dünyanın yedi harikası
 felsefe dünyası
 ünlü ressamlar ve resimleri
 icatlar ve keşifler
 Namık Kemal hürriyet kasidesi
 Mevlana ve Mesnevi

İnsan Kendi İradesiyle DNA’sını Değiştirebilir mi?

Beyin Dalgaları ile DNA Aktivasyonu 
Beynin çeşitli duygu durumlarında farklı dalga boylarında titreştiğini biliyoruz. Beynin Teta boyutu şifalanma ve değişim boyutudur ve teta bandında kalmayı başaran pek çok kişinin şifayı kendi kendine başarabildiği artık bilimsel olarak da ispat edilmiştir. Son yıllardaki pek çok örnek bilim tarafından incelenmiş ve kanıtlarıyla sunulmuştur.
Öz İnanç Sistemi Nedir?
Kendimizi hissettiğimiz durum, sağlığımız ve yaşama bakış açımız,  inanç modellerimiz ve bilinçaltı programlanmamız tarafından belirlenen inanç sistemi, öz inanç sistemimizdir.  Kendi realitemizi biz yaratırız ve kendi sağlık ve sıhhatimizin anahtarını biz taşırız.“Yeterince akıllı değilim”, “Yeterince güzel değilim”, “Para şeytandır”,  “Ben yetersizim”, “Hayatımı değiştiremem” “Benim her işim ters gider”, gibi algıları ve inanç kalıpları istenirse değiştirilebilir. Beden, herhangi bir fiziksel hastalığı yenebilir ve kendiniz için istediğiniz yaşamı size sağlayabilir. Çünkü her şeyin sırrı yine kendinizdedir. Bunun yolu bu blokajları yenip öz inanç sistemimizi değiştirmekten geçer. Öz inanç sistemi dört kademeden oluşur;
1. Öz (bilinçaltı) seviye
Doğumdan bugüne dek öğrendiğimiz şeyler öz seviyemizdedir.  Çevremizdeki insanlardan, özellikle hayatımızda önemli yer tutanlardan duyduğumuz sözleri ve duyguları bilinçaltımızda saklar inanç kalıpları oluştururuz. Bu inançlar öz seviyededir. "Sen aptalsın" veya "Sen işe yaramazsın" şeklinde hitap edildiğinizde değersiz olduğunuz bilinçaltı inancına sahip olabilirsiniz ve herhangi bir şeye erişemediğiniz için kendinizden nefret edebilirsiniz.
2. Genetik seviye
DNA iplikçiklerinin etrafında "morfogenetik alan" olarak adlandırılan garip bir bilgi alanı vardır. (kodlanmamış DNA) DNA hücresinin içinde ve DNA’nın bu yapısı içinde, en azından yedi nesil geriye giden genetik hafıza bulunur. Genetik inançlarımızı bu morfogenetik alan içinde buluruz. Böylece, üç kuşak önceki büyük annemiz veya babamız ile aynı inanca ve özelliklere sahip olmamız çok şaşırtıcı değildir.
3. Geçmiş Seviyesi
Geçmiş yaşam anılarını (genetik hafızanın ötesinde), kolektif bilinçliliği kapsayan farklı bir hafıza vardır. Bu geçmiş seviyesi olarak adlandırılır. Çoğu insanın ırksal önyargısı bu seviyeden kaynaklanır. Çoğu insanın para kazanma ve parayı kabul etme yeteneğini bloke eden en önemli faktör, bu seviyede bulunan "yoksulluk yemini"dir. Bu durum geçmiş seviyesi ile ilişkisi olan "ruh parçalarının" enerjisidir. Ruh parçaları, sizin veya "ailenizin" başka bir yerde veya zamanda kalmış olan kendinizin parçalarıdır. Geçmiş seviyesinde çalışırken, ruh parçalarının yeniden kazanılması gerekir. Ruh parçaları şimdiki yaşamınızda birçok durumlarda arkada kalmış olabilir.
4. Ruhsal seviye
İnançlar ve programlar ruha kadar inebilir. Ruhsal seviyede bulunan bazı inançlar nefret ve kendine acımaktır. "içim ağlıyor ben değil" programına sahip olduğunuzu keşfettiğiniz zaman bunun ruhsal seviyede olduğunu anlamanız gerek. Ruhun sürekli olarak öğrendiği ve kendi var oluşunda yaşaması beklenen asıl amacına yönlendirildiği asıl gerçektir. Kendi asıl var oluş sebebimizi bulmak gerçek ruhumuza kavuşmamızı sağlar.
DNA’da, gen fonksiyonu ve gen statüsünün (kusurun ne olduğu) gerçek kayıtlarının, gen ile ilişkili olan anıların, duyguların, bedenin ve gelecek bedenin kayıtları, o gen tarafından belirlenen bedenin parçalarının şimdiki işlevlerini etkiler. Yani, bu modeller şimdiki bedenin nasıl davranacağını etki eder. Biz sadece bizim başımıza gelenlerin anılarını saklamayız, ayrıca bu anılar ile ilişkili olan duyguları da saklarız. Örneğin, miyobu olan bir gencin sorunu büyükannesinin etrafındaki üzüntüleri görmek istemeyişi ile ilgili olabilir.  Büyük annenin taşıdığı duygular bedeni ile o gende bir kusur veya zayıflık bırakmış ve torununa aktarılmış olabilir.
İnsan beyninin kendini yeniden kurma yeteneği ve DNA aktivasyonu bizlere hayata ve değişen koşullara uyum şansını vermektedir.
DNA aktivasyonu aynı zamanda manyetik alan dengelemesini de içerir. Geliştirilen tekniklerin bir arada kullanılması ve süper genlerin ortaya çıkarılması ile değişen koşullara kolaylıkla uyum sağlamak mümkündür. DNA aktivasyonu uyum yeteneğimize kuantum düzeyde etki ettiğinden sonuçları son derece hızlı ve kalıcı olmaktadır. Aktivasyonunun gündelik yaşamdaki tezahürü, zihninde, yaşamdan ne istediğinin resmini oluşturabilmek; sonra da bunu evrene gönderebilmektir. DNA aktivasyonu sayesinde, DNA iplikçiklerimiz değişerek yol alır ve daha yüksek bir benliğe ulaşırız. Düşündüklerimizin gerçekleştiğini görebiliriz.
Sonuç olarak pozitif duygular ve sevgi içinde olmayı başarabilen insan kendi DNA’sını değiştirebiliyor. Bunu yapabilmesinin sebebi tüm her şeyi kapsayan bir enerji ağının mevcut olmasıdır. Bizler kendi titreşimlerimizi etkileyebildiğimiz gibi bu yaratılış ağını da etkileyebiliyoruz. Karşılıklı bu titreşimlerin itme ya da çekme derecelerini henüz sayısal olarak isimlendirip ölçemiyorsak da, gelecek zamanlarda bilimin titreşim ve kuantum alanındaki çalışmaları arttıkça sorular cevaplarını bulacak.
Aslında, her birimiz Yaratan'ın bir parçayız… Hepimiz tekiz. Var olan her şey bu tekliğin bir parçası ve O'nun içindedir. Bu kimliğin duyguları, arzuları, niyetleri ve iradesi vardır. En önemlisi, bu kimliğin düşünceyi tezahür ettirme gücü vardır. Çünkü her birimiz, Tanrı, Allah, Yaratan, İlahi Güç gibi isimlerle andığımız bu kimliğin birer parçası, aynadaki birer yüzüyüz. İlahi Güç tezahür ettikçe, onun küçücük parçaları olarak bizlerin de tezahür kabiliyeti vardır.
Kendi Öz İnanç Sistemimiz’in içeriğini konumuza uygun tanımlamaya çalışılırsak karşılığı;  Hurda DNA’nın kimyasının açılımıdır. Öz inanç ile Hurda DNA bir formüldeki eşitlikteki gibi karşı karşıyadır ve Öz inanç üzerinde yapacağımız çalışma ve talepler, hurda DNA üzerinde kendi belirlediğimiz komutlar ile moleküler şalterleri çalıştırabilir ve iyileşme yaratabilir. Eşitliğin bir tarafındaki değişim diğer tarafı da değiştirir. Bu iyileşme ya da değişmenin ne kadar olacağı ise bizim gücümüze olduğu kadar diğer etkileyen faktörlere de bağlıdır. Çünkü eşitliğin bir tarafında öz inanç ile birlikte başka etkenler de yer almaktadır.
indigodergisi.com

Kuantum Fiziği ve Kuantum Düşünce
Geçmişten geleceğe doğru akan Kuant parçacıklarıyla (bizim evrenimiz), gelecekten geçmişe akan (soyut evren) Takyon parça-bütünselliği arasında, sıfıra yakın bir Planck (*) zaman ölçüsü içerisinde Bir var olan bir Yok olan evren içerisinde varoluşumuzu gerçekleştiriyoruz.  Bu var oluş ve yok oluş’un merkezinde, AN ölçüsünde yaşayan insanlar, Bütün Evren ve Bütün Zeka kavramını anlayarak Bütün Düşünerek hareket edebilecekler mi?

Canlı varlıkların organize durumu, düzenli bir yapı oluşturur. Yani yaşam içerisinde bir ahenk, bir düzen vardır. Bilim adamları buna Entropi’nin  azalması diyorlar. Entropi(*): düzensizliğin ölçüsü anlamındadır. Entropi düşük ise düzenli bir yapının varlığını gösterir. Entropi Kanunu (düzensizlik kanunu) evrendeki düzeni ortaya koyan en büyük delillerden biridir. Yaklaşık onbeş milyar yıldan beri varlığını sürdüren evrenin şu anki entropisi hesaplara göre şaşırtıcı derecede düşüktür. Bu bize evrende bir düzenin olduğunu gösterir ki evrenin ilk başlangıcının çok düzenli olarak başladığını ortaya koyar. İlginç olan başka bir durum ise, evrendeki sistemin herhangi bir kısmında bir entropi artışı olursa (düzensizlik artarsa) başka bir kısmında entropi azalır (yani düzen artar). Fakat bu artış ve azalmalar geçicidir ve ne kadar büyük olursa düzelme de o kadar çabuk gerçekleşir.
Evrenin başlangıcının aşırı derecede düzenli oluşu, özel bir durum ve simetri ya da ekonomi ilkesine tabi olarak var olduğunu ortaya koyuyor. Sonuç olarak evrende Bütünsel bir zeka var ve evren birbirini tamamlayan ahengi ile bütünsel yaşam organizasyonu.
ilerleyen satırlarda bahsettiğim çok ilginç bir konu var. Ve elimden geldiğince açıklayıcı ve anlaşılır bir dille anlatmaya çalışacağım: Takyon(*)lar, evrenin düzenini sağlayan parça-bütünsellikler. Onların görevi bilgiyi arttırmak, düzeni sağlamak. Kuantların düzensizliğinin aksine, onların bütünselliği düzeni sağlar. Kendi enerjilerini ve ısılarını kendileri yaratırlar. Ve bizim evrenimizde en yüksek hız olan ışık hızından milyonlarca kez hızlıdırlar. Bizim evrenimizde enerji küçülerek kesirler halinde sıfıra yakın bir durumda biter, oysa takyonlarda bu tam tersidir. Onların enerjileri ise katlanarak sonsuza kadar büyümektedir.
Takyonların varlığı, evrenimizi tanımada büyük rol oynadı. Aynı zamanda 5. Boyut olarak düşünce/bilinç/ruh/melek olarak adlandırılan varlıkların boyutu olduğunu da bilimsel olarak açıklanabilir hale getirdi.
indigodergisi.com

Hiç yorum yok: