Uçurumun kenarında durmuş düşünürken yazacağın kelimeyle atacağın adımı,yani aslında sorarken kendi kendine soramadığın takdirde aşağıya düşmenin nasılda korkutucu olacağını,yazı tutar çok daha da beterini sunar sana,seçeneğin varmışçasına.Uçurumu yutarsın yazdıkça.
Dil dipsiz bir boşluk oluverir o zaman,yudum yudum alırsın içine.Simyası kimyana karışır.Düşmekten de ürkütücüdür uçurumu yutmak.İçinde damarlarında, beyninin kıvrımlarında o dipsiz boşlukla yaşamak..günbegün..senebesene...hayatbehayat...Yaz abilmek için benliğinin evinde ne var ne yoksa çıkartıp atmayı göze almak zorundasın.Mahremiyetini yitirmeye ve mahrumiyete hazır olmalısın....
ve sonra şöyle der Elif ablam;
Yazmak,tanıdık ama bir o kadar yabani, yabancı bir bedenle sevişmektir ve her sevişmede olduğu gibi burada da dişil olan katbekat kudretlenmiş olarak muzaffer kalkar yataktan.Yazarın cinsiyeti ne olursa olsun , yazı dişildir her zaman.
Elif Şafak-Med-cezir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder