelerin kapatılması laikliğe geçişin bir adımıdır.
2. Kıyafette Değişiklik
Osmanlı toplumunda devlet tarafından belirlenen belirli bir kıyafet birliği yoktu. Atatürk her alanda çağdaşlığı hedefliyordu. Kıyafet konusunda da “Türk halkını çağdaş ve görünüşüyle Medeni” hale getirmek için kılık kıyafet ve şapka konusunda yenilik yaptı. Böylece Türk halkı dış görünüşüyle de modern bir toplum haline geldi. Şapka inkılabı Atatürk'ün Kastamonu gezisiyle başladı. 25 Kasım 1925'de “Şapka Giyilmesi Hakkındaki Kanun” kabul edilerek erkeklerin şapka giymesi yasal zorunluluk haline getirildi. Şapka dışında başka başlıkların giyilmesi yasaklandı. Kıyafette değişiklik şapka ile yapıldı. Kıyafet konusunda kadınların giysilerine karışılmadı. Ancak Türk kadını çağdaşlaşmayla beraber modern kıyafetleri benimsedi.
1934'te çıkarılan bir kanunla da din adamlarının ibadethaneler dışında dini kıyafetle dolaşmaları yasaklandı. Ülkemizde sadece Diyanet işleri Başkanı, Fener Rum Patriği, Yahudi Hahambaşı, Ermeni Patriği dini kıyafetle dolaşabilir. Kıyafette değişiklik ile insanların modern bir görüntü kazanması ve giyim kargaşasının sona ermesi sağlanmıştır.
3. Takvim, Saat ve Ölçülerde Değişiklik:
Osmanlı Devleti'nde kullanılan takvim, ölçü, tartı ve saatler Avrupa'da kullanılanlardan farklı idi. Bu durum özellikle resmi ve ticari ilişkilerde sıkıntı doğuruyordu. Çağdaşlaşma ve Avrupa ile bütünleşme hedeflendiğinden bu konuda da köklü tedbirler alındı. Bu kararlar şunlardır:
Hicri ve Rumi takvim yerine Miladi takvim kabul edildi (26 Aralık 1925). Miladi takvim 1 Ocak 1926'dan itibaren kullanılmaya başlandı. Günümüzde Hicri takvim dini gün ve gecelerin tespitinde kullanılmaktadır. Güneşin doğuş ve batışına göre kullanılan alaturka saat yerine milletler arası saat sistemi kabul edildi. Hafta sonu tatili cumartesi öğleden sonra ve pazar günü olarak düzenlendi. Osmanlı Devleti zamanında kullanılan ağırlık ve uzunluk ölçüleri 26 Mart 1931 'de kabul edilen bir kanunla değiştirildi. Ağırlık ölçülerinde okka yerine 1 kilo, uzunluk ölçülerinde karış, endaze, kulaç, arşın yerine metre kullanılmaya başlandı. Bu değişikliklerle hem bölgeden bölgeye farklılık arz eden birimler aynı ölçü haline getirildi, hem de milletler arası ekonomik ve ticari ilişkilerde çok önemli kolaylıklar sağlandı.
4. Soyadı Kanunu
Osmanlı Devleti döneminde kişilerin tanıtımında lakapları, babalarının isimleri ve memleketleri kullanılıyordu.Bu durum:
1. Resmi yazışmaların gereksiz yere uzamasına yol açıyor
2. Lakaplar ve memleketten dolayı adam kayırmalar veya ayrımcılıklar yapılabiliyordu.
Soyadı Kanunu ile herkesin Türkçe bir soyadı alması kararlaştırıldı. (21 Haziran 1934) Mustafa Kemal'e ise Atatürk soyadı verildi. Soyadı Kanunu'nun kabulü ile lakaptan veya memleketten dolayı olan ayrımcılıklar veya haksızlıklar son buldu. Soyadı kanunu toplumda eşitliği sağladığı için Atatürk ilkelerinden halkçılık ile ilgilidir. .
5. Türk Kadınının Toplumdaki Yeri ve Türk Kadın Hakları
a. Kadının Türk Toplumundaki Yeri
Eski Türk devletlerinden itibaren Türk toplumunda kadının özel bir yeri olmuştur. Eski Türklerde kağanın eşi olan “hatun” devlet yönetiminde etkili idi. .İslamiyet’in kabulünden sonra kadınlar devlet yönetimi dışında başka alanlara yönelmişlerdi.Cumhuriyet döneminde Medeni Kanunun kabulü ile Türk Kadınına evlenme, boşanma, miras, mahkemelerde şahitlik gibi konularda erkeklerle eşit haklar tanındı. Türk Kadını erkeklerle eşit şartlara sahip oldu.
b. Kadınların Siyasi Haklar Kazanması
Demokrasi halkın kendi kendini yönettiği sistemdir. Bu sistemin iyi işlemesi için kadınların ülke yönetimine de katılması gerekliydi. Atatürk bu amaçla Türk kadınına siyasi haklar verilmesi için çalıştı. Bu çabalar sonunda Türk kadınına;
• 1930 yılında belediye seçimlerine katılma hakkı,
• 1933 yılında muhtarlık seçimlerine katılma hakkı,
• 1934 yılında milletvekili seçme ve seçilme hakkı verildi.
Siyasal haklar Türk kadınına birçok Avrupa ülkesinden çok önce verilmiştir.
6. Sağlık Hizmetleri
Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde ardı ardına yapılan savaşlar ve salgın hastalıklar nedeniyle halkın sağlığına gerekli önem verilememişti. Cumhuriyet dönemde bu konuda önemli çalışmalar yapıldı
Sağlık işleri ile daha iyi ilgilenilmesi için Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı kuruldu.
Ülkenin insan gücünün kalkınmadaki öneminden hareketle, koruyucu sağlık hizmetlerinde bulunmak ve bulaşıcı hastalıkları önlemek için tedbirler alındı.
Sağlık kuruluşları ülke geneline yaygınlaştırıldı. Hıfzısıhha Enstitüleri kuruldu.
Hastane, doktor ve sağlık personelin sayısı arttırıldı. Doktorların yurdun her yanında çalışması için zorunlu hizmet uygulaması getirildi.
Salgın hastalıklar için aşılar üretildi.
Gençliğin spor yapması teşvik edilerek sağlıklı kalmasına çalışıldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder